ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
balık yerken gelen ne kadar da sağlıklıyım hissi
-
bir tek bana mı oluyor bilmiyorum. ama balık yerken o öğünde sanki hiç kalori almadan doymuşum, günlük protein ihtiyacımın hepsini almışım, 1 aylık omega 3 ihtiyacımı gidermişim gibi hissediyorum.
böyle sanki dünyanın en bilinçli ve sağlıklı beslenen insanı gibi beslenme üzerine sohbetler etmek, bir guru gibi tavsiyeler vermek istiyorum.
aslında öyle çok aradığım bir tat değil, ayda 1-2 belki anca yerim ama gazetelerde okuduğum sağlıklı beslenelim, balık yiyelim tavsiyeleri artık bilinçaltımda nasıl yer ettiyse, çok mutlu oluyorum lan ben balık yerken!
geldiniz, buraya kadar okudunuz, bari boş gitmeyin notu: her hafta balık yiyenlerde kalp krizi riskinin %50 azaldığını biliyor muydunuz?
türkiye cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır
-
vatana ihanetten yargılanması gereken bir terörist açıklaması.
sakız
-
- “dubble bubble” dünyadaki ilk balonlu sakızdır. “fleer company” isimli şirketin kurucusu “frank fleer” 1906 yılında “blibber blubber” adını verdiği bir sakız üretmeye çalıştı. ancak ortaya çok yapışkan ve çiğnemeye çok da uygun olmayan bir ürün ortaya çıktı. fleer’da muhasebeci olarak çalışan “walter diemer” boş zamanlarında farklı tariflerle denemeler yapmayı severdi. walter diemer bir gün normal sakız kadar yapışkan olmayan, çiğnemeye uygun ve esneyebilen yapısıyla baloncuklar yapmaya müsait bir formül buldu. ancak ne yazık ki walter diemer bu tarifi kaybetti ve aynı tarifi bulmak için tekrar denemeler yapmaya devam etti. yaklaşık 4 ay sonra kaybettiği tarifi tekrar buldu ve 1928 yılında balonlu sakız ortaya çıktı. ümit verici gözüken bu karışımdan ortaya çıkan sakızı test etmek için yerel bir şekerleme dükkanına 100 adet pazarlardılar. daha ilk günden bütün sakızlar tükendi. daha sonra şirket, sakızı “dubble bubble” olarak pazarlamaya başladı ve satışlar ilk yılda 1,5 milyon doları aştı. birçok kişi sakızın ismini “double” olarak yanlış yazmaktadır. doğrusu: “dubble”. walter diemer, bu yeni sakızı ortaya çıkarırken pembe gıda boyası ellerinde mevcut olan tek renkti. bu yüzden ilk balonlu sakızın rengi de pembeydi. günümüzde de en yaygın balonlu sakız rengi pembedir. ayrıca walter diemer emekli olduktan sonra, bu balonlu sakız tarifini tesadüfen bulduklarını da itiraf etmiştir.
- sakızdan büyük baloncuklar çıkarmanın sırlarından biri, sakızı yavaş üfleyerek şişirmektir.
- dünya çapında her yıl yaklaşık olarak 100.000 ton sakız çiğnenmektedir.
- california’da, yoldan geçenlerin duvara yapıştırdığı sakızlarla kaplı “bubblegum alley” isminde bir sokak var.
- yutulan sakız vücudunuz tarafından sindirilemez ve parçalanamaz. ancak sakızın 7 yıl midenizde kalması gibi bir durum da söz konusu değildir.
- sakız çiğnemenin, stresi azalttığı ve üzerinde çalıştığınız işe daha iyi odaklanmanıza yardımcı olduğu söylenir.
- guinness rekorlar kitabına göre şimdiye kadar sakız şişirilerek yapılmış en büyük balon.
- antik yunanlar bir reçineden yapılmış sakızı çiğneyerek stresten kurtulduklarına inanıyorlardı.
- bir matematikçi, bir zamanlar amerikalıların her gün sakız çiğnemek için harcadıkları enerjinin 10 milyon kişilik bir şehri aydınlatmak için yeterli olduğunu hesapladı.
- saçınıza yapışan sakızın, fıstık ezmesiyle ovalanarak çıkarılabileceği söylenir.
- kuzey amerika’da çocuklar, sakız için her yıl yaklaşık yarım milyar dolar harcıyor.
- bilim insanları isveç’te 9000 yıllık bir sakız buldular.
- insanlar, dünyada sakız çiğneyen tek canlılardır.
- sakız, başlangıçta elle yapılarak üretilmişti. günümüzde ise neredeyse bütün sakızlar makinelerle üretilmektedir.
- birçok diş hekimi, hastalarına şekersiz sakız çiğnemelerini öneriyor.
- sakız çiğnemenin kulakta oluşan basıncı hafifletmeye yardımcı olduğu da söylenir.
kaynakça
https://www.cbc.ca/…even-fun-facts-about-bubble-gum
https://www.uselessdaily.com/…bout-bubble-gum-list/
https://chewsygum.com/…fun-facts-about-chewing-gum/
https://www.slideshare.net/…facts-about-chewing-gum
http://www.chewinggumfacts.com/
https://www.gumball.com/…s/history-of-dubble-bubble
2016 turizm krizi
-
dün akşam 22:30 saatlerinde resepsiyona 2 sırp geldi ana kız. 13 yaşındaki kıza otelin karşısındaki pazardan şık bir sırt çantası almışlar. şık dediysem de; memleketim mersin'deki bit pazarında 35-40 liraya alabileceğiniz çantalardan...
35 euro (yaklaşık 115 lira) ödemişler. bana anlattıkları kadarıyla; aldıktan sonra fiş istemişler. adam da fiş vermemiş. (vergi kaçırıyorlar) biraz sinirlenmiş fiş istediklerinde. 10 dakika sonra aldıkları çanta kızın içine sinmemiş ve geri vermek istemişler. adam da 'fiş olmadan veremem' demiş ve daha da sinirlenmiş. kızın annesi 'sen ne yapmaya çalışıyorsun, az önce senden fiş istedik, vermedin, biz senden alışveriş yapmak istemiyoruz, paramızı geri ver' demiş. adam daha da sinirlenmiş. ve anne ile kızı ittirerek yürüyün gidin gibi birşeyler söylemiş.
resepsiyona gelip ben bu işi yasal yollardan halletmek istiyorum dedi. polis çağırabilir misiniz? dedi. buna zabıta bakar dedim. zabıtayı aradım. ulaşamadım. 155'i aradım. durumu anlattım. 10 dakika sonra polis geldi. biz bi esnafla konuşalım sonra haber göndeririz dediler. gittikten 10 dakika sonra polis otele tekrar geldi ve 'esnaf yardım edeceğini söyledi, dükkana gitsinler yardımcı olacaklarmış' dedi.
kadın 'ben oraya yalnız gitmek istemiyorum' 'bi keresinde pamukkale'de bir turisti dövmeye çalışan satıcıları görmüştüm çok sinirlilerdi, bize yardımcı olabilecek birisi var mı' dedi.
otelin operasyon müdürünü aradım. 'acentası yardım etsin, otelin dışındaki durumlara biz karışamayız' dedi.
acentayı aradım. acentasından slavica adlı bir rehber geldi. anne ve kızı alıp dükkana gittiler. neyse ki; araya polisin girmesinden dolayı sayın esnafım biraz ürkmüş ancak, polis olmaya girmeseydi müthiş hoşgörümüzü ve ticaretbilirliğimizi göremeyecektik.
esnafı az çok anlayabilirim. ödedikleri kiralar gerçekten çok yüksek. dükkan sahipleri 'turist varsa para kazanılır' mantığıyla yüksek kiralar istiyorlar. haliyle adamlar kiralarını çıkarabilmek için kime ne geçirsem düsturuyla hareket ediyorlar. ancak hiç bir zaman; türkiye'ye tatile gelmiş ve senin ülkeni 10-15 tane farklı destinasyon arasından seçmiş insanlara sırf senin gibi 10-15 tane daha esnaf var ve bi olay olduğunda hemen saldırabilirler diye böyle davranma hakkını kendinde arayamazsın. gerçi ararsın lan!
insanın bazen gidip dubrovnik'e, ascoli'ye ya da oslo'ya gidip yaşlı teyzelerden 3-5 euro'ya el işi birşeyler alası geliyor.
tabi ki; istikrar önemlidir. sizin ben esnaflık ahlakınızı mikeyim.
26 ocak 2022 hamza yerlikaya'nın hesap sorması
-
yetimin hakkını yedirmeyeceği sözü verdiğini belirten ancak mahkeme onaylı diploma hırsızlığı ile tanınan ve akp tarafından sayısız makama haksız yere yerleştirilen hamza yerlikaya'nın tweetidir.
''bendeki de merak sanırsam herkeste vardır.
hesabı kim ödedi?
hesap ne kadar tuttu?
fatura kim adına kesildi?
şahsi mi yoksa belediyeye mi fatura edildi?''
link
hamza hesap soruyor arkadaşlar. hamza utanmıyor arkadaşlar. hamza'da arlanmanın zerresi yok arkadaşlar. hamza'nın diploması sahte arkadaşlar. hamza hiç değişmiyor arkadaşlar.
yolculuklarda mutlaka rastlanılan mola yeri objesi
yaran inci sözlük entry'leri
-
baslik: 16 ay kızıl bi hatunla çıktım
1.entry: öyle kızıl kızıl diye yollara düşecek kadar bi numara yok. 2 hafta sonra alışıyo insan.
2. entry : eline kına yakmış beyler
14 sayfadir herkes @2 ye sukranlarini sunuyor.
hastası olunan sözler
-
"belki de oksijen ortalama 70 yıl sonra öldüren bir zehirdir."
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
yıllar önce, evde yiyecek hiç bir şey olmadığından ve dolayısıyla acıkan küçük kızın komşuya giderek;
''ekmeğiniz yoksa ekmek alayım ayşe teyze'' demesi.
bu olay her anlatıldığında beni gözyaşlarına boğan çocukluğum.
gezicilerin büyük rüşvete sessiz kalmaları
-
sokağa inmeye gerek olmamasından dolayıdır.
birbirlerini kırıyorlar zaten şu anda. bizi gözlemci atadılar.
caz ile blues arasındaki farklar
-
teknik öğrenmek isteyenlere o zaman bilgi vereyim. böylelikle bu merak da bitmiş olur bunu da yaptırdınız bana aq.
ilk önce caz, blues gibi tek bir enstrüman (gitar) ya da vokale bağlı kalmaz. caz'da gitardan çok grup ön plandadır(trompet, piyano, gitar, bas, bateri vs.).
blues shuffle ritm kullanırken, caz ise swing ritmini kullanır.
blues, iç savaş'tan bir süre sonra (1800'lerin sonlarında) mississippi'nin delta bölgesinde ortaya çıktı. afro-amerikan çalışma şarkıları, ruhaniler ve sahadaki haykırışlar blues'un temelini oluşturdu. blues, aslen, bireyler tarafından, armonika veya slide ıke çalınan bir gitar gibi düşük maliyetli ve kolay bulunabilen enstrümanlarla çalınan kırsal bir müzikti. şarkılar başlangıçta düz notalar veya avrupa müziğinden tamamen farklı bir ses veren “mavi” notalarla yavaş ağıtlardı.
sonunda, şarkı yapısı, avrupa müzik unsurlarıyla birleştirildiğinde, aab lirik kalıbıyla 12 barlık bir blues kalıbına katılaştı. bu tür lirik kalıpta, ilk dize söylenir, ikinci dize onu tekrar eder, ardından üçüncü dize düşünceyi çözer.
vokal hatları arasında enstrümanın yanıt vermesi için bir boşluk bırakılır. buna “çağrı ve yanıt” denir. çağrı ve yanıt, ana şarkıcı ile arka plan şarkıcıları arasında veya iki müzik aleti arasında da olabilir.
jazz, 1900'lerin başında new orleans, louisiana'da ortaya çıktı. delta'nın aksine, kölelerin hafta sonları bir araya gelip davul çalmalarına ve dans etmelerine izin verilmişti. bu, afrika ve karayiplerin davul ritimlerinin yanı sıra süsleme ve doğaçlama geleneğini de korudu. afrika kökenli amerikalı müzisyenler daha sonra korno tabanlı gruplarda çaldıklarında bu geleneği sürdürdüler. blues da bir etkiydi ve kullanılan müzik gamlarına mavi notalar ekledi.
blues şarkılar da dahil olmak üzere her tür şarkı caz tarzında çalınabilir, bu nedenle cazda şarkı yapısında çok daha geniş çeşitlilik vardır. genelde caz ne çalındığıyla değil, nasıl çalındığı ile ilgilidir.
savaş sonrası blues:
aynı temel unsurların çoğu günümüzün blues ve cazında da korunmuştur. ikinci dünya savaşı'ndan sonra, enstrümanlar elektriksel olarak güçlendirildikçe ve afrikalı amerikalılar kuzey abd'deki şehirlere göç ettikçe her iki tür de büyük değişiklikler geçirdi.
savaş sonrası bir film sahnesinde duyabileceğiniz yaygın bir blues türü chicago blues'u olacaktır. vokalist, gitar, bas, davul ve muhtemelen bir armonika veya piyano ile üç ila beş parçalı bir gruba sahiptir.
müzik hala mavi notaların blues unsurlarını, aab lirik kalıbını, çağrı ve yanıtı ve 12 bar blues kalıbını içerir. muddy waters veya howling wolf'un şarkılarından oluşan ortak bir repertuar.
müzik, muhtemelen biraz bozuk bir gitar sesiyle, ardından gelen rock and roll'un bir önizlemesi ile daha yüksek sesli sürüş tarafında olacaktır. davul vuruşu ya yavaş bir blues vuruşu ya da trampet üzerinde vurgu yapılan orta tempolu bir shuffle olurdu. ritim sabit bir groove'a sahip olurdu yani.
savaş sonrası caz:
savaş sonrası bir film sahnesinde duyabileceğiniz yaygın bir caz türü, bebop tarzı doğaçlama ile gerçekleştirilen caz standartları olacaktır. ikinci dünya savaşı'ndan sonra caz, dans edilebilir büyük grup pop müziğinden bebop'a ve havalı caz ve hard bop gibi birçok varyasyonuna dönüştü. sözler düşürüldü ve grup doğaçlamaya odaklandı, bu da onu esas olarak enstrümantal bir müzik haline getirdi.
bantlar, piyano, bas ve davulların ortak bir konfigürasyon olmasıyla küçüldü. saksafon ve trompet gibi kornalar da yaygındı. ortak bir repertuar, great american songbook'un “all of me” veya “fly me to the moon” gibi karmaşık doğaçlama enstrümantal versiyonlarından, blues'un yeniden yorumlarından veya orijinal bestelerden oluşacaktır.
müziğin akustik veya hafif güçlendirilmiş bir sesi olacaktır.
ab'nin üyelik müzakerelerini durdurması
-
türkiye'nin çomarları bunun ne demek olduğunu 15 sene sonra anlarlar. siz gerizekalısınız arkadaşlar. tayyip gelip geçici, dünya sultan süleyman'a kalmadı ona mı kalacak? türkiye kalıcı. yalnız kendi hayatlarınızın değil, çocuklarınızın da hayatlarının içine sıçıyorsunuz.