hesabın var mı? giriş yap

  • "insan parası warsa çalışmak zorunda kalmaz.böylece zamanı satın alır.bu kalan zamandada kendini mutlu edebilcek şeyleri yapar.yani para mutluluğu satın alır."

  • kendi kimliğini içtiği sigara üzerinden şekillendiren,başkalarıyla aynı sigara markasını paylaşmanın orjinalliklerini zedeleyeceğine düşünen insanları sevindirmiştir.

  • şehzade bilal'in buyruğudur. "herkes bir playstation'ı, xbox'ı olsun ister ama herkesin alabileceği şeyler değil." demiştir hazretleri. ps5'le aynı fiyattan, 500 euro'dan çıkış yapmış ps4 çıktığı sene 1400 tl'lik fiyatla, büyük oranda herkesin alabileceği bir şeyken ps5'in 8300 olması oyunlarının 600-700 lira olmasında babasının ve partisinin payı yoktur tabii. ilerleyen günlerde daha başka neleri alamayacağımızı da kendisi, babası ya da eniştesi açıklar umarım. biz de yerimizi biliriz böylece.

    edit: (bkz: sma hastası enis talha'ya nefes ol)
    sma savaşçısı öykü semra

  • adeta hayat felsefem. kafamda planladığım işi gerekleştireceğim güne kadar yakın arkadaşlarım ve akrabalarım dahil kimse bilmesin diye özel çaba gösteriyorum. sanki dayanamayıp söylersem işin büyüsü bozulacak ya da çomak sokmak isteyen birileri olacakmış gibi geliyor hep. garip tabii...

  • kendi ağzından;

    rahmetli atatürk'ün yanında oturuyorum. gazi, ingiltere cumhurbaşkanı curchill ile satranç oynuyor. hem de iddialı bir karşılaşma.
    atatürk, curchille dedi ki;
    -yenersem bana ne vereceksin ?
    curchill;
    -sana kuzey irlanda'yı veririm dedi.
    buna karsilik ataturk de -'ben de yenilirsem sana doğu anadolu'yu vereceğim
    diye konuştu.
    ben hemen itiraz ettim ve atatürk'e "bizim ev n'olcak" dedim.

    o zaman buyuk atatürk;
    -teyyo pehlivan'ın evi hariç
    dedi. bu kez curchill itiraz etti ve
    -teyyo pehlivan'ın evi yoksa ben doğu anadolu'yu ne yapayım
    dedi ve satranç oynamaktan vazgeçtiler.

  • toplumsal dinamiklere ters, gereksiz, faydasızdir. ve de ekonomik olarak orta ve orta-dusuk kesimin güzel hizmet alabildiği bir sistemin darbe almasi demektir.

    erdoğan ilk başkan seçildiğinde tesislerden alkolü kaldırarak ve fiyatları ucuzlatarak geniş halk kesimlerinin faydalanabilecegi hale getirmişti. akp yozlaşmış olabilir ama refah belediyeciliği modelinin başarısı inkar edilemez. o hizmet anlayışı akp'yi iktidara getiren en önemli faktörlerden birisi.

    seçimleri ne istanbul'da ne de ankara'da chp kazanmadı, akp kaybetti. yapılması gereken yozlaşmış olan bu kurumları yolsuzluktan, belli bir grubun otlagi olmaktan kurtarmak ve sorumlularının ceza almasını sağlamaktır. ayrıca sosyal belediyecilik anlayışı ile insanlarin memnuniyeti sağlanmalı. aksi takdirde akp çok daha güçlü bir biçimde geri dönecektir.

  • --- spoiler ---

    içinde barındırdığı aşk hikayesinin oldukça sıcak ve gerçekçi yansıtıldığı filmdir.

    genellikle gecelerini kadınsız geçirmeyen bad, o gecelerin sabahında uyanır uyanmaz sessizce odadan sıvışan biriyken, gazeteci kızımızla uyandığı sabah onu öper ve sarılır. işte aşık olduğunuzu anlamanın güzel bir emaresi.

    daha önce dört kez evlenip boşanmış da olsanız, hayatınızın geri kalan kısmından pek bir beklentiniz kalmamış da olsa hatta umut etmeyi bile çoktan bırakmış olsanız bir yerlerde birileri bir şekilde karşınıza çıkabilir ve hayatınızı değiştirebilir. bir poker oyunu gibi. gece boyu elinize doğru dürüst kağıt gelmemiş ve hep kaybetmiş de olsanız son partide bütün masayı kaldırabilirsiniz. pokeri de hayatı da benzersiz kılan bu her partide yeniden dağıtılan kağıdın ya da her başlanan günün böyle sürprizlere açık olmasıdır belki de.

    the wrestler ile benzerlikleri konuşulmuş filmin ama arada önemli bir fark var. birinde kahramanımızın işini iyi yapabilmesi (yani bad'in beste yapabilmesi) sorunları çözebilecektir ama diğerinde kahramanımızın işini yapması (sağlık sorunları nedeniyle) yasaktır. o yönden the wrestler daha dramatikti belki ama bir filmi iyi film yapmak için illaki daha dramatik, daha vurucu, daha iddialı konulara, daha çarpıcı finallere sahip olması da gerekmiyor her zaman.

    filmin big lebowskiy göndermeleri hakikaten lezizdi. bence filmin en komik yeri ise gazeteci kızımızın ilk gece otel odasındaki röportajın ardından bad ile kalmayıp evine dönmesinden sonra bad'in 'eyvah gece yalnız kaldık' bakışı ve ardından elinin cebindeki bardaki diğer hatunun telefon numarasının yazılı olduğu kağıda uzanmasıydı.

    --- spoiler ---

  • sene 2019...askerden geleli neredeyse bir sene olmuş. net bir şekilde hayatımın en kötü gününü yaşıyorum.
    neredeyse 1 senedir işsizim, önceki akşam 6 senelik kız arkadaşımdan ayrılmışım, yalnız yaşıyorum zaten memlekete dönsem babam kapıdan içeri koymaz, gidecek yerim yok, kiralar faturalar birikmiş, o da yetmezmiş gibi aynı günün sabahı kyk borcum dolayısıyla hesabıma e-bloke konmuş 3-5 gün yetecek az buz bir param da bankada kalmış.
    doktora bittikten sonra askere gittim geldiğimde iş bulamayınca bir arkadaşın çalıştığı otoparkta fiş kesip sonrasında bir maketin el broşürlerini dağıtıyorum ama nasıl bir talihse bu işler bile çok görülmüş olacak ki bana birkaç gün öncesinde bu iki işten de "gelme" diye haber almışım. babam bana küsmüş "madem işsiz kalacaktın ne diye senelerce yüksek lisansıdır doktorasıdır koşturdun durdun" diyip duruyor. annem "utandığımdan konu komşu seni sorunca kendi işini yapıyor diyorum" demiş. girdiğim bir iki tane iş görüşmesinden haber yok kaç aydır, cepte para yok, gittiğim tüm kapılar yüzüme kapanmış, ortamlarda dalga konusu olmuşum resmen. üstüne gelen ayrılık, haciz şoku falan derken mental olarak çökmüş değil resmen enkaz altında kalmışım.
    öyle bir psikolojide bilen bilir duvarlar insanın üstüne üstüne gelir. çıktım evden haliyle, evinsiz evinsiz gezerken bir esnaf bir arkadaşın dükkana girdim. biraz sohbet muhabbet tabi çocuk biliyor halimi yakın arkadaşım (hoş o da batık işleri çok kötü ama) yalandan rencide olmayayım diye "hatırlar mısın fi tarihinde sana şu kadar borcum vardı" diyerek cebindeki 400 liranın 200 lirasını bana veriyor zorla.
    alıp çıkıyorum o parayı, yol üstünde bir banka oturup muhtemelen bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm çok sevdiğim caddenin manzarasını, geleni geçeni izliyorum. neyse bank çift taraflı bankın arkasına üniversite öğrencisi olduğunu anladığım gençten bir çocuk telefonla konuşa konuşa gelip oturdu. istemeden kulak misafiri oldum haliyle. arıyor sürekli birilerini "abi elektriğimiz kesik, babamın maaş 3-4 güne yatacak varsa 150-200 lira gönderebilir misin?" diyor her aradığına. anladığım kadarıyla kimse yardım etmiyor. sesi giderek çatallaşıyor 3. 4. aramadan sonra sanırım ev arkadaşını arıyor "ben de bulamadım ya valla kaldık öyle nap'caz şimdi?" diyor.
    "ulan" diyorum kendi kendime "zaten batmışsın, muhtemelen bu kahırla geceyi çıkaramazsın, kahırdan gitmesen kendine kıyacaksın hem kıymasan ne 200 lira ile mi bitecek tüm dertlerin?" diyorum.
    sonra gencin yanına gidip rencide olmasın diye "kusura bakma istemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına, benim bir ahdim vardı bir iş kovalıyordum dünya bankası projesinde, olursa 3 tane öğrenciye yemek ısmarlayacağım diye, az önce telefon geldi o bahsettiğim işe kabul edilmişim, sen de sanırım zor durumdasın al şu 200 lirayı borcunu öde açtır elektriğini" diyorum. çocuk "abi olmaz falan" diye ısrar etse de ahdim var gibisinden bir şeyler sallayıp zorla veriyorum parayı çocuğa. gözlerinin içi parlıyor tabi garibin, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hesabı bilirim o çaresizliği ve sonrasında hiç beklemediğin anda gelen umudu.
    neyse biraz daha oturayım derken aradan yarım saat geçmeden bir telefon geliyor. dünya bankasının türkiye'de ortak iş yaptığı aracı kurumdan arayan bir kadın "görüştüğümüz danışmanlar arasında sizi tercih ettik gelin sözleşme imzalayalım" diyor.
    tabi o günden sonra hayatım bambaşka bir yöne evriliyor bu proje sayesinde birçok fırsat geliyor önüme.
    o sıra içime mi doğdu, olmasını istediğim için az da olsa kendimi mutlu edeyim diye mi dedim dünya bankası projesine kabul edildim yoksa tamamen tesaddüf müydü anlamadım ama bu anım aklıma geldikçe hep tebessüm ettirir bu hoş tesadüf içeren anı.
    edit: yazım