hesabın var mı? giriş yap

  • güney afrika’nın ırk meselesi son derece girift, ülkedeki suç oranı ve temsil sorunu pek çok farklı açılardan ele alınıyor uzun süredir.

    ülkeye dair en çarpıcı detaylardan biri ırklar arasındaki ayrım:
    güney afrika’daki ortalama yaşam süresi, 2015 yılında cia tarafından tahmin edilene göre 62 yıl
    güney afrika ırk ilişkileri bürosunun 2009 yılında yayınladığı rapor ise ırklar arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor: beyaz güney afrikalıların ortalama yaşam süresi 71 yılken, siyah güney afrikalıların yaşam süresi 48 yıl.

    ülkedeki bu uçurum yaşam alanlarında da kendini gösteriyor. bunlardan en ilginci ise dışa kapalılık konusunda bir sembol olan orania.
    ülkedeki ırk ayrımcılığı çok uzun geçmişe sahip ancak orania bambaşka bir notkada duruyor.

    zira 1990 yılında 40 beyaz ailenin araziyi 585.000 dolara orania yönetim hizmetleri adıyla almasıyla orania’nın kaderi değişiyor. satın alanlar arasında eski güney afrika başbakanı hendrik verwoerd’in damadı carel boshoff da bulunuyor.
    ilk 13 kişi nisan 1991’de taşınıyor. ve taşındıkları ay, bölgeye yakın bir yerde yaşayan siyah aileler, başka yerlerde ev sağlanarak, taşınmaya zorlanıyor. böylece orania “beyaz” bir yer oluyor.
    ağustos 1991’de 2300 hektarlık bir arazi daha satın alınarak orania’ya katılıyor.
    1992’de orania belediye meclisi kuruluyor.
    1995 yılında nelson mandela bölgeyi ziyaret ediyor, vefat eden eski başbakan verwoerd’in eşiyle çay içiyor. 1996’da orania’da yaşayanların sayısı 200 oluyor.

    2000 yılında bölge hükûmeti orani’nın belediye meclisinin lağvedilmesi yönünde karar alıyor. elbette ki oranialılar buna itiraz ediyor ve hükûmetle yapılan görüşmeler sonucunda bir anlaşmaya varılana kadar orania’nın “belediye” statüsünün korunmasına karar veriliyor.

    2001’de bölgede yaşayanların sayısı 519’a yükseliyor. başlangıçta son derece harap halde olan evler ve ekonomik kalkınma yaratamadığı için işsizlik sorunu olan bölge aradan geçen on yılın ardından iki okula, özel bir hastaneye, huzurevine, lüks spası olan bir otele ve gelişen bir tarım sektörüne sahip oluyor.

    2004’te ora isimli kendi paralarını kullanmaya başlıyorlar.
    bir on yılın ardından bölge bir etkinlik parkı, alışveriş merkezi ve 100'den fazla işletmeye ev sahipliği yapıyor.

    2018’de orania’nın nüfusu 1602’ye çıkıyor.

    polis kuvvetlerinin ve bir hapishanenin olmadığı orania’da sorunlar bölge içinde hallediliyor. gönüllü ekipler sınırları “koruyor.”

    her ne kadar kağıt üzerinde herkese açık olsa da orania’ya kabul edilmek için komitenin önüne çıkıyorlar. “herkese açık” olan komünitede melez ya da siyahi yaşamıyor.

    elbette orania’yı terk edenler de var, 1991 ila 2004 yılları arasında “fiziksel ve sosyal baskı” sebebiyle 250 kişinin şehri terk ettiği belirtiliyor.

    orania’nın hakları güney afrika anayasasındaki kendi kaderini tayin etmeye dayanan bir madde ile korunuyor.

    kaynak ve ileri okuma: (https://en.wikipedia.org/…iki/orania,_northern_cape)

  • üniversiteye anadolunun küçük bi köyünden gelmis bi adam var. hoslandigi da bi kiz. bigün arkadaslari yari gaza getirmek mahiyetli, yari ciddi bi sekilde bunu kenara çekerler. anlatirlar durumu:

    - olm sen gidip konusmazsan bu tip olaylar hiç baslamaz. gidecen tanisacan kizla, muhabbet kuracan.

    gazi almistir. kizi bigün takip eder arkasindan. bütün cesaretini topladigi sirada iyice yaklasir ve kizin sirtina pat pat diye dokunur. kiz nooluyo gibisinden buna döner ve bakar. ama gencimiz bu noktada heyecandan tikanir. aazindan tek kelime çikmaz. kiz

    - nooldu?

    diye sordugu sirada da..:

    - sevmek suç mu?

    diye patlar...

  • kendini satanist olarak tanımlayan bebetoların kurban, kan içme vs ayinlerinin her akşam ana haber bülteninde yer aldığı dönemler. bu dönemin puştları yüzünden ana babamız akşamları dışarıda rahat rahat gezmemize engel oldu, metal dinleyemez saç uzatamaz olduk. o değil siyah kıyafet dahi giyilemiyordu lan ülkede.

  • okurken ben utandım, bu nasıl bir sahtecilik? oha!! demekki adamlar her alanda.... diye başlayan ardı arkası tükenmeyen deli cümleler dönüyor kafamda.

    haberde şöyle bir detay var:

    --- spoiler ---

    "sanığın kullandığı diplomanın sahte olup, bu sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur."

    --- spoiler ---

    ya hu güzelim adam kendisinin lise okuyup okumadığını bilmiyor mu? okumadığı lisenin diplomasını kullandığına göre, ne demek "bö söçö kötöldöğönö döür hörhöngü bör dölül yök." daha ne yapsın suç teşkil etmesi için?

    edi büdü: bakın arkadaşlar; “hamza yerlikaya'nın, sahte diploma üretilmesi ile iglili süreçte işbirliği yok, buna dair delil yok. bunu üreten kişi kendisi değil” anlamışım değil mi? :) bu konuda mesaj atmayın artık , minnoş parmaklarınıza yazık.

  • cahillik bile değil. net bir mental yoksunluk.
    hadi söktün bataryayı hangi akla hizmetse, daha önce dinleme cihazı mı gördün, tanıdın da hemen ne olduğunu tanımladın o devrenin?
    gördün o devreyi, bari araştır neymiş? hangi akılla, hangi bilgiyle, hangi deneyimle böyle bir bilgi uyduruyorsun? amacın ne?

    diyelim sahiden dinleniyoruz; ulan zaten telefon dediğin şey ses alışverişi için var. içinde en az bir mikrofon var. yeni ve gelişmiş cihazlarda birden çok mikrofon var. bir işletim sistemi var, yazılımlar var. kasanın içinde bir ton komponent var. neden pile gizlesinler? bunu bile düşünmekten yoksun olunmaz. telefon lan o. olası bir dinleme için kendi varlığı yeterli zaten.

  • lan bi yürüyün gidin. sözlükte mal olduğunu bilirdim de bu kadar mal olduğunu bilmezdim. nerede ikibinli yılların başındaki sözlüğün seviyesi, nerede kalitesi magmaya yaklaşmış bu ergen topluluğunun seviyesi.

    ulan hiç mi insan görmediniz. sıradan insan ya. sanki kendileri yalılarda yaşıyorlar da, işte bize gerçek hayatı hatırlatacak birisi diyorlar. ulan zaten bim'den çıkmayan adamsın. bu kadar mı eblehleştiniz. sanki metrobüslerde milletin ağzındaki soğan kokusunu ayırdedebilecek olan sizler değilsiniz.

    nesi güzel olm bu videoların. beyniniz akıllı telefon karşısında eriyip gitmiş, farkında değilsiniz. ondan bu kadar hipnotize oluşunuz bu boş videolara.

    yazık ulan vallahi yazık.

  • normal bir durum.
    dünyada 200'ün üzerinde zehirli yılan türü var. türkiye'de ise 15 civarı.
    bunların ikisi zaten az zehirli, insanı öldürmez. diğerleri de aşırı zehirli değiller. sokulma durumuna karşı her yılan türü için ayrı antivenom* tutmak gerekiyor. bunları uygun koşullarda saklamak büyük dert.
    bu nedenle sağlık kuruluşları sadece kendi bölgelerindeki yılanların antivenomlarını bulundurur.
    türkiye'deki zehirli yılanların %90'ı engerek türüdür. dolayısı ile ülkemizde bu türün antivenomu vardır.
    yılanlar soğuk hayvanlar, görünce insanın tüyleri diken diken oluyor ama bilinenin aksine yılan saldırgan bir hayvan değildir. yuvasının yanında değilseniz, üzerine basmazsanız, öldürmeye, yakalamaya çalışmazsanız durduk yere insana saldırmazlar.
    son olarak zehirli bir yılanla gösteri yapıyorsan antivenomunu kendin yanında taşıyacaksın. her şeyi devletten beklemeyeceksin.

  • geç bile kalınmış, herkesin hayatına mutluluk getirecek gereklilik. yapın artık bunu abi. akıllı telefonlar wifi ye bağlıyken bir yandan internet depolasın, telefonu şarj eder gibi telefona internet şarj edebilelim artık.

    hazır 4g teknolojisine geçeceğimiz şu günlerde kurumuş dimağlara limonata gibi gelecektir. tamam belki internet sağlayıcıları biraz zam yapacak ama imkansız değil. mesela devlet kurumlarındaki kablosuz ağlardan yükleyemeyelim. kamu dairelerinde kısıtlama olsun.

    onun dışında kendi evlerimizdeki veya şirketlerdeki kablosuz ağlardan internet yükleyebilelim. ya da günlük belli bir kotaya kadar depolayabilelim.

    edit: evet galiba linç başlıyor.

    edit 2: tamam arkadaşlar güldük, eğlendik yeter artık vurmayın. sağ gözüm seğirmeye başladı.

    edit 3: lan cidden herkes ne kadar asabi ya! yahu altı üstü buraya bir fikir beyan ettim, olur mu olmaz mı tartışılır. teknoloji bu nihayetinde sonu yok. olmadı diyelim ama nerede olursanız olun evdeki bağlantınızı kullanarak erişim sağlanabilir o da olumlu. zavallı diyeni mi ararsın, özel mesajdan çemkireni mi ararsın.... neyse gün gelecek yediğim her linç için ağıtlar yakacaksınız vizyonsuz nutellacılar. ve son olarak beni galileo'nun yanına gömün. aasdfgkjh!

  • entry'lerin altına şükela favori butonlarının ayrı ayrı gözükmesine sebep olmuştur.
    (bkz: neden acaba)

    edit: bunun en beğenilen entrylerimden biri olmasıyla ne kadar sikimsonik yazılar yazdığımı öğrenmiş oldum. bu gerçekle yaşayamam.

  • muhtemelen hakkında soruşturma açılıp fişlenecek olan albaydır. kıyıda köşede bir kaç tane gerçek vatansever türk askeri kaldı onlar da böyle deşifre oluyor. bir yanda fetöcü iken genel kurmay başkanı olup ordan da savunma bakanı olanlar, bir yanda böyle gerçek vatan evlatları. yarattığınız bu adaletsizlik sizi her iki dünyada da yakacak. sizleri yıllardır orada tutup buna neden olan kansız vatansızlarıı da bu ülke tarihi hiç affetmeyecek.