hesabın var mı? giriş yap

  • oğlum harbi süpersiniz

    bunu çok içten söylüyorum, bu ülke için hiç bir umudum yoktu, ileride yurtdışında yaşama planlarım vardı, hiç bir şeyin değişeceğine inanmıyordum, ama bunu inandırdınız bana,

    hayatımda ilk defa çıktım yollara gazın altında kaldım, bağırdım, kaçtım, bunu yaptırdığınız adam sıçmaya üşenen adam, bugün 4. günü yollardayım, 3 kilo verdim, bana birşeylerin değiştirebileceğimizi inandırdınız,

    bugün türkiye'nin en büyük bankasına, türkiye'nin bankası olduğunu gösterdiniz, bu banka türkiye'nin bankası, bizim bankamız, biz istersek var olurlar istemesek olmazlar, bunu gösterdiniz,

    sayenizde artık geleceğe daha umutla bakabiliyorum,

    olum gerçekten süpersiniz lan, seviyorum sizi,

  • sanılanın aksine black metal'den değil, bizzat paradise lost'tan yani doom/death metal kökeninden çıkmış olan metal müzik alt türüdür. karanlık, ağır ve kasvetli havasıyla, genel olarak ortaçağ avrupası'nda takılıyormuş hissiyatı verir. sözlerde genel olarak aşk, ölüm, din, hüzün ve gotik edebiyatı gibi konular ele alınır. ekstrem metal kökeninden gelmesine rağmen, içerdiği bayan vokal ve senfonik düzenlemeler sebebiyle kadın dinleyicilerin de severek dinlediği bir metal türüdür. hayranıysanız, ekmek çıkartabilir. .. (desem de inanmayın, yok öyle birşey.)

    gothic metal'in resmi olan ilk örneği, 1987 yılında celtic frost'un into the pandemonium albümünde yer alan requiem şarkısıyla verilmiştir. söz konusu şarkı, ağır ve kasvetli bir atmosferde ilerleyen, yavaş ritmleri bayan vokallerle birleştirme formülünü veren ilk eser olmuştur. fakat, heavy metal kültürünün '80ler sonuna kadar gelişimi göz önüne alındığında, gothic kavramıyla söz ve ya imaj bazında etkilenmeler olduğu da açıktır.

    gothic metal'i kökten besleyen diğer bir alt dal, gothic rock tarzıdır. '80lerin başında, post-punk gruplarının evrilmesiyle başlayan ve the cure, the sisters of mercy, bauhaus, siouxsie and the banshees, fields of the nephilim gibi isimlerle temsil edilen tarz, söz ve müzik açısından karanlık bir temada olması sebebiyle birçok metal müzisyenini etkilemiştir fakat asıl meyvesini, '90lardaki doom metal, symphonic metal ve konumuz olan gothic metal akımlarında vermiştir. gothic metal'in babaları olarak anılan paradise lost gibi, anathema, my dying bride, katatonia, tiamat gibi doom metal grupları da sıkı gothic rock dinleyicilerinden oluşmaktadır. yukarıda bahsettiğim, into the pandemonium albümü, celtic frost'un gothic rock'tan nasıl etkilendiğini ayrıca göstermektedir.

    gothic metal'in tarz olarak kesin hatlarla kendisini doom metal'den ayırması, paradise lost'un '91 yılında gothic albümünü yayınlamasıyla olur. ilk albümleri lost paradise'ta death metal'i ağır ve yavaş bir formda icra ederek, doom/death metal'in öncülerinden olan grup; ikinci albümünde müziğine bayan vokalleri, senfonik düzenlemeleri ve metal müzikte pek kullanılmayan enstrümanları ekleyerek yeni bir tarz yaratmıştır.

    bu noktada belirtmek gerekir ki, anathema ve my dying bride, gothic metal tarzıyla benzeşecek bazı element ve fikirleri müziklerinde kullanmış olsalar da, gothic metal olarak değerlendirilmemelidir. anathema, the silent enigma albümlerindeki yoğun celtic frost esinlenmeleri ve bazı (ağırlıklı olarak akustik) parçalarında bayan vokal kullanması dışında, gothic metal olarak değerlendirilecek bir eser vermemiştir. my dying bride'ın müziğinde kemanı fazlaca kullanmasına rağmen, müziğine temel olan rifflerin doom/death metal çıkışlı olması sebebiyle, gothic metal altında değerlendirilmesi çok uygun olmamaktadır.

    paradise lost tarafından açılan bu yol, type o'negative, moonspell, theatre of tragedy, sentenced gibi gruplarca devam ettirilmiştir. type o'negative '91'de yayınladığı ilk albüm ile, paradise lost'a göre biraz daha rock tabanlı, endüstriyel ve new wave tarzlarından beslenen bir müzikal yapı benimsemiştir. moonspell, çıktığı portekiz'in folklorik etkilerini, black metal ile birleştirdiği ilk demolarından sonra yayınladığı wolfheart albümüyle, müziğinde gothic metal etkilerini de yoğun olarak kullanmıştır. theatre of tragedy, doksanların başında aktif olan gothic metal gruplarının başını çekerek, beauty and the beast olarak adlandırılan "brutal ve soprano vokallerin bir arada kullanılması" kavramını müziğinin temel noktası olarak almış ve özellikle iskandinavya'dan çıkacak birçok gruba önder olmuştur. doom metal grubu olarak yola çıkan tiamat, '97 yılından sonra, johan edlund'un the sisters of mercy'den yoğun şekilde etkilenmesi sebebiyle, tarzını gothic rock ve metal arasına çekmiştir. gothic metal'i black metal ile füzyon halinde icra ederek, ismini geniş kitlelere duyuran bir diğer grup ise cradle of filth'dir. grup, dusk... and her embrace ve cruelty and the beast albümleriyle, gotik korku edebiyatı tadında sözleri, iron maiden'dan etkilenilmiş çift gitar kullanımı, senfonik düzenlemeler, bayan vokal ve black metal agresifliğiyle birleştirerek önemli bir hayran kitlesi edinmiştir. sentenced ise, yola melodic death metal grubu olarak başlamasına rağmen, ville laihala'nın gruba girmesiyle, duygusal yanı daha öne çıkan bir gothic metal tarzı edinmiştir.

    gothic metal, bu gruplar dışında birçok gruba ev sahipliği yaparak, doksanlarda öne çıkan tarzlardan birisi olmuştur. çoğunluğu iskandinavya'dan çıkan grupların büyük bir kısmı, theatre of tragedy'nin oturttuğu formülü kullanmıştır. bu durum, zamanla, grupların senfonik metal ve doom/death metal arasındaki çizgileri belirsizleştirmesine sebep olmuştur. üç tarzın birbiriyle sürekli ilişkide olması, gothic metal gruplarının aynı zamanda bu tarzlarla anılmasına yol açmıştır. fakat asıl sıkıntı, müzik içerisinde yenilikçi denemelerin yapılmasına pek olanak kalmamasıdır. dolayısıyla, hala aynı formülle müzik yapmaya devam eden çok fazla gothic metal grubu bulunmaktadır. deneme yapmaya kalkışanların çoğu ise, metal müziğin malum sorunu "davayı satmak" ile suçlanmıştır. mesela, paradise lost, '95 tarihli draconian times albümüyle, tarzını zirveye oturtmuşken, farklı sulara yelken açmış, one second ile müziğindeki metal yönünü rafine etmiş ve elektronik sesleri kullanmaya başlamıştır. albüm hayranları bölmüştür. ardından gelen host ile, metal müzikten tamamen kopan ve depeche mode-vari bir albüm yapan grup, fazlaca ters tepki almıştır. aynı şekilde, theatre of tragedy'de ikibinlerin başında müziğini elektronik müzik temelli bir alana çekince, fazlaca tepki almış, bunun sonucunda grup kendini toparlayamamıştır. moonspell'de, '98'de çıkarttığı sin/pecado albümüyle, paradise lost'a benzer şekilde depeche mode etkisini öne çıkartan farklı bir albüm yapmış ve yine davayı satmakla suçlanmıştır. bu cesur denemeler, hem dinleyici kitlesinin kapalılığı, hem de grupların ticari başarılarını kesmesi sebebiyle kısa kalmış ve gothic metal'in yeni bir yapılanmaya girmesini sekteye vurmuştur.

    gothic metal, şu an hala beauty and the beast konseptiyle ilerlemekte, türün öncü grupları ise, kendilerine has tarzlarıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. bu sebeple türde bir tıkanma olduğu düşünülebilir. hala, ortalama enstrüman hakimiyetine sahip ve fiziksel görünümüyle öne çıkan bayan vokalle piyasaya çıkan bir çok grup vardır. işini iyi icra eden gruplar ise bir şekilde, tarzı, aynı müzikleriyle de olsa devam ettiriyorlar. tristania, the sins of thy beloved, mortal love, nemesea, macbeth, xandria, sirenia, silentium, midnattsol, flowing tears, entwine, crematory, delain, draconian, after forever gibi isimler, gothic metal'e güzel örnekler vermiş gruplara örnek olarak verilebilir.

    gothic metal'in senfonik altyapıyı fazlaca kullanması üzerine şekillenmiş bir alt dal senfonik gothic metal'dir. bu tarz gruplara örnek olarak, after forever, epica, within temptation, nemesea örnek verilebilir. after forever, mark jansen'in ayrılıp, epica'yı kurmasından sonra müziğinde progresif etmenleri arttırmış ve power metal ile flörtleşmeye başlayarak, gothic metal etkisini azaltmıştır. within temptation, yola gothic metal grubu olarak çıksa da evanescence'in başarısı sonrası, müziğini ana akıma uyacak şekilde değiştirmiş, büyük kitlelere ulaşırken, temel kitlesini farklı kutuplara bölmüştür. nemesea, bu grupların yanında pek bilinmemektedir fakat, gothic metal adına çıkarttıkları tek albüm olan mana'yı mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim. birçok grubun yanaşmadığı gitar soloları ve progresif etkileşimleri, gothic metal ile çok iyi birleştirmişlerdir. grup, daha sonra alternative rock tarzına geçmiştir. epica ise, hem solistleri simone simons'un güzelliği hem de emin adımlarla kendilerini geliştirmeleri sebebiyle, en çok dikkat çeken gruplardan birisidir. özellikle son iki albümde kaydettikleri ilerlemeler, müziklerine daha fazla enstrüman hakimiyeti ve progresif etkiler getirmeleri, epica'yı türdaşlarından ayrı konuma koymaktadır. bu tarzdaki gruplar, farklı tarzlarla bulundukları yoğun etkileşmeler sayesinde, genel gothic metal çizgisinden biraz olsun ayrılabilmişlerdir. gothic metal'in black metal ile sentezlenmesi de, daha yer altı piyasaya sahip olsa da, denenen bir alt tarz oluşturmuştur. moonspell ve cradle of filth'in başını çektiği, yunanistanlı grup rotting christ'ın da a dead poem albümünde başarıyla uyguladığı bu formül, theatres des vampires, enslavement of beauty, agathodaimon, catamenia, nightfall gibi gruplarla temsil edilmektedir.

    gothic metal gruplarının, zamanla keskin tarz değişikliklerine gitmesi de sık görülen bir olaydır. nedendir, bilinmez, fakat türün keskin kalıpları, bazı müzisyenleri zamanla farklı arayışlara itmekte ve keskin tarz değişikliklerine yönlendirmektedir. yukarıda bahsettiğim gibi, paradise lost, theatre of tragedy, moonspell bu denemeleri hep uygulamışlardır fakat zamanla hepsi köklerine dönmüştür. incelenince görülür ki, gothic metal grupları, çoğunlukla electronica ve alternative rock tarzlarıyla etkileşime girmektedir. alternative rock demişken, geçtiğimiz on yıla bir albümle damga vurmuş bir gruptan da bahsetmek gerekir: evanescence. doksanların sonlarına doğru kurulan ve asıl patlamasını 2003 yılında çıkarttığı fallen albümüyle yapan grup, alternative rock yapsa da, gothic rock ve gothic metal türleriyle de ilişkilendirilmiştir. bunun yanlış olduğunu düşünüyorum, zira evanescence'in amy lee'nin giyimi ve kullandıkları bazı müzikal elementler dışında gothic rock ve ya metal tarzlarıyla alakası yoktur. fakat, popüler olmadıkları zamanda yaptıkları demolarda, gothic metal denebilecek işler vardır, understanding ya da imaginary'nin ilk kaydedilen hali gibi... imaginary'nin ilk versiyonunu evanescence ep'de bulabilirsiniz; şaşırtıcı biçimde, doğrudan avrupa orijinli gothic metal tadı vermektedir. fakat grup, zamanla bu yaklaşımını bırakmıştır, müziğini alternative rock temelli bir hale getirmiş, başarılı nakaratlar ve imaj ile mtv'nin desteğini alarak, dünyaca üne kavuşmuştur. evanescence'in gothic metal gruplarıyla olan ilişkisi ile, gavurun female fronted band dediği bayan önderliğinde ilerleyen gruplar kavramını, ana akımda önemli hale getirmesidir. evanescence'in başarısı, dinleyicileri gothic metal gruplarına yönlendirmiş, bu durumdan en çok ekmeği ise, müziklerini doğrudan ana akıma çeken within temptation ve zaten alternatif akımlardan besleniyorken ününü arttıran lacuna coil gibi gruplar kapmıştır. hatırlıyorum, evanescence ile ilgili bir yazı çıkmıştı zamanında blue jean'de, orada nightwish, the 3rd and the mortal, lacuna coil gibi gruplar da köşede kısaca özetlenmişti. evanescence, başarısıyla bu gruplara çok büyük bir fırsat getirdi.

    alternatif akımdan temel alan gothic metal dediğimizde, şu an bu kolun en önemli grubu olan lacuna coil'i de anmak gerekir. doksanların sonunda kurulan grup, başından beri, kolay dinlenilir, alternative rock temelli bir müzik yapmaktaydı. solistleri cristina scabbia'nın güzelliği ve yorumu ile de dikkat çeken grup, evanescence'in fallen'ı ile aynı sene çıkardığı üçüncü albümü comalies ile hem zamanlama hem de plak firmasının kendilerine oynaması sebebiyle, hedefi vurmuştu. artan ünleri, amerika'ya açılmalarını sağlayınca, grubun farklı tarzlarla etkileşim içerisine girmesine yol açtı, ki burada asıl pay, cristina scabbia'nın slipknot gitaristi jim root ile ilişki yaşamaya başlamasındandır, lacuna coil, gothic metal yanını azaltarak, alternative metal sularına yönlendi. italya'nın çıkarttığı en büyük metal grubu olan, gothic metal sahnesinde de ilk anılan gruplardan birisi haline gelen lacuna coil, ününü bayağı artırmış ve büyümüş bir halde devam ediyor.

    sonuç olarak, zirvesini doksanlarda görmüş, şu an en fazla farklı tarzlarla füzyona sokularak yenilikçi işler görebilen ve öncü grupların işleriyle hayat damarını koruyan bir tarzdır gothic metal... karanlıktır, kasvetlidir, duygusaldır ama iyidir, arada birkaç doz alıp kendinizi karanlık bir şatoda ağlıyormuş gibi hissiyatlara sokabilirsiniz.

  • - kaliteli ve uzun ömürlü kulaklık arıyorsanız iyi bir para ayırın:
    piyasada bulacağınız 20 - 30 tl lik kulaklıklar tatminkar ses verebilir. ancak bir kulaklığın iyi ses vermesi basların veya tizlerin yüksek olması değildir. özellikle müzik bünyesinde duyabileceğiniz aralıkta çok fazla frekansta detay barındırır ve ucuz kulaklıklar bu detayların bir çoğunu yansıtamaz.

    ayrıca kaliteli kulaklıkların kablo ve bağlantı noktaları ucuz muadillerine göre çok daha dayanıklıdır. 20 tl'lik creative kulaklığın kablosu 1 ay sonra kopabilir, ancak bir sennheiser cx300 ile yük kaldırmaya kalkışmazsanız fiziksel durumunu 4 - 5 yıl koruyacaktır.

    -nasıl bir kulaklığa ihtiyacınız olduğunu iyi belirleyin:
    her ne kadar insanlar kulakiçi kulaklıkları dış görünüş açısından tercih etse de kulaklık tipi seçerken kullanım amacına uygunluk düşünülmelidir.

    iyi bir kulak içi kulaklık normal dış ortamda ortam gürültüsünü yeterli miktarda engelleyecekdir. sokakta, otobüste müzik dinlemek için en kullanışlısıdır. ancak kulaklıktan beklentiniz seste doygunluk ise headset'ler çok daha tatminkar sonuçlar verecektir. mümkünse kulaklık kullandığınız farklı ortamlar için farklı kulaklıklar alın. her kulaklığınıza 100 lerce lira vermek zorunda değilsiniz, kaliteyi nerede arıyorsanız, o ortamda kullanacağınız kulaklığa önem vermeniz yerinde olur.

    yaygın kanı, müzik dinlenen kulaklığın kablolu olmasının anlamlı olacağı yönünde olsa da son dönemde çıkan bluetooth kulaklıklar, kablolu bir çok kulaklıktan çok daha başarılı sonuçlar verebilmektedir. özellikle aptx codec destekli cihazlara (telefonlar, bluetooth vericiler) sahipseniz, kablosuz kulaklık büyük bir avantajdır.

    kulaklığı ne için kullanacaksanız, ona göre kulaklık alın. telefonla konuşmak için kulaklığa 100 - 150 lira vermek çok anlamsızdır. müzik dinlemek içinse 20 - 30 liralık kulaklıklar yukarıda bahsettiğim gibi müziğin tüm detayını veremediğinden uygun değildir.

    bir diğer konu da kulaklık tipinin insanın kulak yapısına uygunluğunun önemidir. kulağınıza uygun kulaklığı seçmediğinizde hem fiziksel olarak rahatsız olursunuz, hem de kulaklığın ses performansından yararlanamazsınız. örneğin kulak arkasına asılan kulaklıklar orta boyutta kulaklara sahip olan insanlar için uygun olabilir. ancak kulağınız ortalamanın biraz altında veya üstündeyse, o kulaklık ya kulağınızdan düşer ya da kulağınıza baskı yaparak kulaklığı çıkarsanız dahi kolay kolay geçmeyen acılara neden olur. keza kulaklarınız kepçeyse düşük çaplı bir headset almanız da paranızı çöpe atmanız anlamına gelebilir.

    -empedans ve sürüş gücü kavramlarından haberdar olun:

    kaliteli kulaklıklar genellikle yüksek empedansa (dirence sahiptir). oysa ki bir çok ses aygıtı yüksek empedanslı kulaklıklara uygun değildir ve söz konusu kulaklıkları bu cihazlara taktığınızda çok düşük ses seviyesi sizi kulaklık hakkında yanıltır. bu yüzden kulaklıkla beraber kullanacağınız cihazların kulaklık çıkışının yüksek empedans kulaklıklara uygun olduğundan emin olun. şöyle bir deneme yapabilirsiniz: dandik bir kulaklık bulun ve bunu cihaza takın, sesi dinleyin. sonra yüksek empedanslı bir kulaklığı aynı cihaza ses seviyesini değiştirmeden takın. eğer yüksek empedanslı kulaklık dandik kulaklıktan hissedilir biçimde düşük ses veriyorsa kabahat kulaklıkta değil cihazdadır.

    -almayı düşündüğünüz kulaklığı mümkünse deneyin:

    bulabiliyorsanız, almayı düşündüğünüz kulaklığı, kulaklığı takacağınız cihazla beraber yarım saat kadar deneyin. böylece kulaklığın fiziksel ve algısal özelliklerinin aradığınız gibi olduğundan emin olun. unutmayın ki kulaklığı saatlerce kullanabilirsiniz ve kulaklığın size bu sürede rahatsızlık vermemesi önemlidir.

    -markayı yargılamayın, modeli deneyip yorumlayın:

    yukarıdaki tavsiyelere uyarak uygun bulduğunuz modelleri markadan bağımsız olarak değerlendirin. herkes sennheiser kulaklıkları beğenmek zorunda değil, her philips kulaklık da kötü olmak zorunda değildir.

    -aldığınız kulaklığın aksesuarlarını inceleyin ve doğru kullanın:
    özellikle kulakiçi kulaklıkların birçoğunun paketinden farklı boyutlarda kulaklık yastıkları çıkar. doğru kulaklık yastıkları doğru sesi almak ve kulaklıkla rahat etmek için şarttır. o yüzden kulaklığı paketinden çıkarıp kulağınıza sokmayın, paket içeriğini inceleyin, kendiniz için doğru konfigürasyonu bulun.

  • $ehirlerarasi yolculuklarda biz erkeklerin sikca ba$ina gelen hissel durum. zerre alakasi yoktur abazalik ilen, ipnelik ilen. tepeden tirnaga temiz ve sevimli hislerin dogurdugu durum.
    ornek olay, tamamen mizansendir:
    ankara - izmir hatti, alinmi$ metro firmasindan bilet, izmir'e akilacak. bir ilkbahar gecesi, saat 01:00 gibi. otobuse binilir, hemen sagda solda guzel kizlar dikkat ceker, bu kismi abazalik, ipneliktir bak o dogru, "-uff ne duzgun kari baba be, kalcalarina kurban..." gibi... bunlar pek klasik erkek geyikleri.
    sonra yolculuk hali ba$lar, etraf karanlik. yol i$iklarinin, asfalt otobanda yazdigi $iirler...
    o guzel kizlardan pek bir begenileni pek bir hastasi olunan uyur. sen de kenarda artik uyur musun ne bok yersen. ertesi sabahin gune$i parlamaya ba$layip izmir'e yakla$irken, o kiz hala uyuyordur. ama ne uyumak. melek mi, prenses mi, huri mi... ba$ o ince boyundan hafif sola yatmi$, o pembecik dudaklarin uzerinde cig gibi ter, saclarin daginikligi, yolculuk oncesi makyajdan kalma kalem hafif silinmi$. 2-3 dakikada bir kafayi ufak hareketler ile saga sola cevirir, bu hareket esnasinda boynun on kismindaki o iki kiri$ ortaya cikar, aralarindaki o cukur, dunyadaki en guzel yeridir belki... i$te o zaman direk opesi gelir insanin kizi...
    daha fazla yazamayacam. elim ayaam titriyo bak...
    (bkz: hisli entry) (bkz: smiley koymak istiyorum) hatta koydum.

  • okur-yazar oranının %5'lerden %95'lere çıkması,

    1925 - ankara hukuk fakültesi'nin kurulması

    1928 - hıfzısıhha müessesesi'nin kurulması

    1932 - türk dil kurumu'nun kurulması

    1935 - maden tetkik arama enstitüsü'nün kurulması

    yüksek ziraat enstitüsü, devlet istatistik enstitüsü, halkevleri, türk kuşu gibi bilim öğreten kurumların kurulması... saymakla da bitmez.

    en çarpıcı olanı ise, 1936 yılında ilk türk uçağının imali için araştırma geliştirme çalışmalarının başlatılıp, 1940 yılında ilk türk uçağının imal edilmesinden sonra, atatürk'ün ölümünün ardından 1950'de uçak fabrikasının adnan menderes tarafından amerikadan alınan maddi destek karşılığında kapatılması.

    bu kez kendi ayağına sıktın sıtark.