hesabın var mı? giriş yap

  • dikkatli olunmasını gerektiren eylemler bütünüdür. şimdi sevgili vatandaşlar, ekşiden olsun olmasın buraları okuyacak kişiler; bakınız şu anda herkesin elinin altında bilgisayar, telefon, arkadaş ortamları dahil olmak üzere piyasa şartlarıyla ilgili bilgiye ulaşımın çok kolay olduğu günümüz şartlarında, sosyal medyanın da etkisi ile yatırım tavsiyeleri içeren paylaşımlara daha çok maruz kalıyoruz.

    biliniz ki sermaye piyasası kurulu son zamanlarda yatırım tavsiyesi veren içerikler hakkında paylaşım yaparak insanları manüple etme eylemine cezalar kesmeye başladı.

    peki yatırım tavsiyesi değildir yazarak yatırım tavsiyesi vermek bizi ceza almaktan korur mu? hep birlikte koruyup korumadığına bakalım isterseniz.

    madde 107'ye göre:

    "piyasa dolandırıcılığı
    sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri
    gerçekleştirenler üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para
    cezası ile cezalandırılırlar. ancak, bu suçtan dolayı verilecek olan adli para cezasının miktarı,
    suçun işlenmesi ile elde edilen menfaatten az olamaz.

    ve yine:

    (değişik: 27/3/2015-6637/11 md.) sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını,
    değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar."

    evet arkadaşlar; piyasa hakkında insanların kararlarını etkiliyorsak, devreye dolandırıcılık suçu girer. paylaşımınızda yer alan amacın tespiti önem arz eder. şöyle ki: tespit yapılırken ytd (yatırım tavsiyesi değildir) notu paylaşımın içeriğinde görülen amacın yönünü değiştirip değiştirmediği, etki yaratıp yaratmadığı önemli bir kriterdir.

    peki yatırım tavsiyesini vermeye yetkili kişiler kimlerdir?

    sermaye piyasası kurulu "yatırım danışmanlığı yetki belgesi'ni bireylere değil kuruluşlara verir. aralık 2012'de yürürlüğe giren 6362 sayılı sermaye piyasası kanununa göre aracı kurumlar, yatırım ve kalkınma bankaları ve portföy yönetim şirketleri spk'dan izin ve yetki belgesi alarak yatırım danışmanlığı faaliyeti yapabilirler." maddesiyle buna açıklık getirmiştir.

    metni okumak isterseniz ekliyorum:

    6362 nolu sermaye piyasası kanunu

    edit:link düzeltme

  • adam 5000 tl kredi karti limitini yüksek bir limitmis gibi anlatmis. yazik la, troll de olsa o da insan lan. fakir diye yüklenmeyin fazla.

  • koca bir ülkeyi batırıp 100 yıl sürecek çıkmazlara sokan birisinin siyasi rakibini ssk'yı batırmakla suçlaması da ne bileyim, biraz garip.

  • hele ki ilk aşksa, platoniklikten el ele tutşma aşamasına geçtiğiniz ve ilk kez elele yürüdüğünüz günün sonunda, bir de gözünüzün önünde şaka gibi bir kaza yüzünden öldüyse, aradan 22 yıl geçer ve halen kendinize gelemediğinizi anlarsınız olayı hatırlayınca....
    öyle bir yara bırakır ki, yüzlerce yıl kanar ama öldürmez......

  • darısı hükümetimizi destekleyen tüm değerli alamancı kardeşlerimizin başına, gelin avrupa kıskansın bizi burada refah ve huzur içinde yaşayın.

  • yarım kalmış olaylar, durumlar ya da görevlere karşı beynimizin verdiği tepki nedir? yarıda kalmış ya da kalmamış bir olay üzerindeki ilginizi kestiğinizde beyniniz de başladığınız yeni duruma hemen ayak uydurabilir mi? işte bu soruların cevabını 1920 yılının ortalarında berlin'de arkadaşlarıyla yemek yerken garsonların davranışlarını inceleyen bluma zeigarnik bulmuştur.

    yemeklerini sipariş ederken siparişlerini alan garsonların herhangi bir kağıda not almadığını farkeden zeigarnik, bu durumu düşünmeye başlar ve bir tane garsona bu durumu sorar. garson ''tamamlanmayan her siparişi aklımda tutabiliyorum'' diye cevap verir.

    garsonun verdiği cevapla düşünmeyi derinleştiren bluma, garsonların tamamlanan siparişleri akıllarında tutamadıklarını gözlemleyince aklında bir fikir oluşturdu.

    aklında oluşan fikirle deneylerine başladı. topladığı bir grup insana çeşitli renklerde boncuklar verildi ve bu boncukları dizmeleri söylendi. denekler boncukları dizerken aniden yarıda kesmeleri ve başka işle ilgilenmeleri istendi.

    ellerindeki boncuklar bıraktırılıp yeni bir işe başlatılan deneklere hangi boncuğu hangi sırada dizdikleri sorulduğunda sıraları hatırladıkları görüldü. fakat yeni başladıkları işte boncuk sırasını hatırladıkları kadar başarılı olmamışlardı.

    yapılan bu ve birkaç benzeri deneyden sonra bluma zeigarnik, beynin yarım bırakılan iş konusunda baskı oluşturduğu ve yeni bir işe başlanılsa da yarım bırakılan işe odaklandığını öne sürdü. ve buna da zeigarnik etkisi adını verdi.

    sonuç olarak eğer bir işe başlamışsanız, zorunlu bir neden olmadıkça o işinizi yarım bırakıp yeni bir şeye başlamayın. bluma'nın da dediği gibi beyin ne eski işi unutuyor ne de yeni işe tam odaklanabiliyor.

    sadece yaptığımız işi yarım bırakmak değil, dinlemeyi yarıda kestiğiniz şarkının tüm gün aklınızda dolanması, sahnesi tamamlanmadan ara verilen dizinin merakla beklenmesi vb. birçok örnekle aslında hayatımızın her alanında zeigarnik etkisini yaşayabiliyoruz.

  • az önce aşağıdaki gibi bir diyalog yaşanan program ;

    - nerelisin ?
    - izmir.
    - neresinden ?
    - manisa.

  • pahalı olması değildir. daha pahalı motor sporlarının bile sadık izleyicileri var, hatta kısıtlı imkanlarıyla bile futbol maçlarına sezonluk bilet alan binlerce insan var. para istenince bulunur. arjantinin, romanyanın çok eskiden beri şampiyon oyuncuları vardı. onlar çok mu zengin ülkelerdi?

    eğitmen de bol bol var, eski tenisçilerin büyük bölümü ders verir kulüplerde. 20-30 yıl önce bile almanyadan hoca getirtiyordu federasyon antrenörlere kurs vermek için.

    tesis olmaması da değildir. sürüyle kort var ülkemizde. hem de bir sürü şehirde çok eskiden beri kulüpler var. sadece üç büyük şehir değil, eskiden beri zonguldak, konya, adana, bursalı tenisçiler vardı çok sayıda. antalyada 30 yıldır 50 tane toprak kortu olan tesis var. tesis büyük bir etken değil. zamanında bir hocamız biraz disiplinli çalışmayla trabzondan eğri büğrü korttan kaç tane yarı final- final oynayan tenisçi çıkartmıştı.

    tanınmaması bilinmemesi de değildir. trt 30-40 yıl önce wimbledon yayınlardı. o dönemlerde boris beckeri, agassiyi bilmeyen mi vardı? benim ankarada 30 yıl önce gittiğim tenis kursunda 400 kişiydik, ama iki sene sonra sadece iki kişi devam ediyorduk.

    sebep sportif başarısızlıktır. hadi yunanistan artık ab ülkesi diyelim, bizimle aynı gelir seviyesinde ama çok daha düşük nüfuslu arjantin, şili, tunus, kazakistan, uruguay, bosna, gürcistan gibi ülkelerin bile başarılı profesyonel teniscileri vardır, tvde federerle nadalla maç yaparlar. şimdi değil eskidende öyleydi. faslı, ekvadorlu tenisçilerle maç yapardı sampras.

    ama bizim hiç başarılı tenisçimiz yok. tenis uzun süreli disiplinli çalışma gerektiren hazırlık dönemi uzun bir spor. sporcularımız bu uzun yolu aşabilecek azim, hırs ve disiplinden yoksunlar. gevşekler, çabuk bıkıyor, çabuk şımarıyor, çabuk yılıyorlar. 80 milyonluk ülkeden sporcu çıkmıyor. zengininden de çıkmıyor, fakirinden de çıkmıyor. boris becker tatile geldiğinde bir keresinde sormuştu hatta; “neden hiç türk tenisçi yok, ben hiç türk tenisçiyle oynamadım” demişti. (boris beckerin iranlı behramiyle maçı hala youtubedadır)
    bir ara marsel vardı, ama o da zaten bizim yetiştirdiğimiz bir sporcu sayılmazdı ve yeterince başarılı da olamadı. bir kaç grandslam turnuvası oynayabildi sadece. çağla, ipek gibi kızlarımız da kalıcı başarılar yakalayamadılar.

    bir naimin türkiyede halterci sayısını ne kadar artırdığını hatırlarsak djokovic, nalbandian, gonzales, dzumhur, tsitsipas, dimitrov, nastase ayarında bir kaç sporcu çıkarsak, şöyle birkaç büyük turnuva ve iyi paralar kazansalar, bağdat caddesinde ferrariyle gezseler, sharapovayla sevgili olsalar, michael jordan ve bill gates ile twitleşseler, çim kortta kent dükünden kupa alsalar, afrikadaki açlar için nadal ile gösteri maçına çıksalar falan millet yıllardır başarısız, disiplinsiz, eğitimsiz ikinci sınıf futbolcularla nasıl kazıklandığını anlar, 80 milyonluk bir ülkede tenise genç nesilden gerçek anlamda ilgiyi ve sürdürülebilir başarıyı o zaman görürüz.

  • hayret bir olay.
    halbuki hemen kapıları açıp maaş bağlamaları, ücretsiz sağlık hizmeti sağlamaları gerekiyordu.