hesabın var mı? giriş yap

  • herif adam oldurup kacmis, gunler gecmis teslim olmamis; halen empati yapin diyen okuzler var. sizin empatinizi insaniyetinizi esekler siksin.

    normalde daha agir kufrederdim ama akli selim yazayim: hadi diyelim ki olay gercekten kaza, cocuk da ne yapacagini bilemeden korktu kacti; saklanmaya devam etmesi nedir? ailesinin saklamaya devam etmesi nedir?

  • yaş:6
    cinsiyet:kız
    tür:sarı saçlı ve (hep şaşkın bakan) kocaman ela gözlü.
    yakınlık: yeğen

    yağmurun bastırması ile birlikte apar topar binilen takside şaşkın ve ürkek bakışlarla yüzüme baktı ve yarı fısıldar, korkak bir ses tonuyla;

    -ayıp olmadı mı ya böyle adama sormadan arabasına bindik?

    dedi.*

    yıllar sonra gelen edit; bu çocuğu soranlar oluyor bazen. neden taksiye şaşırdı diye, kendisi küçük bir ilçede büyüdüğü için taksinin ne demek olduğunu bilmiyordu, çünkü ailesi hiç taksiye ihtiyaç duymuyordu. o gün bursa merkeze gezmeye gitmiştik. olay 2006 senesine ait. o kız şimdi üniversitede animasyon okuyor. oldukça gelişmiş bir hayal dünyası ve kendine özgü bir yeteneği var.... vay be zaman nasıl geçiyor. (2019)

    o kız geçen hafta mezun oldu. istanbul'da iş buldu çalışmaya gidiyor. ben 3 sene daha yaşlandım bu arada.

  • werder bremen, almanya milli takımı, real madrid, güzel kadınlar derken adam bir anda umut sarıkaya karikatürlerine döndü.

  • beyler bu bir futbol maçı değil bu bir gövde gösterisi.

    bu normal bir maç değil “ben senden büyüğüm” mesajı.

    şampiyon olmuşsun bir haftadır alkol alıp parti düzenliyorsun, takım antrenman yapmıyor, şampiyon olmuşsun odaklanacağın bir şey kalmamış çıkıp 3 atıyorsun.

    devre arasında getirdiğin dünya yıldızı çıkıp 2 tane gol atıyor. galatasaray bu italyan aygırını getirirken sen bek oyuncusu alıyordun. fark var.

    çakma yıldızlarla kendinizi avutun, maç sahada oynandı.

  • walkman'de dinlediğiniz şarkının tadını bugün spotify'dan alamamak ile benzer bir durumdur. tüketim çılgınlığının sonucudur.

    eskiden şarkıları, filmleri ve duyguları kolayca tüketemiyorduk. bu sebeple film izlemek çok özel bir andı, çok değerliydi. zira istediğiniz an istediğiniz filmi izlemeniz mümkün değildi. günümüzde milyonlarca seçenek elimizin altında; istediğimiz filmi, istediğimiz an, istediğimiz kalitede, istediğimiz pozisyonda, istediğimiz hızda, istediğimiz şekilde izleyebiliyoruz. hatta o kadar konforluyuz ki filmi beğenmezsek izlemeden geçme lüksüne sahibiz.

    şarkılar da öyle. bilirsiniz kasetler vardı eskiden. öyle anında ileri-geri sarmak, anında başka bir şarkıya geçmek imkansızdı. istediğimiz an istediğimiz şarkıyı dinlememiz mümkün değildi. oysa günümüzde sonsuz sayıda şarkı elimizin altında, üstelik klipleriyle ve konser kayıtlarıyla birlikte. kulağa harika geliyor değil mi? işin aslı öyle değil ama...

    dışarı çıkarsanız sonsuz sayıda taş bulabilirsiniz, bu sebeple hiçbir değeri yoktur. oysa elmas bulamazsınız. çünkü kolay değildir elmas bulmak, çok zordur ve elması değerli kılan zaten budur. işte aynı durumu yaşamaktayız; eskiden elmas olan filmler ve şarkılar, artık birer taştan ibaret. aralarında tek tük güzel taşlar buluyoruz, hatta bu yüzden güzel bir film seçmek için günler harcıyoruz. böyle bir ahval içerisinde filmlerin ve şarkıların eski tadı vermeyeceği çok açık değil mi?

    bunlar size normal geliyorsa üzgünüm ama siz de tüketim çılgınlığının esiri oldunuz demektir. bana normal gelmiyor ama ne yazık ki çağın gereksinimi bu şekilde. ben de herkes gibi böyle yaşıyorum ancak hem duygularıma verdiğim değerden ötürü hem de mental sağlığım için elimden geldiği kadar tüketmemeye, üretmeye çalışıyorum. tüketmeyi kendime bir ödül olarak görüyorum ve bir şey tüketmek için bir şey üretmek zorunda hissediyorum. sizlere tavsiyem de budur. unutmayın, konfor en büyük düşmanınızdır.

    sosyal medya, internet, artan bireysellik, sahte sosyallik, sonsuz seçenekte şarkı ve film, kısacası tüketim çılgınlığı; sonuç konfora bağımlı hassas insanlar, kendini özgür sanan köleler, kapitalizmin çarkları...

  • "kampüste mühendisler, kantine dizilmiş oturuyorlar, karşılarinda, işletme okuyan çocuklar kollarında, esmerler, kumrallar, birbirlerini öpüyorlar, dolaşıyorlar. o mühendis aklından geçiriyor 'benim de böyle bir sevgilim olsa, ben de taksam koluma böyle birini 'diyor. 'arkadaş bunlar bize neden bakmıyorlar' diyor, 'bizde niye yok' diyor."

  • artık net bir şekilde görünen gerçek. 15 yasindakinden tut 45 yaşındakine kadar geniş bir skalada vuku bulmuş görünen delilik hali. bir de kendi sikko profillerini sponsorlu halde reklam olarak karşımıza çıkarmalı yok mu? şaşkınlık dehlizlerinde gezintiye çıkıyorum adeta.

    kız almış abi eline kahveyi yanina mum beride kedi -şaşmaz zaten- böyle bir garip haller pozlar falan altına açıklama kısmına da ya ingilizce kastirmalar veyahut edebiyat soslu cümleler ilistirmeler. nedir abi olayınız? pikniğe gitmiş hatun. sofrada bal kabağı var yahu. napacan la bal kabagini? sırf fotoğraf çekecem diye onu nasıl yanina aldın? bu neyin özgüveni? sahte sahte gulumsemeler. soğuyan kahve, asla içilmeyecek olan yeşil bir su. ne işimiz var lan burda der gibi bakan kahvaltılıklar. kafayı yemenin kaçıncı leveli oğlum bu?

    uzun uzun yazılır fakat kisaca soylemem gerekirse garipsiyorum ya valla bu denli beğenilme sevdasını. elbette herkes beğenilmek ister fakat başka bir çılgınlık bu şahit olduğumuz.

  • benim evdeki zengin pici için zaten her gün dünya kedi günü (deliye her gün bayram). bu günü dışarıdaki fakir kedilerle kutlamak istiyorum. ver viskası dayı, aksın sütler, burası feline meyhanesi.