hesabın var mı? giriş yap

  • kız değil erkektir haber kaynaklarında sorumsuzca 2 adı açıkça belirtilip soyadı kısaltılmaktadır. saçları ve tırnakları bakımsızlıktan uzamıştır. teyzesi olacak kamuran isimli bir psikopat tarafından çöp evin kilitli bir odasına hapsedilmiştir. yaşadıklarının amerikan true crime hikayelerinden farkı yoktur.

    edit:başlık düzeltilmiş kız ibaresi çocuk ile değiştirilmiştir.

  • zamsninda almanya da calismis bir bir muhendis olarak,

    almanyadaki giderlerinizi yazayim;
    650€ kira (kucuk merkezi olmayan bir ev, ekstalari (isinma, elektrik vs icinde))
    350€ arac masrafi (eviniz ile is yeriniz arasi 20km gibi oldugunu dusunun, bakim , vergi, kasko)
    250€ evin zorunlu masraflari (mutfak, temizlik malzemesi vs)
    250€ haftada 1 disarida yeme, eglenme vs.
    250€ tatil fonu( senelik 30gun izniniz var, senelik 3000€ luk tatile gider.)
    150€ gorunmez masraflar. (saymakla bitmez)

    toplarsak: 1900€

    almsnya da tek basiniza bu tutari kazanmazsa iz tek basiniza zor gecinirsiniz. bekar biri icin bu tutarin elinize gecmesi icin yaklasik brut tutar olarak 3200€ aylik kazanmaniz lazim.

    1250€ ya yasanir mi? ev arkadasiniz varsa, biraz da luksten feragat ederseniz yasarsiniz.
    bu arada is yeriniz merkezi bir yetde degilse de araba sahibi olmamayi unutun. toplu tasima cok kisitli bu ulkede.

    ama ne olursa olsun, turkiye de 7500 tl net kazanmak hayat standartlarinizi yukseltir.

    ayni hesabi yapalim;

    1750 tl (kira ve ev masraflari)
    750 tl (arac masraflari)
    500tl (evin zorunlu masraflari)
    750tl (tatil fonu)
    500tl (yeme icme eglenme)
    300tl (gorunmez masraflar)

    almanyada: 1250€-1900€ : 650€ iceridesiniz
    ıstanbulda: 7500tl - 4750 : 2750 kenara koyabilirdiniz.

    hesabi begenmeyen , yuh diyen cikacaktir, kusurumuz olduysa affola.

    ıstanbul diyorum...

    edit: almanyada ogretmenin eli e gecen net thtar 1750€ mertebesibdedir.

    fact check icin: www.numbeo.com a baksbilirsiniz. usengec olanlar icin dogrudan link:
    http://www.numbeo.com/…n&seethepricesformobile=true

  • uzaylılarla dostluk kurmanın en güzel yolunun halay olduğunu gençliğe anlatan nadide kitap;

    görsel

    yalnız en alttaki promise ve visit'e takıldım, yüksek ihtimalle halaydan sonra şöyle bir diyalog yaşanmış da onu aktarmaya çalışıyorlar;

    -yeğenim bunu saymıyoruz, söz ver bir daha ziyaret edeceksiniz bizi ve köyümüzü.
    -ne demek hüseyin abi, ne demek.. yeminle her yaz tatili burdayız artık.. diley diley yamaney dililili (zılgıt)

  • son hali sayesinde farkettim ki sozlukte ciddi oranda bir entry'yi once turkce harflerle yazip sonra turkce harfleri cikaran bir kesim mevcut. gozlerime inanamadim.

    soyle mesela: entry "şebekliğin lüzumu yok" iken "$ebekligin luzumu yok" olarak editleniyor. birden fazla yazarin bunu yaptigini gordum.

    tamamen program yazma aliskanliklari ve hitnet gibi faktorlerden dolayi ingilizce klavyeye asina olmus haliyle turkce klavyede yazmakta zorlanan bunyemin ciktisindan ibaret, sozlukte de yerini uluslararasi karakter setlerinin oturmadigi donemde bulmus olan bu tercih 10 yilda oldu mu sana turkce harflerin uncool olduguna dair sosyal bir gudum? vay be demek ki toplumlar boyle sekilleniyomus, ideolojiler alttan alttan boyle yavas yavas empoze ediliyormus. vay bana vaylar bana.

    hayir millet sozlukte basliklarda turkce harf kullanilmamasini ve ilk kusak yazarlarin ingilizce karakter setiyle entry girmesini boyle yorumladiysa, yonetimin yazar ucurmasini, caylaklik maylaklik, moderasyon gibi uygulamalari nasil yorumladi allah bilir.

    sosyal sorumluluk da boyle bir seymis tanismis oldum.

  • bilimsel merak, gözlemcilik, araştırma ruhu ve gerizekalılığın ilginç bir bileşimi sayılabilecek eylem. bitkilerin gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vermesi; geceleri oksijen alıp karbondioksit vermesi şeklinde son derece güdik bir şekilde körpe zihinlere sokulmuş olan bu tabiat atraksiyonu bana hep ilginç gelmiştir. fotosentez konusunu öğrendiğim o andan itibaren oturma odasındaki aşk merdivenini takibe aldım. bitkinin gündüzleri verdiği oksijeni görebilecekmişim, o ana tanık olabilecekmişim gibi gelirdi hep. kimi zaman "aha oksijeni verdi herhalde" diyerek içime boş boş hava çekerdim. o zaman ebru şallı'nın tv8'deki pilates dersleri yoktu ama fotosentez esnasında ebru şallı'nın şimdi çıkardığı gibi "vüüüüüühhhhh ev-veet kaburgalar harika vüüüüüühhh ev-veet sırtımız börek gibi" lafları eşliğinde, sanki böyle vüüüüüüh vüüüüh diye bir oksijen verme sesi duyar gibi olurdum. oksijen veriyor muydu bilmiyorum gerçi. oksijen verdi verecek diye aşk merdivenini izlerken uyurdum bazen. akşama doğruysa büyük bir korku içinde uyanırdım. zira akşamları karbondioksit verip beni öldürebilirdi aşk merdiveni.

    öğrendiğim her konuyu annemle babamla paylaşma alışkanlığımın bir sonucu olarak geceleri aşk merdiveni ile aynı ortamda bulunmamamız gerektiğini anlattım onlara. karbondioksit veren aşk merdiveni sağlığımıza zarar verebilirdi çünkü. babam, annem, küçük kardeşim ve babannem beni gülümseyerek dinlerlerdi. bana hiç inanmadılar... bir sabah uyandığımda oturma odasında cansız bedenlerini gördüm. ahahaha yok lan şaka... allah etmesin töbe estağfurullah... babannem oturma odasında aşk merdiveninin gölgesinde yatmasına rağmen maşallah 94 yaşına kadar yaşadı. arkadaşlarıyla konken oynarken çıkan kavgada vurulmasaydı belki de hala yaşardı...aslında yaşlı-masum-sevimli demeyeceksin, kızgınlıkları çok fena oluyor nenelerimizin dedelerimizin. ölenlere rahmet, yaşayanlara sıhhat dilerken bu entryimi de milli eğitim bakanlığına seslenerek bitirmek istiyorum: yıllar yılı yanlış anlatmışsınız fotosentezi, bitki gece karbondioksiti verdi verecek diye çocukluğumun en güzel günlerini acıyla, gerilimle geçirdim. olmadı milli eğitim bakanlığı, yanlış yaptın, seni şimdi kınamaya başlasam ömrüm yetmez.... yazık.

  • tam tersi 20-25 arasında evlenenle tutunamaz. evlilik sadece arzu ile değil, aynı zamanda statülerin de uyumuyla yapılır ve sürdürülebilir.

    farklı senaryolar izlenebilir.
    20 yaş öncesi biriyle tanışırsanız daha üniversiteye girmemişsiniz demektir ve lise aşkınız üniversiteye ve yeni bir ortama girmesiyle değişecekir veya 22 yaşında üniversitesden yeni mezun olduysanız ve 21 yaşından beri biriyle sevgiliyseniz, geleceğiniz belirsizdir. gireceğiniz iş, kazanacağınız para, statü ve rolünüz sizin kimliğinizi değiştirir. buna göre istekleriniz ve beklentileriniz değişir, sonunda da ayrılırsınız.

    burada belirtmek gerekir ki erkeğin ve kadının statüsünün artışı ilişkileri farklı etkiler ve genelde kadın ilişkiyi bitirir.

    kadının statüsünün daha hızlı yükselmesi boşanma oranlarını arttırmaktadır. özellikle tam eşitlikçi kuzey ülkelerinde boşanmalar üstüne birçok çalışma yapılmıştır. özellikle ekonomik durumların değişimi, örneğin erkeğin kötüye gitmesi ile iletişimin kötüleştiği ve boşanmanın yaşandığı belirtilmiş. burada %80 oranla kadınlar boşanma davası açmaktadır.

    bir diğer çalışmada, kadında artan statünün erkekle yolları ayırmada önemli bir parametre olduğu gösterilmiştir. arada eşitlik olmadığı zaman evliliklerin daha sağlıklı olduğunu gösteren bir diğer çalışmaya da şuradan ulaşılabilir. özellikle eşitliğin arttığı ülkelerde bu oranların hızlıca arttığı gösterilmiştir. şuradan yorumuna ulaşılabilir. özetle eğiyoruz büküyoruz, çıktığımız nokta kaçınılmaz ve net şekilde hipergami oluyor. geçmişten farkımız kadınların kelime haznesine "eşitlik" gelmesidir. kelime anlamıysa: "en az benim kadar..." ön koşudur. geçmişte zengin koca olması beklenirken, statülerinin artmasıyla farklı beklentiler de ön plana çıkıyor. yani yüksek statüde kadınlar için tek yeterlilik kendisi gibi yüksek statüde olması da değil, üstüne daha "eşitlikçi" bir ilişki için farklı yeterlilikleriniz de optimal seviyede olmalı. dikkat edin çalışmada erkeklerin böyle bir açıklaması ya da beklentisi belirtilmemiş.

    hipergami ne diyordu? kadınlar kendi seviyesinin altında bir erkeği tercih etmez, bir tık üstüne tercih eder. sadece statü de yeterli değil, yaş, tip ve kadının belirlediği "eşitlik" üstüne uygun gördüğü 5644 maddeyi de sağlamak zorundasınız. yani aşk adına kendi statüsü altında bir erkekle birlikte olmuyor ama tam tersi geçerli değil. erkeklerde bir hipergami çıtası yoktur, herhangi bir kadınla birlikte olabilirler. zaten temelde evrimi sağlayan da kadının bu seçimidir. erkekle bu sebeple devamlı gelişmeli, güç sahibi olmalıdır. herhangi erkek için mazeret kapısı açık olamaz.

    erkeğin statüsünün özellikle erken yaşlarda hızla artması ise çevresindeki kadın sayısını inanılmaz arttırır. kadının seçimlerini zorlaştıran statü, erkeğinkini kolaylaştırır. bu yüzden zamanında rock starlara, devlet adamlarına, ünlü sanatçılarda partner bolluğu sağlamıştır. sonunda ise erkek normalde yokluktayken bir anda bolluğa kavuştuğu için muhtemelen aldatacaktır ya da çok eşli yaşayacaktır fakat birlikte olduğu kadın terk edilmez. çünkü erkeğin zihni sahip olma üstüne evrimleşmiştir. geçmişe bakın mal sahibi olmak, tarım devrimi, burjuvazi, monarji ve sonunda kapitalizm erkeğin sahip olma isteği üstüne kurulmuş sistemlerdir. bunu da uzun uzun şurada açıklamıştık:
    (bkz: bir erkeğin sadık kalmasını sağlamak/128815619)

  • dünya liderinin, uzun adamın, büyük ustanın küçük dünyasında gerçekleşmiştir. yemin ederim ilkokul 2 sınıfta başkan adayı olan çocuklar daha olgun, daha ahlaklı.