hesabın var mı? giriş yap

  • azalan misir arkeoloji turizmini yeniden populer hale getirmek amaciyla yapilan canli yayin. bir bucuk senedir bolgeyi arastirmislar ve birkac adet ilginc olabilecek mezara ulasmislar. mezarlara giden yollari falan acmislar evet, kurgu bu diyenler icin acikliyorum. kurgu degil, mezarlara ilk girilis de degil. sadece mezara basinla ilk giris, simdiye kadar birkac arkeolog ve yardimcilar disinda giren olmamis yani. ayrica, heyecanli olsun diye de lahitlerin acilisini sadece canli yayina birakmislar. yani heyecanla izlenilen sey lahitlerin acilmasi, ve mumyalarin 4000 yil sonra ilk defa gun yuzu gormesi.

    ilk acilan lahitlerin heyecanli olmamasinin sebebi, o lahitlerin goreceli olarak fakir insanlara ait olmasi. o zamanlar sarkici olan kisinin mumyasi parcalar halindeydi mesela, iskeleti kalmisti. bunun birinci sebebi mumyalama tekniginin cok mukemmel olmamasi. diger sebebi de o kisinin goreceli olarak fakir, ve mumyalama isinin cok ama cok pahali olmasi. rahiplerin temel gecim kaynagi buydu zaten. gunumuzdeki gibi cennete arsa satma isi gibi dusunun bunu. o kutsal yazilari yazip satiyordu rahipler, ve sadece bunu satin almaya gucu yeten kisiler alip oteki dunyayi garantiliyordu. sarkici abinin de sadece kendisinin ve esinin mumyalanmasina parasi yetmis, erken yasta kaybettigi coluk cocugunu, ve bir arkabasini daha ve kopegini mumyalatamamis, sadece iskeletleri mezara konulmus. oysa zenginlerin kedilerinin hatta dusuk yapma esnasinda cikan ceninlerin bile mumyalanabildigini biliyoruz tutankamun'un mezarindan.

    merak edilen bir soru da bu mumyalarin kim olduklari ve ne is yaptiklarinin nereden biliniyor olmasi. antik yunan lahitlerinde de oldugu gibi, tum bu lahitlerde mumyanin ismi, meslegi, babasinin adi ve meslegi gibi detaylar yazilir. bu hiyeroglifleri okuyarak bize kim kadin, kim sarkici, kim rahip soyleyebildiler.

    rahibe gelince, bu garibanlarin parasini tirtiklamis rahibin mezari ise en iyi durumda olandi, ve ayni zamanda ulasilmasi en zor olandi. rahibin mumyasinin mukemmel durumda olmasi tamamen zenginligi, ve en pahali ve mukemmel olan teknige gucunun yetiyor olmasi sayesinde. muhtemelen rahiplerin mumyalanmasi icin ozel bir yer vardi, ve orada bu sekilde mumyalandi. ayni sekilde mumyada calinmaya musait altin ve fil disi parcalar bulunmus olmasi, ve muhtemelen daha baska degerli amuletlerin cikacak olmasi da herifin zenginliginin bir baska gostergesi.

    canli yayin kurgu degildi yani, lahitlerin de ilk defa acildigi lahitlerdeki zedelerin tazeliginden ve zedelenen yerlerin az once yardimci kisilerin itekledigi yerler olmasindan anlasiliyor. goruntuleri izleyip heyecan duymayan kisilere buradan anlasilacak tarihi bir bilginin altini cizeyim, belki heyecanlari artar. binlerce yil once de hayat zenginlere guzeldi. ve binlerce yil once de dini ve olumden sonrasini kullanarak insanlar yonetiliyordu, ve paralari aliniyordu. oyle bir din dusunun ki sadece zengin olanlar cennete gidebiliyor, fakirler ise cok daha berbat bir hayat yasayip, oldukten sonra hicbir yere gidemeyeceklerine inaniyorlar ve hayatlari boyu kazandiklari iki kurusu bu tip mezarlar, mumyalama islemi ve rahiplerin yazacagi oluler kitabini satin almaya harciyorlardi.

    zenginler de sadece elbette sarayda onemli islerde parmagi olanlar ve rahiplerdi. hatta cogu zaman rahipler firavunlardan daha guclulerdi, ki tutankamun'un babasi akenathen ve uvey anasi nefertiti rahiplere ters dusup, koskoca sehri bambaska bir yere, colun tam ortasina kurmaya karar verip, binlerce yetiskin ve cocuk erkegin olumune sebep olurlar - sehrin kurulumunda berbat kosullardan hayatlarini kaybederler. insanin aklina istanbul havalimaninin insaati geliyor valla, neyse. yine de firavun ve esi inat edip, sirf rahiplerden daha guclu olmak adina kendilerini tanri ilan eder ve yeni sehre tasinirlar, halki da yanlarina alip. suyu da uzaktan tasirlar, mecburen. zaman gectikce halk onlardan nefret eder, nefret giderek artar... hikayeyi merak edenler arastirsin.

    kisaca insanlikla, ve insanligin bundan 4000 yil sonra eger var olmaya devam ederse degismeyecegini gosteren yayin. fakirleri somuren zenginlerin dunyasi olmaya devam edecek bu dunya.

  • biz orta asya'da mis gibi takılıp kımızımızı içip ata binecektik. her yer ova dümdüz, oh doğayla iç içe takılacaktık. bok vardı oradan kalktınız geldiniz de bula bula bu dandik anadolu coğrafyasını buldunuz yurt edinecek. ne depremi biter, ne afeti biter, ne savaşı biter, ne arabı biter, ne yunanı biter, deli olursun! sizin ben vizyonunuzu skeyim ata gibi! aq göçebesi otursana oturduğun yerde, sanki bana amerika'yı keşfedecekte yeni dünya'da alemlere akacak!

  • sadece temizliğe değil; 10-15 dk.'lık işler dışında eve uzun soluklu iş yapmak için gelen herkese (usta, servis vs.) yemek saatlerine denk gelen işlerde yemek verilir. kimse sultan sofrası kurun demiyor, ama bir dürüm ısmarlamak da çok zor bir şey değil bence.

  • 600 bin takipçili bir influencerla geçirdiğim iki gün doğrultusunda söyleyebilirim ki bu mecralarda gösterilen o hayatlar kocaman bir yalan.

    bu uygulamayı kullanan iki türlü insan var, göstericiler ve izleyiciler. göstericiler şaşalı hayatlarını ya da "mış gibi" hayatlarını sunarlar ve diğerleri de bu hayatları izlerler. izleyenler hayranlıkla izleseler de içlerinden öfkeliler çünkü isteyip de elde edemedikleri hayatları izlemekten mutsuz olup öfke duyuyorlar. öte yandan göstericilerin hayatı gerçek değil çünkü insan yaşadığı anları kayıt altına alma çabasındayken o anı yaşamaz o anı sadece kaydetmeye çalışır.

    yaşadığım bir örnekle somut hale getireyim. fotoğraf ve video editörlüğü gibi konularda çok bilgisi ve tecrübesi olan eski bir arkadaşım yaşadığım bölgeye geldi, yanında 600.000 takipçisi olan bir influencer ile. iki gün boyunca onlarla zaman geçirdim. fenomen olan kişi kamera önünde mutlu, neşeli, insancanlısı bir imaj yaratırken, kamera arkasında (yani instagram paylaşımları dışında) hiç de öyle değildi; asık suratlı, mutsuz, şikayetçi bir ruh halindeydi sürekli olarak.

    bir gün beni kaldıkları otele akşam yemeğine davet ettiler. fenomen arkadaş sürekli olarak oteli ve yemeğini paylaşmakla ve fotoğraflarını editlemekle meşguldü ve kafasını tüm gece boyunca telefonundan neredeyse hiç kaldırmadı. kafasını telefonundan kaldırdığı vakitlerde de asık suratlıydı ve memnuniyetsizdi. gece boyunca sohbete pek katılmadı. bu arada garsona da pek iyi davranmadı. otel personeli bize otelin misafiri gibi de davranmadı, bizimle ilgilenmediler, ruhsuz ve açıkçası umursamaz bir tavır içinde ve "bir an önce gitsinler" gibi bir hava içindelerdi.

    bir başka gün bölgeyi gezdirdim. fenomen kişi özellikle güzel kayıt ve fotoğraf alabileceği yerlere gitmek istedi ve tüm gün boyunca yine sadece çekim yapmakla ve telefonuyla meşguldü. çekimlerde kendisini çekerken çok mutlu ve eğleniyormuş gibi bir yüz ifadesi takınıyor ama nadiren telefondan başını kaldırdığında yine huysuz, aksi ve mutsuz birine dönüşüyordu.

    ve düşününce bu gibi kişiler gerçekte kendi hayatlarını yaşamıyorlar, telefona sıkıştırılmış bir hayatta bir tür avatara dönüşmüşler. kocaman bir hayatı el kadar bir cihaza sığdırmışlar ve tüm hayatları o telefonun içinde olup bitiyor. bunun için yaşıyorlar ve bundan ibaret.

    yani bu hayatlar gerçek değil dostlar. yaşanılan her anın kıymeti bilinmeli ve her an hissederek ince ince yaşanmalı. gerçek olan bu.

  • bunu geçenlerde bi arkadaş anlattı.. olayın kahramanlarına çok yakınım. doğruluğu tasdiklidir yani.

    iki ay önce olimpiyat stadı'nda trabzonspor-manisaspor maçı var. umut bulut'un attığı gol öncesi tribünde bi abimiz içine doğmuşçasına gol diye bağırarak ayağa kalkar. 2-3 saniye sonra da gol gelir.. hemen yanıbaşında duran amca merak eder durumu:

    "ula uşağum maçi radyodan mi dinleysun?"

  • anasinin karninda 9 ay durup da hiz tumsegine gelindiginde kisilik bozuklugu gosterenlere inat ozellikle yapilmasi gereken eylemdir. gerekirse geri vitese takip heyecan yaratmak da bir alternatiftir. arabada yasli, hasta, bebek vs olabilir. ayrica o hiz tumseginin konma amaci yayaya yol da verilebiliyor olabilir. ama memlekette hiyar bol.

  • patronum yeni araba aldı, hayırlı olsun çok güzel araba dedim, eğer iyi çalışır kendine hedefler koyar daha başarılı olursan seneye daha iyisini alırım dedi.

  • fifa'nın oyuncuları strese sokup galeyana getirerek cebinden microtransaction ile parasını almak üzere kurduğu oyun modu.

    oyun aynı zamanda tarihin belki de en gelişmiş, en yenilikçi, en eğlenceli futbol oyunu. fakat zaman içerisinde tam bir sosyal deneye dönmüş olduğunu söylemek mümkün.

    1) oyun önce sizi içine çeker. size bir hayal vaat eder. hayallerinizin takımını kurma amacıyla ağına düşürür. oyuna yeni başlayanlar için genelde her şey daha tozpembe olur. paketlerden daha iyi oyuncular çıkar, oyun içinde görünmez el sizden yana olur.

    2) yavaş yavaş takımınız gelişmeye başlar. bu seviyeden itibaren tehlike çanları sizin için çalıyor demektir. takımınız geliştikçe paketten çıkanların değeri de düşmeye başlar. her ne kadar ea sports bunu kabul etmese de, paketten çıkanlar kişiden kişiye, dönemden döneme değişir.

    3) bu aşamada eşleştiğiniz rakipten tutun, oyun içinde yaşadıklarınıza kadar her şey aleyhinize işlemeye başlar. oyunun bu safhası oyuncuyu strese sokmak üzerine kuruldur. bazen durup dururken yenilgi serileri yaşamaya başlarsınız. 10'larca şut çekersiniz gol olmaz, rakip bir kontra ile golü bulur ve kazanır.

    4) takımınızı ne kadar geliştirirseniz, geliştirin, 1 ay önce esen gürleyen oyuncu bir anda kalasa döner. yetersiz gelmeye başlar. bu sırada her hafta yeni yeni oyuncular çıkar. her yeni oyuncu bir öncekilerden daha iyidir. oyun döngüsü o kadar hızlıdır ki, oynayarak kazandıklarınız asla bu hıza yetişmeye yeterli olmaz.

    5) bu sırada ödüller için ea sports'un ağına düşmüşsünüzdür zaten. wl her hafta sonu 30 maç yapıp karşılığında ödüller kazandığını bir turnuva. bu 30 maçın stres seviyesi öyle yüksektir ki bittiğinde üzerinizden tır geçmiş gibi hissedersiniz. bazen o 30 maç bitmek bilmez. bazen tek güne sığdırmaya çalışırsınız. çünkü sürekli geride kalma, yetişememe, bir şeyleri kaçırıyor olma hissi yakanıza yapışmıştır.

    6) paket açma işi de bildiğiniz kumardan farklı değil. yavaş yavaş pençesine düşürür sizi. paraya hiç ihtiyacı olmayan zenginlerin kumar bağımlılığı gibi bir kere bu paket işine düştünüz mü içinden çıkamazsınız. önceleri kadro kurma görevleri ile açtığınız paketler yavaş yavaş fifa point'ler ile açılmaya başlanır. her bağımlı gibi kendinize yalanlar söylersiniz; "bu defa son." , "sonuçta saatlerce oynadığım bir oyun zevk almak için veriyorum bu parayı." hepsi yalan. karşılığında hiç bir şey almayacağını bile bile, sırf hırs ve kumar bağımlılığı ile paket açarsınız.

    7) oyunda bir de ticaret imkanı var. bu sayede gerçek para harcamadan oyun içi para (coin) kazanmak mümkün. fakat bu da inanılmaz emek ve çaba gerektirir. boş zamanlarınızın tamamında kartları düşünürsünüz. futbin'de onun fiyatı artmış mı, bunun fiyatı azalmış mı buna bakmaktan başka şeylere zaman ayıramazsınız.yetmiyormuş gibi bir de ea sports, bu sene oyunundaki en iyi ticaret yapanları kendi bünyesine kattı ve ticaret yapanların işini bozmak için karşı hamle olarak kullanıyor.

    özetle, bu oyun gelmiş geçmiş en kapsamlı ve en zevkli futbol oyunu olabilir. fakat içine girdikçe kötü yüzünü tatmamak imkansız. bir süre sonra bir adım geri çıkıp uzaktan baktığınızda gördüğünüz tek şey şu olacaktır;

    1) bu oyun bağımlılık ve kumar üzerine kurulu
    2) oyunun dinamikleri oyuncu psikolojisi ile oynamak üzerine kurulu ve ciddi ruh sağlığına zararlı.

    oyunun bu etkileri uzmanlar tarafından da ortaya çıkarıldı. belçika'da oyun içi alışveriş çocukları kumara özendirdiği için yasaklandı. bir çok ülkede de yasaklanmak üzere. türkiye'de ne zaman yasaklanır bilmiyorum ama burayı okuyan anne baba'lar, sözüm size; bu oyun basit bir futbol oyunu değil. tamamen kumar üzerine kurulu.

    bu oyunun nasıl bir batak olduğunu görmeniz için reddit'ten bir link paylaşacağım aşağıda. oyuncuların nasıl tükendiğini ve hayatlarının nasıl olumsuz etkilendiğini kendi ağızlarından okuyabilirsiniz;

    https://www.reddit.com/…all_it_quits_for_my_health/

  • topuklu ayakkabı giydirip, makyaj yapıp sonra elbise giydirdikleri tacizciye ceza adı altında kendi kafalarındaki fantazileri uygulanması.

  • 2000 slam dunk contest'te yaptığı efsanevi smaçların 21. yılını kutladığımız ustadır. hala (bence) gelmiş geçmiş en iyi smaç yarışması performansıdır her açıdan. birkaç ilginç ayrıntı vereyim:

    * 1998'deki smaç yarışması yerine yapılan saçma bir organizasyon ve 99'daki lokavt sebebiyle iki sene ara verilmişti yarışmaya ve 50'lik smaç yapma potansiyeli olan dört oyuncu vardı yarışmada (vc, steve francis, t-mac ve ricky davis). toplamda ise altı yarışmacı.

    * o sene zaten herkes maçlarda carter'ın yaptığı smaçlardan büyülendiği için bu yarışmayı dört gözle bekliyordu. bir de 2000 yılının kendisinin getirdiği ekstra bir hype vardı.

    * yarışmanın sponsoru nba.com idi. evet nba'in resmi sitesi. internetin yeni yeni global olmaya başladığı o dönemde zaten başka sponsora gerek var mıydı bilmiyorum. ayrıca, her smaççının yerden ne kadar yükseğe zıpladığı falan verilecekti yarışma esnasında.

    * smaççıları getiren otobüs geç kaldığı için doğrudüzgün ısınamadan yaptı smaçlarını bütün yarışmacılar. carter, "ne yapacağımı bilmiyordum," diye özetler olayı.

    * daha sunucu (marv albert) "carter ilk smacını yapıyor," derken tarihin en iyi smaçlarından birini yapar vince: 360 derece değirmen. "let's go home" der kenny smith, çünkü yarışma daha ilk smaçta bitmiştir aslında.

    * ikinci smaç, hem 180 derece hem de baseline'dan gelinerek yapıldığı ve bir de ilkinin aynısı (değirmen) olduğu için biraz sönük kalır ki ona rağmen 49 alır. 9 veren ise kenny smith'ten başkası değildir.

    * üçüncü smaç, o zamana kadar hiçbir resmi smaç yarışmasında yapılmamış "2 feet eastbay off bounce" smacıdır. t-mac'in yardımıyla yapılan bu smacın ilk denemesinde t-mac topu yükseğe sektirdiği için vince topu tutamaz. ama ikincisinde tam kıvamında seken topu alıp bacak arasından geçiren carter, o meşhur ikonik pozunu verir. t-mac aynı zamanda rakibidir yarışmadaki ama orada figüran olduğunun farkındadır. kenny smith ise bu sefer "it's over" diyerek olayı özetler.

    * dördüncü smaç, üçüncüyü de geride bırakan ve insanların ağzını açık bırakan "honey dip" veya "arm in the rim" denen muhteşem smaçtır. bu smaç vince'in sadece atletizm olarak değil hayal gücü ve yaratıclık açısından da herkesten bir-iki gömlek üstün olduğunun ispatıdır. smaç öncesi sağ pazısını ovalayan carter, dirseğine kadar çembere girer ve dirseğiyle tutunarak orada bir-iki saniye asılı kalır. salonda adeta ölüm sessizliği vardır; çünkü herkes "biz şimdi ne gördük?" modundadır. jason kidd, shaq (ve devasa kamerası), kg, c-webb, antawn jamison, hatta white chocolate jason willims ve diğerleri şaşkınlıkla potaya ve carter'a bakmaktadırlar sırayla. kenny smith "can ı take a timeout?" diyerek gülmeyle karışık şaşkınlık krizine girer. diğer bir jüri isiah thomas kalbini tutar. böylece vince carter, çıtayı adeta arşa yükseltir.

    * son smacın ise kendisinden ziyade öncesi muhtşemdir. kazanmak için sadece 42 puana ihtiyacı olan ve o ana kadar 49'dan aşağı almayan vince ne yapsam diye en az bir 10-15 saniye düşünür öncesinde. sonra "açılın" hareketi yaparak sahanın diğer ucuna gider. ama o gidiş sırasında sahanın o ucundaki tribünlerdeki herkesin ve saha kenarındaki nba yıldızlarının ayağa kalkması, yarışmayı ikinci bitirecek olan steve francis'in houston'dan takım arkadaşı cuttino mobley ile yere tamamen uzanarak seyretmeyi seçmesi, fotoğrafçı ve kameramanların en güzel pozu alacak şekilde kendilerini ayarlamaları zaten yarışmanın çoktan bittiğini ifade eden ipuçlarıydı. geri kalanında carter'ın koşup serbest atış çigisinin bir adım içinden iki elle 48'lik bir smaç vurmasının hiçbir önemi yoktu aslında. insanların orada "muhteşem bir şey geliyor" beklentisine girmesi zaten başlı başına tarihi bir andı.

    * daha sonra nba live ve 2k oyunlarına girecek pek çok sözü bu yarışma meşhur etti. "half man, half amazing," "let's go home" ve diğerleri bu yarışmanın her yönden adeta bir çağı kapatıp yeni bir çağı açan bir yarışma olmasını sağladı.

    * o yarışmada başka güzel smaçlar olmasına rağmen (francis bir 50, bir de 48'lik, t-mac, bir 50, bir 49'luk, davis de bir 48'lik smaç yaptı), meraklıları haricinde bu smaçların hiçbiri aklımızda kalmadı; çünkü vince carter o gün, aynı "salary cap'e takılan süperstar basketbolcu maaşı" gibi 50'lik tavana takıldı. yoksa herkes o gün carter'ın smaçlarının 60'lık olduğunun farkındaydı.

    2000'lerde 2020'lerin smaçlarını yapan vince carter için yapacağımız en alçakgönüllü iltifat kendisinin en iyi smaççı olduğudur.

    https://www.youtube.com/watch?v=-ojmlcf5ok4