hesabın var mı? giriş yap

  • talebeysen, 3 sap ev arıyorsan..

    "ne güzel ya böyle gençler geliyorlar, bayılıyorum bu gençlere yaaa...."

    meeali: elimde bi ahır var, bodrum katı..aha da kakaladım bunlara..

  • orhan pamuk'un, "ışıkçı" soyadını verdiği aileyi konu edinen romanı. başta romanın ismini "karanlık ve aydınlık" koymayı düşünse de hem karanlığın hem de aydınlığın doğu-batı ekseninde değerlendirmesini okuyucuya bırakıyor.

    tarihsel olayların konu olmasının da tıpkı ailenin üç kuşak seçilmesi gibi sebepleri mevcut. her şeyden önce, "modernlik" denilen şeyin bizde nasıl içsel bir çelişki yarattığını açıklamak üzere cevdet bey, refik ve ahmet karakterlerini okuyucunun önüne atmış pamuk. bu bakımdan her ne kadar tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü'nü andırsa da cevdet bey ve ailesi orta sınıftan seçiliyor ki "batılı olmak" denilen şeyin nasıl algılandığı eleştirilebilsin.

    iletişim kopukluğundan bireysel yaşama övgüye, modern mimariden dini unsurlara kadar hayatın her alanının nasıl yüzseysel yaşandığı; maddi anlamda modern olsa da manevi açıdan tatminsizliğin nasıl içsel bir çelişkiye dönüştüğü özellikle refik'le anlam buluyor. manevi hazzını tamamlamak isteyen refik, özellikle iç sesini susturabilmek ve "faydalı olabilmek" için ne yaparsa yapsın başarılı olamamışsa bunun suçlusu ne refik ne babası ne de cumhuriyettir deniliyor okuyucuya. orhan pamuk, buradaki hatanın aslında tüm topluma mal edilmesi gerektiğini inci gibi işliyor.

    öyle ki cevdet bey anlam veremese de hazzetmese de sırf modern diye hayatını, evliliğine varana kadar, belirli bir yönde dizayn ediyor ancak kendisine modern olmanın, batılı tarzda bir hayat sürmenin ne demek olduğu sorulsa cevaplayabilecek kapasitede biri olmadığı gözler önüne seriliyor. özden yoksun olan modernliği başlatan cevdet bey, şüphesiz bu durumu ailesinin diğer kuşaklarına da yansıtmış ki paranın, konakta oturmanın, yalnızca nişantaşı gibi bir bölgede hayat geçirmenin refik'e anlamsız gelmesiyle; "arayış"a, erzincan kemah'a gidiyor.

    refik'in arada kalmışlığı ahmet için de geçerli. ahmet ressam, ahmet sanatçı sanatçı olmasına ama yaptığı "şey"ler "eser" değil, taklit. hem de kötü birer taklit. refik'le içten içe dalga geçmesine rağmen kendisinin de aslında ondan farklı olmadığını anlaması uzun sürmüyor. sosyalist düşüncede olmasına rağmen herhangi bir faaliyeti söz konusu değil ki bu duruma "bağımsız sosyalist" olduğunu söyleyerek kılıf da uyduruyor.

    her üç kuşağın da hayatları anlamsız bir arayış içinde geçen, kapitalist cevdet'ten başlayıp sosyalist ahmet'e kadar uzanan bu hayat"lar" hikayesinde asıl sorunun cumhuriyet, devrimler ya da modernleşme çabaları değil; batılı olmayı ve modernleşmeyi türk toplumunun yanlış anladığı sıkıntılı bir şekilde gösteriliyor.

  • artık bir esprisi kalmamış mevzudur. 5 yaşımdan beri yılda en az 2-3 kez esenler otogarına uğrarım. günün her saatinde orada bulunmuşluğum vardır. bir kere bile ne işedim ne sıçtım. ''tuvalet ne tarafta dayı?'' diye esnafa sorduğunuzda takındıkları yüz ifadeleri ve ''hayır yapma'' tadındaki ''şu tarafta yeyenim'' diyerek gönülsüzce göstermeleri bile yeterdi. hiç gitmedim. yaklaşık bir ay öncesine kadar. otogara indim, çişim vardı, ''ekrem imamson tuvaletlerin reklamını yapıyordu internette bakak hele'' dedim ve saat sabah 6 gibi esenler otogarı tuvaletine girdim. mis gibi tuvalet. istanbul kart destekleyen turnikeler, full aydınlatma, geniş iç mekan, tertemiz pisuvarlar, helalar, lavabolar. peçetesi, suyu sabunu her yeri tertemiz. ne koku var ne bir pislik ne bir şey. aha şu vaziyette tuvaletler.

    bu mevzu da bazılarının hiç anlayamayacağı bir mizah unsuru olarak tarihteki yerini aldı artık. yeni tuvaletleri yapanların, düşünenlerin ve bu halde tutanların eline sağlık.
    konu kilit.

    öyle işte.

  • los angeles belediyesi yapınca sözlük ahalisinin bilimsel bir sebebi vardır diye pek bulaşmadığı eylem. oysa aynısını misal istanbul büyükşehir belediyesi yapsaydı burada bilip bilmeden sallanır, milyon tane geyik dönerdi.

  • conan o'brien ya da jay leno'ya konuk olmak istiyorum. ne şekilde olduğu önemli değil çok. bana sorular sorsunlar falan sonra ''now we will teyk e breyk and will come back with lalalanoluyola'' desinler ve reklama gidelim. tam reklama giderken bana doğru eğilip bi şeyler desin, ben de bunun olacağını zaten bildiğim için conan' a doğru kaykılmış olayım. 2-3 saniye bişiiler konuşup görüntüden çıkalım, ekrana geri geldiğimizde hala konuşuyor olalım. sonra ben ''nasıl da eğlendik amk biz aramızda 2 dakkada yaaaa'' yüz ifadesiyle kameraya geri döneyim.

    işte ben buna çok özeniyorum arkadaş.