ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kanada'da yaşanan ilginç hırsızlık videosu
-
hepsinden daha çok dikkatimi çeken işyerinin kamera görüntüsünün bizim ülkede full hd yayın yapan tv'lerden daha iyi olmasıdır. malum bizim ülkenin işyerlerinin kameraları en fazla 240p olur.
ayrıca kanada'nın hırsızı bizim ülkeye gelse rahatlıkla mankenlik yaparmış, bunu da yüzümüze vuran videodur.
amerika'da çekilen lise klibi
-
bütün amerikan filmi klişelerini gördüğümüz klip.
cheerleaderlar, nerdler, jessicalar, jasonlar, yakışıklı oyun kurucular, kimya laboratuarları, geyik hocalar, bando takımları, okula camaro ile gelmeler.
hani filmdi lan bunlar. bizim dizilerde de tüm ülke yalıda yaşıyor, onlarda öyle gösteriyorlar ama gerçekte öyle değil diye düşünüp üzülmüyorduk, öyleymiş. can sıktı
şimdi bunlar kocaman bahçeli, şişe süt ve gazete dağıtılan müstakil evlerde yaşayıp sabah kahvaltısında mısır gevreği de yiyorlardır allah bilir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"amca 80 yaşında rusya'ya vize kalktı diye seviniyo. sanki vize kalkınca herşey kalkıyo"
brezilya'da sinovac'ın %50.38 koruma sağlaması
-
90'la başladı, 78 oldu, 65'e indi derken 50 deniyor. bu gidişle sinovac'ın coronavirüsü tetiklediği açıklanırsa şaşırmayacağım.
edit: evet arkadaşlar brezilya'daki bulgulara göre bu aşı çok ağır ve ağır vakaları (hastaneye yatırılmanızı gerektirenler) %100, orta ve hafif vakaları %77, çok hafif vakaları %50 oranla engelliyormuş. yani muadilleri kadar etkili olmasa da genel olarak işe yaradığı sonucunu çıkarabiliriz.
ancak burada anadolu ajansı'nın her seçimde akp'yi %90'la başlatıp akşamında %50'ye (kimi zaman %40'a) çekmesi misali her yeni açıklamada oranın daha da düşmesi komik.
dumlupınar denizaltısı
-
dedemin de içinde şehit olduğu denizaltı.
lo-fi
-
bir şeyler okurken kesinlikle müzik dinleyemem. okuma yaparken çok farklı müzik türleri denedim belki olur, ortamı doldurur diye ama bir türlü sessizliğin verdiği konforu hiçbiri vermedi. lo-fi türünü yaklaşık bir aydır dinliyorum. önceleri biraz garip geliyordu ama sonra beni rahatlattığını fark ettim. bir şeyler okurken beni rahatsız etmeyen, arkada akıp giden bir tür ile tanıştığım için mutluyum. bir şeylere konsantre olurken ya da teknik bir dokümana yoğunlaşmışken çok iyi geliyor bana. hele ki şöyle hafif kalburüstü bir de ses sistemine sahipseniz değmeyin keyfe oluyor.
chill out seven dinleyici bu türü de çok sevecektir. ama kesinlikle birbirinden ayrı şeyler. lo-fi içerdiği raw, saf sound, ara ara ortam sesleri, çizik plak efektleri, biraz jazz'ımsı, biraz hip-hop tarzı tekrarlı döngüler ile diğer türlerden ayrılıyor. elektronik sesler ile organik seslerin harika bütünleşmesi bence. 1960, 1970 jazz sample'ları ve 80'ler, 90'lar elektronik tınıları çok duyulur. bu yönden oldukça nostaljik geliyor bana ve bir 80'ler, 90'lar insanıysanız sizi de vurabilir bu tür. çoğu zaman solist sesleri olmaz bu şarkılarda, ara ara duyulan vokal sesler de o eski ilk dönem televizyonlardan, radyolardan ham olarak kaydedilmiş gibidir.
tanım: dar anlamda kayıt ortamında ortaya çıkan garip seslerin, istenmeyen efektlerin, distorsiyon ve parazit seslerin tekrar ele alınarak üretilen estetik bir müzik türü de denilebilir.
şato sahibi olunsa yapılacak ilk şey
-
kilere gidip, ekmek arası domates peynir yapıp, gözetleme kulesine çıkar, manzaraya karşı yerdim.
öldürülen köpek için hüngür hüngür ağlayan adam
-
ah be dayım umarım o köpeği öldüren şerefsizin ömrü sana ilave olur dedirten insanoğluinsandır.
5 kankaya eşlerinin yaptığı tişört şakası
-
adamlar türkçeyi ingilizce konuşuyor amk