hesabın var mı? giriş yap

  • reklam tekliflerini reddeden, tuncel kurtiz'in ölümüne bir köşede ağlayan sanatçı.
    değerini pek bilemediğimiz, en sahicisinden.

  • 30 yaşındaki kadınları teyze olarak gören 10-15 yaş arası sözlük oğlanlarının tavsiyeleridir.

  • açılın gençler uzmanı geldi. öncelikle şu başlığı bir inceleyin (bkz: sütlü çay)

    kabul edelim ki türkiye'nin öyle gelişmiş bir çay kültürü yok. çay bu ülkeye çok sonradan girmiş bir ürün. orta asya türkleri çin'e yakın olmalarından ötürü uzun süredir çay içerken osmanlı'ya çayın gelişi ikinci abdülhamid zamanına tekabül eder ki bu çay ithaldir ve pek tutulmamıştır. cumhuriyet ile birlikte atatürk'ün girişimleriyle yapılan atılımlar sonrası türk halkı çay ile tanışmıştır. hatta bütün ülkeye ve anadolu'ya yayılması son yarım asıra tekabül eder. bu döneme kadar türk kahvesi hala üstünlüğünü korumaktaydı. bugün dahi ülkemizde üst kalite çay üretimi ve tüketimi yoktur. bunu çeşitli ülkelerde bizzat test ettiğim çayları göz önünde bulundurarak söylüyorum. özellikle çin ve japonya çay konusunda başka bir boyutta yaşıyorlar. kilosu bilmem kaç pound olan ingiliz markalı hint çaylarının kalitesi bu ülkelerde beğenilmiyor. lipton, ahmad tea gibi bilinen markaların premium ürünlerinin dahi en kalitesiz çin çaylarından daha kötü olduğunu iddia eden çinliler var. tırnak ucu kadar çay attığı demliği iki kere sıcak suyla takviye ettikten sonra hala aynı demi alan çayı gördüğümde doğru söylediklerine kanaat getirdim.

    çayın hasını içen çin, japonya, hatta yekünen güney asya ve hindistan'dır. avrupada ise ingiltere, portekiz gibi ülkelerde çayın yüzlerce çeşidi çok farklı usüllerde pişirilmekte ve servis edilmektedir. o nedenle türkiye'den çıkmış beta tea gibi dev çay markaları dahi sri-lanka, vietnam gibi ülkelerde üretim yaptırıp yurtdışına satmaktadır.

    sütlü çay içmek ise bilinenin aksine çok yaygın değildir. çin gibi çayın sudan daha fazla tüketildiği, japonya gibi restoranlarında ücretsiz yeşil çayın sunulduğu ülkelerde bile sütlü çay pek tercih edilmez. hindu-çin ve özellikle tibet menşeeli olduğu tahmin edilmektedir ki hala en yoğun şekilde bu bölgede içilmektedir. demlenmiş çayın üzerine sıcak süt eklemek ingilizlere has bir yöntemdir. sütlü çayın aslı çaydan çok bizim damak tadımıza göre çorba gibi gelir zira kaynar suya atılan kuru çayla birlikte yağ oranı yüksek yak sütü ve tereyağ eklenir. bazen tat katması açısından içine zencefil, kara biber ve tuz atıldığı da görülür. tibet çayı nasıl yapılır buradan izleyebilirsiniz. bir de hindistan/pakistan masala çayı vardır. yalnız hintliler işin bokunu çıkartarak içine atmadığı baharat bırakmıyorlar. kurutulmuş kişniş, karanfil, hatta anason bile attıkları bile oluyor. nasıl bir şey olduğunu şuradan inceleyebilirsiniz. orta asya türklerinin içtiği çay daha çok tibet çayına benzer. aslında damak zevkinden ziyade yemek kültürü çok gelişmemiş göçebe toplumlar için önemli bir besin kaynağı olduğu için tercih edilegelmiştir. malumunuz hayvancılıkla geçinen bu halkların elinde süt ve tereyağdan bol malzeme yok.

    tabi ki her çay sütle içilmez. özellikle türk çayı ile denemek israftır. sütü sonradan eklemek istiyorsanız pg tea benzeri sütle içilmek için hazırlanmış düşük kalorili ingiliz çayları kullanılmalı. elde onlar yoksa lipton'un üst seri markaları ve tarifleri uygulanabilir. kıpçak boylarının içtiği tibet çayı için de aynı çaylar tercih edilebilir. özellikle sri-lanka çayları sütlü çay için uygundur. ingiliz usülü en başarılı çay pişirme tarifini(royal milked tea) şuradan izleyebilirsiniz. kazak usülü sütlü çay (akçay) için ise şu videoyu izleyebilirsiniz.

  • ilk hatalı çıkışını 27 ekim 1981 de yapan kaleci. hala da devam ediyor.

    geçen haftanın en beğenilen entry'leri zoraki editi: ulen bu listeye girsin diye yazmadım yukarıdaki şeyi. maç esnasında aklıma geldi, yazdım. hepsi bu. daha önce volkan için sözlükte veya twitter'da benzer espri yapıldıysa nereden bileyim ben? tamam anladık hakan arıkan için yapılmış daha önce bu espri sözlükte. hakan arıkan başlığını daha önce hatmediğim için tüm sözlük camiasından özür dilerim. ha bir de geçen haftanın en beğenilen entry'leri sonuçlarını her hafta okuyup ezberleyip aklımda tutamadığım için de ayrı bir özür dilerim. eşekliğime verin.

  • toplu taşıma araçlarında okunması durumunda sağdan soldan okuduğunuz şeylere göz ucuyla bakmaya çalışan kişileri görmeniz pek mümkündür. hayatımızdaki figüranlarla bizi bir noktada buluşturmuştur kendi çapında. yıllardır aynı çizgiyi sürdürebilmek, "nerden buluyor bu adam bunları yaaa" cümlesini bu kadar çok haketmek ne büyük bir şans kendisi için. sağolsun varolsun hayatımıza kattığı kıkırdamalar için.

    müşteri: merhaba sevgili bakkal... al sana 350 kuruş, bana ekmek ver.
    bakkal: orda dolaptan al.
    müşteri: teşekkürler.. işte bu netliği çok seviyorum. ekmeğimi alıyorum, karşılığını ödüyorum.. hayatta her şey bu kadar net olmalı..
    bakkal: üç tane alırsan dördüncüsü bedava
    müşteri: ve işte ibnelik çanları çalmaya başlıyor...

  • - zor be anne çok zor...

    - neyi zor eşek sıpası... okulda yedinci senen bu.

    - ehehhe... finaller biraz şey oldu da...

  • yönetim kurulu başkanının kişisel görüşü diye bir şey olamayacağını bilmeyen şirketin geri vites açıklaması. istifa etmelidir.

  • fenerliler diyorlar ki eğer ki bir sezonda lig veya eleme farketmez iki organizasyon varsa ve iki şampiyon varsa ikisi de sayılmalı.

    buna göre fenerbahçe şampiyonluk sayısına türkiye kupalarını da dahil etmeli. hatta zamanındaki cumhurbaşkanlığı kupası başbakanlık kupası süper kupalar da (bazıları birbirinin devamı organizasyonlar). o maçlarda ter döken futbolcuların emeği yok mu sayılsın? o kupalar fasulyeden kupalar mı?

    bu durumda müzedeki resmi tüm kupalarının sayısına göre yıldız verilmeli. ama fenerbahçe buna yanaşmıyor. bazı kupalar sayılsın bazıları sayılmasın diyorlar. neden? çünkü galatasaray'ın müzesinde daha fazla resmi kupa var. insan sırf rakibinde daha fazla kupa var diye kendi kupaları sayılmasın onlar fasulyeden kupa der mi? o kupaları almak için ter döken futbolcuların emeğine ihanet eder mi?