hesabın var mı? giriş yap

  • boğaziçi köprüsüne, boğaziçi köprüsü demeyeceğiz de ne diyeceğiz? boğaziçi köprüsüne, boğaziçi köprüsü denir. boğaziçi köprüsü'nün isminin değişmesi, boğaziçi köprüsü'nün boğaziçi köprüsü olmadığını göstermezki. eyfel kulesi'nin ismini "sarı yeleklileri ezdik kulesi" olarak değiştirseler, biz ona eyfel kulesi demeyecek miyiz? çin seddi'nin, özgürlük heykeli'nin, golden gate'in, times meydanı'nın, bayon tapınağı'nın, el hamra sarayı'nın, machu picchu'nun ismi değişir mi? değişmez, değiştiremezsin; kağıt üstünde, tabelada kalır.
    boğaziçi köprüsü demeye devam edeceğim, boğaziçi köprüsüne isteyen istediğini desin. kaldı ki orası boğaziçi. üstündeki köprü de boğaziçi köprüsü. dedem oraya boğaziçi köprüsü, derdi. babam da boğaziçi köprüsü dedi. ben niye boğaziçi köprüsü demeyecekmişim. derim...
    bal gibi de boğaziçi köprüsü işte!
    boğaziçi köprüsü,
    boğaziçi köprüsü,
    boğaziçi köprüsü
    (bu üçleme içimden geldi.)

    boğaziçi köprüsü, demiş miydim?

    edit: boğaziçi köprüsü.

  • en fazla satan albümü 100.000 satamamış, en fazla izlenen filmi 500.000 izlenememiş hülya avşar'ın 12.5 milyon insanın oyunu kazamayı başarmış kemal kılıçdaroğlu'na attığı taş. ahahahahahahahaha.

    edit: abla sen haklıymışsın biz bilemedik :(

  • reyhanlı'ya gidip halkın arasına karışabilen bir lidere de oy vermektir. yoksa usa'ya kaçıp, ben gelinceye kadar tazminat işlerini halledin diyene oy vermek mide değil işkembe ister.

  • normal jantları çelik olan bir otomobilin stepne jantının adi dökme demirden olması ile aynı mantıktaki bir imalat stratejisi sonucudur.

    otomobilin vites kutusunda bir çok dişli bulunur. vites kolu değişik pozisyonlara getirilerek bu dişlilerin bir kısmı devreye alınır, gerekmeyenler ise birbirlerinden ayrılarak devre dışı bırakılır. otomobilin ters yönde hareket etmesini sağlayan dişliler diğer dişlilerden yapı olarak farklıdır. diğer dişliler helis dişli iken geri vites dişlileri düz dişlidir.
    düz dişli ile helis dişli arasındaki farkları şekil 1’de inceleyelim:

    l l l l l l l l l l l l
    şekil 1-a

    .\\\\\\\\\\\\\\’
    şekil 1-b

    dişliler kenarlarında hareketi iletmeye yarayan dişleri olan disk şeklinde metal* parçalardır. bir dişliye yandan baktığımızda, eğer düz dişliyse dişler şekil 1-a daki gibi görünür(harf karakterine göre “l”harfinin altında oluşabilecek hafif eğrilikleri göz önüne almayın). helis dişlilerse, dişleri dişli eksenine açılı olacak şekilde açıldığından şekil 1-b deki gibi görünür.
    ileri viteslerde helis dişli kullanılmasının sebepleri şunlardır(önem sırasına göre değildir, zaten hepsi de birbirlerinin nedeni ve/veya sonucudur):
    1. helis dişlilerde sürtünme daha az olduğundan ısınma sorunu çok daha azdır.
    2. helis dişlilerde verim kaybı çok daha azdır. yani aynı miktarda yakıtla çok daha fazla mesafe alınabilir.
    3. helis dişlilerin ömrü düz dişlilere göre çok daha uzundur.
    4. helis dişliler daha az ses(gürültü) çıkarır.
    5. helis dişliler daha az vibrasyon ve sarsıntıya neden olurlar.
    geri vites için düz dişli kullanılmasının nedeni ise ekonomiktir. helis dişlinin imalatı düz dişliye nazaran çok daha zor ve pahalıdır. çok kısa süreli kullanımı olan geri vites dişlisinde helis dişli kullanımı, otomobilin ömrü boyunca yapacağı yakıt tasarrufuna kıyasla çok fazla imalat maliyeti getirir. otomobilin ömrü boyunca gideceği birkaç kilometrelik geri vites mesafesinde yaratacağı ses, titreşim ve ısınma ise çok önemli değildir. hatta çıkardığı ses diğer araçların sürücüleri tarafından bir nevi uyarı sinyali olarak algılandığından, tercih bile edilir. hiç kimse sadece geri viteste gitmek üzere otomobil almayacağına göre, yüzbinlerce kilometre ömrü olan bir dişli kullanmak çok doğru değildir.

  • sözlükte uzun süredir böyle önemli konularda başlık açıldığını görmemiştim. nihayet hakkında yazmaya değecek bir konu var.

    dünkü büyük tartışmamız çok lüks bir hayat yaşayan mankenin gelir kaynağı konusunda kadının kapitalizmdekini yerini ve bunun insan ilişkilerinin ne hale geldiğini lümpen lümpen konuşmuştuk . konunun fular gerektiren seviyeye yükselmesi iyi olmuş.

    evet:
    ilk kez ortaokul zamanlarımızda, orta asya türkleri ve çin arasındaki rekabette duyduğumuz ''böl ve yönet'' politikası aslında dünya'da en güçlü ve etkili şekilde kapitalist sistem tarafından kullanılmaktadır. işçi sınıfının küresel düzeyde örgütlenmesini engellemek ve maksimum düzeyde kullanabilmek için toplumlar içerisinde her zaman ırk ve cinsiyet temelinde farklılaştırmalar ön plana çıkarılmış ve ayrımcılıklar körüklenmiştir.

    mesela sanayi devriminden önce kadının üretimdeki yeri evlerinin içindeki el tezgahlarının başıydı...

    sanayileşme ile birlikte ev ve iş arasında hızlı bir iş bölümü oluştu. erkek para kazanan unsur iken kadın da doğurganlığı sebebiyle çocuk ve ev işlerinin mecburi elemanı oldu. kadınlar sadece ekstra iş gücüne ihtiyaç duyulan savaş gibi durumlarda kullanılabilecek yedek ve ucuz iş gücü kaynağıydı. aksi durumlarda ise mesela ekonomik durgunluk ve işsizlikler başlar başlamaz da tasviye edilip, işten çıkartılıp evlerine geri gönderilirlerdi. en büyük örneği ülkemizde ! neoliberal yeni sağ devlet politikasını uygulayan akp ekonomik krizlere teğet geçtiğimiz dönemlerde bunu yapmaya çalışmış, kadının yerinin evi olduğunu söylemiştir. yıllar sonra hatırlanmayacak ama ben not düşeyim. lehman brothers'ın batmasıyla başlayan 2008 ekonomik krizinde ülkemizde yükselen işsizlik oranı yüzünden çalışma bakanımız 'kadınlar da iş aradığı için işsizlik yüksek görünüyor. kadının yeri evidir' demişti. sonrasında ise: *

    bakınız çok enteresan
    kadınların ucuz iş gücü olarak görülmeleri sebebiyle durum öyle bir boyuta gelmişti ki 19. yy'nin başlarında maden işçilerinin çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktaydı. hatta çok da ilginç olarak bu süreçte kadınların da erkeklerle aynı emek ve iş gücü kapasitesine sahip olduğu anlaşılmıştı. ve maden gibi bir ortamda!
    ancak madendeki ağır şartlar nedeniyle kadın işçilerin güzelliklerinden ve kadınlıklarından eser kalmaması ve hamilelik sorunlarından dolayı 19. yy'nin ortalarında kadınların madenlerde çalışması yasaklandı. çünkü kadınların emek piyasasında yoğun olarak çalışmasının sonucunda uzun vadede nüfus azalacak dolayısıyla da gelecek nesillerdeki işçi sayısı azalacaktı. sonucunda işçi maaşlarının yükselmek zorunda kalacağı, işverenin daha az kâr barizdi. kapitalist iktisatçılar yüksek ücret uyarılarında bulunmuştu. bundan endişe eden kapitalist güçler çalışan kadın sayısının yüksekliği yerine evinde oturup çocuk yapan kadını tercih etmişlerdir. böylece yüksek hızlı artan nüfus ve bol işçi sonucunda düşük maaşa çalışabilecek daha çok işçi bulunabilecek ve iş verenler/kapitalistler daha çok kâr edebilecekti. şimdi anladınız mı neden en az 3 çocuk?`şimdi anladınız mı neden 2 milyon suriyeli müşteciye kucak açıyoruz?` ( hükümet, ülkemizi ucuz iş gücünün maksimum seviye olduğu ve küreselleşme adı altında işçilerin sömürüye açık halde olduğu bir piyasaya dönüştürmek istiyor )
    çalışan az orandaki kadının ise iş dünyasında kadınsılığıyla/güzelliğiyle metalaşabilen, bu şekilde marjinal katkıda bulunabilecekler arasından seçilmesi tercih edilmiştir (presantabl diyorlar artık buna)

    sonuç olarak kadınların madenlerde çalışmasının yasaklanmasının sebebi, kadınlara pozitif ayrımcılık değil, bir kıyak değil; erkeklerin ailevi, kapitalistlerin de kâr endişelerinden kaynaklanmaktadır. bu da kapitalizmin kadına kötü bakış açısını gözler önüne serer.

    peki kadına yönelik bu muamele nasıl düzelecektir?

    aslında erkeğin kadın üzerindeki egemenliği, erkeğin ilkelliğidir. kadına hükmeden, onu ezen ve aşağılayan erkek, bozulmuş ve ilkel bir insan demektir. kadına hükmetmenin keyfi ve rahatlığı içindeyken biz erkekler farkında olmasak bile erkeğin asıl durumu da budur. o yüzden bence öncelikle kadın ve erkeğin birlikte bir aydınlanma yaşaması gerekmektedir.

    her neyse...
    kafanızı şişirdiysem özür dilerim, hızımı alamadım entry yazayım derken manifesto çıkardım. hadi şimdi evde mor olan ne varsa giyin...

  • hepsini goren biri olarak kisaca fikrimi soylemek gerekirse:
    londra: metropol
    paris: sanat
    barselona: eglence
    roma: tarih