hesabın var mı? giriş yap

  • reklamdan anladığım tek mesaj ;

    "bir banka düşünün kendi parasına bile sahip çıkamıyor 7 milyon lirayı bu çakma sarı kafaya veriyor sizin paranızı nasıl korusun? "

  • "işin zor gökhan..."
    "valla işin zor hadise..."
    "işiniz çok zor mazhar abi..."
    "ebrucum işin çok zor, kolay gelsin sana..."

    sanırsın canlı yayında atom parçalıyorlar.

  • türkan şoray 'ı sevilesi kılan şey salt güzelliği değildir. bu toprakların gördüğü en mütevazi insanlardan biridir.

    birkaç yıl önce kendisini bodrum'da gördüm. bildiğin gördüm dibindeydim çünkü. 3 günlük "şöhretler" koruma ordusuyla gezerken türkan hanım çıkmış sokağa sevenleriyle (ki sanırım sevenleri tüm türkiye oluyor) hasret gideriyordu.

    kendisine birşeyler söyleyen herkese cevap verdi, sarıldı, öpüştü, gözlerinin içi gülüyordu. demek gerçekten varmış böyle birşey insanın içinin güzelliğinin dışına vurması.

    türkan şoray bu toprakların en güzel kadınıdır, en güzel insanıdır. ilelebed de öyle kalacaktır.

  • 9 sezon fenerbahçe'de 4 sezon da istanbulspor'da olmak üzere toplam 13 yıl türkiye'de futbol oynamıştır. bildiğim kadarıyla türkiye'de en uzun süre forma giyen yabancı futbolcudur. gerçi yabancı futbolcu diyerek haksızlık etmeyelim kendisinin bir adı da deniz uygar'dır. bu arada zebellah gibi adama deniz ismini kim uygun gördü, o da ayrı bir merak konusu.

    uche deyince birçoğumuzun aklına jes hogh, ebru gündeş'le oynadığı klip ya da rambo'nun sahaya girip ona sarılması gelse de onunla ilgili en unutulmaz kare beşiktaş maçında ayağının kırıldığı andır. ayağı, çoğumuzun bakamayacağı kadar feci bir şekilde kırılmış olmasına rağmen uche her zamanki rahat ve soğukkanlı tavrıyla bir yandan sakızını çiğnemeye devam ederken, kenara da ben kalkamıyorum, size zahmet beni değiştiriverin anlamında bir işaret yapmıştı. o kadar rahat görünüyordu ki, sağlık görevlileri hemen gelmese tek ayağının üzerinde sekerek kenara gelecek diye korkuştum.

  • 1997 yılıydı. o dönemde liseyi kazanmıştım. liseye girişte sağlık raporu istenmişti. velhasıl o raporu almak için bakırköy devlet hastanesine gitmem gerekiyordu. fakirlik işte, annem öyle bir para verdi ki muayenelere yola yemeğe yetecek mi bilmiyorum.

    yolda sürekli inşallah çok fazla masraf tutmaz diye içimden geçirdim. hastanede biraz masraf çıktı haliyle. ben paralarımı hesap ederken karnım o kadar açıkmış ki anlatamam. hastanenin önündeki büfeye geldim:

    ben: abi simit kaç para?
    büfeci: ... lira
    ben: peki meyvesuyu kaç para?
    büfeci: ... lira
    ben: o zaman bi simit alayım abi
    büfeci: meyvesuyu vermeyim mi?

    hayatımın o anı sanıyorum kendimi en gariban en yalnız hissettiğim andı. büfeden simit alırken beni gören orta yaşlı bi bayan daha sonra yanıma gelip "ben sana meyvesuyu alayım mı oğlum" demişti en anaç haliyle. beni bi ağlama aldı ama anlatamam sözlük. (bkz: bu da böyle bir anımdır)