ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye mühendis kaybetti amerika bakıcı kazandı
-
alttaki yorum twitten daha bomba.
“türk qardaşlarımdan aff diliyorum ama sizin içinde olduqunuz veziyyete soxum. her saat kötü habermi olur?.”
genç anne olmak
-
32 yaşında olduğum için artık kaçırdığımı düşündüğüm fırsat.. erkek olmamın etkisi de olabilir tabi..
sözlük yazarının göğüs kaslarının son hali
-
(bkz: memintolar da tombiktoymuş)
ben devletin yalakasıyım hamdolsun
-
partiyi devlet sanan bir sıçmık.
26 mart 2015 istanbul'a 4 yeni üniversite açılması
-
(bkz: melis üniversitesi)
biri böyle olsun lütfen,okan üniversitesi var bu ülkede.okan lan bildiğin okan.
pantolonun çok güzelmiş biraz fazla yakışıklısın
-
yalansa, yalanına tüküreyim, doğruysa bize ne bundan dediğim olayda geçen bir cümle.
sözlüğün içine ettiniz tebrikler.
yapmayın, etmeyin şu güzelim ortamı ergen forumuna çevirmeyin.
not: ilk entry uçmuş.
radamel falcao garcia
-
- evet beyler benim maçım biter
+ falcao abi, bir beş dakika daha oynasaydın be abi
- kaçıcam hüseyin kardeş işim var
+ bari maç başından düşseydin be abi. falcao abi 10 dakikaya 100bin maç başı verdik. bir 10 dakika daha oyna maç başından düşelim abi.
- ne zaman sakatlanacağımı sana mı soracağım aslanım?
serdar ortaç'ın another brick in the wall cover'ı
baba kız diyalogları
-
lise dönemleri.. baba elinde bir kutu doğum kontrol hapı karşıma dikilir;
baba - bu ne?
sehrazat - bilmem, ne?
baba - bu ne?
sehrazat - ilaç galiba?
baba - ne ilacı?
sehrazat - bilmem (kutuya bakılır) doğum kontol hapı mı?
baba - evet. ne işi var bunun bu evde?
sehrazat - bilmem.
baba - ne işin var senin doğum kontol hapıyla?
o sırada babaanne gelir yanımıza;
babaanne - o benim!
sehrazat - ne?
baba - neden?
babaanne - çiçeklerin toprağına karıştırıyorum, daha güzel açıyorlar..
pilav yaparken pirince eklenen su oranı
-
pirinçten pirince değişir, net bir oran olduğunu iddia eden pilav yapmayı bilmiyordur
ilk öpüşme
-
yaşım 16, o 15. hayatımı feda edebilecek kadar aşığım. tam anlamıyla. 1.5 yıl, usanmadan beklemişim, her güne aynı umutla, aynı acıyla, aynı sevinçle uyanmışım.
bir nisan akşamı... moda'da bir apartmanın kuytusuna gündüzden geldik, aldığımız köpeköldüreni içtik ve saatlerce konuştuk. akşam oldu, soğuktan titriyoruz. çok öncesinde, bana karşı bir şey hissetmediğini söylediğinden o anki bakışlarını fark edemiyorum. çünkü ulaşılmaz bir yerde o gözümde. bana karşı bir şeyler hissetmesi mümkün değil, bir masal güzelliğinde.
"ya beni öp, ya da ben gidiyorum," dediğinde afallıyorum, anlıyorum. bir süre gülümseyerek bakıyorum, sonra yaklaşıyorum. o anı anlatamam, mümkün değil. ancak ilk aşkıyla öpüşen biri anlayabilir.
sonrası fiks; masal olmadığını anlıyorum, bitiyor. yıllar geçiyor, giderek hissizleştiğim korkusuyla büyüyorum. fakat o 17 nisan akşamını unutamıyorum, unutmak da istemiyorum. hayatımda belki de en masum olduğum o anı, gözlerindeki o pırıltıyı hatırladıkça ister istemez gülümsüyorum.
7 temmuz 2018 odtü mezuniyet pankartı gözaltıları
-
(bkz: düşünce özgürlüğü)
kimseye zararı dokunmayan bir karikatürden bu kadar korkmayın be..