hesabın var mı? giriş yap

  • çeşitli saçma sapan kazalar ve kendini uyanık sanan yurdum insanı yüzünden, herkese tavsiye ettiğim cihaz.

    örnek 1: kavşakta kırmızıda geçen belediye otobüsü, sürücü tarafından aracıma çarptı. yanımda benimle birlikte yeşilde geçen on tane kadar başka araç var, 'ben yeşilde geçtim' diyip durdu belediye otobüsü şöförü. çaktırmadan, kaza tutanağına da yeşilde geçtiğini yazmış.
    sonuç: fark etmediğim için, yüzde sıfır kusurlu olduğum kazada kapımın tamir masrafının yarısını ben ödemek zorunda kaldım. bu olaydan sonra bir xiaomi yi araç kamerası aldım.

    örnek 2: akşam akşam, sıkışık trafikte (park sensörü olan) bir araç birden geri vitese takıp geldi, aracımın ön tamponunu çatlattı. ben tutanakla uğraşırken, sürücü sanayiden birtakım usta tipli kişiler çağırmış.
    ustamsı kişilerin başı tampona baktı, 'ben bunu çakmakla kaynatır boyatırım 200 liraya' dedi. (aracım smart roadster, çok pahalı olmasa da türkiye'de 20-30 tane olan bir araç)
    ben de dedim ki 'bu arabanın her parçasını orjinal getirttim, bunu sanayide ali ustaya yaptırmam, çarptınız gidip mengerlerde orjinal parçayla yaptıracaksınız'.
    ustamsı şunu dedi: 'ben sana abilik yapıyorum, istesem her türlü senin bize arkadan çarptığını ispatlarım.'
    benim cevabım: 'kardeş gel şöyle bi arabanın önüne. hah şimdi kameraya el salla. hah, şimdi topla takatukanı s*ktir git!
    sonuç: aracıma çarpan kişi (bir de direksiyon hocasıydı bu kişi) ertesi gün tıpış tıpış mengerler' e gitti, aracımı yaptırdı.
    örnek 3: eskişehir'in ortasında, yan şeritte giden araç (artık alçak spor araba olmasından mı, kör noktada kalmasından mı bilmiyorum) yan yana giderken önüme kırıp sol ön çamurluğumu çizdi. sürücü arabadan indi, 'yahu sen nereden çıktın kimbilir kaçla makas atma derdind-' derken araç içi kamerayı fark etti, sustu.
    sonuç: tıpış tıpış servise gidildi, çarpan kişi aracımı yaptırdı.

    artık yeni bir otomobil aldığımda, daha yakıt almadan kamerayı takıyorum. emin olun, ilk kazada kendi bedelinin en az on katını çıkaracaktır. üşenmeyin, alın, takın.

    çok sayıda mesaj üzerine edit: tekrar yazayım, ben xiaomi yi araç kamerası kullanıyorum. gopro 4'ten daha iyi çekiyor. hafıza dolunca en eski videoyu silip kayda devam ediyor.

  • (bkz: #155451204)

    ben satıcıya bütün detayları sordum ev alırken. duvarı, camları, tesisatı, temeli...sordum ama adamın dediklerinden hiçbir şey anlamayacağımı bilerek sordum. bir umut belki bir şey bildiğimi sanır da beni kazıklamaz diye. anlattılar da anlattılar, doğal olarak ben hiçbir şey anlamadım. debe entrisindeki teknik terimleri anlamadığım gibi.
    hayır, araştırsan da öğrenemiyorsun. bir internet sitesinde başka bir şey diyor, diğer sitede başka bir şey. standardı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    alıcıyı kazıklamak o kadar kolay ki. bir müteahhit, inşaatında yazarın dediklerini yapmadığı halde ben sorduğumda yapmış gibi anlatsa ben gerçekten yapıp yapmadığını nereden bileceğim? "arada argon gazlı double cam" kullandım dese, falanca izolasyon malzemesi kullandım dese bunu doğrulamak için yapabileceğim hiçbir şey yok ki. projeyi alıp baksam ondan da anlamayacağım.

    satıcı ahlaklı olacak, satıcı. alıcı bilemez. keşke cümlenin burasına bir virgül atıp "bilmesi de gerekmez" de diyebilsem. ama bu ülkede bunu diyemiyorum. kazıklanmamak için her bok hakkında bir miktar bilgimizin olması şart gibi bir şey.

    en basitinden, lastikçiye gidiyorum; "fren balataları bitmiş, teker oluk derinliği bilmem kaç olmuş, değişmesi lazım" diyor. ben şimdi balataların gerçekten bitip bitmediğini nereden bileceğim? tekerlerin değişim zamanın gelip gelmediğini nasıl anlayacağım? lastikçiye giden herkes tekerler, balatalar, jantlar hakkında araştırma yaparak mı gitmeli?

    yazar güzel demiş ama, ahlaksız bir müteahhidin bir alıcıyı kandırması kadar kolay bir şey yok. buna engel olması gereken de devlet.
    devlet, alıcı her halt hakkında bilgi sahibi olmak zorunda kalmasın diye var. standart belirleyecek, denetleyecek, uymayanlara ağır cezalar getirecek. toplumun azımsanmayacak bir kısmının ahlaki ve vicdani yetmezlik yaşadığı bir yerde en ufak detaylara bile standart getirecek. "yalıtımı şu malzemeyle yapacaksın, şu kadar kat izolasyon yapacaksın, boyanın şu özellikleri olacak, temel şöyle olmak zorunda... her aşamasını gelip denetleyeceğim" diyecek.

    devlet bunları demediği için de alıcılar müteahhitlerin insafına kalıyor işte. benimki boş istek biliyorum. bırak evi, daha araba piyasası kara borsacıların elinde. arabaların ikinci elinin, sıfır fiyatını geçtiği ülkede kurduğum hayallere bak benim de.

  • gece gece yarmış videodur ahahahaha

    ibrahim ve arkadaşları trekking * yaparken ibrahim uçurumdan düşer ve olaylar gelişir. kaç metre olduğunu kestiremiyorum ama gerçekten ölmemiş olması mucize.
    link

    edit: link güncellendi

  • açıldıktan sonraki yaklaşık dokuz aylık süreçte 1 şampiyonluk, 1 darbe, 1 terör saldırısı gören ancak henüz mağlubiyet görmeyen stadyum.

  • türk müzik tarihinde özel bir yeri olan bu klibe "uğursuz klip" demek hayli ağır olur, ama barış abi'ye eşlik eden sanatçıların bir kısmı bu klipten kısa bir süre sonra bir bir aramızdan ayrıldı.

    1998'de gökhan semiz, trafik kazası sebebiyle yaşamını yitirdi.
    ardından 6 ay sonra kerim tekin, yine trafik kazasıyla aramızdan ayrıldı. (klipte yoktu ama pop için önemli bir kayıptı)
    ardından 7 ay sonra barış manço kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
    barış abi'den 6 ay sonra da ajlan büyükburç yine trafik kazası sebebiyle vefat etti.

    klipte, hayatta kalan diğer ünlülerin de durumları pek iç açıcı olmadı. soner arıca, burak kut, hakan peker, ufuk yıldırım, ercan saatçi, tayfun, jale, of aman nalan, mine çağlıyan, gibi isimlerin müzik kariyeri her nedense görülür şekilde çöküşe geçti.

    şarkıya gelirsek: o döneme göre bu kadar sağlam bir kadroyu ancak barış manço gibi bir "abi" bir araya getirebilirdi. hatta barış abi, taksim'de çekilen klibin hemen üzerine sanatçılar ve teknik ekiple dinlenmek için gittikleri bir kafede verdiği kısa röportajda "bu ekibin iki katı olacaktık, ama kayıt işi kolay değil, gelemeyenler oldu" demişti. "kenan doğulu mısır'da klip çekmeye gitmişti, tarkan amerika'da idi, deniz arcak'ın sesi kısıkmış gelemedi, ah canım ahmet almanya'ya gidiyordu, mustafa sandal turnedeydi, demet sağıroğlu ankara'daydı" diye eklemişti. gelemeyenler istemedikleri için değil, gerçek bahaneler yüzünden gelememişti.

    özetle barış manço, bir telefonla gençleri yanına almış ve böyle bir klip çıkarmıştı. bu şarkı, o dönem sezen aksu'nun başlattığı el kol sallamalı yeni nesil pop akımına ince bir sitem ve eleştiri olarak kabul edilse de, burada "müsaadenizle çocuklar" derken, "adam olacak çocuk" programındaki çocuklardan müsaade isteyip, "bir şarkı söyleyip geleceğim" demek istediğini yine kendisi ifade etmişti.

    "samimiyet" diye bir şeyin gerçekten var olduğu zamanlardı.

    debedit: dostlar şurada bolca müzikten bahsediyorum, ticari bir olayı yok, takip edenler de zaten sırf bizden, henüz gelmemiş olanları da beklerim.

  • şu soruyla olayı derinlemesine tepiklemek istediğimiz bir yargı : kaç gecelik ilişki aldatmaktır peki? ahksahgkgfk hesaba bak, gece sayısına göre pansiyonculuk yapıyo sanki adam. dostum o iş gündüz de olsa, gece de olsa, 3 saat de sürse, 5 dakka da sürse, yanında da yatsan, kalkıp evine de gitsen aldatmaktır. yani aldatmanın manifestosu var da biz mi bilmiyoruz? yapmayın gözün sevem. bazı şeylerde felsefe aramayı bıraksanız aslında yaşamak için bir hayli zaman dilimi artıyor.

    yani bir de bunu söyleyen adamın bu tür açıklamalar yapacak tıynette olduğunu sanmıyorum. doğrusunun bu olduğuna inanıyorsa kimseye laf anlatmak için uğraşmaz ki?

    ama tek gecelik ilişki aldatmaktır yani onu diyim ben.

    insanımız modernleştikçe niye bu kadar salaklaşıyor anlamak mümkün değil

  • girdiği ortamlara medeniyet katmaları.

    geçen kuaförde derbi muhabbeti dönüyor "bugün size öyle çakıcaz böyle sokucaz eğeğelğeğe" herkesin elinde sopa eğeğpeğvğüe diye takılırken;

    içeriye bi kadın müşteri geldi ilk defa bi berber tarafından "canım" sıfatıyla çağırıldım. sıfatlar değişti, kokular değişti, müzikler değişti, çiçekler açtı. ortama medeniyet geldi. eğeğeleleğciler birden "ah şekerim futbol zaten kitlelerin afyonudur akşam iyi olan kazansın federer nasıl yaşlanmıyor ya bu yaşta bu performans inanılmaz, ah kobe çok erkendi be..."cilere döndü

  • çocukların üstünde basınç testi, hadım etme, soğuğa ne kadar dayanıyolar , ilaç testi gibi deneyler yapmıştır. hatta abarıp göz rengi değiştirmek için çocukların gözlerine bazı kimyasallar enjekte etmiştir.eğer cehennem var ise en dibinde olmasını istediğim insanlardan biridir.

  • bu aileye bakıp herhangi bir dini unsur göremiyorum diyen yazarın tersine ben bu ailede bir sürü dini unsur görüyorum

    1. havva denen kadın 2011 yılındaki ifadesinde demiş ki ; ‘’oğlum isa ve damadım tumcer evdekilerin camiye namaza gitmesini fırsat bilip meryemin cesedini tütünçiftlik te bir yere gömdü.’’

    bir düşünün bu ne demek? bu kadın evde o günlerde aç susuzdu çocuklar da öyle.hatta tecavüze uğramıştı. ki bunun akabinde vefat etti.düşünün ki evdeki büyük ablanız böyle bir halde ve camiye gidiyorsunuz neden? açıklayım neden olduğunu
    muhtemelen bu gerzekler ablalarının içine cin girdiğine eniştenin de onu tedavi ettiğine inanıyorlardı.öyle ki namazı cemaatle kılmanın sevabını kaçıracak anormal bir durum yok ortada.çünkü bazen insanların içine cin girer.dinimizde cin yok mu yani.yok diyen bok yer.

    neyse eve dönüyorlar ki abla evde yok.ablanın cin çıkarırken ufak bir kazaya kurban gittiğine ya da cinlerin onu öldürdüğüne ablalarını kurtaramadıklarına inanıyorlardı belki de

    ama ilginçtir ki kız ölmeden kredi çektirip almışlar üzerlerine.bunun için de kendilerince mantıklı bir açıklamaları vardır elbet.

    2. havva kadının başındaki başörtüsü öyle ciddi biçimde örtülmüş ki ..neredeyse yüzü gözükmüyor.çünkü biliyorsunuz saçınız bir teli dahi gözükse cehennemde yanacaksınız.çok dindarlar hem de sofular..cinlerden büyüden deli gibi korkuyorlar.kızını verdiği adam hoca.herhangi birine değil kızını değerli bir hocaya vermiş kadın yani büyü bozuyor adam .el falan da almıştır birinden .adam hoca ..

    kızı hakeza güzelce örtünmüş.muhafazakar çevrede yaşıyorsanız bilirsiniz ; kapalılar bile kendi içinde kısım kısım ayrılır bazıları şal takar bazıları daha uzun eşarp takar bazıları çarşafa girer her birisi bir öncekini (eşarp takan şal takanı mesela )kendinden daha hafif /münafık olarak görür.yeterince örtünmüyordur çünkü.işte burda din unsuru var.entry e konu olan ailemiz bal gibi dindar .üstelik anadolu dindarlığı dediğimizden daha öte bildiğin siyasal islamcılık kıvamında.

    3- ailedeki isimler isa, havva, fatih, meryem ve evet recep tayyip..
    dindar oğlu dindar

    şimdi kimse çıkıp bana dinle ne alakası var demesin.bu palu ailesini benim gözümde ilginç yapan şey onları bu hale dini inançlarının getirmiş olması.yani işledikleri suçlar dini inanlarıyla öyle bir harmoni oluşturmuş ki bunların hepsini yaparken yanlış bir şey yaptıklarını düşünmemişler.tez konusu tam yani.

  • kedi insanoğluna layık olduğu muameleyi yapan hayvandır. istisnalar kaideyi bozmaz

  • yolları güzelleştirmek için yapılmış çeşitli süslere yüklenen anlamdır. türkiye de bundan sonra yaya geçidi olacak yerlere 3 boyutlu çukur resmi çizerlerse belki sürücüler yavaşlar, hatta durur ve yollara çizilen o süslere başka anlamlar da yüklenir.