hesabın var mı? giriş yap

  • hayatında ast-üst ilişkisi nedir bilmeyen adam işte "dönüp kendi komutanına sıkabilirlerdi," diye saçmalamış.

    ulan, sen liseyi okuyup okumadığı belli olmayan, daha tuvaletin neresine sıçacağını bilmeyen, babasının "höğt lan!" demesiyle put gibi hazır ola geçen adamdan böyle bir mantık yürütmesini mi bekliyorsun?

    üstüne üstlük bir de utanmadan, arlanmadan bu çocukların vahşice katledilmesine ne diyor? "oradaki insanların öfkesi belki de kardeşinin, annesinin, babasının ölmesindendir."

    affedersin kardeş, ama ne yapmış olursa olsun; ister memleketi milyarlarca dolar dolandırmış olsun, ister annemi öldürmüş olsun, bir insana böyle davranmam. benim vicdanım var, ben bir insanım. ipini koparmış kuduz köpek değilim.

  • kendi kendine pedikür yapıyor olabilmesi ihtimali yanında pedikür yapacak alet edevat alamayacak kadar dar gelirli olabilir, türkiye'de yasayan milyonlarcası gibi pedikürü düşünemeyecek kadar yorucu imkansızlık dolu bir hayatı olabilir ve hatta pedikür nedir onu bile bilmeyebilir. günde 18 saat çalışıyor olabilir, gündelikçilik yapan 5 çocuk annesi olabilir, 14 yaşında daha hayata dair birşey öğrenemeden bir adamın 2. karısı olmuş olabilir, ilkokulu bile bitirmemiş olabilir ve hatta okumayı bile bilmeyebilir. çok mu abarttım sizce? o zaman siz de yaşadığınız ülkeye gözlerinizi kapatmış bir hayal dünyasında yaşıyor olabilirsiniz...

  • internette sağda solda bu helikopteri takla atarken gösteren bir fotograf ve bu fotografla ilgili yalan yanlış şehir efsaneleri dolaşmakta. bu işin aslını, geçmiş yıllardan birinde ankara'daki 30 ağustos sergisinde bir jandarma helikopter pilotundan dinlemiştim. işin aslı şu:

    bu helikopter türkiye'nin teslim aldığı ilk blackhawk. 1990 yılında kabul testleri sırasında abd'li pilot ile birlikte uçan pilotumuz yusuf keleş idaresinde iken bu manevra deneniyor. çekilen fotograf o dönem sikorsky tarafından reklam amaçlı kullanılıyor.

    bu helikopterimiz 1995 yılında lice'de bir operasyon sırasında teröristler tarafından düşürülüyor, 5 şehit veriliyor.

    (bkz: https://get.google.com/…w5gnmzdfcegwbqwyt8st-8mghhw)

    bu helikopter ile ilgili internette dolaşan diğer bilgiler "kulaktan kulağa" mahsulü.

  • 16-17 yaşlarındayken yaşının 30 olduğunu öğrendiğim insanlara "ohaaa 30 mu yuuhhh" diyordum. 30 yaşındaki insanlar bana 70 yaşında gibi geliyordu. şu an 32 yaşındayım ve hala kendimi çok genç hissediyorum. içimde hala bir çocuk var çünkü hamileyim :((( şaka lan şaka erkeğim ben.

    neyse konudan uzaklaşmayalım, 32 yaş çok değil evlen gitsin.

  • dergiye yazı yetiştirmeye çalışırken bilgisayarım bozuldu. ne yapayım derken aklıma babamdan onun bilgisayarı ödünç almak geldi.

    annem ve babam, büyük bir fedakarlık yaptı, ücretsiz iznim bitip işe başladığım dönemde çocuklarımla ilgilenmek için izmir'den gelip karşı apartmanıma taşındılar. yani komşum oldular.

    gittim aldım komşudan bilgisayarı. yazıyı yazmak için bir açtım, masaüstünde kocaman bir fotoğrafım. muayenehanedeki koltuğuma oturmuş gülümsüyorum.

    insanlar küçük çocuklarının fotoğrafını masaüstü resmi yapıyor ve bu normal geliyor ama babamın kocaman bir kadın olan kızının fotoğrafını koyması hem beni gülümsetti hem de mutlu etti. bilgisayarı her açtığında ona bakıp gülen kızını görmek istemiş demek.
    canım babam.

  • 90'lı yıllar. 8 ya da 9 yaşlarındayım ve sanırım yaz ayları..
    eski evimizin bahçesinde oturuyoruz. annem kardeşimi uyutmaya çalışıyor, babam her akşam olduğu gibi rakısını yudumluyor, ben de tetris oynuyorum. biz bizeyiz ve huzurluyuz..
    önce babam odasına gidiyor, sonra da kardeşimle annem. benim yaşımdaki bir çocuk için oldukça geç denilebilecek bir saatte bahçede yalnız kalıyorum. fatih'le de o gece tanışıyoruz.

    yan komşumuz sevgi teyzeye erzurum'dan misafirliğe gelmişler. yanlış hatırlıyor olabilirim ama sevgi teyze; fatih'in halası oluyor.
    neyse..
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla, elimdeki tetrise bakıyor. benim ona baktığımı farkedince de; utanıp içeri kaçıyor. o gece bir daha görmüyorum..

    ertesi akşam aynı saatler. babam rakısını içip uyumaya gitmiş, annem kardeşimi uyutmanın derdinde, ben yine tetrisle oynuyorum. bahçedeyim ve yalnızım.
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla yine beni izliyor.

    - oynar mısın? diyorum,
    + kırılmasın! diyor.

    ilk kez o gece konuşuyoruz fatih'le. sabaha kadar sohbet ediyor, tetriste birbirimizin rekorunu geçmeye çalışıyoruz.
    ben ona mahallemizin en güçlü çocuğu emre'yi anlatıyorum, o bana geçen yaz yaylada yaptıklarını..

    2 ay tekirdağ'da kalacaklarını, babası iş bulursa buradan ev tutacaklarını, bulamazsa erzurum'a döneceklerini anlatıyor.
    - 'sen bizde kalırsın' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    çok samimi iki arkadaş oluyoruz sonraki günlerde. her sabah dışarı birlikte çıkıyor, akşam eve birlikte dönüyoruz. geceleri de bahçede tetris oynuyoruz..

    o bana ağaca tırmanmayı öğretiyor, ben ona yüzmeyi. o bana sapan yapmayı gösteriyor, ben ona misket oynamayı..

    oyunlarımız da enteresan..
    yüzlerce küçük kâğıt alıyoruz elimize mesela. üzerlerine rastgele talimatlar yazıyoruz tek tek.
    - 10 adım sağa
    - 3 adım sola
    -100 adım ileri
    - 80 adım sola gibi..
    sonra bu kağıtları rastgele çekip yazılanları yapıyor ve bütün tekirdağ'ı dolaşıyoruz. sırf kağıtta yazılanları yapmak için kaybolduğumuz günü hâla hatırlıyorum. akşam ezanından sonra eve geldik diye; bir araba dayak yemiştik annemizden..

    beyaz bir kağıt alıp; üzerine *arapçaya benzeyen ama aslında hiçbir şeye benzemeyen şekiller çiziyoruz. sonra bu kağıtları; yıllar sonra bulunmak üzere en olmadık yerlere gömüyoruz.. insanlığı trolleyip, tarihin seyrini değiştiricez çocuk aklımızla..

    "rastgele bir sayı seçelim ve bu sayıyı ömür boyu unutmayalım" diyoruz. ilk unutan, diğerine çikolata alsın. hem de en pahalısından..
    hergün birbirimizi deniyoruz ama nafile. ikimizde inatçıyız, asla unutmuyoruz..

    çocukluğumun en güzel günlerini, ömrümün en güzel yaz tatilini o sene yaşıyorum. fatih en iyi arkadaşım oluyor..

    ve maalesef yaz bitiyor. fatih'in babası iş bulamamış olacak ki; erzurum'a dönmek zorunda kalıyorlar.
    - 'sen bizde kal' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    önümüzdeki yaz yeniden buluşmak üzere vedalaşıyoruz. ama bu onu son görüşüm oluyor.. önümüzdeki yaz gelmiyorlar, bir sonraki yaz da öyle.. bir iki sene sonra sevgi teyzeler de taşınıp gidince; fatih'i bir daha hiç görmüyorum.

    facebook, twitter, instagram.. her yerde fatih'i arayarak geçiyor gençliğim. bulamıyorum..

    son çare olarak; ekşi sözlük geliyor aklıma..
    yıllar önce ezberlediğimiz o 7 haneli sayıyı; belki bir gün google'a yazar diyorum. sözlükten mesaj atamasa bile; en azından twitter kullanıyordur..

    ben unutmadıysam, o da unutmamıştır.
    hadi ulan. hadi bee.. çikolataları da ben alırım güzel kardeşim, söz. hem de en pahalısından..

  • ingilizler için tutmaması söz konusu değildir. bilakis ingilizler için toblerone öyle bir şeydir ki, yıllar önce trump başkan seçildiğinde dünyanın her yerinde twitter tt listesinde donald trump 1 numara iken, yalnızca ingilterede 2. sıradaydı.

    çünkü aynı gün ingiltere halkı toblerone dilimlerinin küçültülmesine tepki gösteriyordu ve toblerone 1. sıradaydı.