hesabın var mı? giriş yap

  • hiçbir şeyden hele de kendisinden hiç şüphesi olmayan, olması gerektiği gibi davranan beyefendi bir komşudur.

  • ilk arabam bir renoydu. *
    1 sene bende kaldı, arkadaştan almıştım, servise göstermiştim, bir şeyi yok denmişti filan....1 senede 17 kez oto sanayi sitesine uğradım.bu sayede esnafla tanıştım, dost edindim. şarj dinamosunun dağıtması, klimanın çalışmaması, teybin bozuk oması ,radyonun çalışmaması, kaloriferin ısıtmaması, yakıt tahliye pompasının patlak olması, karterin delik olması, yağ eksiltmesi (3 ayda 1 litre kadar) gibi ufak tefek sorunlar işte.....keyifli şeyler yani, bozuldukça uzmanlaşıyorsun, ufkun açılıyor, hayatta duymadığın şeyleri öğreniyorsun. en keyiflisi elbette şarj dinamosu. bozulunca ne olur dersen şöyle oluyor, önce farlar söndü gece karayolunda, sonra araç öksürmeye başladı, sonra motor sustu, sonra zar zor çalışan teyp, sonra aracın iç aydınlatması. sonra tak diye durdu.
    sağ ön tekerde 2 , sol önde 1 bijonun kesik olmasından bahsetmiyorum. aracın bir de arada bir yanan hararet lambası vardı. o ne güzel bir kırmızıdır.
    ama öğrendiğim en önemli şey ki bu bana büyük ders oldu, aracın hacizli çıkması. yani yakın arkadaştan alıyorsun tescili noteri filan boşveriyorsun. ta ki 3 ay sonra ya ne olur olmaz devrini alayım diye emniyete gittiğinde araç hacizli deyiveriyor ya polisler. donup kalıyorsun.

    eskiden ikinci el sahiden ucuzdu da bu gün ikinci el sıfırdan pahalıyken sıfır almak mallıktır diyen adam malın önde gidenidir. adam az önce toyota facebbok sayfasına yazmış ''auris almak için x bayinize gittim. bendeki 2013 auris 1.33 e 44 000 lira verdiniz, bundan sonra benim için bittiniz, toyotanın ikinci el piyasası hani iyiydi ''
    mantık bu, elemanın sıfırı 49000 lira liste fiyatlı, pazarlıkla rahat rahat 47 ye bırakılan 2 yaşındaki aracına toyota 44 lira vermiş takasta, dananın zoruna gitmiş. sanıyor ki 47- 48 filan eder benim arabam. çünkü koltuğuna benim çok değerli kıçım şeref verdi. boru mu ?
    böyle salak bir piyasada 2.el araç maraç alınmaz. gider daica alırım sıfır alırım.

  • samimi söylüyorum ülkenin durumunu en güzel özetleyen şey bu adamın gazeteciliği. fethullah gülen’in dizinin dibinde fotoğrafları varken bugünkü yazısında ekrem imamoğlu’na fetöcülük benzeri imalarda bulunuyor. devran yarın dönsün ekrem imamoğlu’na gidip siz geldiniz istanbul kurtuldu benzeri yazı yazmazsa ağzıma s.çsınlar.
    tanım: kendini gazeteci sanan biri, dönemin gazetecisi.

  • açıklama yaparken sesindeki o öfkeli metalik tınıyı hissettiniz, değil mi? sesin, gerçeği ağızdan bağımsız söyleme gibi bir huyu vardır. bu kadının ağzı "ben diyorum ki ortada sıcak bir konu var, aileler yanıyor, büyük bir ateş var" derken; sesi "ay şekerim ne abarttınız benim ayrıcalıklı oğlumun büyüme sancılarının ayrıcalıksız iki figüranı yutuvermesine" diyor. sesi sadece büyüttüğü katil hakkında "pırıl pırıl pırıll bi çocuk" derken sevgi ve empatiyle tınlıyor. gerisinde duyulan tek şey ise, son 30 yılın yarattığı histriyonik küçük burjuvanın, "sıradan halk, başrolünde bizim olduğumuz görkemli dizide sadece figüran değil miydi, bu tantana da nedir???" şaşkınlığı ve öfkesi. cebi para, şekli şemali estetik görmüş, kendine bir de zengin ama halkla empatik ünlü yazar imajı satın almış, artık sahne onun tabi.

    eylem tok, sosyal zıplayışını eylem gibi biriyle evlenerek taçlandıran kocası, oğlu vb. insanlar için kazada ölenler, aslına bakarsanız yan villada oturmayan herkes, onların çok şahane ve gerçekçi zannettiği kitsch bir dizideki ayak takımı. hizmetçi, aşçı, koruma, şoför. sahnesi gelince pırıl pırıl çocuğun, hayat macerasının 1-2 dakikasında ezip öldüreceği figüran. jenerikte adları yazmaz, cast ajansı o hafta kimi yollarsa o oynayabilir.

    ezilip öldürülenden çok, öldürenin duygu durumunun, iniş çıkışlarının, şimdi ne yapacağının ekranda görünmesi, hislerinin daha iyi anlaşılması için yüzüne zoom yapılması gerek. kahramanımız(!) şimdi ne yapacak? adalete teslim mi olacak yoksa kaçarak vicdanıyla baş başa mı kalacak? vicdan muhasebesi esnasında neler yaşayacak? peki sarhoşken ezip öldürdüğü figüranla ilgili bir sahne daha olacak mı, hayır. tamam, rolü de sahnesi de bitti. ne abarttınız kardeşim, sizin başrolün karakterine ve duygularına odaklanmanız lazım, onun çektiği acıyla empati yapmanız, onun aslında özünde nasıl iyi biri olduğunu, ona nasıl da yazık olduğunu düşünmeniz gerek. öleni düşünmek, hesabını sormak, sıradan izleyici olan sizin haddinize mi? nerede görülmüş bir dizide figüran öldü diye gerçek hayatta adalet istendiği?

    eylem tok, ölen kişiyi daha öncesinde villasında kaçak çalıştırdığı ve zam istediklerinde polise ihbar edip deport ettirdiği zavallılardan farklı görmüyor. yaşamanın, sevmenin, sevilmenin, öğrenmenin, hissetmenin, üzülmenin, sevinmenin, anneliğin, sanatçılığın sadece kendi küçük burjuva topluluğuna hak olduğu üçüncü sınıf bir dizi evreninde yaşayıp, oğlunu oradan oraya kaçırdığı sahnelerin reytinglerini takip ediyor şu an. siz de hala "ama o bir anne" filan diyin.