ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
antalya'daki çocuk cesetleri
-
ciddiyetle yaklaşılmalıdır. taşşak geçip sulandırılacak bir olay değil. normal zamanlarda infial yaratması gerekiyor.
ülkedeki tepkisizlikten kafayı yiyorum artık
turizm başkenti antalya'da parçalanmış çocuk cesetleri bulunuyor biz bunları ekşiden öğreniyoruz.
türk medyasının kokuşmuşluğunu yüzümüze vuran başka bir dehşet verici olay.
edit:
resmi açıklama gelmiş
antalya valiliği
small world phenomenon
-
dilimizdeki adi ile kucuk dunya hipotezi. 1967 yilinda sosyolog stenley milgram'in yaptigi bir dizi deneylerden sonra ortaya attigi bir varsayim. bu varsayima gore; "dunya uzerindeki herhangi iki insan, ortalama 6 halkali bir tanislar zinciri ile birbirine baglidir."
peki milgram bu varsayima hangi deneylerden gecerek ulasti, milgram'dan sonra bu hipotezi dogrulamak icin yola cikan diger bilim adamlari hangi deneyler ile onu destekledi ya da bu hipotezi curutmek icin veriler buldu? bakalim;
stenley milgram ilk olarak 1967 yilinda " psychology today" dergisinde "the small world problem" adinda bir makale yayimladi. bu makalede, diger meslektaslarina belirli matematiksel ve sosyolojik veriler dahilinde sosyal iliski zincirleri uzerine bir soru soruyor ve yazinin sonunu da kucuk bir ipucu ile noktalandiriyordu. milgram 1969 yilinda, yani makalenin ilk kez yayimlanmasindan tam 2 sene sonra kendi sorusunun cevabini yine ayni dergide bu hipotezin "teknik raporu" ve deneysel surecini de kapsayan baska bir yazi ile verdi.
bu deneyin ilk basamaginda milgram once bir hedef ulasici belirleldi. hedef ulasici sosyologun harvard universitesinden bir ogrencisi idi ve boston'da ikamet ediyordu. daha sonra uzerinde yalnizca hedef ulasicinin adi bulunan 60 mektup hazirladi, mektuplarin tumunu kansas'taki "postaci" deneklere verdi ve bu mektuplari uzerinde adi yazan kisiye elden ele ulastirmalarini istedi. deneyin ilk basamaginin sonucu su sekildeydi;
- gonderilen 60 mektuptan yalnizca 3 tanesi hedef ulasiciya ulasmistir.
- mektuplardan bir tanesi 4 gun gibi kisa bir zamanda hedef ulasicinin eline gecmistir.
- mektuplarin %5'i hedef ulasiciya "basarili" bir sekilde ulasmistir.
deneyin ikinci basamaginda yine uzerinde yalnizca hedef ulasicinin adi bulunan 300 mektup kopya etti ve bu kez mektuplari amerika'nin cesitli eyaletlerinde(bu arada boston'in abd'nin dogu ucunda oldugu dusunulurse, milgram diger 300 mektubu ozellikle bati ve orta abd eyaletlerine dagitmayi tercih etmistir) yasayan ve hedef ulasici ile birebir iliskisi bulunmayan kisilere dagitti.
uzerinde herhangi bir adres bulunmayan yalnizca alicisina ait tek bir isim bulunan bu mektuplarin sahiplerinden milgram'in beklentisi, kisilerin yalnizca elden ele, tanidiklari araciligi ile bu mektuplari hedef ulasiciya iletmeleriydi. deneyin ikinci basamagindaki sonuc; "gonderilen 300 mektuptan 60'i ortalama 6 basamaktan gecerek hedef aliciya ulasmistir". yani hedef aliciya ulasan bu mektuplar, mektubun ilk sahibinden hedef aliciya gelene kadar toplam 6 el degistirmistir.
deneyin bu basarisi "alti ayrilik derecesi"(six degrees of seperation) teoreminin toplumsal sosyoloji literaturune girmesini saglamistir.
milgram'dan yaklasik 30 kusur yil sonra baska bir sosyolog olan columbia universitesi ogretim gorevlisi duncan watts ve ekibi, milgram'in "kucuk dunya hipotezi"ni cesitli nedenlerle yeniden masaya yatirdi. bu nedenlerin en basinda da milgram deneylerinde kullandigi deneklerin cok sinirli sayida olduguna inanmasidir. watts, bu deneyin denek sayisini da arttirirken(hedefi en az 100 bin gondericidir) internetin de nimetlerinden yararlanmayi tercih etmistir. hali hazirda edindigi denekler arasinda sibirya'daki bir pizzacinin garsonu, cin'deki bir guzellik salonun manikurcusu ya da bir hava hostesi gibi ona gore "siradan" ancak yaptiklari meslekler icabi bir gun icerisinde bir ev kadinindan daha fazla kisi ile diyalog halinde olan kisiler tercih edilmistir.
ducan watts da deneyinin ilk ayagini gectigimiz gunlerde tamamlamis. bu deney de oldukca sasirtici sonuclar barindiriyor. ornegin, e-postalardan biri avustralya'daki ilk elinden sibirya'daki hedef aliciya yalnizca 4 gunde ulasmis.
en kötü türk yemeği
-
keskek'e gereksiz, kotu diyen keskek yememistir.
kuzenleriyle çok iyi anlaşan insan
-
"kuzenler" adinda bir whatsapp grubu vardir bunun.
sergen yalçın
-
beşiktaş forması giydiği dönemde kulüp yönetimi bunun at yarışı oynamasından illallah edip, belki akıllanır diye bir milyar türk lirasi ceza kesmişti.
sergen ağabey aynı gün, cezanın kendisine tebliğ edildiği saat içerisinde ganyan'dan bir milyar 500 milyon lira kazanıp kulübe ödemesini gününde ve eksiksiz olarak yapmış, akıllı olun mesajını ilk elden vermişti
bursa'da 2 pitbull'un bir adama saldırması
-
"ya ne garip bazi insanlar nasil da bilmiyor, kopek geldigi zaman hareketsiz durmak, yatmak, korkmamak lazim. daha ilkokulda bile ogretiliyor bunlar halbuki."
iste bakin boyle zihniyette insanlar var memlekette. kopek adami orda az kalsin hastanelik edicek, hala sucu adama atanlar var. kopeklerden daha tehlikeli bu zihniyet...
hayattan bugüne kadar öğrenilen en önemli şey
-
en iyi günler de en kötü günler de geçiyor. çok da şey yapmamak lazım.
yıldırım demirören
-
pkk'nın başına getirilsin, terör biter...
art nouveau
-
binayı masalsılaştırmanın akımıdır art nouveau.
dünya standart kalıplarda sıkışıp kalmıştır, ve bu sıkıcı dünyayı kurtaracak olan bir grup cengaver mitoloji 'dir, ortadünya'dır, bütün bunları dünyada canlandırmaya karar vermişlerdir.
(bkz: victor horta)
(bkz: hector guimard)
tabi ki (bkz: antoni gaudi)
(bkz: charles rennie mackintosh)
(bkz: otto wagner)
(bkz: joseph maria olbrich)
(bkz: friedensreich hundertwasser)
ve türkiye'den de ; (bkz: raimondo d'aronco)
gibi cevval, hayalperest ve cesur adamlar bu akımın öncüleri olmuşlardır. tabi onlara bu anlamda maddi finansman sağlayan ve sanatı gerçek anlamda takdir edebilmesini bilen kişileri/kurumları da unutmamalı.
memleketimizde istanbul'da maçka, tünel,nişantaşı, yıldız, gümüşsuyu semtleri civarlarında çeşitli örnekleri görülebilir.
(bkz: botter apartmanı)
(bkz: şeyh zafir türbesi)
ve çeşitli hanlar, çeşme/apartman türevi yapılar başta gelen eserlerdir.
art nouveau'nun günümüzde artık hakikaten hiç kalmamış olmasını, sadece eski binalarda gözlerimizi gönlümüzü açması, şu devirde mimari estetik anlayışının ortadan kayboluşunun veya mimari anlayışların ne derece fonksiyonellik ve ucuzluk arayışında boğulmuş olmasına bağlayabiliiriz. umarım art nouveau gibi güzel arayışlardan doğan güzel akımlar sokakları daha geniş kapsamda süslemeye başlarlar.
şirketokrasi
-
küresel imparatorluğa hizmet eden hükümet,banka ve şirketlere verilen isim.
john perkins'in confessions of an economic hit man kitabında da geçen corporatocracy ifadesine karşılık geliyor.
"şirketokrasi bir komplo değil.üyeleri ortak değerleri ve hedefleri destekliyorlar.şirketokrasinin en önemli işlevlerinden biri de sistemi sürdürmek ve devamlı gelişmesini sağlamaktır.
....................................
bir şeyler satın almanın hepimizin toplumsal görevi olduğuna, dünyayı yağmalamanın ekonomi için iyi olduğuna bizleri ikna etmek için hiçbir fırsat kaçırılmıyor"(confessions of an economic hit man)
cem garipoğlu
-
umarım hortumu kıble'ye güzelce denk getirebilmişlerdir. aksi takdirde adam tabutta havasızlıktan boğulup, ölecektir.
(bkz: davaro)
ışın kılıcının rengi
-
- kilicini cekmek en son dusunecegin sey olmali padawan..
- neden ustam, ne guzel renkli isik saciyor, kizlar bayiliyor..
- radyasyon padawan..
- gercekten mi ustam?
- evet, efendi yoda'yi biliyor musun?
- tabi ustam..
- eskiden yesil degildi..
7 adet suya 875 tl hesap kesen işletme
-
"adamın hizmetinin bedeli bu. aşağı yukarı giden bunu bilerek gidiyor."
kardeşim klavyelerinizde böyle bir tuş mu var? her başlıkta bundan görüyorum aq. nerede satılıyorsa söyleyin ben de alayım.
levent üzümcü
-
ünlü değilim, oyuncu şarkıcı vs değilim ve ben bile sosyal medyada görüşlerimi belirtirken çekiniyorum başıma bir şey gelir diye. bir şey olursa devlet memuru olan aile bireylerim etkilenir diye. üstü kapalı belirtiyorum, direkt isim vermiyorum vs. böyle bir ülkede böyle bir atmosferde bu ve bu gibi adamlar değerlidir arkadaşım. geçtim değerli olmayı birer 'değer'dir. bak bu adam daha genç, karısı var iki küçük çocuğu var. tiyatrocu belki ama para tv'den kazanılıyor geleceğini düşünmesi gereken bir ailesi var. ama ailesinin maddi geleceğinden çok onurunu düşünüyor, içine sindiremiyor olanları ve 'sinmiyor'. işsiz kalacağını bin tane tehdit alacağını bilerek susmuyor. ben iki gerizekalı yorumda delirirken senin benim gibi eşe dosta birkaç yüz insandan oluşan sosyal medya çevremize karşı değil milyonlar karşısında muhalif. sultanın sofrasında bir yavşak olup milyonluk reklam, dizi anlaşmaları yapabilirdi ama kendi doğrusu yolunda yaşıyor. bu güzel adamların değerini bilin.
edit: twitter'da levent üzümcü bu enrty'i kendisine gönderen bi vatandaşı rt'leyince favlar almış başını gitmiş. ne görüşler belirttik bu mecrada kimse bakmadı bile, peeh.