hesabın var mı? giriş yap

  • önce bir kavga çıkar.kavgada kendini üstün olarak gören taraf horozlanmaya başlar,diklendikçe diklenir,artisliğin kralını yapar.
    bu durum karşı tarafdan birinin kelebeği çıkarıp şakır şukur sallayıp açmasıyla bi anda değişir,ya biz sorun istemiyoruz abi ye döner,kavga etmeye hiç gerek yok a döner.
    buna halk arasında kelebek etkisi denir

  • bir günde türkiye'nin en sevilmeyen 5 kişisinden biri olmayı nasıl başardığına dair bir ted konuşması yapsın. anladığımız kadarıyla kendisini başarı abidesi olarak görüyor ama asıl başarı bu kadar itici özelliği bünyesine sığdırabilmiş olması: gold digger'lık, vergi kaçırma, marka ihlali, çalışanlara kötü davranma, mobbing, instagram'da sahte takipçi satın alma, yancılık, yalancılık, okumadığı kitaplarla şov yapma, linkedin'de saçmalama derecesinde ceo'culuk oynama, başkasının parasıyla girişimcilik konusunda ahkam kesme, sonradan görmelik, içi boş cahil özgüveni, samimiyetsizlik, everest gibi ego, herkese üstten bakma, görgüsüzlük, kibir, küstahlık...

    say say bitmiyor gerçekten bölüm sonu canavarı gibi, klinik vaka. karakter, kültür ve vizyon parayla satın alınamıyor işte, bunun çok güzel örneği oldu bu olay. "kadına çok yüklendiler. tamam yeter" diyenler de şunu kaçırıyor: insanlar böyle haksız yere zenginliğe ulaşmış varoş tiplerden çok sıkıldılar artık. bütün bu birikmişlik bu olayla bir kişiye patlamış gibi gözükse de aslında verilen tepkiler bu ve bunun benzeri herkese. bu işin peşini bırakmayıp olayın altını kazanlara özellikle teşekkürler. bunun gibi daha bilmediğimiz ne tipler var, sessiz sakin zengin oluyorlar haksız yere. hazır eliniz değmişken onlar da ifşa edilebilse keşke bir pot kırmalarını beklemek zorunda kalmasak.

  • ifade edilesi zor bir durum, bir cumhuriyet gazetesi haberi,

    kiler holding, borcuna karşılık verdiği sapphire avm’yi 'yarı fiyatına' geri aldı.

    yandaş bir holdingin bir çırpıda vergilerimizden kazandığı milyon dolarları cebe atma durumudur, banka kamu bankasıdır, bu zarar kamu zararı yazılarak vergilerimizden karşılanacaktır, oysa okullarda çocuklarımıza yemek için, asgari ücretin altında maaş alan emeklilere ek destek için bütçe yokken.

    akp iktidarıyla yükselişe geçen kiler holding, borcuna karşılık bir kısmını 100 milyon dolara halkbank’a sattığı sapphire avm’nin tamamını 48 milyon dolara geri aldı. sayıştay 2021’de avm için 78.9 milyon dolar değer biçti. emlak fiyatlarının patladığı dönemde bina “yarı fiyatına” kiler’e geçti.

    link

  • 5-6 yaşlarında iken [1992-93] yaşadığım ve hayatta garibanlık sebebiyle başıma gelen en acı olaylardan birini paylaşmak isterim.

    izmir'in küçük bir ilçesinde yaşayan 5 çocuklu fakir bir aileydik. babam iş bulunca çalışan ama beş çocuğa yetişeyemen bir badanacı [duvar boyacısı] ydı.
    elektriksiz, susuz farklı evlerde aralıklarla 7-8 sene kadar rezilce yaşadık. ailecek yoksulluğun ve muhtaçlığın her türlüsünü gördük. camiden, mezarlıktan su taşıdık, pazar bitimi ucuz sebze meyve almaya, toplamaya gittik. daha neler neler...

    neyse, bir yaz akşamı annem ve 5 kardeşimle parktan eve dönmüştük. koşup oynadık derken o kadar susamışım ki, eve girer girmez hemen koşup tahta dolabın içindeki bulduğum ilk şişeyi kafama diktim. zira evde buzdolabı bile yoktu.

    ansızın içime bir ateş düştü, boğazıma bir bıçak saplanmış gibi oldu. can acısından ve boğazımdaki yanmadan sesim bile çıkmadı, gözlerimden kanlı bir yaş gelmeye başladı, boğuk sesler çıkara çıkara köpürmeye başladım. meğer evde aydınlanmak için kullandığımız gaz yağı bitmiş, annem de bakkaldan gazyağını yeni alıp gelmiş ancak aceleyle evden çıkarkan ulaşamayacağımız bir yere koymayı unutmuş.
    içtiğim suya benzer sıvı gazyağıymış. gırtlağım ve ses tellerim oracıkta parçalandı...

    annem durumu farkedince çığlık çığlığa beni kucağına alıp büyük ablamla birlikte hastanaye koştu, taksi vs çevrede yok, arabalarsa tek tük geçiyor. yolda babama ve sarhoş bir arkadaşına rastladık, onlar da geri dönüyorlarmış. bu kez onlar da peşimize takıldı bir süre sonra acil servise vardık. ben olanı biteni fragmanlar halinde hatırlıyorum. acilde önce litrelerce suyla midemi yıkadılar, daha sonra yine belki bir litre kadar zeytinyağını mideme bastılar ve ambulansla behçet uz çocuk hastanesi'ne bizi sevk ettiler.

    birkaç gün hastanede yatmışım, uyandığımda babam ve ablamın çok acıktıkları, simit alacak kadar bile paraları olmadığı ve benim kurtulduğuma dair sevindirici haberi ilçedeki anneme verecek bir telefonu edemediklerine dair bir yürek burkan bir konuşmaya şahit oldum. ikisi de yoksulluktan canlarindan öyle bezmişlerdi ki ben ayılınca önce usul usul sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladılar. zavallı annem kim bilir o iki gün zarfında ne hissetti, nasıl kendini teskin etti bilemiyorum.

    kendimi toparladıktan sonra hastaneye babamın bir senet imzalayıp bırakarak bizi çıkardığını, ilçeye giden dolmuşlara yalvar yakar veresiye binerek eve geldiğimizi hatırlıyorum. boğazım ve ses tellerim aylarca kendine gelemedi, konuşamadım. az buçuk sesler çıkarmaya başladığımda da sesim ergenlik çağına yeni girmiş akordsuz bir oğlan çocuğu gibi çıkıyordu. fakat katı gıdaları belki bir sene kadar rahatça çiğneyip yutamadım.

    sonraki yıllarda hayatı toparlamak ve ailemin güçsüzlüğüne inat güçlenmek için elimden geleni yaptım, babamın babası, ablalarımın abisi rolüne büründüm, küçük yaşta çalışmaya başladım. para, pul, itibar, kariyer vs hepsini tek tek söke söke kimsenin de hakkına girmeden çekip aldım. ailemi yoksulluk girdabından bir şekilde çıkardım.
    ramazan ayları başta olmak üzere büyüdüğüm semtlerde tıpkı bizim gibi yoksul ailelere elimden geldiğince son 8-10 senedir yardım etmeye çalışacak bir hale geldim.

    kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış derler. soğuk su işi bende yıllar geçtikçe takıntıya dönüştü, o günden sonra asla ılık ve sıcak su içmedim, içemedim. yaz kış dolapta her daim soğuk su bulundurdum. beni yakından tanıyan evine gittiğim veya evime gelen herkes mutlaka soğuk su ikram etmeye yoksa da mutlaka ılık su dolu bardağın içine buz atıp getirmeye başladılar. zira kimseye açıklayamasam da o soğuk suyu içmezsem sanki yine içimin yanması başlayacakmış gibi hissediyorum...

    kıssadan hisse çevrenizde yardıma muhtaç birileri varsa mutlaka bir şeyler yapmaya çalışın, kimin hayatına nasıl dokunacağınızı bilemezsiniz...

  • "ayrıca milleti donuna kadar soyarken de utanmadık" diye devam etmesini bekledim, etmedi.

    ölse de kurtulsak artık.

  • her alanda özelleşilsin ki vatandaş yarı maaşa çalışsın aradaki farkı da biz yandaşa yedirelim naraları geliyor.

  • ilk defa bugün duyduğum ve hayran kaldığım bir tane var ki;
    '' alt geçitte indiriyorsun''

    bu nasıl bir özgüvendir allahım. bunu söyleyen adam indikten sonra, yol boyunca defalarca içimden provasını yaptım. kendimi dışardan bunu söylerken düşlediğimde ise gördüklerimden hiç hoşlanmadım. yakışmadı hiç.

    zaten bütün o içimden geçenlerden bir tanesini dışarı yansıtabilsem, ancak şöyle olurdu herhal;
    - ışıklarda indiriyorsun...mu?
    - ışıklarda indiri.. iniyim mi?
    - ışıklarda indiriyorsunmiyim?

    yok abi ben ezik ve asosyalim. bu fobiyi aşmak kolay değil.

  • maske isteyen takar isteyen takmaz diyelim. birçok defa beni hastalıktan koruduğunu biliyorum. benim bilmem yeterli. diğer yandan, aklından geçenleri geri zekâlı demeden ifade edemeyen, başkalarının düşüncelerine saygı duymayı beceremeyen başlık sahibini suçlamamak gerekir. çünkü tv'lerde her gün milleti ayrıştıranlarla karşılaştıkça ne saygı duymayı ne de hakaret etmeden kendini ifade etmeyi öğrenebildi.
    imla

  • rte hakkında verdiği hafif negatif demeci hızlıca toparlayayım derken saçmalamış tamer karadağlı.

    dostoyevski'nin bir çalgı aleti olduğunu herkes bilir.

  • geçmiş zaman...mahalle bakkalının önü...orta yaşlı bi amca tık nefes bakkala girer:

    - benim karı buraya geldi mi?
    -- yoo?
    - hah iyi, ekmek falan alırsa bana yazma!
    -- niye?
    - karı başkasına kaçmış...

    :))) (tek derdin bu olsun be amcam)