hesabın var mı? giriş yap

  • devlet bahçeli'nin ahmet hakan ile olan röportajında bulunan vecizesi.

    bu nasıl bir sığ bakış açısı çözemedim. ciddi ciddi bir parti başkanı bu şekilde konuşmamalı. toplum önderisin sen ya. hayır arada bir fark mı var çinli ile koreli arasında demiş. oldu her çekik gözlüye saldıralım.

    zaten röportajın tamamında genel bir boş konuşma genel bir vurdumduymazlık farkedeceksiniz.

    hayır seçime kadar mhp için belki bir umut vardır diyordum ama, artık son dönemde çok fena saçmalıyorlar. durmadan atar, durmadan suçu başkasına atma.

  • yurt dışındakiler reklama, yurt içindekiler rakının fiyatına ağlıyor.

    reklamı seyrederken bile cebimden 20tl vergi çıktı

  • ya bi git, politik meseleymis ve montro sadece mecliste ve diger politik kamu alanlarinda konusulurmus...

    ayni bu kafa 10 yil once de yetmez ama evet diyordu.

    asker politikaya karismasin :((((

    politikacilarin cikar ugruna ulkeyi satmaktan cekinmedigi bir ortamda montro herkesin konusudur, asker de konusur vatandas da konusur.

    100 yil once ulke politikacilara birakilmis olsa simdi ingiliz u$agiydin.

  • hayatta yanlış hiçbir şey yoktur. ne olduysa, olması gerektiği için olmuştur.

    aşkınız karşılıksız kaldıysa, kesin gözüyle baktığınız iş olmadıysa, beklediğiniz para gelmediyse... derin bir nefes alın ve bilin ki buradan öğreneceğiniz bir şey var.

    diyelim paranız yok ve dostlarınız bir bir gidiyor hayatınızdan; o an buna üzüldünüz haliyle. ama ya paranız olsaydı ve o insanlar dost postuyla hayatınızda kalmaya devam etseydi?

    o iş olmadı belki ama ya olsaydı ve sonraki -daha iyi- olanını kaçırmış olsaydınız?

    ya da belki daha kötü bir işe girip, hayatınızın aşkını tanımasaydınız?

    hep küçük resme bakıyoruz, içinde boğuluyoruz.

    çok basit bir şey söyleyeceğim, lütfen kalbinizin bir köşesinde dursun:

    hayata izin verin!

    bırakın napıcaksa yapsın. sonra karar verirsiniz iyi mi kötü mü diye...

    çok sevdiğim bi hikaye var bununla ilgili:

    köyün birinde bir yaşlı adam varmış. çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. bir sabah kalkmışlar ki, at yok. köylü ihtiyarın başına toplanmış: “seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

    ihtiyar: “karar vermek için acele etmeyin” demiş. “sadece at kayıp” deyin, “çünkü gerçek bu. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

    köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “babalık” demişler, “sen haklı çıktın. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”

    “karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”

    köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara. “bir kez daha haklı çıktın” demişler. “bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. ihtiyar “siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

    “o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu. ötesi sizin verdiğiniz karar. ama acaba ne kadar doğru. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”

    birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

    köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”

    “siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor.”

    lao tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
    “acele karar vermeyin. hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar; aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

  • karşıda araç varken yakmayı normal karşılayanların olduğunu da gördük. adam bir de utanmadan rahatsız olanlara düşük iq demiş. sanırım şoför olan herkes kimin düşük iqlu olduğunu tahmin eder.

  • japon teknolojisinin ne kadar ileride oldugunu bana bir kez daha hatırlatmaktadır bu tuvaletler. tuvalete girersiniz ve karşısınızda 3-5 farklı tus bulunmaktadır. klozete oturdugunuzda adeta bir sıcaklık kaplar bunyeyi. neymis efendim, klozetin ısısı ayarlanabilirmiş istege baglı olarak. bu da ne şimdi demeyiniz. diger bir değişik durum ise ses efektleri. bu ne mantıgıyla her tusa bastıgınızda değişik işlevlerini görebiliyorsunuz bu tuşların. tuvalette sesinizi kimsenin duymasını istemiyor musunuz? o zaman ses tusuna basın, sifon sesi çıkmaya baslasın. diger bir tusumuz ise otomatik taharete yarayan bir tus. siz tusa dokunun yeter. şöyle bir dezavantaj da olmuyor değil. insan sifonu bulmak için oldukca düşünmeye baslıyor. cunku her an su fıskırma tehlikesi var bu tuvaletlerde. kısacası, japonlar herseyi dusunmus. bu tuvaletlerin fiyatları da cok ucuk değil, 200ytl civarıymış.

  • çok enterasan bi video ya.

    soyguncu kaçıyor ahali kovalamaya başlıyor. bizim videoyu çeken arkadaş geride kalınca sesleniyor.

    -bekleyin.

    ya asfsdg