ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
nilüfer belediyesi'nin frenle paylaşımı
-
gerçekten absürt film tadında bir paylaşım olmuş.
kardeşim bu konuda farkındalık yaratmak istiyorsan daha uygun bir video paylaş, mesela koskoca yolda köpeği uzaktan gördüğü halde frene basmayan bir aracı örnek ver. ama tek şeritli, karşıdan gelen trafiğin mevcut olduğu bir yolda önüne son anda köpek çıkan bir aracı örnek gösterip “frenle” demek, “arkadaşım gönül rahatlığıyla takla atabilirsin veya karşıdan gelen araçlarla kafa kafaya girebilirsin, yeter ki köpeğe bir şey olmasın” demek gibi bir şey.
sabah sabah bu absürtlüğü izletip kahkaha arttırdıkları için başta nilüfer belediyesi olmak üzere videoda emeği geçen herkesi kutluyorum.
stefan duşan
-
orta çağ'daki sırp krallığı'nın en kudretli hükümdarı.
babası stefan decanski, dedesi stefan milutin'e isyan ettiği için konstantinopolis'e sürgün gönderilmişti. bu nedenle çocukluğu bizans başkentinde geçmişti. 1320'de babasıyla dedesi anlaşınca sırp topraklarına döndü. bir yıl sonra da dedesi öldü, babası tahta geçti. babasının 8 yıllık saltanatında güttüğü politikalardan memnun olmadığı için isyan bayrağı açtı ve 1331'de babasını tahttan indirip, tacı giydi.
ihtiraslı bir kişiliğe sahipti. gözünü, (o devirdeki pek çok hükümdar gibi) iyice güçten düşen bizans imparatorluğu'na dikmişti. konstantinopolis'e hakim olup, imparatorluk hayali kurmaktaydı. saltanatı da bu hedefini gerçekleştirebilme uğraşısıyla geçti desek yanlış olmaz.
bizans'ta üçüncü andronikos, sırpların ilerleyişini engellemek maksadıyla bulgarlarla ittifak kurma yoluna başvurmuştu. duşan'ın tahta geçişinden bir yıl önce, 1330'da köstendil'de sırp-bulgar savaşı yaşanmıştı ve sırplar bulgarları yenmeyi başarmıştı. duşan tahta geçince ilk olarak bulgar çarının kız kardeşiyle evlenerek, bizans-bulgar ittifakını bozmayı başardı. bulgarları kendi safına çektikten sonra da bizans aleyhine politikalarını başlattı. bizans'ın balkan topraklarına taarruzlar düzenleyerek, hakimiyetini makedonya'da yaymaya başladı.
1341 senesinde üçüncü andronikos'un ölümüyle bizans'ta paleologos hanedanı ile kantakuzenus ailesinin taht savaşı başladı. çocuk yaştaki v. ioannes paleologos tahta çıkmıştı ve devrin güçlü, nüfuzlu generali vi. ioannes kantakuzenos konstantinopolis'ten uzaklaştırılmıştı. stefan duşan da bizans içindeki bu kargaşadan faydalanmak istedi. kendisine sığınmak isteyen kantakuzen'i kabul etti. geçmişten beri bir türlü ele geçiremediği selanik'i alması için kantakuzen'i öne sürdü. fakat kantakuzen bunda başarılı olamadı. bunun sonucunda da bu ittifak kısa sürdü.
1340'lı yılların ortalarına gelindiğinde kantakuzen osmanlılar'la ittifak kurup, rumeli topraklarında güçlenmeye başlamıştı. bu da stefan duşan'ın emelleri için bir tehditti. bu tehdidi ortadan kaldırmak maksadıyla paleologos hanedanı'yla ittifak olduysa da 1347'de kantakuzen tahtı ele geçirmeyi başardı. buna rağmen bizans'taki bu kargaşa döneminin en kazançlısı kendisi olmuştu. şöyle ki; bizans'taki iç savaşın neticesinde stefan duşan krallığının topraklarını makedonya, epir, teselya, arnavutluk'a kadar genişletmiş, kendisini sırpların ve yunanlıların imparatoru ilan etmiş, sırp kilisesi'ni başpiskoposluktan patrikliğe terfi ettirmiş, devletinin merkezini de üsküp'e taşımıştı.
bu kazançlar duşan'ın hırslarını daha da perçinledi. imparatorluğunu ilan ederken, bizans kurumlarını benimsemekten de geri durmadı. tamamıyla bizans tarzı yaşamı benimsedi; bizans unvan ve rütbe sistemine geçti, koyduğu yeni kanunlarda bizans kilise hukuçusu matthaios blastares'in kaleme aldığı syntagma canonum'u esas aldı, sarayı dahi bizans tarzındaydı.
imparatorluk inşası için tüm gücüyle çalışırken, ana hedefi olan konstantinopolis'i ele geçirmek için de çalışmalarını yürütüyordu. en başta venedik cumhuriyeti'yle bizans aleyhinde görüşmeler yürüttü. çünkü donanma olmadan şehrin düşürülemeyeceğinin farkındaydı. iki devlet arasındaki bu görüşmeler 5 yıl boyunca sürdüyse de olumlu sonuçlanmadı.
1350'lere gelindiğinde bizans'ta v. ioannes paleologos'un yaşı artık büyümüştü ve tahtı geri almak için harekete geçti. duşan'dan ve bulgar çarı'ndan destek istedi. duşan da kantakuzenusları devirmek için bu gence destek oldu, bir atlı birlik göndererek onun emrine verdi. sırp-bulgar-venedik destekli v. ioannes'in ordusu, edirne yakınlarında, osmanlı destekli kantakuzenus ordusu karşısında büyük bir bozgun yaşadı. fakat bu bozguna rağmen kantakuzenus ailesi iktidarda daha fazla tutunamadı ve 1354 senesinde paleologoslar iktidarı ele geçirmeyi başardı.
kantakuzenos-paleologos çekişmesinin bu ikinci perdesi esnasında stefan duşan, venedik'ten istediği desteği alamayınca, papalık'la müzakerelere girişmişti. bu müzakerelerde papalığı türklere karşı bir haçlı seferi düzenlenmesi ve bu seferin başkomutanının kendisi olması için ikna etmeye çalışıyordu. fakat bu müzakerelerin sürdüğü esnada, daha 40'lı yaşlarındayken aniden hayatını kaybetti. öldüğünde krallığının toprakları adriyatik denizi'nden ege denizi'ne, tuna nehri'nden korint boğazı'na kadar uzanıyordu. (aralık 1355) harita
ölümünden sonra yerine geçen oğlu v. stefan uros babası kadar becerikli bir yönetim sergileyemedi. krallık parçalandı. 1371 'de uroş ölünce de nemanjic hanedanı tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.
kaynaklar:
+ donald m. nicol - bizans'ın son yılları (1261-1453) - çeviren: bilge umar - türkiye iş bankası kültür yayınları.
+ georg ostrogorsky - bizans devleti tarihi - çeviren: fikret ışıltan - türk tarih kurumu yayınları.
+ barbara jelavich - balkan tarihi 1 - küre yayınları.
türkiye'de rönesansı başlatıyoruz hareketi
-
evet, kendi başlattığım hareket olmakta. sabah kahvaltı yaparken aklıma geldi bu olay ve müthiş bir panik halinde daha rönesansın türkiye'de tam olarak vuku bulmadığına binaen laptop'ımı alıp hemen işe koyuldum. adamlar kafadan 500 yılı bize taktı yahu bu farkı el birliğiyle çalışarak yaklaşık tahminimce 2-3 yılda tamamlayabiliriz. artık kimin elinden ne geliyorsa bir el atalım şu duruma daha reform falan var.
bu da ilk eserim: meyveler ve akşamüstü
hoşlanılan kıza üşüyorsun ceketimi al demek
-
eğer ki bu eyleme karşılık olarak "ya sapık mısın sen ya salak şey" gibi bi' cevap alıyorsanız, bilin ki karşınızdaki bir türk kızıdır, kaçın. eğer ki melüm melüm bakışlarla birleşmiş dingin soluk alış verişler duyuyorsanız, bilin ki karşınızdaki kız ecnebidir, ingilizce konuşmayı deneyin. eğer ki siz bunu söyledikten sonra hemen kaybolmuşsa ve etraf sessizse bilin ki o bordo berelidir ve merak etmeyin o sizi bulur.
abd'de sevgilisinin evine zorla giren adam
-
türkiyenin sınır kapısı sanmış omuz atarak girmeye çalışıyor, ulan sem amca yer mi?
abd'de bırak birinin evini zorlamayı bahçesine bile giremezsin bazı eyaletlerde yol çizgisinden çıkmayacaksın, her ülke yol geçen hanı değil bizimkiler gibi.
barış manço'nun tarifinin hiçbir işe yaramaması
-
barış abi, biraz daha sabret güzelim demişti.
yeterince sabretmemişsin
22 kasım 2016 japonya depremi
-
tsunami yok 1 metreymiş yok 3 metreymiş, arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama fukuşima nükleer tesisi 2011 yılında depremde hasar aldığından beri olaylar hala kontrol altına alınmış değil. durumun ciddiyetinden bir haber gelip "caponlara koymaz yea" diyerek olayı sulandırmaya çalışanları gördükçe gerçekten çok şaşırıyorum. geçen kazada az da olsa durumu kontrol almaya çalışıyorlardı şimdi elde kalan radyoaktif maddeleri soğutan sistem de bozulmuş. 2011'de ne olmuş, hala neler oluyor bir okuyun gözünüzü seveyim;
- 2011 yılından beri günde 300 ton radyoaktif atıklı su (soğutma suyu) okyanusa salınıyor.
- fukuşimadaki radyoaktivite o kadar yüksek ki, bunu durdurmak için kullanılan robotlar daha merkeze yaklaşamadan bozulup eriyorlar. tepco denen sik kafalılar "bu sorunu çözecek teknolojiye şu an sahip değiliz" deyip kenara çekildiler.
- daha sonra tepco'daki mallar buzdan bir duvar yapalım bari bu sızmayı önleyelim dediler, "olay kontrol altına alınacak" diye vızıklıyorlardı şimdi de okyanusa salınan suyu durdurabilmek için 4 seneye daha ihtiyacımız var diyorlar. sik anasını sik 4 sene ne ki, okyanusa pompalamaya devam...
(not: bununla ilgili haberler ve makaleler internetten kaldırıldı. konu ile ilgili bilgiye ulaşmanız artık biraz zor.)
- kazadan kısa süre sonra kanada ve amerika kıyılarında sudaki radyasyon oranı %300 olarak ölçüldü ve bu oran her sene katlanarak artıyor. kazaya yakın olan bölgelerdeki deniz canlılarının çoğu öldü, ya "hastalandı" ya da acaip değişimlerden geçiyorlar. kısaca şu an okyanus tümörlü balık kaynıyor. radyasyondan etkilenenler sadece deniz canlıları değil tabii ki.
http://i1.mirror.co.uk/…ukushima-mutant-flowers.jpg
http://www.themarysue.com/…tbutterflies-580x278.gif
http://www.dw.com/image/16166163_303.jpg
http://namarashhs2015.weebly.com/…/2136834_orig.jpg
http://s3.india.com/…tent/uploads/2015/07/bunny.jpg
http://www.secretsofthefed.com/…ut-article-size.jpg
- bütün bunlar sonucunda çoğu avrupa ülkesi, amerika ve japonya'dan gelen deniz ürünlerini ülkeye sokmama kararı aldı. ton balığı falan zaten hayal, unutun artık.
- 2011 yılındaki kaza nedeniyle kaliforniya'da yeni doğan bebeklerin kansere yakalanma riski 29 kat fazla. yetişkinlerde de kanser vakalarında artış gözlenmiş.
- olayı örtbas etmek için hükümetler ölçümleri normale yakın göstermeye çalıştığı da yazılanlar arasında.
kısaca dünyanın içine ettiler, 2-3 metrelik dalgaları değil bunları konuşmak gerekiyor. "aman inşallah kimse ölmemiştir" diyorsunuz iyi hoş da fukuşima'ya yakın yaşayanlar bugün depremde ölmese bile belki 10 sene sonra kanserden zaten ölecek. anlatabiliyor muyum sevgili arkadaşlar?
daha fazla bilgi almak isteyenler şu linklerden devam edebilir;
http://www.reuters.com/…ma-pm-idusbre97601k20130807
http://www.storyleak.com/…-prompts-fukushima-fears/
http://oregonstate.edu/…-local-extinctions-expected
http://time.com/…43/fukushima-disaster-food-safety/
http://www.globalresearch.ca/…rom-fukushima/5355280
http://www.integrativecanceranswers.com/…er-in-u-s/
https://www.rt.com/…na-radiation-tripled-fukushima/
(not: bilgilerde bir yanlışlık varsa lütfen uyarın, olayın üzüntüsü ve siniriyle hızlı bir şekilde yazdım.)
depozitoyu eski kurdan vermek isteyen ev sahibi
-
euro ile aldıysan euro ile ödeyeceksin. herkes aptal bir sen mi akıllısın mk? o zaman depozitoyu tl ile alsaydın. ver mahkemeye uğraşsın dursun.
my week with marilyn
-
bekledigimden ve umdugumdan cok daha fazla begendigim, gercekten etkileyici film. gercekleri carpitmayan, alttan altta marilyn monroe'nun karmakarisik ic dunyasini anlayabilmenin asla mumkun olmadigi mesajini veren dogrucu davut bi film olmus bu. kit oyunculuk anlayisimla degerlendirdigimde michelle williams'in oscara en azindan aday olmasi gerektigini dusunuyorum. marilyn monroe gibi bi efsaneyi hayata gecirmek gibi zor bir gorevi layikiyla basarmis olmasi bi yana, monroe ile heath ledger'in hayatlarindaki paralellikler yuzunden bu rolun williams icin duygusal olarak da cok yorucu oldugunu goz onunde bulundurmak lazim. buna ragmen ustesinden gelmesi ve bu kadar basarili olmasi takdire sayan.