hesabın var mı? giriş yap

  • bu hikaye kıbrısda geçmis gerçek bir olay; yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
    bunu gören trafik polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar.

    polis: be amca, necin dakman golani?
    (golan: emniyet kemeri.)

    amca: dakmam be iste!

    polis: e bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.

    amca: kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
    polis: peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam esege mi?

    amca: ???

    polis: yani cezayi sana yazarsak bes milyon ödeycen, esege üç milyon
    ödeycen.

    amca: bana kes o zaman.

    polis: neden sana keseyon amca?

    amca: onun sicili temiz kalsin, polis yapcez onu !!!!

  • yürütücü yapimci olarak da türkcelestirilebilecek olan helmsmenarasinda yer alan kisilerdir. amerikan hukukunda ' the head of production ' olarak da ifade edilirler. (bu da filmin yapimcilarinin hiyerarsik olarak üstleri oldugunu aciklar).yani stüdyo yapim asamasinin kaptani durumundadirlar. baslica yaptiklari isler söyle sayilabilir:

    . bir stüdyo ya da finansör icin, gelistirilecek projelerin secilmesi,
    . yazarlari secmek, onlarla görüsüp screenplayhakkinda tartismak,
    . yapimcilari, yönetmeni, aktörleri ve diger ekibi stüdyonun diger yetkilileri ve diger film yapicilariyla birlikte secmek,
    . pre-prodüksiyon (ön yapim) yapim ve post-prodüksiyon,
    . marketing planlamalari ve dagitim calismalari

    görüldügü gibi filmi asil sirtlamis ve yapiminda cok emek sarf eden kisilerdir. sadece parayi yatiran kisi olarak algilanmalari pek de dogru degildir bu baglamda.

  • senin gibi insafsızlar yüzünden içimdeki insan sevgisini öldürmeyeceğim o yüzden o enayi ben oluyorum varsın 1-2 lira kandırsın. ne olacak ayda yılda bir denk geliyor bana zararı dokunmaz. böyle yapmaya devam edersem bir gün gerçekten kartını unutan ya da parası olmayan birine denk gelirim. o insanlar için yapmaya devam edeceğim. ama insanlara enayi demek zehirlenmiş bir vicdan göstergesidir. böyle vicdanım olacağına enayi olmayı şeref sayarım.

  • tupperware denen plastik batağına saplanmış kadınlardır. bakıyorum çevreme her gün daha da artıyor böyleleri. küçücük şişeler, kaseler, bardaklar onlarca liradan satılıyor. işin ilginç yanı bir sürü de alıcı buluyor.
    hadi desem ki insanlarda para çok, harcayacak yer yok, aklıma annem geliyor. öğretmen kendisi, zengin değiliz yani. geçen gün küçücük bi kaseye 95 lira vermiş. dedim ki anne bu ne böyle yastık altında tupper mı biriktireceksin. neymiş yiyecekler bozulmuyormuş günlerce tazecik kalıyormuş bıdıbıdı. ya sanki göçebe hayat mı yaşıyoruz anne, yörük müyüz anne. her gün evdeyiz yer bitiririz allahım ya.

  • migros sen neden özür diliyorsun onu anlamadım?
    satacağın ürünü paketleyip etiketlemişsin ne var bunda?
    hurma, çağla, çilek, yeni dünya gibi meyveler de böyle paketli satılıyor.
    aa sorun fiyatı mı yoksa? ekonomiyi migros mu belirliyor?
    özür dilemesi saçma olmuş, bu fiyata aldık şu fiyata da satmak zorundayız yazmalıydı.
    belliki pahalı diye satılmayan bir ürünü adet olarak elden çıkarmayı planlamışsınız.

  • genelde haftasonları denk gelinen bi hadise.

    banyonun kapısında beklerken içerden önce tazyikli bi su sesi, sonra haşır huşur yüze su çarpma sesi ve akabinde boğulur gibi sesler yükselir.
    noluyo lan diye korkuyla kapıyı aralayınca pederin eliyle çenesindeki suyu sızması ve omzundaki havlu gözükür.

    adam sadece yüzünü yıkıyomuş amk.