hesabın var mı? giriş yap

  • bu seneye eurocup'tan takım çalarak başladılar. önce rytas'ı aldılar, sonrasında tofaş, darüşşafaka ve galatasaray'ı da bünyelerine kattılar. bcl için öneli hamleler bunlar. partizan'ı getirmek için de çok uğraştılar ama euroleague hedefi ve vaadi olan partizan yanaşmadı. seneye partizan ve virtus euroleague'de oynatılmazsa onlarda bcl'ye gelebilirler.

    tabi takım kalitesinin artması açısından iyi olsa da bcl'in önünde çok yol var. henüz doğru düzgün yayın hakkı almış değil ve altyapısı yok. şu anda doğru düzgün websiteleri bile yok ki basketbolu futboldan ayıran belkide en önemli özellik istatistikler ve rakamlar. eğer düzgün bi şekilde bunu yapamazsanız pazarlayamazsınız. mesela shane larkin'in bir maçta 49 sayı atması efes'in mükemmel geçirdiği sezondan bile daha fazla etkileşim topladı. yani basketbol bu tip istatistikler üzerinden pazarlanan bir spor. o yüzden etkileşim açısından çok fazla iş yapmaları ve ciddi bütçe harcamaları gerekir. şu andaki durumları bsl'den hallice.

    lig geniş olduğu için takım kaliteleri hala düşük. türk takımları bir nebze kaliteyi artıracak. eğer seneye virtus ve partizan'ı getirebilirlerse ciddiye alınabilir bir organizasyon olacaklar. şu anda hala eurocup'a denk bir organizasyon değil. bu tabi olamayacakları anlamına gelmiyor.

    panathinaikos sürekli euroleague'i tehdit ediyor ama biryere gidebilecekleri yok. gitmeleri de bir dalga falan oluşturmaz. hatta euroleague'in kafası sakinleşir. zaten önemli olan elindeki organizasyonla neler yapabildiği bcl'in. rytas'ın ve galatasaray'ın iddialı takımlar olması türkiye'deki popülaritesini artıracaktır. keza pınar karşıyaka'da gelirse ciddi bir türk taraftar kitlesi oluşturacaklar. pınar karşıyaka eurocup'ı düşünebilir belki. pınar karşıyaka özelinde benim tercihim bcl'den yana olur açıkçası. f4 yapabilecek potansiyele sahip oldukları bir organziasyon, ayrıca galatasaray darüşşafaka ve tofaş'ta f4 mücadelesi verecek. bu çekişme taraftarları açısından çok çekici olacaktır.

    önümüzdeki sezon taraftarsız başlayacağa beziyor. ekonomik olarakta kimse güçlü değil. o yüzden ne olacağını söylemek güç. bcl'in iyi anlaşmalar yapabileceğini sanmıyorum ama bir sonraki sezon için kapasitesini kanıtlayabilir. birkaç eurocup takımı ile birlikte eurocup seviyesinde bir lig olabilir.

  • taksi durdurup durdurup; ''abi orası kısa mesafe'', ''köprüyü geçemem, uzak'' laflarına maruz kalan dayım ile, durdurduğu başka bir taksici arasında geçen diyalog:

    dayım: (kapıyı açar) nereye gitmek istersin?
    taksici: !? anlamadım abi:/
    dayım: nereye gitmek istersin dedim? taksi durduruyorum yarım saattir, yok o mesafe kısa, yok o uzun deyip duruyorlar. sana en uygun nereyse orayı söyle de, ben de oradan giderim artık bir şekilde.

  • sene 1994 aylardan temmuz veya ağustos. hava hayvan gibi sıcak. mahallede top oynadıktan sonra caminin abdesthanesinde su içiyoruz. recep tayyip erdoğan o vakitler istanbul belediye başkanı. mahallemizde bir kuran kursunun açılışına gelmiş. kursta henüz öğrenci olmadığından açılış ve medya için görüntü yapsın diye mahallenin bütün bacaksızlarını toplamışlar. bizde suyumuzu içtikten sonra bedava yemek ve tatlı hevesiyle doluştuk kuran kursuna. yanımdaki arkadaşla ikimizi hemen girişte bir sınıfa soktular. girişte pamuk helva ve elma şekeri satanları görmüştük. acaba tatlı olarak elma şekeri mi verecekler demeye kalmadan sınıfa rte ve bir sürü adam doluştu. bir de o kadar sıra arasından geldi bizimkine oturdu. adam uzun aga. tartsan 40 kilo çekmeyecek iki tane velediz ama sığışamadı mini boy sıraya. çözümü, beni kucağa arkadaşı da koltuğunun altına almakta buldu. sonra beş dakika tayyibin kucağında bir sağa bir sola bakarak patlayan flaşlara poz verdik.

    itiraf ediyorum. bugünkü durumun suçlularından birisi benim arkadaşlar. daha o vakitlerden yaklaşan tehlikeyi herkese anlatmam lazımdı. adam şimdi koca ülkeyi kucağına aldı poz veriyor. bize en azından elma şekeri ısmarlamıştı, size o da yok...

    edit: arkadaşlar olay güneşli semtinde geçti. ikitelli'ye yakın bir mahallesinde ufak bir kurs. istanbul'un çeşitli semtlerini sayan bir sürü mesaj geldi. başından benzer olaylar geçen yazar arkadaşlar varmış. bence hepimiz bir araya toplanıp "anonim rte mağdurları" adında bir topluluk kuralım. arada yüksek tavanlı bir yerde toplanır, terapist eşlinde sandalyeleri çember yapar bir birimize yaşadığımız trajedileri anlatırız.

    hatta şöyle diyaloglar döner.

    ben: merhaba, benim adım shinigami.
    topluluk: merhabaa.
    ben: ... işte şöyle böyle oldu, sonra bi baktım beni kucağına almış ühühühü.
    terapist: acını anlıyor ve hepimiz yüreğimizin derinliklerinde paylaşıyoruz kardeşim.

    gerçi şimdi düşündüm de durup dururken kaç yıldır büyüdüğü yerden söküp taşıttığı ağaçtan tut, şemsiye ile dürttüğü güvercine kadar çok geniş bir kitle var. bırak kazlıçeşme'yi avrupa yakasına sığamayabiliriz. her hangi bir şehit yakını bize güneş altında konuşacak söz bırakmayacağı için o iş yatar genşler. vazgeçtim.

  • konuşmalarda sürekli denk geliyorum, kimseye de bunu izah etmenin hoş olmayacağını düşündüğüm için açıklama yapmadım. eminim ki burada ilk defa görenler olacak, onlar için yazma gereği duydum.

    ses olarak birbirine çok yakın kelimelerdir. birbiriyle sıkça karıştırılır.

    kibar davranan birine, “ne kadar naif” denilir. hâlbuki “naif” tecrübesi olmayan, acemi, toy, deneyimsiz anlamına gelir.

    nahif ise ince, hassas, kibar anlamına gelir. yani bir insana sıfat olarak kibar demek için bunu kullanmamız gerekir.

    naif insan biraz daha fevridir, muhasebe yapmadan, aklına gelen ilk şeyi söyler; ancak nahif insan sık dokur, karşısındakini kırmaz.

    tdk'de nahif:
    “sıfat eskimiş arapça nahif”

    1. sıfat ince, duygulu, hassas

    2. zayıf, cılız, çelimsiz
    "elleri çok ince, lades kemiklerinden yapılmış gibi nahif parmaklar..." - peyâmi safa

    tdk'de naif:
    “sıfat fransızca naïf”

    1. sıfat saf, deneyimsiz
    "kıskanabileceği kadınların varlığını göğüsleyemeyecek kadar naif biri değildi." - r. mağden

    2. isim güzel sanatların özellikle resim alanında kendi kendini yetiştirmiş sanatçısı veya onun yapıtı

    3. isim kendi kendini yetiştirmiş, doğal bir plastik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim sanatı

    4. acemice yapılan
    "bu özbeöz istanbul efendisi, makalelerini, romanlarını kendine özgü naif resimlerle süslerdi." - hâldun taner

  • çok uzun süre reklam araştırmaları üzerine çalıştım. markalarla toplantılarımızda kulağıma pazar sabahı komşunun matkap açması gibi gelen sesi asla unutmam: "artık insanlar televizyon izlemiyormuş, hep dijitalmiş". biraz da dijital ajansların dolduruşuna geliyorlar elbette, çünkü dijital ajanslar böyledir. neyse açıklıyorum türkiye'de öyle bir durum olmadığını, türkiye'de çok büyük bir kitlenin hala mandalinasını soyup ulusal televizyon izlediğini falan. yok diyor, "benim çevremde öyle televizyon izleyen kalmadı, hep netflix". ikna edebildiklerimi çekip çıkarıyordum bu cehalet denizinden, olmayanlar tüm senelik reklam yatırımını dijitale koyuyorlardı. onların bir sonraki sene gelip "niye böyle oldu ya :(" demelerini neşeyle izliyordum.

    bunu anlatma sebebimi dikkatli ve pırıl pırıl ekşi sözlük yazarları anlayacaktır: recep ivedik. recep ivedik ve disney ortaklığı ilk duyurulduğundan beri inanılmaz cehalet dolu yorumlar okuyorum. bunlara bilgisizlik değil cehalet diyorum çünkü bilgisiz insanın öğrenmeye ilgisi olabilir, cahilin yoktur. disney kendi ayağına sıkmışlar mı istersin, disney bizi kaybettiler mi istersin, imajlarını mahvettiler mi istersin. herkes her şeyi çok fazla bildiğini düşünüyor ama gerçek hayat bilgisi sıfır. aynı o marka yöneticileri gibi işte. benzer konu türkiye'nin en ünlü oyuncularını pazarlama için kullanmalarında da geldi. aman efendim ne gereksiz işmiş. evet, topladığında türkiye'deki televizyon izleyicileri reytinginin %90'ını oluşturan oyuncuları izleyicileri çekmek için kullanmak "gereksiz" bir iş. mesela gülse birsel'in tüm yüksek gişeli çok kötü komedi filmleri kadrosunu toplayıp yaptığı yılbaşı komedi filmi çok kötü olacak ama aynı zamanda ne olacak? aynen, yüksek gişeli. burada gişe, abone kazanımı ve izlenme oluyor elbette.

    bugünlerde recep ivedik sonrası 1 milyondan fazla abone kazandığı açıklandı platformun. şimdi bunu sorgulayabilirsiniz, kaynak güvenilir mi, direkt onunla mı alakalı, retention ne olacak gibi sorularla. ama darth vader'ın ölümsüz sözlerinde olduğu gibi: search your feelings, you know it to be true. türkiye'nin sinemada en çok gişe hasılatı yapan film serisi elbette platforma önemli ölçüde üye getirecek. yutması biraz zor bir hap olacak ama hepimizin çok sevdiği gibi'nin türkiye'deki karşılığı recep ivedik'in onda biri bile değildir.

    burada çılgınlar gibi disney+ savunmuyorum gözükenin aksine, dediklerim netflix için de geçerli çünkü netflix de benzer eleştiriler alıyor. ancak netflix'in de genellikle vasat yerli yapımları en çok izlenenler listesini domine ediyor her seferinde. bunlar mubi, gain gibi niche arayan platformlar değiller, amaçları mass kitleden olabildiğince abonelik kapmak. abonelikler kapılsın, hedeflenen paralar kazanılsın ki bölgesel içerik yatırımı artsın, izlemek istediğiniz o çok kaliteli yapımlar daha fazla gelsin. türkiye'de mevzubahis hedeflenen paraları kazanmanın yolu da izlemek istemediğiniz o çok kalitesiz yapımlar maalesef. güzel yanı, bu dijital platformlar televizyon değil. bir yapım geldiğinde başka bir yapımın yerini almıyor, her şey orada üye olan herkesin erişimine açık olarak duruyor. o yüzden sevmediğimiz içerikleri atlayıp sevdiklerimizin keyfini çıkarmak bence muhteşem bir lüks, bunu kullanalım. çünkü genç ve toy ben fox kanalı türkiye'ye ilk geldiğinde çok heyecanlanmıştı 24, the x-files falan izleyeceğiz burada diye. olmadı, kiraz mevsimi izlettiler.

  • diyarbakır etrafında bulunan piramitler, bu 5000 yıllık kültürün dünya mirasına bıraktığı sayısız eserlerden sadece birkaçıdır.