hesabın var mı? giriş yap

  • ''sahalarında şampiyon olduk. stadyuma zarar verdiler, ağladılar çok acı çektiler ben de üzüldüm.''

    ''federasyon başkanı'nın elini sıkmadım çünkü o karanlığa hizmet ediyor.''

    ''bana emre'yi sormayın o düşük profilli, küçük zavallı bir ırkçı.''

  • damarların mavi gözükmesinin nedeni farklı renklerin farklı dalga boylarına sahip olmasıdır.

    kanımız kırmızı rengini oksijen taşırken parlak kırmızı, oksijen seviyesi azalınca daha koyu ve mat kırmızı rengini alan kırmızı kan hücrelerinden alır. kırmızı ışık çok uzun bir dalga boyuna sahiptir. bu nedenle de kolay bir şekilde cildimizden kolayca geçerek kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin tarafından emilebilir.

    mavi ışık ise daha kısa bir dalga boyuna sahiptir. bu nedenle de çoğunlukla cilt tarafından yansıtılır. kolumuza tüm dalga boylarını içeren beyaz bir ışık yansıttığımızda kırmızı ışık emilecek, mavi ışık ise yansıtılacaktır. bu sayede de damarlarımız mavi gözükecektir.

    görsel

    ışığın farklı dalga boyuna sahip olması ve damar rengimizi belli etmesi farklı şekillerde de kullanılmaktadır.

    örneğin doktorlar bazen enjeksiyon yaparken damarların daha belirgin görülmesi için deriye kırmızı ya da kızılötesi bir ışık kullanarak bundan yararlanırlar.

    benzer şekilde bazı gece kulüplerin damarların gözükmesini zorlaştırıp, damardan uyuşturucu kullanımını önlemek için tuvaletlerinde mavi ışık kullanmaktadır.

    kaynak: bbc science focus

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • - neden bankacılık sektöründe çalışmak istiyorsunuz?
    - gittik hıyar gibi işletme okuduk yani nabalım, ton balıgı mı olayım mına koyim.

  • türü ne olursa olsun, en uygunu dişi kedilerdir. erkek kedilerin gözü dışarıda oluyor. ayrıca dışarı çıkamazlarsa, hırslarını evdeki oyuncak ayılardan çıkartıyorlar.

  • işveren: neden aliminyum boru ve kontraplak sektörü? sizi bu sektöre çeken nedir?

    aday: aliminyum kontraplaklar küçüklüğümden beri benim hayatımın anlamıdır çünkü. hayatımı kontraplaklar arasında geçirmek, burada sabahlamak, kontraplaklarla gülmek ağlamak ve bu işi yaparken ölmek istiyorum !!

    işveren: (!! vay be.... ! ?? ! )
    (bkz: kontraplak)