hesabın var mı? giriş yap

  • şunu destekleyen herkes kendi cebinden çalışamayan arkadaşlara destek olacaksa kabul ediyorum bende. kim ne hale düşer diye düşünmeden kapanma da kapanma. kardeşim siz kapanın evinize tutan mı var? zaten işe gidiş geliş dışında diğer saatler ve hafta sonu herkes evinde. daha ne istiyorsunuz? insanların açlıktan ölmesini mi ?

  • bu lafi kim nereden konu$ma dilimize soktuysa helali ho$ olsun.

    tarti$ma esnasinda bir ansiklopedi dolusu bilgi koyarsiniz ortaya.kar$inizdaki tek cümlede olayi bitirir ; demagoci yapma.

    - ....ergenekon destani demirci kawa destaniyla benzerlik ta$iyip türk ve farsi kültürlerinin aslinda ortak men$eeli oldugunu kanitlamakla beraber,mezopotamya'da da ortak ya$amin izleri ....
    - hocam demagoji yapiyosun.

  • ulan şurda acımızdan ölsek kimse çıkarıp 5 kuruş para vermez. ağlasın lan ne olacak. sanki anasını babasını elinden almışız. kralex gittiğinde koskocaman halimle oturup ağlayacaktım az kaldı. ben deseydim beni gönderin ilk maçını izleyeyim diye etmediğiniz laf kalmazdı.

    saçma sapan bir kampanya.

  • cem yilmaz'in surprizi sahne almak, stand up yapmak degil. oyle olsa surpriz olmazdi zaten. ayrica zirvede ne stand up'i? zion partisi ortaminda? aklinizi mantiginizi kullanin. mantiksiz olanlar zirveye alinmayacaktir.

    ana akim medyanin (ozellikle dusuk oktanli fatih altayli ile calisan haberturk'un) eksi sozluk'le ilgili bu tur haberler uydurmasina da alisin lutfen. daha siddetlileri de gelir. sizlerin biraz daha elestirel bakan, biraz daha sorgulayan insanlar olmaniza ihtiyac var.

    hazir duyuru yapiyorken: 26 ocak'tan sonra yazar olanlara bu sene malesef davetiye gonderilmeyecek. kendilerini seneye dogumgunu kutlamamiza bekliyor olacagiz. hali hazirda yeterince kalabalik bir katilim bekleniyor.

    unutmayin: hep beraber daha guzel daha keyifli eglenebilmemiz icin gerekirse olucez!

  • bunun adı victim blaming, yani tecavüzcüden ziyade tecavüze uğrayanı -mağduru- suçlama.

    ülkemizde ve dünyada sandığımızdan çok daha yaygın, bu videodakiler de bence en vahşi örneklerinden biri.

    çok daha yaygın dememin altında şöyle bir açıklama var ki aslında bir suça uğrayanın o suçtan korunmak için neleri farklı yapabileceğini düşündüğümüz her vakit aslında bilinçli ya da çoğunlukla bilinçsiz olarak biz de kurbanı suçlama olayını meşrulaştırmış ve parçası olmuş oluyoruz. ha dediğim gibi bu biraz daha ılımlı bir form olabilir, ya da dediğim gibi yukarıda yer alan örnekler gibi vahşi bir form kazanabilir.

    bu insanlar neyin kafasını yaşıyor, victim blaming neden oluyor diye biraz araştırdığınızda karşınıza şunlar çıkıyor:

    *adil-dünya hipotezi: böyle durumlarda savunma mekanizmalarımız aslında bu dünyanın adil bir yer olduğunu ve iyi insanlara kötü şeylerin olmayacağını bize söylemeye devam ediyor.

    ve kurbanı suçlamak da bir gün aynı şeyin bize olmayacağı konusunda çok içimizi rahatlatıyor. neden? o makyaj yaptı, gece dışarı çıktı ve tecavüzü hak etti. ama ben öyle miyim? hayır. ben iyi bir insanım, bunu hak etmiyorum ve kötü şeyler iyi insanlara olmaz.

    evet buraya kadar savunma mekanizmaları iyi güzel hoş da burada kadınların bilmesi gereken şey, bütün kadınlar özgür olmadan hiçbir kadın özgür değildir. yani eğer olur da buraları okursa o videodaki hanımefendi ve onun gibi düşününler şunu bilsinler isterim ki makyaj yapan gece dışarı çıkan kadınlar da en az sizin kadar iyilerdi ve onlar da yaşadıklarını hak etmediler. ve onlar için tecavüze uğrama riski ne kadarsa aslında sizin için de aynı riskler mevcut. kız çocuklarının ve erkek çocuklarının tecavüze uğradığı bir ülkede, dünyada bu risk oranlarının tartışmaya açık olduğunu düşünmüyorum.

    *ahlaki değerler: (birleştirici ya da bireyselleştirici değerlere sahip olma) birleştirici değerlere sahip olan kişilerde grubun birlikteliğini ve çıkarlarını koruma eğilimi varken bireyselleştirici değerlere sahip kişilerde bireyi ve bireye gelebilecek zararlardan bireyi korumayı grup birlikteliğinin üzerinde eğilimi vardır. harvard üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, bunun linkini de en alta bırakacağım, bulunan şey de birleştirici değerlere sahip kişilerin bu tür olaylarda kurbanı suçlama eğilimini daha fazla gösterdikleri.

    çalışmada birleştirici değerler, siyasal muhafazakarlık ve dindarlıkla ilişkilendirilirken, bireyselleştirici değerler de liberal politika ve toplumsal cinsiyet boyutuda tartışılıyor ve birleştirici değerlere sahip kişilerin algısında tecavüze uğramış kişilerin bozuk, kirlenmiş, lekeli, bireyselleştirici değerlere sahip kişilerin algısında ise aynı kişilerin yaralı, yaralanmış olarak yer aldıkları dikkat çekiyor.

    ülkemiz adına birleştirici değerler, bireyselleştirici değerler, kurbanı suçlama hepsi bir araya geldiğinde bağlantıları kurmak çok kolay aslında. bizde her şey devlet ve toplum önceliğinde konuşulur ve eğer gerekliyse birey toplum için feda edilebilir. kimse de bunda bir sıkıntı görmez.

    *gelelim kullandığımız dile: yine aynı araştırmada "satış elemanı olarak çalışan lisa'ya dan tarafından yanaşıldı" demekle "dan satış elemanı olarak çalışan lisa'ya yanaştı" demek arasında insanların olayı nasıl algıladıkları konusunda büyük bir fark olduğu bulunuyor.

    burada kullandığımız dili değiştirmede hem bizlere, toplumun her bir bireyine hem de medyaya çok görev düşüyor. kurbandan ziyade suçu işleyene odaklanan cümlelerin kurbanı suçlamayı azalttığı görülüyor.

    sonuca gelelim. hayatımızı yöneten değerlerin, ideolojilerin, yönetilen algılarımızın farkındalığını kazandığımız bir dünya olsa güzel olabilir. çok dindar bir arkadaşım bir gün bir cümle kurdu, dedim ki "ama bu hiç adil değil." dedi ki bana "ama zaten allah'ın bu dünyada bir adalet sözü yok ki." hımm. peki.

    kötü şeyler iyi insanların başına gelebilir, bu dünya adil bir yer değil. ondan adil dünya hipotezinin kimseyi kurtaracağını düşünmüyorum. o bir savunma mekanizması sadece.

    eğitim bizi kurtarır, o da şu dönemde biraz sıkıntıda. formal ve informal eğitim araçlarıyla toplumsal barışı inşa edecek, bireye hakkını hukukunu öğretecek bir eğitim hoş olabilirdi aslında.

    güneşli günler görecek miyiz, çocuklar?

    benim böyle videoları izledikten sonra çok midem bulanıyor da.

    yazıda bahsettiğim makale şu, isteyip de ulaşamayan olursa elimde pdf'i var gönderirim.

    http://journals.sagepub.com/….1177/0146167216653933

    adil dünya hipotezini de şu yazıdan öğrenmiştim, yine ilgisini çekene:

    https://www.theatlantic.com/…victim-blaming/502661/

    edit: imla

  • o kadar çok youtuber var ve o kadar farklı isimde, etikette videoları var ki tüm anahtar kelimeleri ele geçirmiş durumdalar. youtube buna bir çözüm bulmazsa kendi bacağına sıkmış olur.

    youtube'u nasıl çöplüğe çevirdiklerini örneklerle anlatayım:

    >> mesela "olta" konusunda merak ettiğiniz bir şey var, oltacılıkla, balık avlamayla ilgili / alakalı videolar gelsin diye "olta" (ve alakalı anahtar kelimeleri) arattınız, karşınıza çıkan ilk sonuç: "kuzenimi nasıl oltaya getirdim?" (youtuber videosu)

    >> "pasta" dersiniz: "arkadaşıma pastalı şaka [suratına pastayı yapıştırdım]" (youtuber videosu)

    >> "covid" dediniz. "salgınlar insanlığın sonunu mu getirecek?" (farklı rivayetler ve efsaneler içeren youtuber videosu)

    bu örnekler uzar gider... youtube'un farklı filtreleme seçenekleri mevcut olsa da, o kadar fazla entertainment / clickbait / çöp video barındırıyor ki, bazen insan ne yaparsa yapsın bu video çöplüğünden kurtulup istediği sonuca ulaşamıyor.