hesabın var mı? giriş yap

  • aynı şekilde sadece öğretmenlere değil devletin her kademesinde a'dan z'ye hediye işi yasaklansa. saatler, altınlar, bilgisayarlar falan hediye edilmese...

    e:imla

  • 2019 yılında kızı ölmüş bir babaya bile her türlü işkenceyi yapacak kadar ahlaksızlaşmış, kendi bekaları dışında gözleri hiçbir şeyi görmeyen insan müsveddelerin son icraatı. yazıklar olsun rabia'nın ve babasının tüm bedduları üzerinizde olsun.

  • 10 kusur yildir yurtdisinda yasiyorum ve daha once bu kadar net bir sekilde farketmemistim, ya da uzerinde durmayip geciyordum. bugun daha yeni turkiye'den donmus ve bunlari dusunurken cogu seyi bir fotografla ozetleyebilecegimi dusunup o an gectigim sokakta bir fotograf cektim. simdilik burada dursun, tekrar donucem buna. (imgur acmiyor diyenler icin link : http://i.hizliresim.com/b44d8d.jpg)

    turkiye'de insanlar mutsuz. ılk farkedilen bu. kimse kimseyle diyalog kurmuyor. minibus soforune "iyi aksamlar" diyince bir garipseniyor, "bir altunizade" & "para ustu" harici bir sey duyulmuyor ornegin. metrobuse binemiyoruz diye agliyor insanlar ama giren bir adim atmiyor iceride, kapi onu tiklim tiklim sadece. hapsiran birisine "cok yasa" derseniz istem disi, cevap degil bakis aliyorsunuz.
    herkes kendi kuralini koyuyor, ya da toptan hic koymuyor. koyulmus ana kurallari ise hic sayiyor. adam yerin 55 metre altina inerken * onundeki ittiriyor, bekler misiniz diyince yandan onune geciyor, tekrar belirtince "gecerim?!" diyor. iceri sokan gorevli belirli araliklarla grup grup sokma yerine geleni yolluyor asagi. her yer, her sey bir duzensizlik.

    turkiye'de cocuk buyutmek de zor is. her kafadan bin ses. sokaktaki kadin "cocugunuz usutecek ince giydirmissiniz" demekten cekinmiyor. sutu soguk verince "bogazlari sisecek" demezse olecek insanlar var, o derece.

    40 dk boyunca trafikte takilmisken emniyet seridinden minimum 20 araba kacak olarak gitti. tam olarak ne oldugunu anlayamamakla beraber bir 20 kusur de resmi arac ve polis gecti. motorsikletle gecenin sayisi daha da fazla. polis bir tanesine bile ceza yazmadi, durdurmadi. bunlar hep normal geliyor ya size, iste farkedilenlerden biri de bu. ben yurtdisinda su ana kadar 1 tane bile emniyet seridinden giden araba gormedim desem?

    2 hafta turkiyede kalip bugun geri gelince kendimi truman showda hissetmemi saglayan seyler bu farkedilenler. karsidan gelen kisinin gulumsemesi, bir merhabayi & gunaydini& iyi aksamlari siradan bir sey gormesi. arabanin yol vermesi. bisikletle giderken haklarinin olmasi. bebek arabasiyla kaldirimda rahatca gidebilmek. kaldirim diye bir sey olmasi.

    burada kurallar var, duzen var. ya iyi vatandas olmayi seciyorsun, ya da zorla oluyorsun.

    fotografa geri donuyorum: http://i.imgur.com/nnapmjs.jpg ya da http://i.hizliresim.com/b44d8d.jpg

    yol iki seritli bir yol. bir seridin de bisikletlere ayrilmis ozel serit var. buradan arabalar gitmiyor, olur da giderse $100 cezasi var. diger seritte ozel bir bisiklet serit yok ama isaretten de gorulebilecegi gibi bisikletlerin araba seridinden gidebilecegi belirtiliyor. bir araba gelip arkadan korna vs calip hizli gitmesini, yoldan cekilmesini soylemiyor.
    tum kaldirimlarin engelliler (bu sayede bebek arabasi vs icin de) rampasi var. rampayi bloklayacak sekilde parketmemeniz gerektigini biliyorsunuz ama iyi vatandas olmayi secmeyip parkederseniz $100 cezasi var yine.

    sol-ileri taraftaki evde bir calisma mevcut ama etrafina tel cevrilmis ve kaldirima hala ulasilabiliyor. ulasilamadigi durumlarda yoldan biri serit yayalara ayriliyor ve etrafi cevriliyor.

    arabalar sehir ici maksimum 30 km ile gidiyorlar. 4 adet yaya gecidi var, araclar yaya gecidine gelmeden kontrol ediyorlar, yaya varsa bekliyorlar. bunu bilmeyen suruculer icin 2 adet uyari var; biri kaldirimda, biri yol uzerinde. ıyi vatandas zaten duruyor ama durmayan bir kere $200 oduyor ve artik durmaya basliyor.

    parkedilmesi yasak yerlere kimse parketmiyor. kavsaka 6, yangin musluguna 3 metre uzakta parketmeniz gerekiyor. kaldirimdan ise 30 cm'den fazla uzak parketmemeniz gerek. hepsinin ayri ayri cezasi var.

    hayatin herhangi bir anindan alinmis bir karede bile bu kadar sey farkediliyor iste..

  • çan kay şek'in komunistlerce kaçırılması gibi tarihin yanlış gitse aslında seyrini kökünden değiştirebilecek bir olayıdır, ya da `adolf hitler'in birinci dünya savaşında esir düşmesi`.

    yazar arkadaşın atladığı nokta o dönemlerde jül sezarın kayda değer bir namı yoktu, aynı markus antonyus gibi imparatorluğun doğu ve kuzey taraflarında askeri görevler alıyordu ancak asıl olduğu için komuta görevlerini üstleniyordu. yani er değildi ancak çavuş veya astsubay üstçavuş kıvamında bir elemandı.

    bu görevden sonra alacağı ispanyadaki görevi ve sonradan gireceği siyasi kariyeri (konsül aday adayı olarak) ziyadesinde torpil yiyip hızlıca rütbe atlayıp galya seferlerinde görev alacaktı ve birden bire imperator yani resmen tuğgeneral rütbesinde emir verecekti, işte bu jül sezar herkesin bildiği jül sezar ve bu herifi korsanlar kaçırmaya cesaret edemezdi.

    çok güzel yazı, ellerine sağlık.

  • iki yıl önce öldüğümü öğrendiğim başlık. halbuki ne iyi adamdım lan ben.

  • kaliteli türk yazılımcılar yurtdışına göçünce türkiye'de yazılımcı kalmayacak zannediliyor. 80 milyonluk memlekette mutlaka yazılımcı bulursunuz ama verilen işi kaliteli yapamazlar, kısa sürede yapamazlar, yapsalar bile maintain edilemez bir iş çıkarırlar.

    "7-8 kişiyi çağırdım, istediğim kodu yazamadılar. o kadar gaza gelmeyin yazılımcılar" diye entry girilmiş. bu başlığın ana mesajı da bu zaten... daha sen konuyu anlamamışsın ki güzel kardeşim

    ben şu an yurtdışında yaşayan, daha önce türk savunma sanayisinde çalışmış deneyimli bir yazılımcıyım. gelin size bir yazılımevi nasıl çalışır anlatayım. türkiyedeki yazılım ekiplerinde genelde 1-2 tane 10 senelik deneyimli yazılımcı, 2-3 tane 4 senelik uzman yazılımcı, 4-5 tane de yeni mezun yazılımcı bulunur. yeni mezun yazılımcılara, genelde en basit işler verilir. yeni mezun yazılımcılar, deneyimli ve uzman yazılımcılar tarafından düzenli olarak gözden geçirilir, yaptıkları hatalar kendilerine anlatılır ve nasıl yapmaları gerektiği kendilerine gösterilir. iş öyle bir raddeye varır ki, gözden geçirme bittiğinde kod baştan yazılmış gibi olur. uzman arkadaşlar genelde kendi kendilerine iş yapacak noktaya gelmişlerdir ama deneyimli yazılımcılardan gene destek alırlar. deneyimli yazılımcılar ise projenin asıl sorumlularıdır. işler kötüye giderse deneyimli yazılımcılara hesap sorulur. yıllar içinde deneyimli yazılımcıların tecrübesi uzmanlara, uzmanların tecrübesi yeni mezunlara geçer ve türk yazılım sektöründeki insan kalitesi giderek artar.

    şimdi bu zincirden deneyimli yazılımcıların büyük çoğunluğunu ve uzman yazılımcıların en kalitelilerini çıkarırsanız ne olur? afedersiniz b.k olur. yılların deneyimi gittiği için yeni mezun yazılımcılara ve uzman yazılımcılara yol gösterecek kişi kalmaz. profesyonel projeler, üniversite dönem ödevi gibi yazılmaya başlanır. deneyimli yazılımcıların yol göstermesinden faydalanamayan yeni mezunlar, 10 yıl iş tecrübesi kazanınca eski deneyimli yazılımcılar kadar kaliteli iş çıkaramaz.

    şimdi bu cümleyi bir çok kişi anlamayacak. "10 yıl çalışınca ikisi de aynı miktarda tecrübe kazanır" diye düşüneceklerdir. bu nedenle bu konuyu biraz daha irdeleyeceğim. yazılımevlerinin çalışma biçimleri vardır. buna kimi yerlerde süreç, kimi yerlerde process denir, kimi yerlerde way of working denir. bu çalışma biçimi insanların mabatlarından uydurdukları şeyler değildir. yıllar önce bir projede büyük ve muhtemelen şirkete maliyeti yüksek bir hata yapılmıştır ve şirket bu hatanın kök sebebini araştırıp, tekrarlanmaması için bir çalışma yöntemi geliştirmiştir. bu nedenle deneyimli yazılımcıların yol göstericiliği altında 10 yıl çalışan bir yazılımcı aslında 10 yıl kendi tecrübesi ve kendinden önceki 30-40 sene boyunca çalışan onlarca deneyimli yazılımcının tecrübelerine sahip olur. bu nedenle çok sayıda deneyimli ve uzman yazılımcı zincirden çıkınca, yeni mezun yazılımcı bir nevi amerikayı yeni baştan keşfetmek zorunda kalır ve daha önce yapılmış hataları tekrar eder durur.

    bakın mesela işe alımlarda bile çalışanın daha önce nerelerde çalıştığına çok dikkat edilir. yozgatta ne olduğu belli olmayan bir şirkette çalışan birisini mi işe almak istersiniz, amazon'da çalışan birisini mi işe almak istersiniz? amazon'da çalışmış olan yazılımcı yanında amazon'un know-how'ını da getiriyor. bu çok değerli...

    neyse bu konular zaten (bkz: aselsan sagem ve tai'den mühendis göçü) başlığında 2018 civarında tartışıldı, hatta chp'li milletvekilleri bu konuyu meclise taşıyıp "yazılımcılar neden gidiyor, türkiyede kalmalarını nasıl sağlarız, gelin bir konuşalım" demişti ve akp+mhp oyları ile reddedilmişti. sonra akp bir milyon yazılımcı yetiştireceğiz diye yola çıkıp k.çının üstüne oturdu. yani 2022 yazılımcı krizi 2013'lü yıllarda başladı aslında.

    bu problemi bu zihin yapısı ile çözmemiz imkansız. eğer sloganınız 1 milyon yazılımcı ise yol planına bakmadan başarısız olacağınızı çok rahat bir şekilde söyleyebilirim. abd'de bile 3.8 milyon yazılımcı çalışıyor. türkiyenin eni ne, boyu ne ki 1 milyon yazılımcı çalışsın? işte bunlar hep avrupanın en büyük adalet sarayını yapalım, en uzun gökdelenini dikelim, en uzağa işeyelim zihniyetinden geliyor. tam bir arap mentalitesi. altın varaklı makam odalarında bu sloganı geliştirdikleri o kadar belli ki...

    bakın türkiye bu mentaliteyle bir arpa boyu yol katedemez. bu vasatlıktan çıkışın tek bir yolu var. ekrem imamoğlu gibi yüzü avrupaya dönük, medeni bir siyasetçinin cb seçilmesi ve eğitimsiz kesimin ülke yönetiminden uzak tutulması. 1900'lerde yaşadığını zanneden, komplo teorisi bağımlısı, köylü kurnazı, vasat insanlar ülkeyi yönettiği müddetçe türkiye en iyi yetiştirdiği evlatlarını yurtdışına kaptırmaya devam edecek ve krizlerden hiç bir zaman kurtulamayacak.