hesabın var mı? giriş yap

  • en basit şekliyle

    1-4 yumurta beyazını mikserde çırpılır ve köpürtülür -
    2-kalan yumurta sarılarımızın içine bir çay bardağı şeker atıp bunu da çırpıyoruz.
    3-şekerimiz yumurtanın içinde eriyince elastiki bir kıvam alacaktır. hemen bir su bardağından biraz fazla unumuzu ilave ediyoruz.
    4-unu ilave edince kurabiye hamuru gibi sert bir şey olacaktır. bu durumda çikolatalı yapacaksak kakao ilave ediyoruz. sade olacaksa vanilya.
    5-kakaolu yaptığımızı varsayarsak, kakao ilavesinden sonra çok az süt ve ayçiçek yağı ilave ediyoruz
    6-daha sonra 90 gr kadar erimiş tereyağı ilave ediyoruz lakin tereyağı sıcak olmasın.
    7-gelelim en sevdiğim yere.. köpürmüş yumurta akını kesinlikle çırpmadan hamurumuzun içine ilave ediyoruz ama dikkat edeceğiniz nokta spatula yardımıyla alttan üste kibarca karıştırarak yumurta beyazıyla hamurumuzu karıştırmak. yumurta beyazı ne kadar az sönerse o kadar çok kabarır.
    8-dilerseniz köpürmüş yumurta akına unu tel süzgeç yardımızla eleyerek ekleyebilirsiniz. kakao kullanacaksanız sarısına eklemek daha iyi sonuç verir.

    180 derecede 15 dk pişirin. alın size pandispanya..

    işin sırlarına gelirsek

    --tereyağını kesinlikle sıcak ilave etmiyoruz. ılık olacak. en fazla yapılan hatadır. sıcak tereyağı yumurtayı keser. soğuk tereyağı da keser.
    --yumurta akı kabardıktan sonra kesinlikle çırpılmaz. bunu çırpan cocukların stajını yakıyoruz burada. lütfen cirpmayın. rica ediyorum.
    --yumurtalarımız da ılık olacak. size tavsiyem güneşte ya da soba-kalorifer peteğinin yanında bekletin kullanmadan önce.. daha iyi kabarır. buzdolabından aldığı gibi kekin içine kıran insanlara dayanamıyorum. öldüresim geliyor.
    -- yumurta akını elinizle çırpıyorsanız içine çok çok az tuz atın çabuk kabarır.
    -- dikkatinizi çekersem kabartma tozu kullanmıyorum. tarifimi öyle her önünüze gelene vermeyin. kendine güvenmeyenler ya da fırınında sorunu olanlar kabartma tozu kullanabilir.
    -- ayçiçek yağını ve sütü fazla eklemeyin, hamurun kakaoyu daha rahat yemesi için ekliyoruz

    edit: söz konusu tarif istek üzerine döşenmiştir.

  • çok, çok, çok sevdiğinizde yapacağınız aptallıktır. kesinlikle özgüven kaybıdır ve yapılmamalıdır.
    telafisi zor yaralar açar.
    neden özür dilediğinizi bile bilmezsiniz.
    ama dilersiniz...
    bir şeyler daha fazla karışmasın diye...
    azıcık huzur olsun diye...
    daha fazla ağlamamak, kanamamak için...
    daha fazla çirkinleşmesini ve ilişkinizin yıpranmasını önlemek için...
    ama en çok da belki ben özür dilersem, hatalı olduğunu anlar, utanır diye...
    hatadır, aptallıktır.
    çünkü anlamazlar ve utanmazlar!

  • kargonun içeriği ne olursa olsun insanı saran his, duygu.

    sanırsın 15dk sonra dünyayı kurtaracak bilgiler gelecek anasını satıyım, evde bekliyorsun, internetten yolunu gözlüyorsun falan. içinden biber salçası çıkıyor, kavurma çıkıyor.

    garip yani.

  • aklıma şu fıkrayı getiren durum

    carlo italya'da bi fabrikada iscidir bi gun charles de gaulle fabrikayi ziyarete gelir. carlo'yu gorunce "carlo bu sen misin inanmiyorum!" der sarilirlar. degaulle beraber guzel anilarini anlatir gider. mudur cok sasirir "vay be" falan. bir kac ay sonra nixon ziyarete gelir carlo'yu gorunce "oo carlo!" der kucaklasirlar. fabrika muduru "yok artik carlo utanmasan papayi da taniyacaksin" der. carlo "taniyorum tabi" der. mudur inanmaz. "bu hafta sonu ayinde halkin arasinda bekleyin ben balkonda papanin yanina cikicam der". mudur gider halkin arasinda bekler. carlo papanin yaninda cikar. kalabaliga bir bakar mudur bayilmis yerde yatiyor. kosarak balkondan iner yanina gider etraftaiklere sorar "beni balkonda gorunce mi bayildi?" diye. ordan biri yanit verir: "yok arkadaki iki japon "bu bizim carlo da yanindaki takkeli kim?" deyince bayildi".

  • hepimiz fark etmişizdir, gece balkondan dışarıya baktığınızda uzaklardaki bina ve sokak lambaları yanıp sönüyormuş gibi durur. bunun neden olduğunu küçüklüğümde hep merak etmiştim ve kendimce yeryüzünden atmosfere yayılan ısıdan kaynaklanabileceğini düşünmüştüm, çünkü yazın asfalta baktığımızda arabaların uzaktan dans ediyor gibi gelmesi ben hep heyecanlandırmıştır. velhasıl kelam, ileride fizik dersi aldıktan sonra, fizik hocamın elektrik konusunda , alternatif akımın bir frekans değerinin olduğunu ve bu frekans değerinin o ışık kaynağının saniyede kaç kez yanıp söndüğünü anlattıktan sonra ve hatta benim o zamana kadar ki merak ettiğim bir şeyi örnek vererek pekiştirmesiyle, aklıma ağaca kazınmış baş harfler gibi kazınmıştı. örnek verecek olursak, şehir şebekeleri 50 hertz civarında çalışmaktadır, bu o lambanın saniyede 50 kez yanıp söndüğünü gösterir. gözümüz bu farklılığı yakındaki lambalarda fark edemez ama çok uzaklardaki bir lambada bu küçük aralığı algılar.

  • ankaranın en güzel yerinin dönüş yolu olduğuyla ilgili şaka yapmak. zira bu şakayı yapanların hepsi sanki istanbulda yalıda oturduklarından ankara onlara çok gri ve denizsiz gelir.