hesabın var mı? giriş yap

  • biri inancı gereği kapanmayı seçmişken öbürü istediği gibi giyinmeyi seçmiştir kimseye de bir şey söyleme hakkı vermez bu seçimler.

    iki tarafın da yobazları eleştiriye başlamışlar yine.

  • öncelikle kendinize neden kafe açmak istediğinizi sorun eğer cevap, plaza hayatından sıkılmış olmak, daha large çalışma ortamı gibi cevaplar ise hiç bulaşmayınız. kafe, bar, restaurant, pub işletmek ve işletirkende başarılı olmak için, disiplin ve bu disiplinde istikrar gerekir. gazetelerin pazar eklerinde ki "özge bir şirkette finans müdürüydü, bütün kariyer hırsını bir kenara bırakıp küçük bir kafe açtı, kurabiyeleri kendi yapıyor" diye servis edilen köşelerde ki söz konusu kafeler, altı ay sonra batıyor. bu piyasada buna benzer onlarca batma hikayesi sayabilirim.
    buraya kadar okeysek şimdi daha önce hiç yeme-içme sektöründe mesai harcamadığınızı kabul ederek tavsiyelerime devam ediyorum.
    1-mekanın lokasyonunu belirliyoruz.
    2-o lokasyonda ki hangi kitlenin müşteri portföyümüz olacağına karar veriyoruz. tiki mi, tesbihli mi, öğrenci mi, entel kitle mi.
    3-kitleye göre belirlediğimiz lokasyonda en uygun noktadan dükkanı tutuyoruz.(ruhsat vs. gibi resmi veya mali prosedürlere girmiyorum, orası ayrı bir entry konusu) bu madde için kadıköy'den örnek verelim, hedef kitle tikiyse dükkanı gidip rıhtımdan tutmanın, tesbihliyse moda'dan, öğrenciyse bağdat caddesin'den tutmanın bir esprisi yok, ben her kitleye hitap edicem diyorsanız istanbul' da öyle bir mekan yok, olduğunu iddia edenlerde ya kendi kitlesini tanımıyor ya da kendini kandırıyor.
    4-kitleyi ve lokasyonu belirleyip dükkanı tuttuktan sonra bir mimarlık ofisine gidip(kesinlikle arkadaşınız olmasın) dükkanınızın(artık dükkanınız var) dekorasyonunu hitap edeceğiniz kitleye göre yaptırıyorsunuz bu konuda profesyonel olarak yardım almayı kesinlikle ihmal etmeyin, dekorasyon benim işim; "ahşap sandalye ve masalar, buraya bir tablo, yer döşemesi mini karo, tavanada beş tane de spot diye kafada kurup finalde uyumsuz bir görüntü çıkartma ihtimaliniz çok yüksek.
    5-dekorasyon işini tamamladıktan sonra daha önce yeme-içme sektöründe profesyonel olarak çalışmış bir mutfak şefi, bir salon şefi şayet içki satacaksanız iyi bir barmen, satmayacaksanızda bir barista buluyorsunuz, bu adamlarla oturup bir menü yapıyorsunuz(matbaaya vermiyorsunuz sadece taslak)bu menü lokasyonunuza, kitlenize ve dekorasyonunuza uygun olmalı.
    6-menüyü yaptıktan sonra dükkanınızda kullanacağınız, dolap, tezgah, fırın, tabak, bardak, kaşık, çatal, bıçak, ekmek sepeti vs. bu liste çok uzar gider, malzemenin alışverişini yapıyorsunuz, kullandığınız malzeme, dekorasyona, kitleye, servis ettiğiniz yemeğe, içkiye, uyumlu olmalı.
    7-demirbaş malzeme alındıktan sonra sırada yiyecek ve içecek satın alması var. bunları tedarik edeceğiniz firmayı seçerken, haftanın kaç günü sevkiyat yaptıklarına ve kaç liralık cari kabul ettiklerine, verilen siparişi zamanında ve istenilen adette(fazla veya eksik değil) getirmeleri gibi başlıca kriterlere göre belirleyin.
    8-kaç kişi çalıştırmanız gerektiğine karar verin, bu kararı vermenizde ilk aldığınız kalifiye personelden yardım isteyin asla olması gerektiğinden daha az ya da daha fazla personelle çalışmayın az personelle işi yetiştiremezsiniz çok personel olursada bir kaç kişi hep boşta kalır ve dükkan iş yapmıyor görüntüsü oluşur, bu hem müşteri psikolojisinde iş yapmayan mekan profili oluşturur hem siz de.
    9-sıra geldi fiyatlara. bütün yatırımı yaptık, dükkan tutuldu, dekorasyon yapıldı, kalifiye eleman bulundu, demirbaş alındı, satın almalar tamamlandı, personel bulundu maaşlar belirlendi, belli bir bütçe oluşturuldu, aylık ve yıllık giderler ve gelir beklentisi oluşturulduktan sonra sıra menüde ki servis edeceğimiz ürünlere fiyat koymaya geldi. asla hiç birşeyi hak ettiğinin altında veya üstünde fiyatlanırmayın, içinize sinen ve altını doldurabildiğiniz ve gider kaleminize göre size kar ettirebilecek gerçekçi rakamlar belirleyin.
    10-kasaya, kapıya ve masalara hakim olun, dükkanınıza gelen müşterilerle ego yarıştırmayın ve hiçbir personelinde bunu yapmasına izin vermeyin, yapanla yollarınızı ayırın. dükkanınıza fiziki olarak zarar vermedikçe hiçbir müşteriyi terslemeyin, herkese prens ve prenses muamelesi yapın, masada neler yaşandığını, müşterinin iyi bir servis alıp almadığını, müşteri şikayet etmedikçe asla bilemezsiniz o yüzden dükkanda hep gezin müşteriyle konuşun herşey yolundamı diye sorun, arkadaşlarınızla dükkanın en orta masasında oturup her akşam geyik muhabbeti yapmayın.
    11-dokuzuncu maddeye kadar atlamadan geldikten sonra, onuncu madde de istikrarı hep koruyun iki yıl sonra ikinci şube için kolları sıvayın.

  • şimdi millet benimki daha ideal diye saydırmaya başlayacak ve üçüncü sayfaya geldiğimizde kilo 200 boy 3 metre gibi rakamlar göreceğiz.

  • zararli iceceklerden biri.

    once, portakal yemenin faydalariyla baslayalim.

    bir portakalda 60 kilokalori degerinde enerji vardir. zaten sizin portakaldan almaniz gereken enerji miktari da budur.

    bir portakaldan, bir su bardaginin ucte birini veya dortte birini dolduracak kadar su elde edersiniz.

    yani bir bardak portakal suyu ictiginizde, ihtiyaciniz olan fruktozun yani meyva sekerinin 3 ya da 4 katini almis olursunuz.

    fruktozun nasil bir katil oldugunu merak ediyorsaniz ve ıngilizceniz iyi ise,
    youtube'da "sugar: the bitter truth" isimli dersi izlemenizi siddetle tavsiye ederim.

    bu dersi izleyebilmeniz icin, bu konulara merak ve sabrinizin da olmasi lazim. cunku video doksan dakika suruyor. ama palavra anlatilmiyor. san francisco devlet universitesinden bir pediatrik endokrinolog, muhtesem bir ders veriyor butun dunyaya.

    ama maalesef sadece 3 milyon kisi seyretmis 4 senede...

    fruktoz cok zararlidir. meyvenin abartilmasi cok zararlidir.

    misir surubu denen sey, zehirin onde gidenidir.

    fruktoz konusu boyle.

    portakalin faydalarina geri donelim. bir portakal yediginiz zaman, midenizde bir "doluluk" hissedersiniz. mide ceperinde, gerilmeye karsi hassas olan reseptorler vardir. bu reseptorler, beyindeki "doyma, hoslanma merkezi"ne, "ben artik doydum" sinyalleri gonderirler. (bu sinyaller biraz yavas gider. bu yuzden, ardindan atli geliyomus gibi hizli hizli yemek yiyenler, kilo alirlar. cunku o sinyaller gidene kadar, fazladan yemek yemislerdir.) portakali yemeyip, suyunu icenler, bu "doluluk" hissinden de mahrum kalirlar. o doluluk hissini sivilar vermez cunku derhal barsaga intikal eder sivilar. biraz kilo da burdan aldik mi? aldik.

    portakal yediginiz zaman, cok ama cok onemli bir sey yemis olursunuz. portakalin, o pek sevmediginiz beyaz kisimlari. ıste onlar "fiber"dir yani liftir. lif, cok ama cok ama cok onemlidir insan sagligi icin.

    cunku hem barsak hareketlerinin duzenini saglar, yani sizin daha kolay ve daha duzenli "kakaya cikmanizi" saglar. portakal suyu icenler, bu liften mahrum kalirlar. uzun vadede, daha kolay ve daha duzenli kakaya cikmak, insani kalin barsak kanserine karsi korur. abd'de kalin barsak kanserinin daha fazla gorulmesinin sebeplerinden biri, kahvaltida icilen dev boyutlardaki portakal sularidir. diger bir sebebi de, cilginca kirmizi et tuketilmesidir.

    yani neymis? portakal yemek, bizi kalin barsak kanserine karsi da koruyormus.

    lifin diger bir faydasi da, kolesterolu dusurmesidir. portakal suyu icenler, o caaanim lifi cope atarak, bu faydadan da mahrum kalirlar. fazla seker ve yuksek kolesterol, sonunda insani metabolik sendroma goturur.

    elma, nar, havuc, akliniza baska ne suyu geliyosa, uzum v.s.

    bunlar icin de bu soylediklerim gecerli.

    uzum cekirdeginde, nar cekirdeginde cok muthis koruyucu ve guclendirici maddeler var. narin sevmediginiz beyaz kisimlari da lif.

    bunlarin suyunu icerek, hem lif kaybediyor, hem antioksidanlari cope atiyor, hem de fazladan, pek cok fazladan gereksiz fruktoz aliyorsunuz.

    elma da boyle, armut da boyle...

    bilmem annatabiliyo muyum?

  • bira şişesi kapağının içinde plastik bir parça vardır.

    --- spoiler ---

    çoğu hafta pazar günü bile çalışan ve madalyaları koyacak yer bulamayan ben, dünyanın öbür ucundaki proje ortağına, whatsapp aracılığyla işle ilgili bir şey sordum. gelen cevap bir kasa bira fotoğrafıydı. çünkü günlerden cumartesiydi.

    --- spoiler ---

    o lastik parçaya, conta denir.
    o kapağa da, contalı kapak!