hesabın var mı? giriş yap

  • ülkede nasıl bir tersoluk varsa azıcık adele yapanları dereceye sokuyorlar.
    aydemir akbaş'ı göndersek 3. olur amk.

  • amerikalı fotoğrafçı philippe halsman'ın henüz fotoğraf düzenleme metotlarının olmadığı 1948 yılında salvador dali'nin, kedilerin ve birtakım nesnelerin bulunduğu anı canlı çekerek günümüze ulaştırdığı eseri.

    fotoğrafın aktörleri; tabii ki dali, dali'nin henüz tamamlanmamış leda atomica isimli eseri (fotoğrafın adı tabloya bir gönderme aslında), ressam sehpası, sandalye, bir kova su ve üç minnoş kedidir.

    1940'larda yakın arkadaş olan dali ve halsman, halsman'ın jumpology dediği stilde bir fotoğraf çekmeye karar verirler. jumpology; bir insanın zıplarken, o an sadece zıplamaya odaklandığı için maskesini düşürerek gerçek yüzünü gösterdiğini düşünen halfman'a özel bir terim ve halsman dali'den sonra audrey hepburn, grace kelly, richard nixon gibi isimlerle de bu stili kullanarak çalışmış.

    fotoğrafı çekebilmek için asistanlardan biri, çerçevenin sol tarafındaki sandalyeyi kaldırmış, ressam sehpası ve tablo teller ile asılmış ve tabure yerden desteklenmiş. halsman'ın yardımcıları (karısı yvonne ve kızı irene), her çekimde kedileri ve dolu bir kovanın içindekileri çerçeveye fırlatmış. her denemeden sonra, kızı irene kedileri kurutmuş ve yeni denemeye hazırlamış. işte bu ilginç fotoğraf bu şekilde ortaya çıkmış;

    görsel

    dali'nin leda atomica eseri;

    görsel

  • üç kişi giyotinle idama mahkûm olur.
    bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi...
    *idam sehpasına ilk papaz çıkarılır. başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
    – son sözün nedir?
    der ki:
    – ben tanrıya inanıyorum, o beni kurtaracaktır.
    giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
    – onu serbest bırakın; tanrı onu korumuştur.
    böylece papaz idam edilmekten kurtulur. sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
    – demek istediğin en son söz nedir?
    der ki:
    – ben papaz gibi tanrıya inanmıyorum. ama adalete güveniyorum.
    giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur.
    bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
    – adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.
    böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur.
    sıra fizikçiye gelir. ona da;
    – son sözünü söyle derler
    der ki:
    – ben ne tanrıya inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim... bildiğim tek şey şudur: giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.
    görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar.

    toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!..
    gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır.

    debe editi: yaran fıkra olmaktan ziyade düşündüren bir fıkra... debe için teşekkürler.

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • sen haksizsin ne diye bu zamanda hastaneye hediye gondermeye calisir ki insan tuhafsiniz gercekten cok tuhaf!