hesabın var mı? giriş yap

  • yüce yargımızın son mucizesi.

    izmir'deki gezi parkı protestoları sırasında gözaltına alınan ve 5 ay tutuklu kalan göksel yerdut, gözaltı sırasında kolunun kırılması nedeniyle polis hakkında suç duyurusunda bulunmuş savcı da “işkence iddialarına delil olarak ileri sürmek üzere, kendisine takılan kelepçe ile iki kolunu gerdirerek kendisine zarar vermeye çalıştığı, kelepçeli sol kolunu karnına sıkıştırdığı ve böylece kolunu kırdığı…” na karar vermiş.

    http://www.radikal.com.tr/…di_kolunu_kirdin-1173186

    ne güzel memleket lan.

    • tecavüz olur. 13 yaşındaki kız çocuğu suçlu olur.

    • yolsuzluk olur. paralel devlet olur.

    • rüşvet ortaya çıkarılır. adı bağış olur.

    • kara para aklayan terör destekçisi tutuklanır. adam hayırsever olur.

    iyi bari tecavüze uğrayana kendi kendini sikmişsin demiyorlar. buna da şükür!

  • haksızlık ve büyük rezalettir.

    benden 3-4 yaş büyük biri benden 20 sene önce emekli oluyorsa, yemişim böyle adeleti.

    bundan sonra oy moy yok.

  • araçtan gelen tıkırtılara ilişkin olanlar haricindeki olumsuz entrylerin aslının astarının olmadığını kullandıkça anladığım otomobil.

    yol tutuşu konusunda en azından benim kullandığım en iyi otomobil. fren konusunda da kusursuz diyebilirim. özellikle ıslak zeminde yol tutuş ve fren kabiliyeti kusursuz.

    iç hacim konusunda beni bile şaşırtmış, en kısası 1.70 olan 4 kişinin bir şekilde sığdığı(ki zaten kimsenin 4 kişi seyahat etmek için almadığı malum), bagajı çok küçük ama yine de tahminimden ve beklediğimden büyük bir araç kendisi. sürücü ve ön yolcu için herhangi bir orta sınıf otomobilden belki de daha fazla hacim sunmakta.

    ses yalıtımı çok iyi, bir şey hariç: motor sesi! dinlemesi gerçekten keyifli. performansı da 1.6l 115bhp olan bir araba için gerçekten parlak.

    ya böyle yazmakla filan olmuyor, öyle beklenmedik ufak ayrıntılar ve bazı üst sınıf otomobillerde dahi bulamayacağınız donanımlar var ki, minicik otomobilde neler düşünmüşler diyorsunuz. her şeyi bir kenara bırakın, sadece her şeyiyle farklı, özgün, dandik plastik görünümünden uzak ön konsolu için bile satın alabileceğim otomobildir.

  • zengin ile fakir'in en küçük ortak böleni coca cola , en büyük ortak böleni ıphone

  • geçen gün televizyonda yarışma programında bir adam itiraf ediyordu. markette belli bir alışveriş karşılığında bedava sinema bileti veriliyormuş. abimiz 12 tane süt almış ve sinema bileti vermişler. eşiyle sinemaya gitmişler, dönüşte sütleri iade etmiş.

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • 2006 senesinde gerçekleşmiştir. anne televizyon karşısında zap yapmaktadır. aniden duraklar.

    a: enchanter, gel çabuk (ekranda sibel can)
    e: ne oldu? (ekrandaki sibel can leopr desenli elbisesinin içinde göbek atıyor. göbeği bağımsız hareket ediyor gibi)
    a: ekrana bak bakayım.
    e: ee?
    a: şimdi ben şu kadar yaşındayım, iki çocuk annesiyim, safra kesesi ameliyatı oldum, falan filan. son 30 yıldır aynı kilodayım.
    e: ee anne?
    a: söyle bakalım, hangimize daha çok benziyorsun?
    e: ?!?!?!
    a: boğazını tut biraz evladım. çok gençsin daha. aa...

    diyete girip 10 kilo verdim sonra evet. zalımsın hayat.

    debe editi: aiyy ilk defa debeye giriyorum. ne mesaj vereceğimi şaşırdım. hayat bayram olsun, dünya barışı, bir de mantı diliyorum. bol soslu.