hesabın var mı? giriş yap

  • "kadinlar beni begeniyor" diyor.
    sen o deniz kumu ile yaptigin insaatlarindan birinde amele ol bakalim yuzune kim bakiyor?

  • böyle garip bir şey.

    sağda solda görüyorsun birbiri için ölen aşıklar, sevgililer falan var. kız çok seviyor oğlan çok seviyor. beni sevebilme ihtimali olan biri olunca "yok" ama. sanki kimse beni çok fazla sevemez. ben sevebilirim ama biri bana çok aşık olamaz. çirkin değilsindir, iyi bir insansındır belki ama yine de "bende ne bulmuş olabilir ki?" ya da "beni neden çok sevebilir ki?" soruları dolanıyor.

    şimdi biri tarafından sevilme ihtimalim var gibi sanki.. biraz da olsa... ama yok aklıma yatmıyor arkadaş. biri tarafından çok sevilemem, biri bana aşık olamaz... sanki!

    edit: anne babadan sevgi eksikliği görenlerde olur vs. diyen çok var. belirtmek isterim ki ailemden asla sevgi eksikliği görmedim, sevgilerini bana her zaman hissettirdiler. benim burada sevilmekten kastettiğim "aşk". bu şekilde çok sevilemezmişim gibi hissediyorum.

    edit: artık inanıyorum.

  • bugün engelli bir öğrenci geldi yanıma. otosmasyon şifresini hatırlayamıyormuş. üniversitenin ilk günü, öğrenci işleri çok kalabalık olduğu için girememiş içeriye engelinden dolayı. "yardımcı olabilir misiniz acaba? " dedi.
    şifresini sıfırlamak için sistemde kimlik bilgilerini dolduruyorduk çocuk "anne adı" kısmında duraksadı birden. hatırlamaya çalıştı. utandı, sıkıldı, hafızasını zorladı, birkaç isim söyledi girdik sistem yanlış dedi. çocuk da açıklamak zorunda hissetti kendini. "ya" dedi "kusura bakmayın, annem bizi küçükken terk etmiş ben böyle doğduğum için. hiç konuşmuyoruz onun hakkında ben de unutuyorum böyle bazen." içim parçalandı. öyle bir sessizlik oldu ki odada sağır olacaktım neredeyse. "müsaade ederseniz babamı arayıp öğreneyim." ... "baba" dedi "annemin adı neydi?" yine aynı sessizlikten oldu birkaç saniye. ben gözlerimi kaçırıyorum sürekli dolduğu belli olmasın diye. ama gerekçesi sürekli kafamda yankılanıyordu. "ben böyle doğduğum için..." bi isim söyledi babası. ama sesindeki sitemi duymalıydınız. böyle bir isim söyler gibi değildi, içinden bir şeyler kusar gibi söyledi.
    yazdık sistem kabul etti. çocuk aynı utangaçlıkla, sıkılganlıkla gitti. hiçbir şey diyemedim öylece kalakaldım.
    bu başlıkta yazılan şeylere bakıyorum şimdi. yok tipim şöyle burnum böyle, boyum şu kadar vs.
    yapmayın suserlar bunlar sadece kabuk, içinize bakın. o engelli çocuktaki olgunluğu görmeliydiniz. bakışlarındaki sadeliği, mükemmel diksiyonunu, tavırlarındaki nezaketi, "çirkinliğindeki estetiği" görmeliydiniz.
    etmeyin, zarfa takılmayın bu kadar. mazrufa bir bakın hele ne yazıyor içinde.

  • aralarındaki fark çok basittir; dc temellerini fanteziye dayandırırken marvel realizme dayandırır. örneğin dc'deki justice league direkt olarak mount of olympus gibidir. aynı yunan mitolojisi gibi karakterler epiktir, hikayeler epiktir ama evreni realizmden uzaktır, genellikle tutarsızdır. o yüzden zaten evrenlerini toparlamak için gazilyon tane reset atmak zorunda kalmışlardır. öte yandan marvel evreni daha oturaklıdır, daha tutarlıdır. karakterleri daha bizdendir. bir yandan suçla savaşırken bir yandan gündelik sorunlarla uğraşan, ekmeğinin peşinde koşan süper kahraman falan filan. işin sonu şu ki fantezi seviyorsan dc oku, realizm seviyorsan marvel oku. ama çizgi roman okuyorsan realizmle işin ne git kadıköy'de iki tur at gel kısmı da var olayın tabi.

    mesela muhtemelen bu sebeptendir ki dc her ne kadar enkaz bir evrene sahip olsa da her zaman açık arayla daha iyi hikayelere sahip olmuştur. marvel daha iyi bir evrene sahip olmasına rağmen 75 yıllık tarihinde çıkarabildiği ikonlaşmış hikaye sayısı yok denecek kadar azdır. earth x, born again falan gibi tek tük istisnalar var işte. dc'ninkileri ise saymaya başlamayayım. en basitinden sadece alan moore'un dc'deki işlerini saysak yine marvel geride kalır.

    orijinallik kısmına bakarsak yine dc öndedir. karşılıklı esinlenmeler anlaşılabilir ama marvel büyük oranda dc'den esinlenen taraftır. avengers bariz justice league'den araktır, hatta kendileri de bunu itiraf etmiştir. bununla beraber deathstroke/deadpool, green arrow/hawkeye, superman/sentry(ve milyon tane başka superman klonu), flash/quicksilver, wonder woman/ms. marvel diye uzayıp giden bir liste var.

    özetle dc döver. tşk kib bye.

  • adam mis gibi öneri sunmuş lakin tabii ki genlerine kölelik işli bu toplum sgsjsjsjnsnnsjsj tepkileri verecek. avrupalı 4gun calismaya geçiyor.italyan 1 ay ülkeyi kapatıyor vb bir sürü örnek var. sen varlığı paylaşmak istersen bu imkan var. tabii ki sermayenin işine gelmez.

    (bkz: emrah safa gürkan) in şu videosunda https://youtu.be/5jra4oncvnq bir yerlere bu konuya da dokunmuslugu var. (bkz: mavi balina hem de minik) tam yerini de yolladı. https://youtu.be/5jra4oncvnq?t=351

    edit: biraz açıklama gereği doğdu. mesaj atan merak edenlere algıladığım perspektiften verdiğim cevabı buraya iliştireyim.

    erkan baş, mavi yakadan,yapılabilecek alanlardan bahsediyor. gitsin 3 vardiya muhasebeci/yazılımcı/ofisboy vb çalıştırsin demiyor.

    tayland'da tekstil fabrikasında bizzat uygulanisina şahit oldum. 12 saat tek ekip çalışılıyordu. bunu 8 saate çekip çift vardiyaya dönüldü.üretim hat aynı çalışan (x 2) , çok daha verimli ve karlı olundu. para tayland'ın o zamanı kadar degersizken yapilabildi. türkiye şu anda bu halde. özellikle ihracat yapabilenin kazandığı paranın haddi hesabı yok. para degerlenince bunlar tartışılmaz konumda olur. şu anda yoksulluk varken solcuların anlamsız önerilerinden bir tanesi anlamlı hale geldi. safkan bir kapitalist olarak bunu uygulanabilir buluyorum.