hesabın var mı? giriş yap

  • bir paketin içerisine saçma sapan şeyler koyup, 100 yıl sonra açılması için bir yere teslim etmek. norveç'te yapıyorlar bunu mesela.

  • yalıdan tweet atan bir millet aşığının ve seçim yerine atamayı savunan bir demokrasi neferinin beyanı.

  • suriye forumlarına girip, bir kaç arkadaşı ikna ettiğim kampanya . 500 bin kişi olarak gelecekler.
    umarım faydali olmuştur .

  • anne sevgisi, bebek kokusu, yavru köpekler, fırından yeni çıkmış sufle, kısacası hayattaki her güzel şey gibi aslen çizgi romandan uyarlanmış olan film, ve sonrasında çizgi film.

    bu orjinal seride film ve çizgi film evreninin aksine stanley ipkiss hiç de sevilesi olmayan bir tırtodur. çizgi romanın çok başlarında maskeyi kullandığı için kıyı kıyı delirmeye başladığından, sevgilisine şiddet uygulayan, bir mahalle dolusu sivil ve polisi öldüren bir manyağa dönüşür ve sevgilisi tarafından sırtından vurularak ölür.

    sonradan maskenin pek çok başka sahibi olur. maske karakterinin farklı enkarnasyonları "big head killer" olarak ün yapar. maske, kendisini giyen insanın karakterini az çok yansıttığından bunların bir kısmı (örneğin bir dönem maskeyi takan 17 yaşında anarşist bir genco grubu- the mask strikes back) zararsız şakacılardır. bir kısmı (the mask: the hunt for green october) sadece 1-2 kişiyi kaza ile öldüren, aslında iyi niyetli kişilerdir.

    ancak çoğu insan maskeyi taktığında, kendisini onlarca kişinin ölümünden sorumlu seri katiller olarak bulur. bu nedenle maske kötülüğe çok elverişli, ama nihayetinde nötr bir güç olarak tanımlanabilir. sinema ve çizgi film evreninde maske tahtadandır, ve loki'nin maskesi olarak geçer. çizgi roman evreninde ise kökeni voodoo'dur ve yeşim taşından mamüldür.

    maskenin satışları çok iyi gidince dark horse, "the mask: world tour" serisinde maskenin o dönem kullanıcısı olan emekli bir askeri bütün dark horse çizgi roman evrenlerinden geçirerek o dönem yayınladıkları diğer çizgi romanları pazarlamaya çalışmıştır. benim şahsi kanaatim, serinin nispeten zayıf bir halkası olmuştur.

    joker ve lobo da bir dönem maskeyi takmışlardır. bir batman/spawn crossover çizgi romanı kadar kötü olmasa da, lobo ile olan epey senaryosuzdur. joker ile olan pek fena sayılmayabilir.

    dark horse comics bastıkları tamamlanmış çizgi roman serilerini "omnibus" adıyla ciltlere toplayıp satarken the mask için de iki tane omnibus cildi yayınlamıştır. uygun fiyatlara şuradan erişebilirsiniz:
    https://digital.darkhorse.com/…sk-omnibus-volume-1/
    https://digital.darkhorse.com/…sk-omnibus-volume-2/

    beleşe ise şuradan erişebilirsiniz:
    http://www.readcomics.tv/comic/the-mask-omnibus

  • kötü demeyeyim de, misafirlikte akşam yemeği olarak çilek ekmek yemişliğim var.

    iki belçikalı arkadaşım yatılı kalmaya gelmişlerdi bize. annem döktürmüş yine, anteplidir kendisi, kebaplar, kilis tavalar, mantılar... annecim dedim, hiç gerek yoktu bunlara menemen de yapsak değişik gelecek. yoğurdu sadece tatlıyla yemeğe alışık misafirlerimiz mantıyı yoğurtsuz yemek için ısrar ettiler, engel olamadık :(

    neyse bir iki yıl sonra ben gittim belçikaya, bunları ziyarete. birisi sordu "siz türkler et yiyor muydunuz tam hatırlamıyorum?". ben şok. türkiyede yediği yemekleri hadi unuttu diyelim. kızın evinin önünde "istanbul döner kebap" var :( biraz saflardı, evet. et yediğimizi, sadece pek domuz tüketmediğimizi falan hatırlattım. emin olamadığım için annem sebze yapacak akşam dedi. sorun olmayacağını, sebze de yediğimizi söyledim. bir süre sonra çilek sevip sevmediğimi sordu. sevdiğimi söyledim. sevindi. çilekli bir tatlı yapacaklarını düşünüp mutlu oldum.

    akşam evlerinin bahçesinde ailecek masaya oturduk. annesi marketten sapları koparılmış olarak alınan çilekleri yıkayıp, kocaman bir kasenin içine koyup masaya getirdi. herkesin önünde bir tabak, küçük boy bir yoğurt. hepimiz çilekleri tabağımıza aldık, kestik, üzerine yoğurdu döktük, üzerine toz şeker ve ekmekle yedik.

    türkler yoğurt sevdiği için böyle bir şey düşünmüşler. önce anlamadım akşam yemeği olduğunu, daha sonra yemek gelicek sandım. baktım durum öyle değil ikinci tabağı aldım, bol ekmekle yedim. sevdin mi diye sordular. evet elinize sağlık, çilek çok sevdiğim bir meyve dedim. babası, bak sevdi ki ikinci tabağı alıyor dedi :(

    arkadaşım ailesine "türklerin tuhaf yoğurt yeme alışkanlığını" anlattı. yemeklerle, tuzlularla yoğurt yiyormuşuz, olacak iş değil. tatlımm dedim, yoğurdu bizden öğrendiniz, bir de yeme alışkanlığımıza tuhaf diyorsun. aferin tatlılarla yemeği öğrenmişsiniz, bikaç yüzyıla yemeklerle de yemeği öğrenirsiniz. babası hak verdi, adı bile türkçe dedi. kız şok.

    bu da böyle bir anımdır.

  • "soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. ısınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler... ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır."

    (bkz: parerga und paralipomena)
    (bkz: arthur schopenhauer)

  • birleşmiş milletler'e üye 193 ülke var. çok ciddiyim içlerinde bu kadar absürt bir olaya sahip olabilecek tek ülke bile bilmiyorum.

    devlet televizyonu kaçış rotaları önerir, böyle simsarlar gönül işi yapıyoruz diye alkış bekler.

    bugün günlerden cumartesi. mikrofona bu açıklamayı perşembe günü yapmış olsa hakkında işlem yapılacaktı, bugün gurur vesilesi oldu. şu haber zaytung'da olsa hiç şaşırmazdım.

    yüz yıl sonra bile anlatılacak tarihi günler geçiriyoruz.