ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
özgür demirtaş'ın buket aydın'a cevabı
1 haziran 2020 sürü bağışıklığına geçilmesi
-
pandemi boyunca günde 10 12 saat çalışmak zorunda olup çok az evde kalabildim.yasakları destekleyenleri asosyal olmakla itham eden ergen malları anlayamıyorum maalesef. bir şekilde daha, önce örneği görülmemiş bir bela ile mücadele ediyoruz. bütün dünyanın anası sikilmiş ama hayat devam etmeli diyen malları bu yeni normal sürecinde maskeleri atmış sağa sola salyalarını akıtan tiplerden anlayabilirsiniz. çünkü yeni normalin ne olduğuna dair fikirleri yok. her şey eskisi gibi olacak zannediyorlar. ama olmayacak maalesef yazın bitimi ya da salgının artmasıyla yeni yasaklar gelecektir. toplum sizin zevk algılarınızla yönetilmiyor maalesef.
edit:basit bir gribal enfeksiyon diyen mi ararsın, falcı mısın diyen mi ararsın, sanarsın ki bütün dünya ülkeleri lockdown ilan etmemiş, herkes şen şakrak bi bizim ülke şizofren. çok fazla ergen var risk grubunda olmadığı için atıp tutan.
en yakın arkadaşım 2 ay önce yendi bu virüsü ve halen inanılmaz nörolojik sorunlar ve ağrıdan duramadığı bağırsak problemleri çekiyor. iyileştikten sonra beyin kanaması ya, da kalp krizi geçiren tonla adam var. bunlar covid sayılmıyor.
arkadaşlar bu bir grip değil bu bir bela. inansanız da inanmasanız da aşı bulunana kadar gerçek bu.
sözlükçülerin stadyumda izledikleri en güzel gol
-
elbetteki hagi reyiz'in monaco'ya attığı gol.
hatta kapalıya dönüp eliyle bayrağı salla diye işaret etmiş (15. saniye)ve o soğukta üst bedeni nü olan ben o zamanlarda bir akım başlattığımız büyük (3'e 5 m)sopalı bayrağı alıp nasıl koydun laaaan diye bağırıp kendimden geçip sallamıştım(38.saniye)
(bkz: ifşa olduk amk)
ahanda
borsa istanbul'un %10'unun katarlılara satılması
-
ülkeyi komple arapların üstüne yapın da bu iş huzur icinde çözülsün.
ekonomik çıkmazda olan türkiye cumhuriyeti'nin başındaki zatın gerçekleştirdiği aktivite.
https://mobile.twitter.com/…|twcamp^serp|twgr^tweet
edit: https://mobile.twitter.com/…tus/1331958084495953921
edit 2: ilgili haber
https://www.dunya.com/…ula-ortak-oldu-haberi-601558
edit 3: bazı mesajlar aldım bunun zararlarının ne oldugu ile alakalı, belirtmem istendi. olası bir hükümet değişiminde ülke borsasının %10'luk kısmının katardan manipüle edilmeyeceginin garantisini kim verebilir ? türkiye cumhuriyeti'nin katar'ın arkasında bulunan, londra'daki spekülatörün emrine amade edilmiştir. çok net.
ayrıca arada kaynayan "çerezlik" imzalanan anlaşmalar da şunlar:
"istinye park hisselerinin devrine dair anlaşma",
"istanbul haliç altın boynuz projesi'ne yapılacak potansiyel ortak yatırıma ilişkin mutabakat zaptı" ile;
"global liman işletmeleri ve qterminals w.l.l arasında ortadoğu antalya liman işletmeleri aş'nin hisse devrine ve satın alımına dair anlaşma" da bulunuyor.
kapitalizmi anlatan en iyi söz
-
''sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç tara, başka birine büyük paralar kazandırmak ve sana tanınan fırsata müteşşekkir olmak için berbat bir trafiğin içine dal. nasıl razı olunur böyle bir yaşama?''
charles bukowski
''hergün işe gidiyorsun. akşamları erken uyuyorsun ve bunun karşılığında alabildiğin tek şey koltuk takımı.
gerçekten acınası bir durum.''
tyler durden
''nabıcan mecnun ekmek parası.''
ismail abi
hoşlanılan kızın whatsapp'tan gönderdiği son mesaj
-
"son görülme 02:14"
ömer seyfettin'in çocukların psikolojisini bozması
-
kesinlikle doğru tespit.
çocukken okuduğum tek bir öyküsü geceleri rüyalarıma girmeye yetmişti. adını hatırlamıyorum, şu an google dan bile bakmak istemem. şu kocasının kafasını beze sarıp karısına saklatiyorlardi , içinde ne olduğunu bilmeden kadın gözü gibi bakiyordu. böyle çocuk hikayesi mi olur lan?
yaşadığı dönemin zorluklarını baz alarak bu durumu reddetmeye çalışmayın işte. ortada uzunca bir dönem yapılan ciddi bir hata var. bu kitaplar ilköğretim öğrencilerine okutulamaz. bitti.
edit: yademeseneoyle uyardı. öykünün adı bomba.
istiklal marşı'nın korkma diye başlaması
-
12 mart 1921'de istiklal marşı kabul edilirken, ülkemizin mevcut durumu nasıldı bilinmeden, marşın ilk kelimesini eleştirmek, ağır cehalettir.
bilecik, yunanistan toprağı olmuştu.
adapazarı, yunanistan toprağı olmuştu.
gaziantep, teslim olup fransız toprağı olmuştu.
ardahan, artvin gürcistan toprağı olmuştu. üstüne, kızıl ordu burayı ele geçirmişti.
maraş, fransız işgaline uğramış ve kurtarılmıştı.
izmir, yunanistan toprağı idi.
yunanistan başkomutanlık karargahı izmir'e taşınmıştı.
bursa, yunanistan toprağı idi.
ingilizlerin çekildiği eskişehir ve afyon'a yunanlılar geldi.
urfa, fransızların toprağı idi çekildiler.
marmaris, italyanların elindeydi.
iznik, uşak, gönen, balıkesir, nizip, kars, ığdır, inegöl, zonguldak, merzifon, konya, manisa ve daha bir sürü yer işgal ediliyor, hatta kimisi ingilizlerden yunanlılara, italyanlardan yunanlılara olacak şekilde el değiştiriyordu.
osmanlı'nın başkenti olan istanbul'dan, osmanlı isen vize ile çıkabiliyordun.
peki, dışımızdan saldıranlar ile bitiyor muydu? içerideki ayaklanmalar da vardı.
ali batı ayaklanması oldu.
birinci bozkır ayaklanması yaşandı.
ikinci bozkır ayaklanması yaşandı.
üçüncü bozkır ayaklanması yaşandı.
şeyh eşref ayaklanması yaşandı.
1.anzavur isyanı çıktı.
2.anzavur isyanı çıktı.
1.düzce ayaklanması çıktı.
konya'da ayaklanma çıktı.
zile ayaklanması çıktı.
milli aşireti ayaklanması çıktı.
çapanoğlu ayaklanması çıktı.
2.düzce ayaklanması çıktı.
2.milli aşireti ayaklanması çıktı.
2.yozgat ayaklanması çıktı.
demirci mehmet efe ve çerkez ethem ayaklanması çıktı.
koçgiri ayaklanması çıktı.
ülkenin her tarafında ya dış ülkelerden gelen işgaller, işgal tehditleri ya da dış ülkelerin organize ettiği iç ayaklanmalar söz konusu iken, bulunduğu köyün, kasabanın, şehrin kendi milletinde mi kalacağı, italyan mı, yunan mı, fransız mı, ermeni mi, sovyet mi, ingiliz mi olacağı tamamen muamma olarak mücadele veren bir millete daha ilk kelimeden moral, motivasyon, destek, inanç verecek bir marş yazmazsanız, sadece şiir yazmış olursunuz.
mükemmel bir başlangıçtır.
yer çekiminin sebebi
-
herşeyden bahsetmeden önce kısaca bütün bu yaşananların ve bilim kurgunun temel sebebinden ve bu nedeni keşfeden isimlerden bahsetmek lazım. kütleçekim kanunu, kepler ve newton!
kepler'in ortaya çıkardığı ilkeler (gök cisimlerinin yörüngelerinin daire değil elips çizdiği ve bu elips çizilirken büyük kütleli gökcisimine yaklaşıldığında "ki bizim sistemimizde bu güneş" yörüngedeki cismin "örneğin mars yada dünyamız" dönüş hızının arttığı idi) arkasında bir dizi soru daha ortaya çıkarmıştı ve bu soruların en temeli hala ortada başıboş bir biçimde dolanıyordu… neden!
işte tam da buradan hareketle sir isaac newton tüm insanlık tarihinin belki de en önemli keşfini yaptı. kütleçekim kanunu. bakmayın siz ağacın altında demlenirken kafasına elma düştü goygoyuna, newton kütleçekim prensibi ile yaşadığımız makro evrenin hemen hemen tüm fiziksel ve matematiksel prensiplerini açıklayan bir dizi karmaşık matematik hesaplarının temelini oluşturdu.
peki nedir bu kütle çekim prensibi?
çok çok kabaca bir anlatım ile madde miktarı başka bir deyişle kütlesi fazla ola cismin kütlesi az olan bir diğer cisimi kendisine çekmesidir. bu prensibi en kolaylıkla gözlemleyebileceğimiz olay ise herkesin kolayca fark edebileceği üzere yer çekimi. kütle çekim üzerinde etkili teme olarak iki durum var. birincisi madde miktarı, yani madde miktarı fazla olan cisim diğerini çeker. bu birinci etkeni anlamada hiçbir sorun yok aslında, temel olarak dünya ay'dan daha büyük bir kütle olduğundan kolaylıkla ayı yörüngesinde tutabiliyor, yada kolaylıkla bizi yüzeyine yapıştırabiliyor.
gelelim ikinci etmene, ki işte bu etmen buradan sonra konuşabileceğimiz her şeyi açıklayabilecek olan olgu. kütle çekim üzerinde ikinci ölçekte etkili olan şey cisimlerin yoğunluğudur. bu ne demek? yoğunluğu fazla olan cismin birim hacimdeki madde miktarı da fazla olacağından kütle çekim gücü daha yüksek olacaktır demek.
peki kütle çekimin astronomik cisimler üstündeki etkisini nasıl hayal edebiliriz?
bundan bahsetmeden önce çok ciddi bir yanlış anlamayı düzeltmek gerekiyor. uzay; klasik ve çok yanlış bir tanımla içinde bulunduğumuz sonsuz boşluk… işte burada algımızı ve fiziksel olaylara bakış açımızı ve neden sonuç ilişkilerini temelden etkileyecek bir yanlış anlama var. uzay bir boşluk olsa idi bundan sonraki hiçbir şeyi açıklayamazdık. uzay bir boşluk değildir. başka bir deyişle, yıldızların, gezegenlerin, gök taşlarının, kuyruklu yıldızların ve binlercesinin arasındaki şey, o yapı o karanlık algı bir boşluk değildir. uzay her tarafında yoğunluğu çok çok düşük, kendisini adeta bir ince tül gibi kaplayan, kütlesi olan ve madde özellikleri gösteren atom altı parçacıklardan oluşan bir yapı ile doludur. karanlık madde… bu karanlık madde sayesinde kütlesi ağır olan cisimler, tıpkı yumuşacık bir koltuğa oturan şişman bir adamın koltuğa gömülmesi gibi uzaya gömülür ve tıpkı koltuğun minderinin deforme olması gibi uzayı bükerler. durumu gözünüzde daha rahat canlandırabilmemiz için bir video paylaşıyorum. ingilizce ama dile takılmayın, bilmiyorsanız sesini kısıp da izleyebilirsiniz. kütle çekimini görsel olarak mükemmel biçimde anlatan kısa bir video. karanlık madde olarak mavi perdeyi düşünün. keplerin yörünge prensiplerini falan gözlemleyebileceğiniz süper bir video.
gravity visualised
iyi de drogba, iki boyutlu evren videosu verdin, boş konuşuyorsun... üç boyutta nasıl olacak ben anlamadım? buyrun efendim alttaki fotoğrafa alalım sizi. konu tam olarak şöyle gerçekleşiyor.
gravity 3d