hesabın var mı? giriş yap

  • adam kaydı dinlerken kafasının içinde ben bu hallere nasıl düştüm diye düşünüyor ama cevabı bulamıyor. kadının tek derdi etkileşim. bir gözü kamerada adama koala gibi sarılmış sürekli sarsıyor. o da içinden "kendine gel o kadar hazırlık yaptık bunun en az 1.000 beğeni 100.000 izlenme alması lazım" diye düşünüyor ama çabaları yetersiz.

    bu bir dramdır.

  • bu fırsatı kaçırmasaydım hayatım değişirdi psikolojisi

    sevgili dostlar,

    hayatımız boyunca karşımıza çıkan fırsatlar oluyor; bazılarını yakalıyoruz, bazılarını kaçırıyoruz. peki, neden bazen bir fırsatı kaçırdığımızda "ah, keşke! hayatım değişirdi" diye düşünüyoruz? bu düşüncenin psikolojik sebeplerini merak ediyorsanız ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak psikolojik sebeplerini ufaktan yazdım. buyurun okumaya devam edin.

    1) bilişsel yanılgılar: geriye dönük oyunlar

    bir fırsatı kaçırdığınızda, "eğer şu anı kaçırmasaydım, her şey çok daha farklı olurdu" diye düşünüyorsan bilişsel yanılgılara kapılmış olabilirsin. geriye dönük yanılgı, yani "hindsight bias," bizi olayların sonuçlarını önceden tahmin edebileceğimizi düşündürür. bu, kaçırdığımız fırsatın bize ne kadar çok şey kaybettirdiğini abartmamıza yol açar. buna göre geçmişte kalmış olaylara bakarsın ve kendince tahminlerde bulunursun ve bu tahminler abartılı olur. örneğin "ınternetten çiğ köfte satmak fikri aklıma geldiği zaman bir site açsaydım şimdi zengindim" türü düşünceler buna örnektir. kendince bir senaryo kuruyorsun ve bu senaryoda kesin başarılı oluyorsun.

    2) kontrol ihtiyacı: hayatımın direksiyonu benim elimde

    kontrol etmeyi seviyoruz, değil mi? bir fırsatı kaçırmak, bu düşünceye göre kontrolü kaybettiğimiz anlamına gelir. bu durum, bizi o fırsatın hayatımızı kökten değiştirebileceğine inanmaya itebilir. örneğin sabah uyandığında akşam uyuyana kadar başına gelen tüm olayları bir şekilde kontrol edebileceğine inanırsan yaşamda başına gelen her istenmeyen olayda önce kendini suçlarsın. ancak dostum kontrol bir ilüzyondur yaşamda kontrol sahibi olduğumuz olayların oranı son derece az aslında. burada hep iki yanlış düşünce vardır. ya tüm olayları kontrol etmeliyim diye delirenler ya da zaten hiç bir şey benim kontrolüm altında değil diyerek kendini akıntıya bırakanlar. olman gereken durum bu ikisinin ortasıdır. örneğin kafeye gittin ve buluşman gereken arkadaş bir saat gecikeceğini söyledi. burada sen kontrolün altında olmayan gecikmeye sinirlenmek yerine o bir saati kulaklığı takıp "aydın serdar kuru you tube kanalından" iki tane video dinlemeye ayırsan çok daha akıllıca davranmış olursun.

    3) pişmanlık teorisi: keşke'lerin gücü

    pişmanlık, kaçırılan fırsatlarla ilgili güçlü bir duygudur. "keşke şöyle yapsaydım, böyle olsaydı" diye düşündüğümüzde, alternatif bir gelecekte daha iyi olabileceğimizi hayal ederiz. bu da bizi, kaçırdığımız fırsatları abartmaya itebilir. bu keşke ve pişmanlık içeren tüm sözler gene senin hayal gücünle alakalı dostum. örneğin "üniversite sınavında keşke daha fazla puan alsaydım hukuk okuyup başarılı bir avukat olabilirdim" bir cümle tamamen mantık hatasıdır. örneğin daha fazla puan alsan hukuk fakültesi kazanacağın kesin değil, hadi kazandın orada iyi bir eğitim alıp başarıyla bitireceğin kesin değil, okuldan sonra mesleğini yapıp yapamayacağın belli değil ve en sonunda başarılı bir avukat olacağın da tamamen senin hayalin. şimdi keşkeyle başlayan cümlelerini bir de böyle düşün dostum.

    4) sosyal karşılaştırma: komşunun bahçesi daha yeşil görünür

    başkalarının hayatlarına baktığımızda, kendi kaçırdığımız fırsatları daha fazla önemsemeye başlayabiliriz. "falanca kişi şu fırsatı yakaladı ve hayatı değişti, benim de olabilirdi" diye düşünmeye başlarız. örneğin "bizim salak ayla zengin kocayı kaptı şimdi paraya para demiyor dolar diyor" şeklinde dövünmeler olabilir ama bu gene senin kendi kurduğun senaryodur. ayla o paranın karşılığında tüm hayatı ve kişiliğini de satmış ve günde iki öğün dayak da yiyor olabilir. yani etrafındaki insanların dışarıdan çok mutlu görünen hayatları hiç de öyle olmayabilir.

    5) anlam arayışı: hayatımın amacı ne?

    son olarak, hepimiz yaşamımızın bir anlamı olduğuna inanmak isteriz. bir fırsatı kaçırmak, bize hayatımızın bir yönü olduğunu ve bu yönün değişebileceğini gösterir. bu, kaçırdığımız fırsatların önemini abartmamıza neden olabilir. bunu daha iyi anlaman için şunu düşün sen kendince bir amaç ve anlam belirledin mesela haber spikeri olmak istiyorsun. ama bunun yerine muhasebeci oldun. kendinde müthiş bir haber spikeri potansiyeli görüyorsun ama aslında o potansiyel sen de yok. şu an yaptığın mesleği iyi yapmak yerine ne o mesleği iyi yapıyorsun ne de haber spikeri olabilmek için becerilerini arttırmaya çalışıyorsun. sadece "ah be o televizyonlarda ben olacaktım şimdi" diyerek dövünmekle uğraşıyorsun. bazen navigasyonda sokak gözükür ama gerçek dünyada o sokak trafiğe kapanmış olabilir. navigasyona veya sokağa söveceğine gözünü açıp başka bir rota belirlemen lazımdır.

    kısacası dostlar unutmamanız gereken şey, hayatta her zaman yeni fırsatlar olduğudur. yani, bir fırsatı kaçırsan bile, hayat devam ediyor ve her zaman yeni kapılar açılıyor. bu kapılar yok diyorsan önce gözündeki kapkara gözlükleri çıkarmanı tavsiye ederim.

    tabi fırsatları kaçırmamak için en önemli mesele kendini onlara hazırlamaktır. bunun içinde gereken kendini sürekli geliştirmektir.

    bu konuda kendini geliştirebileceğin ve zihinsel olarak daha güçlü olmanı sağlayacak videoların bulunduğu kanalımı da buraya paylaşıyorum. bence bir gir bak ama gene de sen bilirsin.

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • - arkadaşlar duşumuzu aldık gidiyoruz. lütfen.
    - hocam duşu birlikte mi aldınız peki?
    - evet. sonradan gözlemci arkadaş da katıldı hatta bize.
    - vay ibneler!

  • acilen getirilmesi gereken düzenleme.

    bebek hemen doğar doğmaz bebekten kan alınıyor zaten. bu kanın bir kısmı da dna testi için kullanılmalı. eğer ortada bir sakatlık varsa anında ortaya çıkmalı, 10 sene sonra değil.
    anasını satayım ülke coşmuş. sabah programlarına bir bakıyorsun ülkede kimin eli kimin cebinde belli değil. ki bu sadece ekranlara yansıyan çok çok az bir miktar. eminim ki şuan milyonlarca insan başkasının çocuğunu kendi çocuğu sanarak yaşıyor.
    bir düşünün beyler, on yıllarca babalık yaptığınız, kendinizden sandığınız çocuk yada çocuklar başkalarının çıkıyor. o saate kadar evladım diye sevmişsin. atsan atamazsın, aynen devam etmeye kalksan edemezsin. yıllarca enayi yerine konulmak, aldatılmak da cabası. anlatırken bile insanın içi daralıyor. rabbim bu nasıl bir dramdır.

    gündüz kuşağı programlarının bana verdiği yetkiye dayanarak diyorum ki, bu düzenleme geldiğinde şuan evli olan mevcut çiftlerin de en az 3/1i boşanacaktır.

    edit: bazı yazarlar mesajla uyardı ve bu testin faydalarının sadece aldatmayla sınırlı olmadığını söyledi. zira bi ara tüp bebek yaptıranlara kendi spermlerini koyan şerefsiz doktorlar varmış ya da hastanedeki bebek karışma olayları herkesin malumu. doğumdan hemen sonra yapılacak bir dna testi ile tüm bunların da önüne geçilebilir.

    not: al işte, burada toplum için cidden büyük bir yara olan konuya çözüm önerini sunuyorsun. konuyu tartışmaya açıyorsun. embesilin biri de gelip (bkz: bunu anana sorsana) yazıp kendince espri yaptığını, komik olduğunu sanıyor. allahın ergeni seni.

    not2: bir yazar arkadaş; "ay ne ayıp birşey ya. buna izin veren kadın olabilir mi? siz çocuğunuzun annesine neyi yakıştırıyorsunuz. " demiş.
    zaten kimse yakıştıramadığı için bu olaylarla karşılaşılıyor. evet sen eşinden eminsin belki ama kanuni düzenlemede ne diyeceksin? kişiye özel madde mi getireceksin. ayrıca kusura bakmayın kadınlar. sizi töhmet altında bırakan yine kendi hemcinsleriniz. ayrıca bu herkesi kapsayan yasal bir düzenleme olursa hiç kimse de gocunmaz, gurur yapmaz.

    not3: bazı yazarlar diyor ki; " güvenmediğin insanla evlenip çocuk yapma o zaman ayı. v.s." konu da tam bu zaten çocuğu sen yapmamışsın bilader. ve sırf eşine çok güveniyorsun diye başkasının çocuğuna babalık yap o zaman. çünkü dna sonucu gelene kadar neredeyse herkes karısına çok güveniyor.

    not4: kendisini burada ifşa etmeyeceğim ama, az önce tam da bu başlığa konu bir kadın sözlükte mesaj attı ve şöyle dedi: "zaten bi yaştan sonra başkasının çocuğunu öğrensen bile bir şey değişmez ki senin çocuğundur artık o." kendisine, bunu kocasına yapanın yatacak yeri olmadığını, bunun çok kötü bir şey olduğunu adamın bilmeye hakkı olduğunu söylediğimde ise "yatacak yerimiz mi yok?ortaçağ beyinli üç kuruşluk çomarlardan mı öğreneceğiz lan dünyayı?" diye cevap attı. yani kadının vicdanı tamamen rahat ve gram suçluluk duymuyor. aksine seni çomarlıkla suçluyor.
    özetle, artık katiyetle kanaat getirdim ki böyle bir kanun kesinlikle çıkmalı.

    sosyal sorumluluk: (bkz: lösemi tedavisi için yardım kampanyası)

  • geçen gün arkadaşlarla takıldığımız mekan. elimde tablet bilgisayar vardı. tabletten e-kitap okuyordum hemen görevli geldi, hem bilgisayar açmış hem de kitap okuyorsunuz bu suç, gibi birşey söyledi. bardağı alıp, hesabı dahi ödemeden oradan ayrıldım. kimse de birşey demeye cesaret edemedi. işin iyi tarafı doğrudan eve geçtiğim için bardak da eve geldi benimle. daha sonra bardağı yıkayıp mutfağa yerleştirdim. artık yeni bir bardağım var.

  • hayatımda televizyondan bu adam kadar kolay para kazanan başka birini görmedim. güya dünya kupası yorumluyor.

    ulan toplam 32 ülke var ve bunların 15 tanesini zaten sokakta top oynayan 10 yaşındaki çocuk bile biliyor tüm detaylarıyla. adam turnuvanın en güçlü takımlarından şili'yi bile izlememiş. ee ben ne diye izleyeyim ki seni?

    güntekin onay: iran?
    rıdvan dilmen: bilmiyorum.. (bir de sen iran ligini de izliyorsun herhalde diye dalga geçiyor)

    +şili?
    -hiç izlemedim.

    +almanya iddialı takım.(bunun gibi bir şeyler)
    -gruptan çıkınca kiminle eşleşecekler?

    ama bu rezillik rıdvan dilmen'in değil, ntv spor'un.

  • fatih sultan mehmet köprüsünde motosikletinin ön tekerini kaldırıp gitmeye çalışırken köprü korkulukları ile bariyer arasına savurulup olay yerinde hayatını kaybetmiş sürücüdür. motosiklet kazadan sonra tam 250 metre sürüklenmiş.
    böyle insanlara üzülemiyorum, hiçbir trafik canavarının ölümüne üzülemiyorum elimde değil.
    neyse ki, başka birine sebep olmadan sadece kendi gitmiş. allah rahmet eylesin ne diyelim.

    kaynak

    ek: instagram hesabı tespit edilmiş, paylaşımları zaten fazla söze yer bırakmıyor. adam bildiğin elinde bombayla yaşıyormuş, neyse ki başkasına atamadan üstünde patlamış: https://www.instagram.com/bygastroo/

    not: çok bilmişlere ithafen. çocukken ailesinin yarısını bir trafik magandası yüzünden kaybetmiş insanım. nefret de kusarım içimi de kusarım. gram acımam böylelerine. ondan ne farkın kaldı demiş, kimsenin hayatını tehlikeye atmamak olabilir mi mesela? bu magandalar sizin ailenize de dokunsun da sonra sevgi pıtırcığı olun.