hesabın var mı? giriş yap

  • iyi bir şey mi kötü bir şey mi diye soracaklar vardır. akp'nin yaptığı her ekonomik hamleyi kesin yanlıştır diye düşünün bu kadar basit.

  • mide bulandırıcı gurbetçi zırvalarından biridir.

    bu ve buna benzer bir sürü videoya yüzlerce yorum yapıldığı için ekstra bir şey söyleyerek zaman kaybetmeye gerek yok.

  • bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.

  • 29 yaşındaki oğlunu faciada kaybetmiş, kendisi de madenden emekli bir babanın konuşmasıyla başladı. kurtarma çalışmalarına deniz gezmiş tişörtüyle katılmasına izin verilmeyen bir başkasıyla devam etti.

    kınık'tan canlı yapılan ve izlenmesi gereken yayındır.

    önemli noktalar:

    -"o 283 kişi yalan, oradan ancak 100 kişi sağ çıkar. ben yalnızca bir saat durabildim ve 9 ceset çıkardık. 283 değil 683'tür o."

    -internette dolaşan haberlere bir doğrulama daha: "mesai saati bittikten sonra ölmüş gibi gösteriliyor herkes. tazminattan kaçınmak için işçilerin ölüm saati 16.30 gösterilmiş."

    -"sendika işçinin değil patronun sendikası."

    -"hepsi ölüydü, çıkarırken yüzlerine maske takıp battaniye örttüler ve sağ dediler."

    -"muhalefet istemiyoruz burada diyerek elimize zarf verip bunları atın dediler." (seçimlerden söz ediyor)

    -"çıkmak için 2-2.5 km yol yürümem gerektiğini bildiğim için hiç hareket etmeden beklemeye çalıştım, yanımdaki herkes bayıldı."

    -"ailemden 11 kişiyi kaybettim. 2'si kardeşim."

    kaçıranlar için:

    1.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=aoipzabywem
    2.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=n8icmmg_cje
    3.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=5mncj1gwl6u

  • yapılıp yapılamayacağını merak ettiğim hadise. misal atıyorum bulgaristan sınırına yollayalım insanımızı. her gün birer metre ileri gitsinler yavaştan. eğer birader hayırdır filan derlerse hemen "ne hayırdır ya biz zaten burdaydık olm" filan deriz. ölüm yok savaş yok. tsk beni general yapar mısın pls teşekkür ederim. taktikçiyiz.

  • akşam akşam aklıma gelmiştir. ulan bunu neden kaldırdınız allahsızlar.
    yeniden yapın olm şunu, çok canım çekti.
    bebeliğimin en efsane yiyeceklerinden.

  • 1910lu yılların iki hava yolu taşımacılığı şirketinden biri.

    taşımacılığa posta ile başlamış, teknolojinin gelişmesiyle 1920 li yıllarda ticari amaçlarla insan taşımacılığına geçmiştir. asıl kuruluş amacı o dönemde bir dünya imparatorluğu olan ingiltere'yi hava yollarıyla biribirine bağlamak, avusturalyadan ingiltereye sürekli çalışan bir hat kurmaktır.

    1920 li yılların ortalarında hindistana uçuşu 9 güne kadar indirmiş, avusturalya uçuşlarına başlayarak dünyayı biribirne bağlar hale gelmiş, bugünün fiyatlarıyla on binlerce pounda varan bilet fiyatlarıyla deliler gibi kar etmeye ve büyümeye başlamıştır. aynı dönemde amerikaya uçuş konusunda da çalışmalara başlamıştır. ne var ki çok büyük kar getirecek olan ingiltere amerika uçuşları iki ülke arasında bir türlü paylaşılamamış ve uzun bir süre bu hatta yolcu taşımacılığı yapılamamıştır.

    sonunda iki ülkenin anlaşmasıyla eş zamanlı uçuşlara karar verilir. ne var ki yapılan anlaşmaya göre teknolojik açıdan çok daha ileride olan amerikan hava yolu şirketi pan am, imperial airways in yeterli teknolojik alt yapıyı tamamlamasını beklemesi karşılığında bu hat üzerinde daha fazla uçuş hakkı elde etmiştir.

    sonunda deneme uçuşları başlar, pan am yapılan bütün uçuşlarda başarılı olurken, imperial airways in bir çok uçağı denemeler sırasında kaybolur. sadece güzel havalarda yapılan uçuşlar başarıyla sonuçlamaktadır. aynı dönemlerde şirketin başka hatlarda uçuş yapan bir çok uçağı düşer ve dünyayı biribirine bağlamak amacıyla yola çıkan şirket popüleritesini kaybedip yerini en büyük rakibi pan am'e ve yavaş yavaş çoğalmaya başlayan diğer hava yolu şirketlerine bırakır.

  • beyin yıkama (brainwashing) teriminden türetilmiş olan greenwashing kelime anlamı olarak “yeşil aklama” şeklinde çevrilebilir, ancak bence “yeşil dolandırıcılık” ifadesi bu duruma tam karşılık geliyor. cambridge sözlüğü’nde greenwashing “insanları bir şirketin çevreyi korumak için gerçekte olduğundan daha fazlasını yaptığına inandıran davranış veya faaliyetler” olarak tanımlanır.

    hepimiz artık dünyaya insan kaynaklı ne tür zararlar verdiğimizin farkındayız. kişisel olarak belki elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz. peki ya bazı seçimlerimizde kandırılıyorsak. işte bu noktada kendi iç dünyamızı rahatlatırken, arka yüzünü araştırmadan, bilinçsizce verdiğimiz bazı kararların asıl gerçeklerinden bahsedeceğim.

    greenwashing, mevcut bir ürünü alıp, hiç öyle olmasa bile çevre dostu özellikleri varmış gibi gösterilmesine dayalı bir pazarlama taktiğidir. bir firma ürününü, öyle olmadığı halde çevre dostuymuş gibi göstererek çevreye duyarlı müşterileri “kandırıp” satışlarını arttırmayı amaçlamaktadır. bu firmalar sürdürülebilir olmakla veya ekolojik sorunlarla ilgilenmezler, tek dertleri kar etmektir.

    greenwashing günlük hayatta karşımıza pek çok farklı şekilde çıkabilir, bilinçli ve dikkatli olmadığımız takdirde gözümüzden kolaylıkla kaçabilir. greenwashing yöntemlerini 5 farklı kategoriye ayırabiliriz:

    1-doğrudan greenwashing

    markalar ürünlerinin çevre dostu olduğunu açıkça belirtir. doğal / natürel, ekolojik, sürdürülebilir vb. dikkat çekici terimleri sıkça ve bolca kullanırlar. çünkü bu terimleri kullanmak için herhangi bir kanıt ya da sertifikaya ihtiyaçları yoktur. herhangi bir sektördeki, herhangi bir markanın, herhangi bir ürünü için doğrudan greenwashing yapılabilir. örneğin; üzerinde sıfır atık yazan naylon poşetler.

    markalar ürünlerinin geri dönüştürülmüş, biyobozunur veya kompost edilebilir materyalden yapılmış olduğunu da iddia edebilirler. ama ne kadarı geri dönüştürülmüş ya da geri dönüştürülebilir? bir ambalajın ya da kıyafetin sadece %5’i geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olabilir. %100 geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olsa bile bu o ürünün sürdürülebilir olduğunu kanıtlamaz. %100 doğal içerikli bir cilt bakım ürününün içerik listesine baktığımızda ve sülfatlar ile petrol türevleri olduğunu görebiliriz. çünkü petrol de doğadan çıkıyor öyle değil mi? dolayısıyla bir şeyin tamamen doğal olması da onu çevre dostu yapmıyor ama büyük markalar bu terimleri kullanarak sanki çok mühim işler yapmışlar gibi ürünlerini pazarlamaya devam ediyorlar.

    toprakta 8 hafta içinde çözündüğü söylenen plastik şişelerde satılan birçok ürün mevcuttur. bir plastik şişenin toprakta çözünmesi demek, olduğundan daha küçük plastik parçalara ayrılması demektir. mikroplastiklerin zararsız olduğunu kim kim iddia edebilir? (bkz: mikroplastik) üstelik firmalar şişeyi muz ağacı yaprağından yapsan bile bu, içine koydukları kimyasal ürünlerin canlılara vereceği zararı katiyen azaltmıyor.

    2-dolaylı greenwashing

    ürünün ismi, amblemi, ambalajı, reklamı, afişi, vb. tüketicilere ekolojik duyarlılığı ve doğalı anımsatmaktadır. firmanın ya da ürünün çevre dostu olduğu üstüne basılarak belirtilmez. ancak saydığım bu küçük detayları ekleyerek öyleymiş izlenimi yaratır ve tüketicinin algılarıyla oynar; arka planında sık ağaçlarla kaplı bir orman fotoğrafı olan, ambalajı yeşil herhangi bir ürün reklamı buna örnek verilebilir.

    3-gizli greenwashing

    üçüncü dünya ülkelerinde, sosyal adalet ve işçi hakları kavramlarının esamesi bile okunmayan fabrikalarda ucuz işçi çalıştırıp bütün sanayi atıklarını arıtma yapmadan denizlere, nehirlere, atmosfere salarak üretim yapan çok yönlü büyük bir şirket hayal edin (ki hiç zor değil, çok örneği var). bu şirketin satışları azalmış, kar oranı düşüşe geçmiş çünkü üretimin arkasındaki acı gerçekler basına sızmış. tüketiciler bu noktada, çalışanlarına ve doğaya daha saygılı, yerel, küçük işletmelere destek vermeyi tercih ediyor. bu büyük şirket de çözüm olarak halihazırda var olan yerel bir işletmeyi satın alarak ya da küçük yerel bir işletme gibi görünecek bir marka yaratarak, normalden biraz daha çevre dostu ürünlerini bu işletme aracılığı ile satma yoluna gidiyor. ama aslında ilk bahsettiğimiz faaliyetleri hala sürdürmeye devam ediyorlar. işte, gizli greenwashing tam da böyle bir şey.

    günümüzde tüketiciler daha küçük, yerel ve daha ekolojik işletmeleri desteklemeyi tercih ediyorlar. büyük şirketler de piyasadaki bu değişimi görüp müşterileri kaçırmamak için bu yola başvurabiliyorlar. detaylı incelenmediği sürece bu küçük (gibi görünen) işletmelerin büyük şirketlere bağlı olduğunu anlamak neredeyse imkansızdır. satılan ürünler de ilk bakışta çok harika ve çevre dostu görünebilirler ama aslında uzak durmaya çalıştığınız ya da boykot ettiğiniz şirkete aittirler. bu duruma, dünyanın en büyük plastik atık üreticisi olan bir içecek markasının, kendisine ait başka bir marka adı altında cam şişelerde organik sebze ve meyve suyu satması örnek verilebilir. firma dünyayı kirletmeye devam eder, tüketiciler de farkında olmadan uzak durmaya çalıştıkları sisteme maddi destek vermeyi sürdürürler.

    4-politik greenwashing

    bir firma ağaç dikme ve deniz/okyanus temizleme gibi ekolojik çalışmalara yatırım yaparak çevre sorunlarına duyarsız kalmadıklarını kanıtlamaya çalışabilir. bunu gezegenin iyiliği için değil, sırf reklam olsun diye yapmaktadır. bu firmanın ürünlerinin ya da üretim yönteminin çevreye ne kadar zarar vermekte olduğu ise göz ardı edilir. örnek olarak bir petrol şirketinin yağmur ormanlarını kurtarmak için yatırımlar yapması verilebilir. bu durumun türkiye’de de çok güzel bir örneği var; geçtiğimiz aylarda büyük bir deterjan firması istanbul boğazı’nda plastik çöpleri toplayacak çöpkaparları faaliyete soktu ve reklamlar, boy boy afişler ve kalabalık etkinlikler ile bu işte ne kadar duyarlı olduklarını herkese göstermeye çalıştılar. ama hiçbir yerde ürünlerinin sebep olduğu plastik ve kimyasal kirlilikten söz edilmedi.

    5-eklenti/ilaveten greenwashing

    bu yolla firmalar, kendisi ve üretim yöntemleri ile doğaya zarar veren ürünlerin yanında ek olarak çevre dostu ürünler de üretip piyasaya sunmaktadır. gizli greenwashing yönteminin aksine farklı bir marka adı altında değil, kendi isimleriyle her iki çeşitten ürünleri pazarlarlar. gizli greenwashing’de şirketler, sürdürülebilir yöntemler şirketin imajı ve vizyonuyla uyuşmadığı için üstü örtülü yollarla çevreye duyarlı tüketicileri elinde tutmayı amaçlarken eklenti greenwashing yolunu seçen firmalar isimlerini ve imajlarını temizleme derdindedirler.

    hayvancılık sektörünün karbon ayak izi çok yüksek olduğu, hayvanlara acı verdiği ve ambalajları geri dönüştürülemeyen plastikten yapıldığı için her geçen gün daha fazla müşteri kaybeden bir süt firmasının, cam şişelerde bitkisel süt satmaya başlaması bu duruma örnek verilebilir. ağız sağlığı ürünleri satan bir markanın plastik diş fırçaları yanı sıra bambu fırçalar üretip her ikisini de satması ve su kaynaklarını kirlettiği bilinen bir tekstil markasının geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilmiş bir bahar koleksiyonu çıkarması da bunlara örnek olarak gösterilebilir.

    şimdi şunu düşünebilirsiniz: çevreyi kirleten markaların çevreye duyarlı işler yapmaya çalışması neden kötü bir şey olsun? ancak grenwashing’deki asıl sorun, bunu yapan şirketlerin ekolojik bir değişimi hedefliyor olmayışıdır. bu şirketler çevreye duyarlı olmak istemiyorlar, daha az maliyet ve daha fazla kar istiyorlar. bunun için de küçük kelime oyunları ve yaprak desenleri ile, yeşil rengi baskın kullanarak, tüm ürünleri ve tüm üretim bandını ekolojik hale getirebilecek imkana sahipken sadece tek tük çevre dostu ürünler çıkararak tüketicileri kandırmaya çalışıyorlar. eleştirdiğimiz ve düşmememiz gereken tuzak tam olarak bu notadır.

    greenwashing’den nasıl korunabiliriz?

    satın alacağınız ürünlerin üretim yerlerine bakabilir, içerik listelerinde toksik kimyasallar ve petrol türevleri (plastik materyaller) incelemesi yapabilir, markanın kimlere ve hangi büyük şirketlere ait olduğuna bakıp geçmişini araştırabilirsiniz. bu süreç kesinlikle çok yorucu olabilir farkındayım. altı üstü bir pantolon almak için alışveriş öncesinde böylesine ön araştırma yapacak vakti çoğumuz bulamıyor yada bulamayacağız. bir şey ancak uygulanabilir olduğunda sürdürülebilirdir. her alışverişten önce böylesine detaylı bir ön araştırma yapmanın sürdürülebilir olmadığı çok açık. ancak sertifikalar, greenwashing’den korunmak adına çok işimize yarayabilir. içerik incelemesine çıkmaktansa sertifikalara bakmak daha kolay ve güvenilir bir yol olarak tercih edilebilir.

    bir ürün gerçekten, kanıtlanabilir şekilde çevre dostuysa, hayvanlar üzerinde test yapmıyorsa bunu belgelemiş olmalıdır.

    hepimiz her gün daha çok kirlenen ve dengesi gittikçe bozulan gezegenimiz için elimizden geleni yapmak istiyoruz. biz tüketicilerin bu eğilimi, gerçek değişiklikler yapmayı reddeden şirketler tarafından müşteri çekme aracı olarak kullanılabilmekte. daha çok okuyup bilinçlendikçe ve daha dikkatli oldukça, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek gezegenimizin yok oluşunu izlemek yerine bir şeyleri değiştirebiliriz. tek yapmamız gereken körü körüne hareket etmeden daha bilinçli davranabilmek. çünkü yanlış seçimlerimizin sonucunda asıl yapmayı hedeflediğimiz şeyleri elde edememiş, kandırılmış olacağız.

  • bu konuyla alakalı literatürde sonsuz bir kargaşa var ve sözlüğe yansıması da çok doğal. ama bana göre, bizzat bu konuyu çalışan bir neuroscience uzmanının başına gelen bir olayla tartışmaya nokta konmuştur.

    sinir-bilimci jim fallon, psikopat katillerin beyin taraması sonuçlarına bakarken orbital kortekslerinde bir hareketsizlik tespit ediyor. bir süre sonra kişisel bir proje sebebiyle kendi ailesinin alzheimer durumunu kontrol etmek için ailesinin ve kendisinin beyin taramaları sonuçlarını alıyor.

    tarama sonuçlarına bakarken jim, ailesinin ok'sinin aktivitesini normal olarak tespit ediyor. ama kendisininkini ile psikopatlar arasında aynı aktivite eksikliği var. sonra annesi jim'e aile geçmişini araştırmasını tavsiye ediyor. ve jim, ilki 1673 yılına uzanan ve anne katili olarak üzere ailesinde tam 7 tane katil buluyor!

    jim bütün kan testlerinde "katil adayı" olarak çıkıyor, öyle ki o zamanki genetikçiler bu durumu peşpeşe 15 düşeş atmaya benzetiyorlar, jim'in şimdiye kadar katil olmaması garipsenmeye bile başlanıyor. düşünsenize bütün gen haritanız sizi "katil" gösterirken siz şaşkın şaşkın etrafa bakıyor durumunda gibisiniz.

    sonuç olarak jim, katil olmuyor ama korkudan kimseyle güçlü duygusal bir bağ da kuramıyor. ileride bir gün şiddetli bir duygusal sarsılma yaşayacağından ürküyor bir yandan.

    bu konu için çok fazla haber yazıldı, şu ayrıca isteyenler için okunabilir: http://www.wsj.com/articles/sb125745788725531839

    defalarca söylendiği üzere, gen size bir "eğilim" verebilir, ancak hiçbir gen sizi tek başına katil yapmaz (xyy bile olsa), suç davranışı çevreden de doğrudan etkilenir.

    her zaman söyleniyor ama biz bunu bir türlü yerleştiremedik, yine ve yeniden: (bkz: nature vs. nurture)