hesabın var mı? giriş yap

  • bir kadinin omru boyunca karsilasabilecegi en buyuk hesaplasmalardan biridir muhtemelen kendisini istemeyen bir adamin aslinda iyi biri oldugunu kabullenmek.

    asik oldugu erkegin hicbir zaman kendisini istememis oldugunu ya da artik istemedigini ogrenen kadinin kabullenme sureci uzundur. elisabeth kubler-ross'un tanimladigi 5 stages of grief yani sevdigini kaybeden insanin gectigi 5 asamanin tamamini gecer kadin. yani

    - inkar* --> "olamaz boyle bir sey. o beni hala seviyor. benden vazgecemez."
    - ofke* --> "allaan salaa! ben fazlaydim ona. cok fazlaydim. degerimi bilemedi."
    - pazarlik* --> "belki de yeterince anlayisli olamadim ona. daha anlayisli olacagimi soylesem kesinlikle yeniden beni ister."
    - depresyon* --> "ben onsuz ne yaparim?"
    - kabul* --> "ne yapalim. beni sevmiyor."

    bu asamalarin bazen bir ikisini atlar kadin. ya da bazi asamalari hizlica gecer. bu asamalarin hangi hizda gecilecegi, kaybedilenin yoklugunun ne kadar belirgin olduguyla baglantilidir genelde. nihayetinde bittigini, adamin onu istemedigini kabul eder.

    adamla kadinin karsilasmalari ya da kadinla adamin cevresinin karsilasmalari mumkun degilse, kadin artik pacayi kurtarmistir. mutlu mesut devam edebilir hayatina. arada hatirlayip uzulse de daha fazla hirpalanmaz artik. adam hakkinda kafa yormaz, kendini suclamaz, adami suclamaz. oldu da bitti masallah...

    butun bu asamalari gecip rahata kavustuktan sonra bazen hayat kadini rahat birakmaz.

    bir gun bir arkadasi ile bir cafede oturup kahve icerken, yanindaki arkadasinin bir arkadasi gelir masaya mesela. laf doner dolanir adama gelir. kadinin adamin tanidigini bilmeksizin bu arkadasin arkadasi adamdan bahsetmeye baslar. ne kadar iyi kalpli, ne kadar sevecen, ne kadar duygusal,... oldugundan. adamla yasadiklari guzel anilardan ornekler verir ustune. kadin susar.

    bir kac gun sonra baska bir ortamda yine kadinin adamla yasadigi maceradan habersiz insanlar adamin bahsini acar. yine o mukemmel adam, yine o dunya sekeri, dunya zekisi, dunya yeteneklisi, dunya duygusali adam... kadin yine susar.

    kadin, kendisini uzen, kendisinin kalbini paramparca eden adamin aslinda kendisini taniyanlarin bahsetmekten hoslandiklari o mukemmel adam oldugunu duydukca daha da uzulur.

    herkese karsi anlayisli, herkese karsi vicdanli, herkese karsi yardimsever olan adamin dunyada canini yaktigi, uzdugu, kirdigi tek insanin kendisi oldugunun ayirdina varir sonunda. diger insanlardan ne eksigi oldugunu dusunur. dusunur de bulamaz. herkes dr. jeckyll ile karsilasmistir da mr. hyde'la karsilasmis tek insan kendisidir yeryuzunde.

    kendisine yasattigi onca acidan sonra onun aslinda "iyi" biri oldugunu kabullenmesi gerekir. o bes asamadan bir tur daha gecer. ama bu sefer kaybettigi adam degildir aslinda da kendine olan guvenidir. nihayetinde yasadiklarinin ana fikrini bulur, ki bu da cogu zaman "ben sevilecek kadin degilim." olur.

    not: bu entryye katkilarindan dolayi alright isimli sarkisi icin zap mama'ya, i'm a fool to want you yorumu icin lisa ekdahl'a, yazarken ictigim bir paket parliament sigarasini philip morris products s.a.'nin verdigi lisans kapsaminda ureten philsa as'ye ve tabii ki adama* tesekkuru borc bilirim.

  • isterseniz kusura bakın ama çoğunuzun zeki kadın neyine oğlum? siz o kadını kaldıracak potansiyele sahip misiniz de?

    edit: lan oğlum kendinizi metheden mesajlar yazıp durmayın. erkeğim amk. bi de bir özellikler yazıyorsunuz, şöyle zekiyim böyleyim diye, gerçekten zeki olsanız benim kadın olduğumu düşünür müydünüz lan?

  • insanin ilerde karsilasacagi durumlari idare edebilmek icin gereken hamlelerin kaynaklarini duzenleyip hayata gecirebilme yolunda kendi kapasitesine olan inancıdır. bir işi başarmanın temelinde inancın olduğunu söyler. hedefe ulaşmak için gerekli kişisel aktiviteleri etkileyen en önemli faktörlerden biridir, kimi araştırmacılara göre en önemlisidir. öz yeterliliğin öncelleri ise hayali tecrübe, geçmiş deneyim, psikolojik canlandırma ve ikna kavramlarıdır.

    albert bandura 1983 yılında yaptığı sosyal öğrenme teorisi araştırmasında bulmuştur bu kavramı. daha sonra pek çok araştırmacı öz yeterlilik üzerinde çalışmıştır. günümüzde de halen üzerinde çok çalışılan bir kavramdır.

  • muhtelif zamanlarda gerçekleştirdiğim eylem.

    ayak-yorgan denklemini kurabilmiş bir yer elması mıyım? hayır. borç batağında yüzen ve her geçen dakika su almaya devam eden bir kese kağıdı mıyım? tabi ki evet. e, peki o zaman muhtelif zamanlar, ödemeler falan ne iş? anlatayım.

    evlendikten sonra belini doğrultulmayanlar familyasının müzmin bir üyesi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kredi kartı denen illet bel soğukluğundan sonra aile saadetinin ikinci büyük düşmanı.

    efendim; iki kapı birden açık olursa samanlık cereyan yapabilirmiş, geç de olsa öğrendik. nişan-düğün masraflarını, altını-esvabı kredi çekerek karşılamışsanız, üstüne bir de beyaz eşyaları kredi kartı ile almışssanız, bir de ödenmeyi bekleyen eşinize ve size ait öğrenim kredileri ve geri ödemeli burslar vs. varsa iktisat profesörü de olsanız işin içinden çıkamıyorsunuz. tabi bu noktaya gelmemizde benim ultra süpersonik beynimin, enstitülerde tez konusu yapılası ticari zekamın katkıları da olmadı değil.

    ciğerparelerim; yukarda bahsettiğim borçların üstüne tuttum bir de epey yüklü bir miktara gün'e girdim -börek çörek, break dans- göbek de yok- parayı aldım, krediyi kapattım. güya faizden kurtuldum. ancak bilmem kaç taksittte olduğu için bana koymayan kredi borcu gitti, yerine on ayda ödememiz gereken kol gibi gün parası geldi. böylece her ay bir miktar içeri girmeye başladık. baktım olmuyor, 2 yıl sonra ihtiyaç kredisi çektim ve tüm kredi kartı borçlarımı, öğrenim kredisi vs. kapattım. - ki bu kredi kartı borcunun tamamını ödediğim ilk an, elde var bir- bir-iki ay rahat ettim. en azından elimize üç beş kuruş para geçmeye başladı. ta ki; gaza gelip ev alıncaya kadar. elde bir lira para yok; geride dağ gibi ihtiyaç kredisi borcu var, "abi burası kaçmaz" lafına tav olup ev alıyorum... * *

    evi krediyle aldım. kredi miktarı haliyle evin ederinin üstünde oldu, çektiğim konut kredisinin bir miktarı ile önceki ihtiyaç kredisini kapattım, kalanı ile evin parasını yatırdım. ufak tefek eksikleri de kredi kartı ile aldım. tabi kredinin aylık geri ödemesi gene ebesininki kadar oldu, bu arada mecburen gıda-temizlik maddesi vs. gibi ihtiyaçlar kredi kartlarından alınmaya başlandı. kartlar gene şişti. gene asgarileri maaşımız kadar olmaya başladı.

    bu kez de kayınço devreye girdi. kartları kapatacak kadar para gönderdi, on taksitte kendisine geri ödeyecektik.parayı aldık, kartları kapattık. -etti iki- bu arada bebeğimiz oldu -hem fakiriz hem rahat durmuyoruz evet- baktık bebek varken, araba ihtiyaç haline geldi. hanımın altınları bozdurduk, 2. el bir otomobil aldım. arabanın masrafları, vergisi, sigortası, lpg taktırması, muayenesi vs. derken gene kartlara abandık. bu arada kayınçonun gönderdiği parayı geri ödüyoruz, kartlar ağır ağır içeri girmeye başladı.

    ben tekrar ihtiyaç kredisi çektim. bir yıl vadeli. kartların borcunu kapattım. -etti üç- . ilk bir iki ay iyi geçti. sonra? sonra kayın pederim rahatsızlandı, biz orayla bura arasında mekik dokumaya başladık, yeri geldi uçakla gidip geldik, yeri geldi arabamızla vs. kartlar gene tombikleşti. geçtiğimiz yaz kayınpederimi de kaybettik.

    velhasıl-ı kelam; güngörmüş bir kardeşiniz olarak size yegane tavsiyem; taksitlerinizi aksatmayın-borçlanmayı abartmayın. acele etmeyin. borcunuz varken borcu borcun üstüne eklemeyin. kamçı yiye yiye malkoçoğlu filmlerindeki zindanda işkence gören amcalara dönersiniz, demedi demeyin.

    kart borçları birikti, asgarilerini dahi ödeyemez hale mi geldiniz, ihtiyaç kredisi çekin. ama böyle ucu-ucuna, kılı-kılına çekmeyin. ne olur ne olmaz diye üç-beş kuruş fazla çekin. taksit sayısı sizi rahatlatacak kadar olsun. parayı alıp kart borçların ödeyince, üşenmeyin, kartları iptal ettirin. cebinizde bir tane kredi kartı olsun, onun da limiti maaşınızın, gelirinizin yarısını geçmesin.

    bu da böyle bir anımdı, paylaşmak istedim. efendim; herkese kabızsız-ishalsiz günler dilerim.

  • bein sport kaçak yayınlar için caydırıcı hukuki yaptırımlar istiyorsa, bu taleplerini devlete fax ile iletmeleri gerekmektedir. aksi halde talep dikkate alınmayacaktır.

  • insanlarla anlaşıp anlaşamayacağımı ortaya çıkaran testin değişken elemanı..
    şişe şekline gereken saygıyı göstermiyosa o insanla işim olmaz..

  • gözlemlerime göre mutlu insanlardan pek haz etmiyorlar. hele durduk yere neşelendiysen yanlarında noluyo bilader donumuz görünüyor da ona mı gülüyorsun diye agresifleşiyorlar. tebessüm nezaket falan hep art niyetli algılanıyor cahil kesim tarafından.