hesabın var mı? giriş yap

  • kızılderililerin ikinci dünya savaşında abd ordusundaki rolleri ekonomik durumlarıyla olduğu kadar geçmişte almanlara açtıkları bir savaşla da alakalıydı.

    1917'de iroquois kabilesi almanya'ya savaş ilan etmişti ve ikinci dünya savaşı başladığında hâlâ barış yapmamışlardı. (savaş kararı kızgınlıkla alınan ani bir karar gibi görünebilir. 1917'de avrupa'da turnede olan bir sirkte görevli 16 kızılderili almanlar tarafından gözaltına alınmış ve tutuklulukları sırasında kötü muamele görmüşlerdi). iroquoiler diğer kabilelerle birlikte yeniden savaşmaya hazırdı. örneğin navajo kabilesi savaşmaya o kadar hazırdı ki, kötü hava koşullarında askere alınmak için saatlerce beklermişlerdi. kızılderililerin askere alınma sayısı 1942'de 7.500'den 1945 yazında 22.000'e çıkmıştı.

    1930'larda alman hükümeti kızılderili kabilelerini kendi saflarına çekmeye çalıştı. yerli amerikan dillerini öğrenmek için araştırmacı gibi davranan ajanlar bile gönderdiler. hatta gamalı haç sembolünü kızılderili sembolleriyle ilişkilendirmeye bile çalıştılar. fakat bu plan ters tepti. kızılderililer kandırıldıklarını hissettiler ve kullanılmaktan hoşlanmadılar. ikinci dünya savaşı'nda almanlara karşı mücadeleye katılmaya bu kadar hazır olmalarının nedenlerinden biri de nazilerin kendilerini kandırarak kullanmak istemeleriydi.

    ikinci dünya savaşı sırasında kızılderili nüfusunun neredeyse %10'u (yaklaşık 44.000) hiç düşünmeden savaşa katılmıştı. savaşa katılan hiçbir etnik grup, kişi başına kızılderililerden daha önemli bir katkı sağlamamıştır.

    ikinci dünya savaşı başlamadan önce, kızılderililer için hayat oldukça zordu. para kazanma ya da iyi bir iş bulma şansları pek yoktu ve ortalama gelirleri ülkedeki çoğu insandan çok daha düşüktü. 1939'da bir kızılderili yılda yaklaşık 500 dolar kazanırken, diğer amerikalılar ortalama 2.300 dolar kazanıyordu.

    kızılderilelerin ikinci dünya savaşı'na yönelik eğitimleri sırasında olağanüstü beceriler de gösterdiler. mükemmel fiziksel koordinasyonları onlara diğer askerlerin saygısını kazandırmış ve zorlu savaşçılar olarak itibarlarını pekiştirmişti. bu askerler, savaş alanında korunmak için kabile ritüelleriyle arıtılmış kutsal nesneler taşıyorlardı. bir düşmanı yendikten sonra başarılarını tüfekleri veya süngüleri üzerinde işaretlemek gibi atalarının eski gelenekleri sürdürdüler.

    sadece fiziksel özellikleri değil kabile dilleri sayesinde de ikinci dünya savaşı'nda çok önemli bir rol oynadılar. bu diller yabancılar için anlaşılmazdı ve bu da onları gizli savaş iletişimleri için mükemmel kılıyordu. ordu, savaştan sonra ün kazanacak olan "kod konuşmacıları" grubu için çeşitli kabilelerden üyeler topladı. kod konuşmacıları gizlilik yemini ettiler ve işleriyle ilgili herhangi bir bilgiyi aileleriyle bile paylaşmaları yasaklandı. ordu, gelecekteki çatışmalarda potansiyel kullanım için kodların gizliliğini korumak istiyordu ve kod konuşanların benzersiz becerileri ve adanmışlıkları, amerikan kuvvetlerinin ıı. dünya savaşı sırasındaki başarısını sağlamada önemli bir rol oynamıştı.

    savaşın sonunda kızılderili askerler en az 71 hava madalyası, 34 seçkin uçan haç, 51 gümüş yıldız, 47 bronz yıldız ve beş onur madalyası da dahil olmak üzere çok sayıda madalya kazanmışlardı.

    şifreci kızılderililer
    https://artsandculture.google.com/…ayz9wwv7jw?hl=en

    kızılderili kabilelerinin 1941'de almanya için yaptıkları savaş bildirgesi
    https://www.combat.ws/…kissue/cmbt04n4/iroquois.htm

    1917'deki iroquois almanya savaşı
    https://www.wearethemighty.com/…-twice-war-germany/

    son söz de

    "savaşın sonunu sadece ölüler gördü"

    olsun.

  • rotring kırmızı halka demek olduğundan, aslında anlaşılabilir halkadır
    [edit: ulan zamanında azuth bu başlığı açmış böyle bir makale yazmıştı bir sayfalık yok o kırmızı halkanın ne fonksiyonu varmış da bütün kalemlerde varmış filan.. ben de altına bunu girivermiştim. sonra silmiş. sonra yeniden canlandırmış ama sanırım ikinci entrisini canlandırmış benimki de sap gibi ilk entri olarak kalmış]

  • evde kolaylikla yapabileceginiz ustelik kuafordekinden daha saglikli ve guvenli olacak uygulama. keratinin saca bir zarari olmamakla birlikte yarari vardir. zararli olan ve duzlestirme etkisi veren formaldehit'tir. formaldehit'siz olan direkt "keratin bakımı"dır ve düzleştirici etkisi yoktur, yalnız bakımdır. formaldehit tum brezilya fonlerinde bulunur ve kanserojendir ama fda orani %2nin altinda olanlari sağlıki açıdan onaylamistir. öyleyse ne arıyoruz: fda onaylı yani %2 ve altı formaldehit içeren keratin***.

    keratinlerin formaldehit orani arttikca fiyati ucuzluyor. bu yuzden kuaforlere guvenilmiyor cunku sisenin icinde litresi 3.000 tl olan sivi mi var yoksa hepsiburadada satilan litresi 12 tl olan mi var anlayamiyorsunuz. zaten bu tarz keratinleri uygulayan kuaför, soluduğu o şeyle sizinkinden çok kendi canını riske atmaktadır.

    ben 2 kere evde kendim yaptim, saçım kabarık ve dalgalı. pahali keratinlerin testerlarini satan bir yer bulmustum, oradan alıyordum, hatta o donem isyerimdeki herkese aldirip birlikte yaptik ve aylarca pırasa gibi gezdik. 60 ml 100 tl gibi bir fiyatti ve sonuc cok guzeldi. litrelik alınca daha uygun tabii ama biraz mantiksiz cunku 60 ml orta uzunluktaki bir saca yetip artiyor.

    mesajlar üzerine edit: evde sağlıklı, pratik ve fiyat performans oranı yüksek brezilya fönü anlatıyorum

    -öncelikle saç uzunluğunuza göre kaliteli bir ürün seçiyoruz.
    omuz hizası saçlar için: https://www.elicacosmetics.com/…shot-kit,pr-14.html (ben hep qod max markasını kullandım, geçen yıl alırken yarı fiyatınaydı ama ekonomi malum)
    çok uzun ve gür saçlar için ikili alınabilir ya da ikili daha uygun olduğu için bir arkadaşınızla birlikte alabilirsiniz: https://www.elicacosmetics.com/…kili-set,pr-92.html
    çok uzun ve gür saçlar için alternatif: https://www.hepsiburada.com/…-bakim-pm-hb000005ztu3

    1- saçımızı tuzsuz bir şampuanla yıkıyoruz. qod max alırsanız tuzsuz arındırıcı şampuanı yanında veriyor, eğer şampuansız set alırsanız benim tercihim ogxseriileri zaten fönden sonra da normal duş alırken artık tuzsuz şampuan kullanmanız gerekiyor `:https://www.watsons.com.tr/…x-r5nlempuaaup3ealw_wcb`
    2- sonra saçı fırçayla fönleyerek kurutuyoruz
    3- fönlediğimiz düz ve kuru saça keratini fırça yardımıyla sürüyoruz
    4- saçımızın keratini emmesi için için yaklaşık 1 saat kadar bekletiyoruz.
    5- sonra saçımızı ılık suyla hafifçe duruluyoruz(ama kesinlikle şampuanlamıyoruz, amaç saçtaki keratinin sadece fazlasını atmak)
    6- durulanmış saçımızda hafif keratin kalıyor sonra tekrar fırça ile kurutuyoruz.
    7- bu aşamada en önemli şey ısı çünkü formaldehit yani düzleştirici etki ısı ile açığa çıkıyor. fönle düzleştirip kuruttuğumuz saçımızı en az 180 derece ısıdaki düzleştiriciyle 2-3 kez düzleştiriyoruz. kaliteli bir keratin kullanınca, düzleştirirken duman ve koku olmuyor. ağız maskesi veya açık alana gerek yok, normal banyoda bir saatte düzleştirip çıkabilirsiniz.
    8- 1 veya 2 gün saçımızı yıkamıyoruz. bu sürede iz yapmaması için sıkı toplamamanız, toka takmamanız vs söylenmiş ama ben yaptım ve düzlüğü etkilemedi.
    9- 1 veya 2 günün sonunda saçımızı tuzsuz şampuanla yıkıyoruz, ipek gibi yumuşacık dümdüz ve sağlıklı saçlarımız oluyor. ıslakken makine ve fırça ile kurutunca fönlü gibi oluyor, düzleştirici ile üstünden geçince jilet gibi oluyor(bunu sevmiyorum). normal kurumaya bırakırsanız elektriksiz ve canlı doğal kıvrımlar oluşuyor.

    trick 1: bundan sonra fönün etkisi geçene kadar hep tuzsuz şampuan ve krem kullanmanız, deniz ve havuzdan kaçınmanız gerekiyor çünkü brezilya fönünün etkisini bozan şey tuz maalesef.
    trick 2: saç diplerinizin dümdüz olup yapışmasını istemiyorsanız diplere değil yalnız kabaran ve cansız bölgelere uygulayabilirsiniz. cansız ve yıpranmış saç keratini daha iyi tuttuğu için daha etkili oluyor. aynı şekilde çok sağlıklı kırıksız bir saçınız varsa fönün etkisi azalacaktır.
    trick 3: dümdüz saç sevmiyorsanız keratini arındırdıktan sonra saçınızı düzleştirici maşa ile de yapabilirsiniz(perma etkisi). önemli olan düzleştirmek değil, formaldehiti 180 derece üzeri ısı ile buluşturmak çünkü o saç o ısıyı hangi şekildeyken alıyorsa o şekilde kalıyor.

    suslusozluk ekibi iftiharla sundu.

  • sene 1986 istanbul - mugla seferi - pamukkale turizm

    yas 16dir, henuz yeni yeni tek basina yolculuk yapilmaktadir, otogara gelindiginde gorulen otobus zamaninda pek ender bulunan avrupa bir 302 olup (http://www.schweighofer-zoehrer.at/…es/klimabus.jpg )way be bunla gidiyom demek helal ulan nidasiyla binilir ve en on sira sofor caprazinda 4 nolu koltuga kurulunur.
    yan koltuga oturan universiteli gence selam verilmesi suretiyle yolculuk kolonya servisi ile baslar.
    otobus orjinal alman olup tiss tiss yaylanarak yol almaktadir, aksam nasilsa yolda susurlukta duracak bu, ben birsey yemeyeyim, orda ayran tost manyagi olurum dusuncesi ile birsey yenmemistir.
    susurluga varilir ama nasil yanidir? herzmankinden farkli bir konaklama tesisinde (kulubesinde) durulmustur.
    neyse ben surdan 3 tost 2 ayran gomeyim farketmez diyerek iceri girilir fakat aci gercekle karsilasilir o nefis susurluk tostundan yapilmadigi gibi mekanda sadece normal sandvic ekmegine sucuklu tost imal edilmektedir.
    hay anasini diyerek neyse abi sen ordan 2 sucuklu bir ayran ver diyerek urunler hizla tuketilir.
    gercek yol hikayesi ise simdi baslamaktadir. 16 yasindaki genc bunye bunu farketmez bile tabiy..
    yemek hadisesinden bir saat kadar sonra vucuttan once sicak hem nakabinde buz gibi bir ter bosanir. hasik.. noluyo demeye kalmadan alinda biriken sayisiz ter damlaciklari ile mide ve bogazda bir yanma bir gegirti hissi uyanir..
    evet mide bulanmaktadir. super otobusumuzun durdugu dandik mola yerindeki pis sucuklu tostlar neden olmus olmalidir, ama bu mide bulantisina "ulan gicir gicir alman 302 otobusu kusmuk manyagi yaparmiyim" dusuncesi eklenince yukselen adrenalin ve yalniz olmanin verdigi korkunc duygu alinda biriken ter damlalarinin hizla sakaklardan akmasina sebep olur.
    artik geri donulmeyecek nokta gecilmistir. mide ulan bana bu hiyarligi nasil yaparsin dercesine inatla bulanmakta, yemek borusuna eksi sular gondermektedir.
    yanda oturan universiteli gence "abi cok kotu oldum ben bi torba poset bisi bul bana" diyerek en arkaya muavinin yanina yollanir, 1 dk icinde aci gercek ogrenilir, muavin arkada sizmis ve torba yoktur.
    derin ve hizli nefes alma yontemleri ile kusmuk geciktirilmekte olsada aci sona yaklastigi icten ice hissedilmektedir artik ...
    sofor "abim iyimisin bak su isiklari goruyomusun abim orda durucaz mola vericaz az dayan" diyerek 500 m. otedeki mola yerini isaret etmekte, genc bunye ise tum otobuse rezil olmamak icin artik yanindaki sirt cantasini bosaltip onun icine comkureyim olmazsa diye dusunmektedir. ama bunu beceremez oyle ya tum elbiseleri onun cantanin icindedir.
    mola yerine yuz metre kala, bu korpe bunye bukadar eziyete dayanamaz ve exorcist filmlerine tas cikartacak bir gorsel solen ile agzindan yaklasik 2 lt/sn hizla 4 nolu koltuktan tum on camin sag bolumunu kaplayacak nitelikte bir kusmuk firlatir. sofor aci aci bakar. ve hareketin akabinde mola yerine girer. kapiyi acar merdivenlerden bir selale gibi kusmuklar akmakta ve yere damlamaktadir, kekeme muavin uyanmis olaya endike olmus ancak ruya gordugunu sanmaktadir.
    oysa hersey gercektir, yasanmistir.

    (bkz: o benim)

  • ne renkli coğrafya lan bir giriyorsun her ideolojiden adamla çatışıyorsun.

    counter strike serverı gibi şerefsizim.

  • günlerdir kanıtsız, mesnetsiz usulsüzlük iddialarında bulunulmasaydı ödenmeyecek bedeldi.
    düzenleme tarihi; 17/06/2013