ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
asansörde hemcinsiyle öpüşen türbanlı bacı
-
bu işler göründüğünden daha yaygın. sevmişler birbirlerini. türbanlı filan diye kimseyi üzmeye gerek yok. herkes aynı değil. çoğu insan da aile ve çevresini seçme şansına sahip değil.
şimdi o kadınla evliyim çocuğumuz olacak
-
sözlükte müthiş prim yapan bir bitiş. erkek versiyonu da var. şimdi o adam benim kocam vs...
6/10'luk romantik hikayeni anlatıyorsun ve sonunu bununla bağlıyorsun. ve bam! debe'de ilk 10 garanti! bitiyorum arkadaş şu olaya yaa. artık olur olmadık entry'lerimi bununla bitiricem. bazen entry'sinin son paragrafına bununla başlayıp cümleyi bitirmeden ''lasdnkajsdad'' a bağlayıp ''şaka lan şaka. hiç sevgilim olmadı, hayatım da bok gibi zaten'' diye entry'yi bitiren şakacılar da mevcut. bence o entry'ler ciddi olanlardan çok daha güzel. daha bi trick'li böyle. şaşırtmacalar, komiklikler. örneğin; #56227513 - #62872999
(bkz: tanışılmayan kıza çok tatlısın demek/#74698134)
mesela: (bkz: #90577390)
şimdi o kadınla evliyim. önümüzdeki ay çocuğumuz doğacak. odasını çoktan hazırladık bile. gel artık bekletme seni sevenleri... (ne yapsın prematüre mi doğsun amk. ne bekliyorsun yani bunu derken?)
tc bakanının ingiliz bayraklı mont giymesi
-
aslinda onemsiz bir detay ama sunu yapan chp'li siradan bir milletvekili bile olsaydi beyaz tv'ye 2 haftalik malzeme cikmisti. bizim tosun osman da cok onemli bir seyler bulmus gibi "bu cehape zihniyeti" diye baslayan cumlelerle zirvalardi aksamlari.
çocuk istemeyen evli çift
-
dolu dolu 13 sene, sıfır çocuk sıfır sorun.
gecenin 4 ünde arabaya atlayıp 600 km uzaktaki antik kenti görmeye gitmek, sabah kahvaltıdan sonra şirince'ye şarap tatmaya gitmek, 2 küçük valizle istediğin ülkeye seyahat etmek. hatta son gittiğimiz tanzanya'ya tek büyük bir bavulla gitmek. akşamları evde rahatça film izleyip 12 den sonra iki tek atmaya rahatça çıkmak. iki kapılı araba sahibi olup bagaja ihtiyaç duymamak.
neşe ve huzurla dolu 13 sene ve daha nice senelere.
paketi de alalım mı ablacım
-
kadınların birbirlerine karşı olan anlaşılmaz rahatlığının timsali, erkekler dünyasına yirmibin fersah uzak sorudur. ben gitsem şimdi berberime, traştan sonra donları indirip paketi de alırmısın nihat abicim desem, nihat abim usturayı kaptığı gibi komple alır o paketi kökünden ve duvara asar, sonrada aslanlar gibi gider teslim olur.mahallede de herkes aferim nihata delikanlı çocukmuş der. e ne oldu şimdi aldı mı paketi? aldı.
lisede statü farkı yaratan nesneler
-
(bkz: timberland)
emrah serbes'in yazarlığı bırakması
-
çocukların öldürüldüğü ülkede yazamam demiş. ben de hayırlı bir iş edecek sandım, boks yapacakmış.
iki sene kafamı dinleyeceğim, hobilerimle ilgileneceğim desene be adam.
leş gibi popülizm kokan açıklama.
süleyman seba
-
ıstanbul'a 1990ların sonunda gelmiş idim. sanırdım ki sokaklarda her gün bir ünlü ile karşılaşacağım.
karşılaşmadım.
ta ki 98'in yazında namlı kebap'ta mezelerin önünde tabağı tepeleme doldururken arkamda sabırla bekleyen adamı fark edene dek.
artık nasıl doldurduysam dakikalar sonra yerime yönelecek iken arkamdaki amca "evladım bir zeytinyağlı dolma eksik kaldı, ağlamasın sonra onu da al" dedi gülümseyerek.
bir döndüm ki seba başkan.
uyyy
ne diyeceğimi bilemedim. nasıl hitap edeceğimi... bir de heyecan bastı.
"başkanım, onu da 2. sortide alırım, bu maç öncesi ısınma, antrenman." deyiverdim.
gülüştük..
yerime oturdum. rakı geldi. doldurdum kadehi ve masasına gidip, şerefine kadeh kaldırdım. o da kaldırdı. gene gülümsedi.
sarılıp bir de elini öpeydim keşke..
bu büyük adam benim gençlik fobim beşiktaş'ın efsane başkanı idi. ne gariptir ki ergenliğimi bana zindan eden o takımın o başkanına karşı hissettiğim yegane duygu hürmet ve de saygı idi.
beşiktaş'a gıpta etmemin ve beşiktaş'ı bi parça kıskanmamın belki de tek sebebiydi.
ne metin'leri, ne ali ne de feyyaz'ları.
sadece seba'larıydı. büyük başkanları süleyman seba'larıydı.
nur içinde yat büyük başkan. huzur içinde uyu büyük insan...
seni hepimiz çok sevdik...
zafer havalimanı'na dört ayda 61 yolcunun uğraması
-
ak partinin vatan hainliklerine tekrar yeniden bir ornek.
(bkz: türk halkı 25 yıl boyunca müteahhitlere çalışacak)
cozummu ise belli (bkz: beşli çetenin projelerini kamulaştıracağız)
9 temmuz 2014 hollanda arjantin maçı
-
trt'nin lisans alamamış pes gibi paralel futbolcu isimleriyle yayınladığı maç.
zamanında atatürk'ün yaptığı da gerillalıktı
-
emperyalistlere karşı savaş açan ve bu savaşı kazanarak mazlum milletlerin umudu olan mustafa kemal atatürk ile emperyalist daşşağı yalamaktan vazgeçemeyip işi 'biji serok obama'ya kadar vardıran it sürüsünü aynı kefeye koymaya çalışan gerizekalıların ortaya attığı hezeyan cümlesidir.
stockholm sendromu
-
nice cüneyt arkın, emel sayın, kadir inanır, tarık akan ve gülşen bubikoğlu filmlerinde farkında olmadan işlenmiş olan sendrom.
jon snow
teşkilat dizisinde z kuşağına verilen cevap
-
trt'de yayınlanan teşkilat adlı dizide, akp'nin suriye politikasını eleştiren genç kesimlere 'okkalı' bir cevap verilmiş. daha doğrusu diziyi yapan kekolar bunun okkalı olduğunu düşünüyorlar.
özetle dizide bir karakter, "suriye'de ne işimiz var?" diye bir soru soruyor. diğer karakterler de "her masada varız, sen rahat ol" gibi aptal saptal ifadelerle genç karaktere yanıt veriyor. hatta bir yerde "döverim ben bunu" falan diyor bir karakter.
fakat bu soruya verilen cevaplar da akp'nin "yalan üretim merkezi" videosunda olduğu gibi, sorunun altında kalıyor.
kaynak
bravo trt, bizim vergilerimizle bize saldırmaya devam et.
sevgili akp, z kuşağını ve diğer genç kesimleri böyle kazanacağını zannediyorsan çoktan siki tutmuşsun ama haberin yok.