ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
danimarka'da halkın kanun teklifi verebilmesi
-
bugunlerde harikulade bir yasa geciyor danimarka parlementosu'ndan. halk, bundan sonra kendi arasinda uygun gordugu/istedigi bir seyi, 50bin imza toplama kosulu ile mecliste gorusulmesi icin kanun teklifi verebilecek.
dusunsenize. biz daha internette bile "devletin bize uygun gordugu" sitelere girebiliyoruz sadece. haha sinirim bozuldu, adamlar kanun teklifi veriyor meclise. ne hakla ya? kimsin sen? halksin hepi topu...
sozum ona, ulkesinde "ileri demokrasi" oldugunu dusunenlere cok yabanci gelecek uygulama gercekten.
k: http://m.t24.com.tr/…nun-teklifi-sunabilecek,306338
tramvayda videosu çekilen baba ve oğul
-
enteresan bir bilgi vereyim mi size
alım gücünüz itibari ile o adamın isteyip yapamadığı ve sizin isteyip yapamadıklarınız arasında dağlar kadar fark yok.
o adam alt sınıfın aşağılarda siz de alt sınıfın üstlerindesiniz. ıkiniz de kaliteli beslenemiyor, araba alamıyor, ev alamıyorsunuz.
better call saul
-
sırf bu dizi ve jimmy hatrına 32 yaşımda iş güç sahibiyken sınava girip hukuk okumaya karar verip, gece-gündüz-yaz-kış demeden alttan-üstten-yandan ders alıp 2 sene 10 ayda 4 yıllık fakülteyi bitirerek avukatlık stajını yapabilmek için 657 sayılı devlet memurları kanunun 24 aylık babalık iznini kullanabilmek adına 3 yıldır çocuk yapmayı erteleyip mezuniyete 2 ay kala corona virüsü salgını nedeniyle siki tutmuş eğitim öğretim sistemi yüzünden mezun olamama ihtimalim eşliğinde az önce 5. sezon 6. bölümü izledim.
emeği geçen herkesin amk.
tek cümleyle türkiye'nin yurt dışındaki prestiji
-
2 ay önce floransa'da bir hostelde, 2-3 yıl önce türkiye'yi ziyaret etmiş, buenos aires'te yaşayan arjantinli bir genç kızın sorduğu sorudur:
"siz türksünüz, neden arap gibi yaşamaya çalışıyorsunuz?"
kız ülkeye ülkenin %50'sinden daha hakimdi.
çorlu'da bim'e giren vatandaşın garip istekleri
-
sabahtan akşama kadar ayakta çalışan ve belki üniversite mezunu olan şu emekçilerin işleri yeterince zor değilmiş gibi bir de bu tür tiplerle uğraşıyorlar.
çocuklara 5 yaşında programlama eğitimi verilmesi
-
geleceği görmektir.
ingiltere'de uygulanmaya başlanan yeni müfredatta çocuklara 5 yaşından itibaren programlama ve algoritma eğitimi verilmeye başlanmış. özellikle algoritma tarafındaki mantık eğitiminin bu yaşlarda çok yararlı olacağını düşünüyorum.
acaba bu küçük yazılımcılar kızlı erkekli mi alıyorlar dersleri, yemekhanede haşa beraber mi oturuyorlar?
din haneleri boş bırakılırsa zorunlu din eğitimi almak zorunda olurlar mı?
ahlaksız batı bunlardan hiç bahsetmemiş.
uzun süre doğruluğuna inanılan ebeveyn yalanları
-
eylül-ekim gibi televizyonun bozulması. meğer okul açılınca çaktırmadan anten kablosunu çekermiş babam. biz izlersek ders çalışmayız diye. saf gibi inanırdık. biz yokken takıp izlermiş kafasına göre. yıllar sonra itiraf etti. ilk başta kızmıştım ama düşündüm de aslında büyük fedakarlıkmış. işçi adamın eve gelince tek lüksü televizyon izlemek o vakitler, bundan fedakarlık etmiş. alkışlar babam gelsin o vakit..
çalıkuşu
-
calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".
survivor all-star
-
şu yarışmada turabi çamkıran'ı destekleyenler nedense hep akp'liymiş gibi geliyor.
allah'ın uğursuzları ya. her yerdesiniz, kabus gibisiniz yemin ediyorum.
helikopter ebeveyn
-
helikopter ebeveyn terimi 1969 yılında yayınlanan dr. haim ginott'un "ebeveynler ve gençler" adlı kitabında ortaya atılmıştır.
dr. ginott gençlerle konuşurken gençlerin anne ve babalarından bahsederken "helikopter gibi sürekli üzerimizde dolaşıyorlar" demelerinden
etkilenerek bu kavramı oluşturmuştur.
terim 2000lerin başlarında amerikan üniversite yötetimleri tarafından sıklıkla kullanıldığı için popülerleşmiştir.
1980lerde doğan milenyum kuşağının en yaşlıları üniversite çağına eriştiklerinde anne ve babaları tarafından her sabah okula geç kalmamaları için
uyandırılmaktan şikayetçilerdi. okul yönetimi de ailelerin kendilerini arayarak çocuklarının durumu hakkında devamlı bilgi istediklerini kayıtlara
geçiriyorlardı. ikinci dünya savaşı ve sonrasındaki ekonomik refah döneminde dünyaya gelen ve "baby boomer" kuşağı olarak adlandırılan kuşağın
çocuklarına yönelik aşırı kontrolcü tutumu üniversite idarelerinin dikkatini çekmiş ve helikopter ebeveyn kavramının tekrar gündeme gelmesine
neden olmuştur.
genelde lise ve üniversite çağındaki çocukların kendi başlarına yapabilecekleri işlerde onları yalnız bırakmayan
ebeveynleri için kullanılsa da her yaştaki çocuk için geçerli bir ebeveyn tipidir. yeni yürümeye başlamış bir bebeği hiç yalnız
bırakmadan sürekli onun hareketlerini düzeltmeye çalışan, bebeğe kendi başına geçirmesi için zaman tanımayan ebeveynler de helikopter
ebeveyn sınıflandırmasına dahildir.
helikopter ebevenyler çocuklarına yardımcı olmak isteyen iyi niyetli insanlar olsalar da çocukların özgüven geliştirmesine engel olarak ilerde
tek başlarına sorun çözme yeteneği olmayan birer yetişkin olmalarına neden olabilirler. başarısızlıklar ve zorluklar çocuklara yeni yetenekler
kazandırır ve var olan yeteneklerini geliştirme imkanı sunar. helikopter ebevenyler çocuklarının bu deneyimlerden yoksun kalmalarını sağlayarak çocuk gelişimine
olumsuz etkide bulunurlar.