hesabın var mı? giriş yap

  • maldır, evet malım. o akbilin ücretini almadım hiç. saçma belki ama hep aynı şeyi söyledim ısrar edenlere, hatta ısrar etmeyenlere de söylüyorum: "aynısını siz de başka birine yaparsınız, ödeşiriz." kendimce aptalca bir kural yarattım askıda akbil gibi, tek ben biliyorum mesela bunu, bir tek ben uyguluyorum belki. olsun ama, söylüyorum denk geldiğim herkese. e mallık tabi ne yapalım, hayat işte...

  • "bu yaşta bilgisayar oyunu mu oynuyorsun cık cık" diyen adama "sana ne lan sik kırığı" demekten imtina etmiş kibar insandır.

    halbuki bu tarz adamlara asıl bu muamele müstahaktır.

  • "-risk aldığınızı söylüyorsunuz. bu sorulardan dolayı işinizi kaybetseydiniz, pişmanlık yaşar mıydınız?

    -hayır. 15 yıldır en kaba tabiriyle televizyoncuyum. 4.5 yıldır kamera önündeyim. tanımadığım insanlardan ‘sizi ve programınızı çok seviyoruz’ kelimelerini duymak bir armağan. ancak ben bundan çok kolay vazgeçerim. bu işte kimleri gördüm, ellerin üzerinde taşınan ve bir anda esamesi okunmayan. benim mesleğim metin yazarlığı ve televizyonculuk. onu da yapmazsam mutlaka bir iş bulurum kendime. ‘kelime oyunu’yla başlamadım hayatıma, onunla da bitirebileceğimi zannetmiyorum. o yüzden bir sıkıntım, pişmanlığım olmaz. şimdi kazandığımdan daha az para kazanırım çok sorun değil. çok az paralarla yaşadığım zamanlar da oldu."

    tanım: adam tam bir delikanlı çıktı rıza baba.

  • bmx sporcusu taner erdaş, sporla hayatını değiştirenlerden. kontrol artık onda ve karar vermek için zamanı nasıl kullanacağını en iyi o biliyor.

    “bir sporcu gibi yaşamak için bazı şeylerden vazgeçmek gerekebiliyor. başarılı olmak için çok daha fazlasından vazgeçebilirsin. o his, insanı çok farklı bir yere taşıyor. bisikletin üzerindeyken hızlı karar vermek durumundasın. hızlı karar vermeye bmx ile başladım. hangi yöne gideceğin, hangi hareketleri yapacağının pek de bir önemi yok. önemli olan çıkıp oynaman. çık oyna.

  • wells fargo'nun çektiği arjantin, venezuela gibi bitik ülkeleri bile büyük farkla geçip cehennemin dibini boyladığımızın resmi

    wells fargo, em*'lerin dış borçlarını incelemiş. 8'de 8 kırmızı yaparak batan ekonomilerin bile önünde sudden stop uyarısı almışız. "yerlilerin dth* hacmi" bir kıstas olsaydı arjantin'i ve venezuela'yı kesin geçerdik ama ayıp etmişler

    (bkz: 128 milyar dolar nerede)

  • bob dylan, paul mccartney ve miles davis ile birlikte 20. yy'ın en büyük üç müzik insanından biridir. müzik tarihi onsuz yazılamaz. gelgelelim 39 stüdyo albümü çıkaracak kadar üretken biri olarak, arada kötü yorumlar alan pek çok çalışması olmuştur.

    bu açıdan street-legal (1978) çok özel bir yerdedir. çünkü bu albüm çıktığında kötü yorumlar almamış, adeta aşağılanmıştır. öyle böyle kötü yorumlar almamıştır. yerin dibine sokulmuştur.

    bunun ne kadarının dylan'ın herhangi bir işine bu kadar kötü yorum yapılmasına yönelik koruyuculuğumdan, ne kadarının nesnel yaklaşımım olduğunu bilmesem de, benim kişisel olarak bayıldığım bir albümdür bu. 70'lerdeki son iyi dylan albümünün desire olduğu söylenir. benim için bu street-legal'dir.

    bilhassa soundu ve dylan'ın denedikleri ile eleştirilir bu albüm. halbuki öyle bir dönemdir ki bu, dylan'ı o sounda pek çok etken adeta zorlamış, bu albümün soundu için onun zihnine girmiştir.

    sound kısmına gelmeden önce, dönemin dylan için fazlasıyla travmatik olduğunu söylemek gerek. eşi sara'dan boşanmak üzeredir ve çocuklarının velayet davası vardır. idolü elvis tam bu sıralarda ölmüştür. bu yüzden ağır bir depresyona girmiştir. uzun zamandır üzerinde çalıştığı deneysel filmi renaldo and clara gösterime girmiş, beğenilmemiştir.

    yani kafası aslında tam olarak müziğe odanaklanmış halde değildir. yine de ortaya çıkan kalabalık müzisyen kadrolu, dylan'ın diğer albümlerinde rastlamadığımız kadar "neşeli", orkestral ve klasik r&b'vari çoklu kadın geri vokalli albümün tümüyle dylan'ın kafa karışıklığından kaynaklandığını söyleyemeyiz.

    dylan zaten 75'de rolling thunder revue projesinin konserlerinde böyle kalabalık ekibi sahnede kullanmış, bütün yan handikaplarına rağmen keyif de almıştır. bu "kalabalık içinde olma ihtiyacı"nın evliliğindeki sıkıntılardan kaynaklandığı da söylenebilir. çünkü sahne dışında da öyle yaşamaya başladığı zamanlardır bunlar dylan'ın.

    örneğin 1977'de günlerce leonard cohen'in phil spector prodüktörlüğünde çıkardığı death of a ladies man albümünün kaydında takılır allen ginsberg'in de başını çektiği bir klanla.

    zaten street-legal'deki kalabalık kadın vokal ve onların şarkıdaki rolleri için onu etkiyen bir cohen'in tarzı olmuştur, bir de dylan'ın klasik r&b tutkusu. (tamam kabul, belki cohen'den etkilenmemiş de olabilir. bu konuda yaygın bir inanış yok. belki ben böyle varsaymak istiyorumdur.)

    tam bu esnada elvis hayatını kaybeder. aralarında herhangi bir irtibat olmasa da, dylan için elvis bir idoldür. o olmasaydı, kendisinin de olmayacağını söyleyecek kadar tutkulu bir hayranıdır elvis'in. new morning albümündeki went to see the gypsy şarkısını onun için yazdığı rivayet edilir. öldüğünde, haberi aldığında yanında olan çocuklarının sanat eğitmen "elvis'in müziğini beğenmediğini" söylediği için onunla bir hafta tek kelime etmemiş, derin bir yasa bürünmüştür.

    elvis'in ölümünden sonra çıkan ilk dylan albümü olan street-legal'in soundunun elvis'in son yıllarındaki kalabalık orkestralı konserlerinin bir benzeri olması bu açıdan hiç de tesadüf değildir. bir saygı duruşudur.

    ki zaten bu albümden hemen önce çıktığı japonya turnesinde dylan kendisi ile sahnede çalan müzisyenlere elvis'in kendi orkestrasına yaptığı gibi bir örnek kostüm diktirişi grupta huzursuzluklara sebep olmuştur.

    dolayısıyla street-legal'in yadırganan tonu, dylan'ın 75'de kendi başına girdiği bir yolda, karşısına çıkan cohen ve elvis'in de etkisiyle oluşmuştur desem yanlış olmaz.

    albümün kayıt süreci de sancılı olmuştur. kadronun biraraya getirilmesi, dylan'dan kaynaklanan ve bazıları da ondan kaynaklanmayan sebeplerle uzamıştır. müzisyenler sık sık değişmiştir. örneğin married with children dizisinde peggy karakterini canlandıran katey sagal, ilk kadın vokal ekibindedir. fakat o oluşturulan grubun ses aralığı ile dylan'ın onlardan talep ettiği ses aralığı uyuşacak gibi değildir. sagal daha sonra bunu ilk gün fark ettiklerini, fakat korkudan dylan'a söyleyemediklerini anlatacaktır.

    fakat bunca travmatik bir dönemde yapılmasına ve kayıt sürecindeki sıkıntılara rağmen street-legal hiç de eleştirildiği kadar kötü bir albüm değildir.

    bir dylan albümüne neden girdiği asla anlayamayacağın new pony adlı şarkıyı bir kenara koyarsak, çok iyi şarkılar vardır. changing of the guards, no time to think, is your love in vain?, true love tends to forget gibi dylan klasikleri arasına girmemes, haksılık olacak parçalar bu albümde yer alır. senor, we better talk this over ve where are you tonight? da yine başarılı şarkılardır.

    o dönem hayatındaki en mühim değişiklik olan boşanmasının izini de şarkılarda sürmek mümkündür. gerçi kafası karışıktır dylan'ın bu konuda. yeri gelir günah çıkarır ve pişmanlığını dile getirirken, kimi yerde ileriye bakar.

    örneğin baby stop crying, "berbat bir adamla birlikte dibi gördün sevgilim" dizesi ile başlar.

    ya da we better talk this over'da;

    "bunun hakkında konuşsak iyi olur
    belki ikimiz de ayıldığımızda
    sadece elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan
    bir insan olduğumu anlayacaksın

    bu durum ancak daha da zorlaşır
    neden yok yere acı çekelim?
    buraya kadarmış deyip, kendi farklı yollarımıza gidelim
    henüz çürümemişken" der.

    sözünü ettiğim dylan-elvis ilişkisi ile ilgili son bir anektod ile bitireyim entry'yi. daha önce elvis, dylan ve george harrison'ın birlikte stüdyoya girip kayıt yapacağı, fakat elvis'in gelmediği söylenirdi. yakın zaman önce yapılan bir röportajda konu dylan'a sorulduğunda, "gelmeyen elvis değil, george ile bendim" der sanatçı. eminim bu doğru değildir. ama dylan'ın verdiği cevap bu.

    not: şarkı sözlerinin çevirileri mahir ünsal eriş/ bob dylan sözler/kara plak yayınları