hesabın var mı? giriş yap

  • sizin ben adaletinizi si.eyim!

    allah belanızı versin...

    lan geçtim artık malum kişiyi... milyar dolarlık israflarını; dünkü belediye başkanı bile artık hangi tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediyse 500 araçlık konvoylarla görüntü veriyor, golf sahalarından tarım kurtarıyor. sokaklar ultra lüks alman arabaları ile dolu, ki hepimiz en çok da o şerefsizler biliyor ki biz bu kadar zengin bir ülke değiliz, artık hırsızlık organize hale gelmiş tabana yayılmış, lan resmen hırsızlıkta sosyalist davranılmaya başlanmış... herkes bir yerden adilik peşinde ama bu adamı böyle yakalıyorsunuz...

    bu ülkenin yasalarını çıkaran milletvekilleri, bu ülkenin adalet sisteminin kilometre taşları hakimleri, savcıları, yüksek veya alçak! yargı organları... güvenlik güçleri kolluk kuvvetleri... lan bu adamı böyle kıskıvrak sakatlarcasına yakalayan bu düzene çanak tutan bu ülkenin sözde vatandaşları... sizin ben adaletinizi cibiliyetinizi sileyim! allah topunuzun yedi bin türlü belanızı versin!

    e mi?

  • edit: özelden "link koysana emenike" diyen arkadaşa ithaf,
    al emenike;
    http://www.sozcu.com.tr/…an-takipcisine-yanit-verdi

    mabel matiz ile fotoğraf çektiren bir adet dingil fotoyu bu yazıyla paylaşıyor.

    bu nasıl bir kafadır yahu! adama sinsice yaklaşıp foto çektir sonra da "topsun" deyip paylaşım yap.

    mabet matiz'in cevabı;

    “merhabalar. bugün canımı sıkan bir şeyden bahsetmek istiyorum. yukarıdaki post, dünkü hz. mevlana ziyaretimiz sırasında, türbe kapısı önünde, kibarca benle fotoğraf çekilmek istediğini belirten iki genç arkadaşımdan birine ait. birlikte çekildiğimiz fotoğrafımızı bu metinle paylaşmış. yer bildirimi ve hashtag yapmayı da ihmal etmemiş. bir başka dinleyicimin yorumu sayesinde fark ettim. tuhaf hissettirdi. çocukluğumdan başlayıp şimdinin youtube yorumlarımın yarısından fazlasını kaplayan bu tavır beni hiç şaşırtmadı aslına bakarsanız, alışığım her türlüsüne, sevgiye de sevgisizlik ürünü her türlü içeriğin tillahına da. ama dün bulunduğumuz yerin özelinde düşündüğümde fazla düşüncesiz, kalpsiz ve tutarsız buldum bu hali. belki çok uzun süredir ilk defa içim cız etti. ben de buraya bir not düşmek istedim. şu konuda bir anlaşalım istiyorum artık sevgili arkadaşlar: top! tüfek! ibne! dönme! ve benzeri hitap şekilleriyle insanları, beni, yaralayamazsınız; bu kelimeler benim için herhangi bir hakaret / aşağılama / alay / ötekileştirme hissi asla asla asla içermiyor, içeremez. üzüntüm de şunla ilgili zaten: isterim ki sizin için de içermesinler. isterim ki öncelikle kendi benliğinizi sevip ona saygı duyun. isterim ki dünyadaki yerinizi bulmak için daha faydalı kelimeler kullanın. isterim ki hep bir sorunuz olsun. isterim ki size ait olmayan ezbere bilgilerle yürümeyin. isterim ki sevginin karşısında diliniz de kalbiniz gibi tertemiz kalsın. isterim ki bilerek konuşun. isterim ki mevlana’nın kapısına neden gittiğinizi bilerek gidin. isterim ki güzel olduğunu düşündüğünüz şarkılar varsa orada ne konuşulduğunu biraz olsun hissedin. isterim ki kadın ya da erkek ya da herhangi bir kimlik ile herkes tek başına şapşahane bir birey olabilsin. isterim ki bu cümleler bir işe yarasın. isterim ki şarkılar şiirler kalbinize değsin. çoğumuzun gözü bağlı şekilde sabah akşam ben! ben! ben! diye şuursuzca bağırıp durduğu bu yeni çağ ortamında çok mu şey istiyorum? bilmiyorum. bu aralar ınstagram’dan da çok sıkılıyorum. söyleyeceklerim bu kadar. sevgiyle.”

  • bu ses kaydını anons eden, bu sesi kaydeden, bunu veritabanındaki tüm numaralara dinleten, bunu akıl eden, bu işin içinde başından sonuna kadar küm varsa,

    sizi adam gibi, duvardan duvara vura vura sikmiyorlar diye böyle yapıyorsunuz biliyorum.

    hukuk olsa, rahatsız ettiğin kişi başına 10k tl ödesen sikilmişten de beter olursun da işte hukuk. o kadarı yok, ahlak yok, ahlaksızsınz.

    bende var ondan anlayana anladığı dilden konuşacak kadar.

  • tam adı charles weever cushman olan, 1917'den 1969'a kadar amerika sokaklarını, binalarını ve amerikan yaşamını deliler gibi fotoğraflayan ama hakkında herhangi bir dilde vikipedik bir bilgi kırıntısı dahi bulunmayan amerikalı "amatör" fotoğrafçı.

    bu adam 1896'da doğup, 1972'de 76 yaşındayken ölmüş. bu adam 21 yaşından neredeyse ölene kadar fotoğraf çekmiş ve çektiği onbinlerce fotoğraf bugün internette gezmekte.

    ve bu cushman, görünen o ki, 1965 nisan-mayıs aylarını da istanbul'da geçirmiş. hadi bir de buradan yakın. ara güler'den başka hangi eski fotoğrafçımızın arşivinde vardır böyle kaliteli istanbul fotoğrafları? ben bilmiyorum.

    indiana üniversitesi geçen yıl (2018), dijital kütüphane programı kapsamında cushman'ın yaklaşık 18.000 kodachrome saydam filmini tarayıp internete yüklemeyi planlamış. proje iki hedefle yola çıkmış: birincisi çekilmiş fotoğrafların çoğunun siyah beyaz olduğu bir döneme ait bu şaşırtıcı renkli fotoğraf koleksiyonunu korumak ve dijitalleştirmek. ikincisi de böyle çalışmaların yapılabilmesi için bir model oluşturmak. işte o projenin web sayfası: http://webapp1.dlib.indiana.edu/cushman/index.jsp
    şuradan da fotoğraflara yıllara göre bakabilirsiniz.

    cushman 50 yıldan uzun süre amerikan yaşamının şaşırtıcı bir kesitini fotoğraflamış. indiana tarım arazilerinden new york sokak manzaralarına, chicago'nun meşhur sakinlerinin konaklarından mütevazi dükkan vitrinlerine kadar cushman amerikan yaşamını fotoğraf makinesiyle yakalamış. çalışmaları sosyal hayatı açığa vuran ustaca oluşturulmuş eserler. gerçekten de, cushman’ın ele aldığı konular amerika'daki buhran döneminde çiftlik ailelerinin hallerini fotoğraflayan çiftlik güvenlik idaresi'nin (fsa) çalışmalarıyla pek çok paralellik taşıyor. yoksulluk, endüstri, şehir yaşamı ve amerika'nın sosyal ve ekonomik manzaraları cushman'ın çalışmaları ile tarihe not düşülmüş.

    biraz örnek koyayım: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10

    1936'da piyasaya sunulduktan sadece iki yıl sonra kodachrome'yi kullanmaya başlayan ve bu konuda öncü olan cushman'ın çalışmaları muhtemelen ikinci dünya savaşı sırasındaki sivil hayatı renkli fotoğraflar ile gösteren en geniş arşiv.

    şu sitede aşağı kaydırarak da kullanıcıların seçip koyduklarına hızlıca göz atabilirsiniz.

  • "beşinci günün şafağında beni bekleyin. şafakta doğuya bakın." diyerek gandalf'ın unutulmaz bir katkıda bulunduğu repliklerdir.

  • şanlı türk ordusunun korkusuz askerlerinin kaybettiği prestij kadar hiçbir şey değer kaybetmemiştir bu ülkede.

  • lan bazilari oyle sarkilar yazmislar adeta herbiri birer lord, birer prenses. sanirsin bu cografyanin insani degiller, dugunleri de soyle bir ortamda olacak.

    evet arkadaslar, hayal kurmak guzeldir ama gelin yemiyelim birbirimizi. cogumuzun dugun ortami az cok boyle bi' sey olacak. biraz gercekci olalim. ve evet, o sirada da "abe kaynana ne yaptın bize" caliyor olacak. ardindan da "abim damat oluyor sira da bana geliyor"...