hesabın var mı? giriş yap

  • bir gece ablamin bir arkadasinin bizde kalacak olmasi. tam o sirada benim yeni aldigim siyah eldivenleri ve bereyi ablama gosteriyor olmam. akabinde ablamin arkadasinin apartmanin icinde fare gormesi ve cigligini en ust kattan duyup kosmam. tabii benim gibi cigligi duyan herkesin kapilarini acmasi ve merdivenlerden asagi kosan siyah bereli ve eldivenli insan figurunu duyduklari ciglikla da birlestirince hirsiz sanmalari ve pesime dusmeleri. pesimden kosanlardan birinin elinde kurek olmasi. bunlar niye geliyo diye aniden arkami donunce bir anda en ondeki adamin korkup dusmesi. ben asagi indikce cigliktan kacan farenin ablamin arkadasiyla aramda kalmasi ve ona dogru gitmeyi secmesi, yeni cigliklarin yukselmesi. arkamdan kosan annem ve babamin "hirsiz degil o, durun" diye apartman sakinlerini yakalamaya calismasi. sonucta o kuregin fareyi oldurmek uzere kullanilmasi.

    edit: imla

  • asimov'un son derece güçlü bir kurgu, mantıksal çıkarımlar ve bunları sarıp bir arada tutan bir aşk hikayesini anlatan romanı. asimov ilk defa bu kitabında toplum mühendisliği konusuna değinmiştir. kitaba başlamasını sağlayan fikir ise aklına şöyle gelmiştir ki okumayanlar için ufak bir spoiler olabilir:

    --- spoiler ---

    bir magazin dergisinde, atom bombasının patlamasından sonra oluşan mantar şeklindeki bulut resmini görmüştür ve sonraları, eğer bu şekli birisi zamanda, atom bombasının atılmadan ve icat edilmeden önce, geriye gidip yine bir dergide yayımlasaydı acaba ne olurdu diyerek başlamıştır.

    --- spoiler ---

    evet kitap zaman yolculuğu hakkında hiçbir açık bırakmadan ilerliyor. bu başlı başına kitabın beğenilmesinde büyük rol oynuyor, ancak bilimsel gerçeklikleri o kadar basit bir dille anlatıyor ki okuyucuyu asla sıkmıyor, bu da benim gözümdeki en büyük değeridir. bilimi ne kadar kolaylaştırılmış bir şekilde anlatırsanız o kadar başarılı olur ya. bir de bunları bir aşk hikayesiyle harmanlamış ki okurken bağlanmaktan kendimi alıkoyamadım. uykusuz gecelerime tat olmuş bir öykü.

    bir gece yine biraz okuyup ardından yatmaya koyulmuştum. kafamda sürekli hikayeyle ilgili şeyler dönüyor. konunun karmaşıklığından değil ama ikide bir nasıl biteceğine dair teoriler üretiyorum. kendi kendime muhtemelen şöyle bitecektir, yok yok öyle olmaz böyle de olabilir. hah o da değil sanırım böyle bitecek aman inşallah şöyle olur derken en sonunda ulan nasıl bitecek bu kitap diyip yattığım yerden tekrar elime alıp bitirmiştim. o gece ağzım kulaklarımda, sırıtarak uyumuştum. bir kitabın son sayfasını çevirmek bir dostu kaybetmek gibi derler ama ben bu kitabı bitirince ebedi bir dost daha kazanmış gibi oldum. sevdiğim diğer kitaplarda olduğu gibi. belki fazla övdüm ama ne yapayım çok sevdim be sözlük.

  • gemicik sahiplerinin finoları gelmiş 9 yıllık reno 12 arabasında katledilen adamın oğlunu ağzı havyarlı olmakla itham ediyor. sadece bir köprüden milyarlarca doları cukkalayanların paralı askerleri gelmiş onlar elit bi garibanız ayağı çekiyorlar. insan mısınız lan siz? ne cins bir mahluksunuz?

  • 16-17 yaşlarındayken yaşının 30 olduğunu öğrendiğim insanlara "ohaaa 30 mu yuuhhh" diyordum. 30 yaşındaki insanlar bana 70 yaşında gibi geliyordu. şu an 32 yaşındayım ve hala kendimi çok genç hissediyorum. içimde hala bir çocuk var çünkü hamileyim :((( şaka lan şaka erkeğim ben.

    neyse konudan uzaklaşmayalım, 32 yaş çok değil evlen gitsin.

  • kopya çekeceğimi bildiği için, sınav esnası sürekli yanıbaşımda duran hoca uzaklaşsın diye osurmamdır. ve hakikaten kokuyu aldıgında yüzünü ekşitip masasına gitmişti. şu an düşünüyorum da bundan daha vahim bir anı olamaz. okulun pilav günlerinde yüzüne bakıyorum ben bu adamın.

  • döner dünya, yalan dünya, gurdununan guşu daşdaş eden dibirik dünya demiş aşık. hangi aşık deseniz inanın bilemem şu anda uydurdum çünkü. yani diyorum ki dostlarım, canımız cincoşumuz sezen hanım allah etmesin malını mülkünü yitirir de bir kuru ekmeğe muhtaç kalırsa bence böyle enteresan bir hadiseye imza atabilir:

    - evet sezen hanım çamaşır makinanızı tamir ettik... buyrun hayrını görün...

    - ne kadar borcumuz ustacığım?

    - 300 yeter sezen hanım...

    - peki şu şarkıyı versem de ödeşsek? benim bütün derdim makineeeemm... elbet bir gün kavuşur böyle seveenn... ön yıkamalı tül perde seçeneği en büyük endişeeeem.... o en çok sevdiğim ve beeeen...

    - ....

    - şu nasıl peki? aman da ustağğğ, çakkıdı çukkudu gözün oynaştağğğ, azıcık alttan azııcık üstten hoppidi hoppidi...

    - ...

    - şinananay da yavrum hoppa şinananay da şinananay hopa şinananay... estiriiiiir de ada yeli estiriiirrrrrr...

    - paramı ver.

  • şeriatınıza ayrı ahiretinize ayrı sokayım.
    sizin yolunuzdan gitmektense 1000 defa kafir olmayı tercih ederim.

  • hostesin rujunun rengine bile karışanların "bu memlekette özgürlük var. isteyen istediğini giyer" diye savundukları adamlar.