hesabın var mı? giriş yap

  • haber

    ticaret bakanı mehmet muş'un, venezuela'dan peynir ithalatına ilişkin, "2020 yılında venezuela'dan türkiye'ye 1 gram dahi peynir ithal edilmemiştir." dediği açıklamasıdır.

    madem peynir ithal etmeyecektiniz neden rte'nin venezuela peyniri kararnamesini çıkarttınız diye sorarlar adama? yoksa venezuela'dan türkiye'ye bir deniz rotası oluşturmak için miydi bu?

    bu rotadan devletin uyuşturucu ticareti yaptığına dair iddialar var, bu iddialara dair elinizde karşı argüman oluşturmak için kullanacağınız kanıt, "1 gram dahi peynir ithal edilmemiştir" ise ortada başka bir ticaretin olduğu (çünkü kararnameyi çıkaran sizsiniz) ve bunun ne ticareti olduğunun belirtilmediği ve sedat peker'in iddiasının doğru olduğu sonucu çıkıyor.

    (bkz: sıçıp sıvamak)

    biz zaten peynir ticareti olmadığını siz açıklamadan önce de biliyorduk. hatta sizin dediklerinize ek olarak, sadece 2020 yılında değil, 2017 ile 2020 arasında venezuela'dan hiç peynir ve peynir ürünü ithal etmemiş türkiye. bu bilgiye ulaşamıyorsundur diye şuraya kanıtı bırakayım: görsel

  • dövmeci telefonla konuşurken yapmasına izin vermeyin.

    zira tehlikeli olabilir :

    "tamam abi yazdım ben adresi buraya. hadi görüşürüz ararım ben seni"

  • kaç ışık yılı uzaktan gelip bizim teknolojimize mi yenik düşüyor bunlar amk. böyle uzaylı olmaz olsun.

    edit:çok basit bir espri yaptım ama insanlar şu 1 haftada o kadar mutluluğa,gülmeye hasretler ki bunun için o kadar güzel mesajar alıyorum çok mutlu oldum.

    tekrar başımız sağolsun

  • netflix'te denk geldiğim dizi. kitabını okumadım, yorumları ve üstüne elijah beyi görünce başlayayım dedim. ilk iki bölüm su gibi geçti. bir diziye ilk bölümlerden bağlanmak benim içi bir hayli güç olmasına rağmen, diziyi çok sevdiğimi söylemeliyim. tabii ki dizinin 3.sezonu olmayacağını öğrenince tarlası yanmış dayı moduna girmedim desem yalan olur. ve hikaye ne noktada kaldı bilmiyorum ama çekimler, oyunculuklar şimdilik tatmin etti. ya laf aramızda görüntü yönetmeni çok önemli benim için, hele ki dizilerde. saatlerce ekrana bakılan bir yapımda insan estetik adına bir şeyler görmek istiyor. tamam biliyorum senaryo çöpse zaten hiçbir şey kurtaramaz ama senaryo vasatken bile çekimlerle işi bir üst kademeye yükseltmek mümkün.

    önceki entry'lerde bahsedildiği gibi hayvan gibi utopia tadı aldım. ki utopia'daki sarı ve yeşil tonlara adeta aşıktım; kısaca utopia'yı çok severdim, bence harika bir yapımdı ama o da yarım bırakılmıştı. "ah ah toplum benim beğendiğim şeyleri beğenmiyor, hiç mainstream olamıyorum canım diye..." dert yanmak isterdim de akabinde artistlik yaptığımı öne sürerek bana laf atanlar olurdu, çekemem*. izlemeye devam edeceğim, belki buralara bir edit bile gelebilir.

  • medeniyetsiz, gelismemis tipler her ulkede vardir. danimarka'da bile vardir.

    fakat medeniyetsizligin, gelismemisligin normal sayilmasi, hatta ovulmesi... iste bu gelismemis bir medeniyetin gostergesidir.

  • arzu ettiğini oku. sevdiğin bir işte çalış. aşık olduğun kişi ile evlen. iyi ve mutlu bir çocuk yetiştir. emeğinin karşılığınca emekli ol. arkada gözün kalmadan öl.

    bu duraklar arasında iyi şeyler serpmeyi becerebilmek mesele. ha bu yaşam biçimi zaruri değil tabii. başka durakları da benimseyebilir insan. o şekilde mutlu olabilir. fakat sadece durak adları sayılarak her yaşam şeklinden bu kadar soğuk bahsedilebilir.

    fazla kısa bir özetsel çıkarım.

  • alttan ders alır gibi her şampiyona'da aynı takımlarla oynuyoruz.

    rusya gelseydi eğlenceli olabilirdi aslında.*

  • feraye (yorgo'nun üstündekileri tek tek tanıtarak): pantalon... romadan! ayakkabılar... milanodan! gömlek... floransadan!
    ihsan: göbek... lahmacundan!