hesabın var mı? giriş yap

  • mutlaka uyanmak zorunda olup da diğer yöntemlerle uyanamayanlar için son çare:

    ana malzemeler:

    1 adet müzik çalar (alarmlı olmalı)
    2 adet speaker (üzerinde on-off tuşu olmamalı bu çok önemli)
    1 adet uzatma kablosu (ses sistemi için)
    1 adet vazo (dirsek boyunda)
    1-2 lt renkli sıvı (puding kıvamında ve kolay temizlenen)

    uygulama:

    uyanmak istenen saatten 15 dk öncesine alarm kurulur. tercihen nefret edilen bi şarkı çalması için ayarlanır. müzik çalar yatılan odadan başka bir odada olmalıdır. uzatma kablosuyla speakerlar yan odadan yatağın başucuna kadar getirilir. zamanı geldiğinde alarmın çalacağından emin olarak ikinci aşamaya geçilir. renkli sıvımız vazoya doldurulur, uyku semesi dökülmeyecek bir yere konur. odanın kapısı kitlenir ve anahtarlar vazoya atılır, gönül rahatlığıyla yatılır. sabah ev ismail yk ile inlerken uyanılır. acilen müziği kapatmak için kapıdan çıkmaya çalışılır ama o da ne? kapı kilitli! hemen göze daha önce orada olmayan abidik vazo çarpar. her şey netleşir. kollar sıvanır, iğrenç bi yüz ifadesiyle anahtar çıkarılır, kapı açılır, müzik kapatılır. eli-kolu yıkamak farz olmuştur artık. (hatta yüzü yıkamayı garantilemek için lavabonun aynasından görülecek şekilde alına uyan, salak vs tarzı şeyler yazılabilir.) tamamen ayılan bünye güne başlamaya hazırdır. tabi böyle bir aksiyonla başlanan günden ne hayır gelir o benim sorunum değil.

  • yazarların gözlemlerini ortaya dökecek başlık.

    kendimden başlayayım;
    düşünce olarak dünyayı ele geçireceğimi sansam da, en fazla; bir karış etek giyip bütün şehri peşimde gezdirirdim. kimseye de vermezdim.

  • oyun: warcraft 3 (footmen mod'u)

    durum: oldukça deneyimli ve iyi bir oyuncu olan ev arkadaşıyla multiplayer oyunu atılmaktadır. daha önceki oyunlardan ev arkadaşını konvensiyonel yollarla yenmenin imkansız olduğuna, oynanan oyun 5 dakika da 5 saat de sürse eninde sonunda ele alınacağına kanaat getirilmiştir.

    strateji: ev arkadaşı oldukça iyi bir oyuncu olsa da zayıf bir tarafı vardır: ekran kartı dandik, bilgisayarı ise eskidir. bel altına çalışılması gerektiğine kanaat getirilir:
    oyunun başından itibaren tüm para cancanlı savunma kuleleri yapmaya harcanır. normalde rakibinizin eninde sonunda sizi ezip geçmesiyle sonuçlanacak saçma bir taktik olsa da durulmaz, üse yakın toprakların hepsi kule yapımına harcanır.

    sonuç: ev arkadaşının ekran kartı o kadar kuleyi aynı ekranda görmeyi kaldıramaz ve planlandığı üzere çöker. hükmen galip olunmuştur.

  • basit işleri bile düzgün yapamamanın sonucu olan hadise.

    öncelikle miss turkey organizasyonunu önemserim. sonuçta her medeni ülkede böyle yarışmalar vardır ve bu yarışmalar ülkelerin bir rengidir. bizim ülkemizde ise siyaset her işe karıştığı için bu yarışma bile "sözde muhafazakarlaşmadan" nasibini alarak ana akım medya tarafından gösterilmesi sakıncalı bir etkinliğe dönüşmüştür. bunun yanında yarışmanın aday seçimi, jüri üyesi seçimi gibi unsurlarda da kalitesizleştiği açıktır. yani yarışmanın organizasyon komitesi de miss turkey markasının değerini düşürecek yanlışlar yapmışlardır. bir kere bu gerçekleri bilelim.

    şimdi herkesin üzerinde uzlaştığı bir konu var ki adaylar genel itibarıyla hayal kırıklığı yaratmış olsalar da birinciliği daha çok hak eden kişiler vardı. evet çoğunluk tarafından güzelliği nedeniyle birinci olması beklenen başka bir aday heyecandan ya da sosyokültürel seviyesi düşük olduğu için iki lafı bir araya getirememiş ve bu sebeple kendisinin dereceye girmesi jüri tarafından uygun görülmemiş de olabilir. ancak bu durum tanınmış bir isme sahip ve o ismi taşıyan ünlü bir ismin akrabası olan birincinin kayırıldığına dair güçlü algıyı ortadan kaldırmaz. şimdi demek ki ilk hata burada. bir yarışma yapıyorsanız kimseyi kayırmayacaksınız.

    ikinci hata ise şu sosyal medya meselesindeki dikkatsizlik. 20 adayı belirlerken sosyal medyadaki paylaşımlarına bir bakmanız gerekirdi. çünkü toplumda sosyal medya üzerinden ciddi bir linç kültürü hakim. beni bu kızın attığı tweet hiç ilgilendirmeyebilir ancak siz birini toplum önüne taşıdığınızda o kişinin sosyal medya davranışları bir şekilde birileri tarafından gündeme getirilir. o nedenle bu kızları korumak adına olaya önceden müdahil olmalıydınız. demek ki ikinci hata da burada.

    peki sonuç ne oldu? birinci olan aday bir gecede hem torpille yarışmayı kazanmış damgası yedi hem de tweet'i ortaya çıkınca neredeyse vatan haini suçlamasına maruz kaldı. halbuki belki de bu aday ne torpil için ekstra bir talepte bulundu ne de zamanında ünlü değilken attığı bir tweet'in bu kadar sorun yaratacağını düşündü. şimdi bu aday bir şekilde gecenin mağduru oldu bence.

    peki ya organizasyon komitesi ve jüri? onlar ise dün gece adaylardan birini kayırma konumundalardı. bugün ise kayırdıkları kişinin tacını geri alarak (bu geri alma eylemi haklı da olabilir o meseleye girmiyorum) belki de bazı siyasilerden övgü toplayacaklar.

    işte bu domino taşı etkisiyle gelişen olaylar silsilesinde sebep ilk cümlede gizli aslında: işini düzgün yapmamak. oysa herkes iyi niyetli hareket etse, profesyonellikten ayrılmasa kimsenin canı yanmayacak. ancak eminim ki dün birinci olduğuna çok sevinen aday bile bugün lanet olsun şu yarışmaya girdiğim güne diyordur.

    velhasıl yaşananlar bu ülkede farklı mecralarda karşımıza çıkan iş bilmezliğin bir özetidir aslında. o nedenle bizim iş ahlakını mutlak surette öğrenmemiz ve içselleştirmemiz gerek. hırslarımızdan, art niyetlerimizden kurtulup yaptığımız şey her neyse onu düzgün yapmaya çalışmamız gerek. başarabilir miyiz? istersek evet. peki bunu istiyor muyuz? işte ondan hiç emin değilim.

  • rütbeli bir subay, astegmeni yanına çağırır,

    - söyle bakalim astegmenim, sence benim eve gidip karımla birlikte olmam benim görevim midir yoksa bir angarya mıdır?
    astegmen biraz düsündükten sonra cevap verir:
    - gorevinizdir komutanım.
    - niye gorevimdir peki?
    - angarya olsa bana yaptirirdiniz komutanım.

  • türk olduğuma şükretme sebeplerinden bir tanesi.. allah'tan türküm ve türkçe biliyorum da şu muhteşem filmi tüm esprileri ile izleyebiliyorum.

  • sene 2003, arkadaşlarla beraber ortaköy'deyiz. havadan sudan konuşurken biri "aaa!" diye bir tepki verdi. tabii hepimiz şaşkın bir halde onun baktığı yöne doğrulttuk bakışlarımızı ve mehmet aslantuğ'un arkadaşlarıyla birlikte yemek yediğini gördük.

    o zamanlar bir istanbul masalı diye bir dizide oynuyordu ve kızlar çok severdi kendisini. gruptaki tek erkek ben olduğumdan arkadaşlar beni elçi tayin edip kendisinden bir fotoğraf için talepte bulunmamı istediler. yemek masasındaki birini fotoğraf için rahatsız etmek doğru gelmese de, kızların gönlü olsun diye isteksiz bir şekilde yaklaştım masaya.

    yanına geldiğimde kızları göstererek, "mehmet bey afiyet olsun, arkadaşlar sizinle fotoğraf çekilmek istiyorlardı ama..." dedim ve cümlemi bitirmeden, "tabii ki" diyerek yerinden kalktı, restorandan çıktı ve yanımıza kadar geldi.

    o zamanlar çok popüler bir insandı. "ulan herkesle fotoğraf çektirse ohoooo" diye düşünmüştüm ama yanıltmıştı beni.

    buradan tekrar teşekkür ederim kendisine o gençleri kırmadığı için.

    edit: #105392349

  • tarih biliminin/sanatının hatta zanaatinin (kim karar verebilmiş ki?) görünürde olmasa da, arkaplandaki varsayımlarında bol bol kullandığı akıl yürütme metodu. paul w. schroeder idi sanırım (unlu uluslararası tarih uzmanı) sorun counterfactual'i kullanıp kullanmamız değil, nasıl, nerede kullanacağımızdır diyordu. sukru hanioglu da kendi çalıştığı konunun önemini belirtmek için çeşitli seferlerde counterfactual kullanır. örneğin, ittihatçılar iktidarda olmasaydı, jön türk devrimi olmasaydı, birinci dünya savaşı, dolayısıyla dünya siyaseti toptan farklı olurdu. şimdi, buradaki değer, gerçekten farklı olup olmayacağını ölçebilmemiz değil - ki ölçemiyoruz işte, maalesef ya da iyi ki - bize bunu düşündürtmesinin, jön türk devriminin dünya siyaseti olayları zincirinde hali hazırdaki yerine işaret etmesidir. osmanlı birinci dünya savaşına girmeseydi, çok büyük bir ihtimalle savaş batı avrupa'da cereyan edecek, daha kısa sürecek, belki de bir dünya savaşına dönüşmeyecek, belki amerika savaşa girmeyecek, belki bolşevik devrimi başka şekillerde olacak/yapılacak (gene kim tam çözmüş ki?) ve böyle gider işte.... tarihi bir meselenin hem diğer meselelerle göbekten ilişkisini, hem de görece önemini ölçmek, çoğunlukla başka türlü olmuş bir dünyayı tahayyül etmekle olur ve böylece counterfactual'in beşeri bilimlerdeki en güzel yerlerinden birini görmüş oluruz.