hesabın var mı? giriş yap

  • müdürün kürsüden konuştuğu bir sırada, öğrencilerden en çok gözüne batanı seçip, parmağıyla göstererek, müdür yardımcısına mikrofondan "halil ibrahim bey, şu öğrenciyi dövebilir miyiz?" diye ricada bulunması.

  • 20 gün kadar önce kullandığım tren. deneyimimi kısaca anlatayım, kullanmak isteyenlere yardımcı olur.

    trende iki tip vagon var: kuşetli ve yataklı. kuşetli vagonun bir kişilik fiyatı 120 lira. biletleri sirkeci garından alabilirsiniz. (kuşetli vagonu bilmeyenler için açıklayayım; 4 kişilik bir kompartman ama 4 tane açılır kapanır yatak içeriyor. gece bu yataklarda uyuyabiliyorsunuz. google görsellerde aratıp neye benzediğini görebilirsiniz) yataklı vagondan emin değilim. tren halkalıdan 22.40'ta hareket ediyor. sirkeci garından halkalıya servis(otobüs) var, servis garın deniz tarafına bakan kapısının önünden 21.30'da hareket ediyor. tren halkalıdan hareket ettikten hemen sonra tcdd personeli nevresim takımı ve yastık dağıtıyor. onlarla kendi yatağınızı yapabilirsiniz. ayrıca yarım litre su, çizi ve meyve suyu dağıtılıyor. trende yemekli vagon ya da büfe yok; dolayısıyla aç gelmeyin. ya da yanınızda yiyecek bir şeyler getirin. treni genelde yabancılar kullanıyor. benim kompartmanda 3 tane fransız vardı. tren saat 02.30 gibi kapıkuleye geldi. burada trenden inip pasaport kontrolü yapılacak yere gidiyorsunuz. yurtdışı çıkış pulunu orada gümrük memurundan alabiliyorsunuz. pasaport kontrolü uzayabiliyor o yüzden yatağınıza biran evvel dönmek istiyorsanız tren durduğunda turistler ne olduğunu anlamadan trenden inip kontrole koşun, sonra da yatağınıza geri dönün. zaten bir daha yataktan çıkmanıza gerek kalmayacak yolculuk sonuna kadar. pasaport kontrolü bitip herkes trene dönünce bu sefer gümrük memuru geliyor ve pasaportlardaki mühürü tekrar kontrol edip deklare edeceğiniz bir şey var mı diye soruyor. sonra tren tekrar hareket ediyor. bulgar sınırını biraz geçince duruyor bu sefer bulgar gümrük memuru deklare edeceğiniz bir şey var mı diye soruyor. sonra bulgar pasaport polisi gelip pasaportları topluyor, siz trenden hiç inmiyorsunuz. sonra da gelip pasaportları geri dağıtıyor. bunların hepsi bitip tekrar yola çıkmamız sanırım 05.30'u buldu. sabah saat 10.30 gibi de sofya tren garına vardık.

  • yer birkaç sene önce monako.
    tesadüf eseri bindiğim takside bach çalmaktadır ve şoför ikizi kadar gerard depardieu'ye benzemektedir, ama baya bir genç halidir. bach hastası ve gerard hayranı biri olarak şoför bey'i hayranlıkla izlerken ön koltukta gabriel garcía márquez'in yüzyıllık yalnızlık kitabını görürüm. sohbet etmeye başlarız, türk olduğumu duyunca nazım hikmet'den orhan pamuk'tan bahsetmeye başlar. adam orhan pamuk'un tüm kitaplarını okumuştur, en sevdiği kitabı ise benim adım kırmızı'dır. türkiye'de taksilerde ibrahim tatlıses o da olmadı ankaralı turgut duymaya alışmış bünye bayram etmektedir. bu arada konu şaraplara gelir, adam bana birkaç güzel şarap önerisi bile yapar. ben mavi ekrana bağlamak üzereyken gideceğim yere varmamızla yolculuğumuz ve ne yazık ki aşkımız sona erer.