hesabın var mı? giriş yap

  • birden fazla yönden son derece ilgi çekici bir savaştır:

    1249’da fransız kralı ıx. louis’nin liderlik ettiği haçlı ordusu, hatırı sayılır bir donanmayla mısır’daki dimyat’a saldırdı. dimyat düştü. haçlı ordusu kahire'ye yürümeye devam ederken eyyubi sultanı salih eyyûb necmeddin, hastalanarak çadırında hayatını kaybetti.

    işte tam bu noktada, sultanın melikesi olan şecerüddûr, tarihe yepyeni bir yön çizmek üzere sahneye çıktı. sultan'ın öldüğünü gizledi. onun adına fermanlar yazdı ve imzaladı.
    amacı zaman kazanmaktı. kazandığı zaman zarfında tahtın varisi turanşah, görev yeri olan cezire'deki hısn keyfa'dan gelerek tahta yerleşti ve bu sayede toparlanan eyyubi kuvvetleri (büyük kısmı memlüklerden oluşuyordu) ıx. louis’nin de esir düşeceği bir savunma ile haçlıları büyük bir yenilgiye uğrattılar.

    buraya kadar her şey eyyübilerin lehine gelişmişti. genç sultan, tahta yakışır bir varis olduğunu kanıtlamış, beraberinde getirdiği mahiyeti ile güçlü bir iktidar kuracağının sinyallerini vermeye başlamıştı. sonunu getiren de bu oldu. o zamana kadar ona destek veren babasının erkanına ait vezirler ve zaferi kazanmasında büyük emeği olan üvey annesi şecerreddür, gidişatın pek de kendi lehlerine olmadığını farkettiler. bunun üzerine ordunun büyük kısmını oluşturan memlüklerin, önde gelen genç subaylarını satın alarak bir suikast düzenlediler. turanşah, tam da zaferini kutladığı şölen sırasında katledildi.

    yaşlı vezirler böylece kendilerine iktidar yolu açıldığını düşünürlerken bu kez suikasti düzenlemiş bulunan memlük subayları olaya uyandılar. bu kokuşmuş saray entrikalarına piyon olmaktansa yönetimi bizzat ele geçirmenin en kestirme yol olduğu kanısına vardılar ve tahtı ele geçirdiler.

    ama ortada büyük bir sorun vardı. ülkeyi ayaklanmadan kurtarmak adına tahta eyyubi soyundan birini geçirmek şarttı. burada şecerddür tekrar sahneye çıktı. görülmemiş bir zeka ve entrika örneği ile yaşlı sultan'dan olan ama bir kaç ay önce ölmüş olan oğlu halil'i mezarından çıkarıp tahta oturttu. onun adına hutbe okuttu. daha sonra halil'in adını kullanarak fiilen ülkeyi yönetmeye başladı.

    bu durum eyyübi sultanlığı'nın içinde karışıklığı yine de önleyemedi. bu alışılmadık durum suriye’den bağdat’a kadar tüm islam dünyasında muazzam şaşkınlığa yol açtı. halife “eğer aranızda başa geçirecek erkek kalmadıysa, biz size buradan gönderelim” diyerek memlûkleri tehdit etti. baskının ciddiyeti karşısında şecerüddûr yeni bir formülle gücünü korudu: önce atabeyi (başkomutanı) olan memlük subayı izzeddin aybek’le evlendi, ardından küçük yaşta bir eyyûbî göstermelik sultan tayin edildi. kadın sultan görünürde tahttan çekilmişti. ama artık tarih sahnesinde mısır’ı ve sonrasında suriye’yi osmanlıların fethine kadar 264 yıl boyunca yönetecek memlûk devleti vardı.

  • var olmayanı hayal edemezsin. onu tanıtamaz veya üretemezsin. sesler baya baya erkek ve kadın sesleridir.

    edit: cok ileri seviye bilgilerle dolu onlarca ozel mesaj aldigim icin editleme geregi duydum.

    arkadaslarin buyuk bir kismi kamerayi cep telefonunu falan ornek gostererek "onlar yuz yil once yoktu yea, demek ki birileri hayal etmis ve olmus" gibisinden mesajlar atiyorlar.

    bir tanesi de cinsiyeti olmayan bir sesi, selfie cubugu ile bir tutarak "demek ki yapiliyor" yazmis.

    bakin teknolojik bir tasarimdan yada elfler, cuceler gibi hayal urununden bahsetmiyorum. burada yokluktan, hiclikten bahsediyorum. ornekte gosteremiyorum cunku ornegi yok.

  • cevabı şöyle olan bir sorudur:

    * ülkenin ismi cumhûriyet masr'al arabiye diye geçer kendi dillerinde, mısır kelimesi de masr'al 'dan gelir. mısırlılar ülkelerine "mısr" diye hitap ederler. biz de bu ismi kullanırız.

    * egypt ise mısır'ın müslüman olmadığı dönemlerden kalma bir kelimedir. yunanistanlı şehir devletleri bu diyara "aigyptos" diye hitap ettiği için (hwt-ka-ptah kelimesinin bir türevi, mısırlılar'ın o zaman kendi ülkelerine hitap şekli) günümüze "egypt" şeklinde ulaşmıştır.

    * tahıl olan mısır ise, tüm bunlardan bağımsız olarak dilimizde "mısır buğdayı" olarak anıldığı için bu isme sahiptir. zaten yeni bir tahıl olduğundan (eski dünyaya 16. yy'dan sonra getirilmiştir, amerika'dan) değişik dillerde birbirinden alakasız isimlere sahiptir.

    (bkz: google sizin dostunuzdur, arkadaşınızdır)

  • tam 1 senedir hastanelerde doğru dürüst kendime ortopedi anneme ise kardiyoloji randevusu bulamıyorum. tam 1 senedir! neden biliyor musunuz? sağlık sisteminin yavaşlaması yüzünden.

    ister aşı ol ister olma. sokaklardan ekmek toplayan insanların olduğu bir ülkede gerçekten insanların aşı vs olup olmaması umurlarında mı sanıyorsun? aşı olmazsan ne mi olur? sağlık sistemi çökmeye başlar. yarı kapasitede hizmet veren doktorlar, covid birimlerine kaydırılmış sağlıkçılar derken kimse normal sağlık hizmetini alamaz olur. bir de sinirle yazmış; "huaaa size ne kardeşim aşı olayım olmayayım huaaa".

    şubat 2020 tarihinde birleşmiş milletler ülkelere covid salgınına karşı sağlık sistemlerinin koruyacak önlemler almalarını önerdi. daha virüs türkiye'de yokken. ilk günden beri aşının da maskenin de yasakların da tek amacı sağlık sistemini ayakta tutmaktı. bir rapor vardı 2016'ya ait sanırım. hemen bugün ülkede ki tüm hastaneler hizmet vermeyi durdursa günlük ortalama 13bin insanın ölme ihtimali üzerine senaryolar vardı.

    vazgeçin artık şu aptalca "aşı olsam da hastalık bulaşacak hüüü" zırvasından. aşı zaten ağzınızı yüzünüzü yok eden bişey değil. adam daha aşı olunca virüsü kapsa dahi daha rahat atlatacağını anlamamış, aşının virüsü yok ettiğini sanıyor gelmiş burada tespit sıçmış. yazık günah soluduğunuz havaya.

  • videoda gerçekten anlaşılmıyor, velev ki aşağı bak demiyor olsun. videonun başında, polisin terbiyesizler dediği gerçeğini değiştiriyor mu? veya orantısız müdahalesini?

    edit: ben de yol tv'nin yaptığına doğru demedim zaten. slogan oradan çıkmış ama temel mesele o değil. yol tv'nin yaptığı yanlış ve bence de manipülasyon. ama polisin yaptığına sadece "rahatsız edici" demekle yetinip odak noktasını buraya kaydırmak doğru değil. bunun üzerine de gitmek gerekli, o ayrı mesele.