• güçlüye yanlamak, güçlüyü desteklemektir. her zaman ülkeler için geçerli değildir, sporlarda bir takım uzun zaman yapamadığı yükselişi yaptığında ve yenilmez veya süper-takım seviyesine geldiğinde "bandwagon" taraftarları olur. futbol için manchester city, basketbol için golden state warriors veya anadolu efes(ben bu bandwagon içindeyim, tabii ki gs taraftarıyım) buna örnektir.
  • başkalarından geri kalmama etkisi olarak açıklanmaktadır.
  • tetikleyicisi: fear of missing out
  • bir insanın bir düşünceye inanma ihtimali o düşünceye sahip insan sayısı arttıkça artar.
  • güçlünün yanında bulunma sempatisi.

    ülkenin yarısı bu etki altında.
  • görsel

    bandwagon etkisi, bir inanışa, fikre veya trende bağlı kişi sayısının çokluğuna bağlı olarak, bahsi geçen şeye olan ilginin arttığı düşüncesidir. sonuçları, satın alma kararlarından oy tercihlerine kadar günlük hayatımızın neredeyse her alanında gözlemlenebilir.

    giderek daha fazla insanın trend pratiğine katılması durumuna atıfta bulunan bandwagon etkisi terimi, 1848'de zachary taylor'ın yürüttüğü başarılı bir birleşik devletler başkanlık kampanyası sırasında ortaya çıkar. 'bandwagon' sirk gibi eğlencelerde gösteri bandını taşıyan süslü vagondur ve herkes o vagonda olmak isteyecektir.

    bu önyargının yaygın olmasının nedeni ise basittir: insanlar çoğunluğun yaptıklarını benimsediklerinde kendilerini güvende hissederler, kazanmayı ve kazanan tarafta olmayı sever. bu durum insanların sosyal dışlanmaya yol açan durumlardan kaçınmaya çalıştıklarının da altını çizer.

    sosyal ağlarda, medyada, borsada ve siyasette bile bu durumun etkileri söz konusudur. çevremizdeki insanlardan çok dramatik bir şekilde etkileniriz.

    çoğunluk belirli bir şeyi yapıyormuş gibi göründüğünde, o şeyi yapmamak giderek zorlaşır. bu uyum baskısı, insanların ne giydiğinden, kime oy verdiklerine kadar birçok farklı davranışı etkiler. bandwagon etkisini besleyen ana faktörlerden bazıları:

    uyum sağlama isteği
    çoğumuz topluluklardan, sosyal olaylardan dışlanmaktan hoşlanmayız. bir çoğumuz, sıra dışı olmaktan kaçınmak için, içinde bulunduğumuz grubun davranışlarına veya fikirlerine katılırız. uygunluk, bir dereceye kadar içerme ve sosyal kabul sağlar.

    doğru olma arzusu
    insanlar haklı olmak ve kazanan tarafın bir parçası olmak isterler. insanların uyumlanmasının bir nedeni, neyin doğru veya kabul edilebilir olduğu hakkında bilgi için sosyal gruplarındaki diğer insanlara bakmalarıdır. bir şeyi kendilerinden emin olarak yapan insanları gördüklerinde, yaptıklarının doğru olduğunu düşünürler.

    dışlanma korkusu
    insanlar genellikle garip olan olmak istemezler, bu nedenle grubun geri kalanının yaptığı şeyi yapmak, sosyal kabulü sağlamanın bir yoludur. ait olma ihtiyacı, insanları gruptan kabul ve onay almak için çoğunluğun normlarını ve tutumlarını benimsemeye zorlar.

    kazanan tarafta olma isteği
    insanlar doğaları gereği kazanan tarafta yer alabilmeyi cazip bulurlar. çoğunluğu takip ederek ise kazanma ihtimallerinin yükseldiğine inanırlar.

    çoğunluk etkisinden tamamen kurtulmak imkansız olsa da, önemli kararlar alırken sosyal ipuçlarını otomatik olarak itici bir faktör olarak kullanabiliriz.

    bu, öncelikle karar verme sürecimizi yavaşlatarak başarılabilir. ikinci adım, başkaları tarafından baskı altında hissetmediğimiz bir ortamda karar vermeye çalışmak olabilir. ve son olarak, çoğunluğun görüşüne aykırı olan seçenekleri ciddi bir bakışla değerlendirmek fayda sağlayabilir.

    her an, her konuda atlamaya hazır bir sürü vagon var. seçim sizin.
  • gustave le bon tarafından yazılmış olan kitleler psikolojisi kitabını birazcık incelemek bu etkiyi çok daha iyi anlamaya neden olacaktır.
  • rakı sevmiyorum diyen arkadaşlara, "rakıyı sevmen gerekiyor, saçmalama. her türk erkeği rakıyı sever. baban sbagliato değil, rakı içerdi." şeklinde saldırgan cümlelerle hatta yer yer cinsiyetçi benzetmelerle ve el hareketleri ile desteklediğim favori safsatamdır.
    ama bence hala haklıyım.
hesabın var mı? giriş yap