hesabın var mı? giriş yap

  • gür'le tanışmam galiba 95 yılı.

    anadolu yakasında toplam 4 sahnenin olduğu yıllar. çekirdek sanatevi , amfora , minder (bağdat caddesi) , rubin (üsküdar- salacak)

    ben beyoğlu akademi'de çalarken askere gidip gelmişim , (bkz: cevdet canel) minder bar'dan ayrılıyor yerine sevgili (bkz: zafer şanlı) beni öneriyor.bir deneme yapılacak sahne öncesi , içeride amaçsızca dolanan 2 tip var...neyse çalıyor söylüyorum onaylanıyorum ve başlıyorum yaklaşık 3 sene sürecek macerama..o iki kişiden biri sevgili gür imiş ve benim uygunluğumu o kontrol etmiş )) o zamanlar tarkan'a çalıyordu sevgili (bkz: recep özçakır) ile beraber...

    her akşam gelir , mustang'ini park eder , jack daniels'ını söyler saatlerce müzik , sohbet vs ardından neredeyse sabaha karşı herkes evlerine dağılır.

    dünyanın hangi ülkesinde , hangi şehrinde olursa olsun müzik yaptığında "kim lan bu böyle" dedirtecek , herkesi pür dikkat dinlemeye sevkedecek , tanışmak için kulis kapısında kuyruk oluşturacak , dünyanın tüm sahnelerinde yer alabilecek büyük gitaristtir.

    sadece gitar tekniği , hızı vs değildir konuşulması gereken. doğaçlamalarındaki armoni anlayışı , bunlar arasındaki geçişler müzik anlayışı vb onlarca artılarını konuşabiliriz.abi , dost , dosdoğru insandır... tek eksiğini yazayım...sigarayı allah aşkına bırak gür abi..

  • --- spoiler ---

    adamımız bence tiyatroda, kendini vurdugunda ölüyor. son uçuyor mu acaba diye tartışılan sahne ve öncesi adamın ölmeden önceki hayali. daha dogrusu ölerek başardıgını umdugu seylerin hayali diyelim. gazeteye çıkması, kızının istedigi cicekleri getirmesi, birdman'den kurtulusu, sanatıyla ilgi odagı olması, ailesini toparlaması ve sonunda gercekten uctugunu gormek hatta kendiyle hic gurur duymayan, sevmeyen kızının buna şahit olması... hepsi adamın icindeki uktelerdi. siren sesleri de tiyatroya gelip kahramanımıza mudahale etmeye calısan ambulans falan işte. o siren sesleri bitmiyor film bitince, cast donerken de suruyor.yani emma stone yukarı bakıp guluyor ama o anda siren seslerinin bitmeyişinden bi terslik oldugunu anlıyoruz. bu benim fikrim tabi quorada falan bu hala tartışılıyor. yani bu bir muamma. o yuzden kesin şudur demek hata gibime geliyor.

    ek olarak:film, o kendini vurma sahnesi dışında hic kesintiye ugramıyor. bir tek hastane sahnesine gecerken o geciş karartısını goruyoruz. sanki karakterin gercek hayatıyla baglantımız kopmuş da hayalıne girmişiz gibi.
    --- spoiler ---

  • gecenin kör bir vakti vefatını öğrendiğim babam, evin küçük bir odasında soğuk beton üzerinde yatıyor. beyaz bir örtüye sarınmış, kefen değil. dudağının kenarında bir tebessüm var, hala aklımda... her daim çatılmış kaşları ve kesmeye kıyamadığı sakalları yok. yanakları kırmızı. sanki her an olduğu yerden kalkıp "öğlene ne yiyeceğiz" diyecekmiş gibi, uyuyor gibi, şekerleme yapıyor gibi yüzüne bakınca. ama kımıldamıyor, konuşmuyor, susuyor.

    odanın kapısından bakıyorum. o yerde yatıyor ben onu izliyorum. hala bir rüyanın içindeyim gibi hissediyorum. biri beni dürtüp uyandırsın istiyorum. orda bekliyorum. çatılmış kaşları gevşemiş, dudağının kenarındaki tebessüm büyüyor gibi baktıkça.

    birileri omzuma dokunup dostça gelip geçiyor. kapıya dayanıyorum hala, bir yere dayanmam lazım, yıkılırım yoksa...

    hastalandığımız zamanlarda "durun ben sizi bir terletirim bişeyciğiniz kalmaz" diyen babam, buz gibi yatıyor. yanına sığışmak istiyorum. usulca yaklaşıyorum. elimi tereddütlü. korku değil bu, onun öldüğü gerçeği ile yüzleşmek. hani filmlerde görürüz ya öyle işte, dokunmakla, dokunmamak arasında kalıyorum. gözlerimi kapatıp elimi yüzünde gezdiriyorum. hala sıcak... bembeyaz, pırıl pırıl parlayan saçlarına dokunuyorum. bir ölüye dokunmak gibi değil bu. ölü gibi değil, ölmüş gibi değil. gözlerimi açıp saçlarını düzeltiyorum, kaşlarını. o kesmeye kıyamadığı sakallarından arta kalanları seviyorum. belki yaşarken sevemediğim kadar çok seviyorum babamı. o yatıyor, ben ağlıyorum. usulca çekiyorum elimi, elimde onun sıcaklığı, içimde ölümünün soğukluğu... ılık ılık ağlıyorum...

  • eski bir osmanlı paşası. kitaplarda pek yer bulmaz. tehlike anında topuklaması ile meşhurdur. çok güzel selam durduğu rivayet edilir.

  • ne ilginçtir ki almanya'da şakır şakır almanca konuşur.

    debe olduğundan uzatılmış entry edit: başlığın amacı belki troll lemekti, ciddiye almamalıydım. ama debe olduğuna göre bir ek açıklama mecburiyetindeyim.

    kimse kimsenin ağzına bant yapıştırmıyor. aklı ve az çok eğitimi olan kimse sokakta konuşulana karışmamalı. ancak bunu ben anayasa'ya taşırsam, vatandaşların devletten beklediği gibi devletin de vatandaşlara uyması için yönelttiği bir duruma döner. madde 3'te belirtilen resmi dili türkçe ve "kürtçedir" denirse, bu muğla daki hatice teyzeyi, kayseri deki muhittin amcayı kapsamaz. devlet dairesine gittiğinde kürtçe tapu çıkartmasına gerek yoktur, %20 yi kapsayayım diye %80 ve hatta içindeki diğer etnik gruplar mağdur edilemez.

    bir devlette her azınlığa dil verilemez. yüzölçümü zaten milyon kilometrekareleri bulan her ülkede etnik çeşitlilik vardır. devleti yöneten çoğunluk kimse resmi dili o hale dönüşür. bugün anadoluda iranlılar devlet kursaydı farsça, araplar olsaydı arapça olurdu. eyaletler birliği değil üniter bir devlette bu durum kaçınılmazdır. almanya da artık 4 milyon türk var ve birçoğunun da vatanı oldu. almanya hiçbir zaman türkçeyi resmi dili yapmaz, yapamaz. ki haklıdır da. işbu yüzden düsseldorf ta hastanede şakır şakır almanca konuşan ve itiraz etmeyen bir kürt, nusaybin de devlet dairesinde kürtçe tapu isteyemez.

    argin nickli yazardan: "ben dediydim"

  • sözlerini de yazayim tam olsun:

    world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around theworld around the world around the world around the world around the world around the world around theworld around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the world around the, world.

    2003'ten sonra gelen edit 28.11.2020: uzunsaclikeladam 'ın düzeltmesi ile 55 defa degil 144 defa söyleniyormuş. teşekkürler uzunsaclikeladam!

  • besin intöleransını tespit etmede ve barsak florasını iyileştirmede doktorların önerdiği yeni moda diyet.
    21 gün boyunca tahıl ve baklagiller, kuruyemiş, süt ürünleri, gece gölgesi sebzeleri (domates, patates, patlıcan ve biber), kabuklu deniz ürünleri, tohum yağları, narenciye, alkol, çay, kahve, her türlü şekerı tüketmeyerek bir diyet uyguluyorsunuz. 21 günün sonunda tüketmediğiniz her bir ürünü diyetinize ekleyip 2 gün boyunca vücudunuzun vereceği tepkiye gözlemliyorsunuz. mesela bir gün boyunca ekmek yiyip sonraki iki gün gözlemliyorsunuz.
    bu diyetin birçok otoimmün hastalığa iyi geldiği iddia ediliyor. denemeye niyet ettim; ancak uzun ve meşakkatli bir yol olduğu için henüz totom yemiyor açıkçası. başlarsam editlerim.

  • daryl okuyla her zombi öldürüşünde, okunu zombinin kafasında unutup gidecek diye gerim gerim gerildiğim dizi.

    çok dert ettim bu konuyu.

  • sesler daha gür çıkmaya başladı. insanlar artık ne olursa olsun diye düşünüyor. sanatçısı da halkı da aynı. gidişin ayak sesleri

  • servetlerine servet katmak icin arap kabilelerinin kucagindan inmeyen devlet "buyuklerimizin" koca turkiye'yi ne hale getirdiginin bir ornegidir.