hesabın var mı? giriş yap

  • ...\......./... <- sevgilimiz bu olsun. (f(x))
    ....).....(....
    ...(.......)...
    ....\...../....

    ........|y.....
    ....\...|.../.. <- belli x1 ve x2 noktalarındaki türevini alırsak;
    .....)..|..(...
    ....(...|...)..
    .....\..|../...
    -------------------- x
    ........|......
    ........|......

    ...|....|y...|.
    ...|\...|.../|. <- y'=f'(x)= ax+b şeklinde birinci dereceden bir fonksiyon olacağından
    ...|.)..|..(.|. türevin grafiği bu şekilde olacaktır. şekli koordinat düzleminden çıkartırsak;
    ...|(...|...)|.
    ...|.\..|../.|.
    -------------------- x
    ........|......
    ........|......

    ....................
    ..|.............|... <- sevgilimizin yeni şekli bu olacaktır.
    ..|.............|...
    ..|.............|...
    ..|.............|...
    .....................

    şu halde, sevgilinin türevini almak çoğu zaman tercih edilen bir eylem değildir.

  • depremzedelere ev dağıtma töreninde anahtarı cumhurbaşkanımızın elinden alan bu baba olsun. haketmiş bunu.

  • bu olay kadınlara default olarak geliyor sanırım. nasıl bir erkek olursanız olun bir kadın, karşısındaki erkeği çıldırtmayı çok iyi biliyor. siz çileden çıkıp böyle aşkın ızdırabını demeye başladığınız anda da yapıştırıyor cevabı işte gerçek yüzün. tamamen ince düşünen ve detaycı oluşunuzdan mütevellit bir şey söylersiniz ama onlar bunu evirir çevirir öyle çok başka yerlere getirirki allahta benim belamı versin dersiniz (bkz: ben bir turizm katiliyim allah benim belamı versin). kısacası ne söylerseniz söyleyin yada ne yaparsanız yapın karşınızda resmen çileden çıkarmaya programlanmış biri olduğunu unutmayın.

    kadın : canım çok beklettim mi?
    erkek : önemli değil aşkım, ben de gazetemi okudum.
    kadın : merak etmedin mi?
    erkek : neyi?
    kadın : tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?
    erkek : aslında merak ettim, hem de çok.
    kadın : o yüzden mi oturup gazeteni okudun? ölüm ilanımı falan mı görmeyi umuyordun?
    erkek : ne yapsaydım, seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?
    kadın : tabii. bir telefon etmek aklına gelmedi değil mi? öldüm mü, kaldım mi, tinerciler mi saldırdı?
    erkek : tinerciler falan saldırmamış işte.
    kadın : pek bir kinayeli söyledin. keşke saldırsalarmış der gibi.
    erkek : şimdi benim anlamadığım, geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben olabildim?
    kadın : şöyle ki; sen beni merak etmedin, arayıp sormadın. aynen böyle oldu.
    erkek : benim bildiğim geç kalacak olan arar, haber verir.
    kadın : ıyi ki de aramamışım. beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim baksana.
    erkek : gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.
    kadın : o zaman kesin arardım.
    erkek : yuh! iyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.
    kadın : işinne gelmedi galiba.
    erkek : bak garson geliyor, ne içersin?
    kadın : canım bir şey istemiyor.
    erkek : çay?
    kadın : istemiyorum.
    erkek : ıhlamur?
    kadın : istemiyorum dedim ya.
    erkek : kök?
    kadın : ne kökü?
    erkek : zıkkımın kökü.

    edit: taze naftalin geldi uyardı. bu dialog yılmaz erdoğanın "haybeden gerçeküstü konuşmalar" kitabından bir alıntıdır.

  • sözlüğün bir yerlerinde mutlaka açıklaması yapılmıştır ama benim başlıklar arasında göremediğim bir konu bu. daha ayrıntılı aktarmak gerekirse, uzun mesafeli uçuşlar yapılırken daha da fazla hissedilen, gidiş ve geliş uçuş sürelerinin birbirinden farklı olması diye bir durum söz konusudur. bu farkın izahını tübitak sayfasından aktarmak isterim;

    "uçaklar da hareketleri için havadan kuvvet alırlar. bu nedenle aynı yakıtı harcayarak havaya göre aynı hıza erişirler. dünya dönerken etrafını saran havayı da kendisiyle beraber döndürüyor. böyle olunca yerden bakan birine göre toprak gibi hava da hareketsizmiş gibi duruyor. böylece aynı yakıtı harcayan uçakların hareketinde de dünya'nın dönüşünün bir etkisinin olamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. kısaca tekrarlarsak, normal, rüzgârsız bir havada değişik yönlere giden uçaklar, havaya göre olduğu gibi yere göre de aynı hızla hareket ederler.

    rüzgârlı havalarda durum değişir. eğer havaya göre aynı hızla giden uçakları düşünürseniz, (bu her uçak aynı yakıtı harcıyor demek) rüzgârla aynı yönde giden uçak yere göre daha hızlı gidiyordur; çünkü hem uçak havaya göre belli bir mesafe kat eder, hem de rüzgâr havayı ve içindeki uçağı bir miktar ileriye taşır. uçak, rüzgâra ters yönde girmişse bu uçak yere göre daha yavaştır. sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. eğer istanbul'dan ankara'ya doğru kuvvetlice bir rüzgâr esiyorsa, istanbul-ankara uçuşu daha kısa, ankara-istanbul uçuşu daha uzun sürer.

    rüzgârların belki de en ilginç olanı jet-stream diye adlandırılan ve yerden 10-30 km yukarıdan esen güçlü hava akımları. bunlar sürekli aynı yönde, batıdan doğuya doğru ve saatte 100-400 km hızlarla esiyorlar. yerden hissedilmeyen jet-stream ilk defa 2. dünya savaşı sırasında bombardıman uçakları tarafından keşfedildi. o zamandan beri bu rüzgârlar üzerinde yapılan çalışmalar bunların dünya'nın dönüşünün etkisiyle basitçe açıklanamayacak bir şekilde oluştuğunu gösteriyor.
    normal yolcu uçakları havaya göre 800 km/saat hızla giderler. eğer doğuya doğru uçan bir uçak 200 km/saat hızla esen bir jet-stream içine girerse yere göre hızı 1,000 km/saat olur. eğer uçak ters yönde giderse bu defa hızı yere göre 600 km/saat olacaktır. bu, yolculuk süresi ve uçağın harcadığı yakıt olarak %66'lık bir fark demek.

    yolcu uçaklarının bu rüzgâra ters yönde girmemek gibi bir alternatifleri yok. uluslararası kurallar gereği uçaklar daha önceden belirlenmiş hava yollarını kullanabilirler ve ancak belli yüksekliklerde uçabilirler. bu nedenle jet-stream'e ters yönde giren uçaklar da var. yolculuk süresi de bu rüzgârın hızına bağlı olarak uzayıp kısalabiliyor."

  • klasik rus edebiyatında roman karakterinin fakirlik seviyesini anlatırken kullanılan "andrey fyodoroviç bazarov 5 yıldır yeni bir palto alamıyordu kendisine ve cebinde kalan son 3 kapikle simit almak fırına gidiyordu" açıklamasında geçen paltodur kendisi ama açık konuşmak gerekirse bana çok da fakirlik gibi gelmiyor artık ya bi paltoyu 5 yıl giymek, hatta ben "5 yıl çok normal lan bi palto 7-8 sene giyilir bence" diyorum artık bi palto olmuş kaç lira. evet.

  • 8 kelimeden oluşur.

    erdoğan'ın "mısır olaylarının arkasında israil var" açıklaması ap tarafından israil dışişleri bakanlığı basın sözcüsüne soruluyor, verilen cevap şu: "bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek o açıklamalardan biri". off anam off. ortadoğunun liderine bak sen hele..

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/24556467.asp

    edit: genç şakirtler rahatsız! gg diye ispiklemişler lan.

  • yaşım 41, ilk kez rendelenerek yapıldığını duyuyorum.

    25 sene boşuna mı küp küp ya da üçgen üçgen doğradık lan biz bu patatesleri???

    hocamız mı kötüydü dicem ama anamın börekleri de burnumda tüttü bak şimdi. yok yok o bana yanlış öğretmiş olamaz, kıyamaz oğluna bence :/