ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zafer algöz
-
cem yılmaz henüz leman kültür'de sahneye bile çıkmamışken ağır roman'da okan bayülgen, savaş dinçel, müjde ar gibi isimlerle beraber oynamışlığı olan beşiktaşlı tiyatrocu.
bu tiyatrocu lafını, uzun yıllar istanbul devlet tiyatrosu'nda çalıştığı için vurguladık. hatta istanbul devlet tiyatrosu müdür yardımcılığı da yapmış, cinali'ye teşekkürler bu katkı için.
hamiş: saygılar bizden'i birçok suser kardeşimiz hatırlatmış, elbette o daha da eski (1992 olacak). ve fakat "zafer algöz kim mk cem yılmaz yarattı onu" tezi hepten çöker de troller susup kalır, az daha konuşsunlar da eğlenelim diye mahsus anmadım.
passat mı çekeyim yanlarına
-
niğde geldi s350 ile
audi vardı yozgat'ta bile
gönül susmaz, söz geçmiyor dile
passat mı çekeyim yanlarına.
instagram takipçi sayısı insanın değerini gösterir
-
yazarın yanlış kişiden hoşlandığını gösteren hede.
alişan'ın 3 yaşındaki oğlunun masaj fotoğrafı
-
ben gördüm utandım, onlar paylaşırken utanmamış.
ali ismail korkmaz
-
aklıma deniz gezmiş'in "biz daha aşık bile olmamıştık" sözlerini getiren fidan... belki henüz aşık bile olmamıştı. şairin dediği gibi `gül benizli sevgilinin titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya` kara toprağa gitti. belki pilot olmak istiyordu, belki henüz uçağa bile binmemişti. belki arkadaşlarıyla ispanya'nın bir balıkçı kasabasında tatil yapmayı hayal etmişti. belki izlemeyi planladığı bir film listesi, öğrenmek istediği felsefi akımlar, ezberlemek istediği şiirler, satın almak istediği kitaplar vardı. belki o gün akşam canı annesinin yaptığı patatesli börekten çekmişti, belki açtı dövüldüğünde, belki de tok.
insan hazmedemiyor. nefes alıp verdiği ülkede gencecik bir canın yok olmasına insanların seyirci kalmasına, birilerinin hayasızca iftiralarına, yüzsüzlüklerine tahammül edemiyor. ali keşke senin adını hiç bilmeseydim. vardlığından bile haberdar olmadan yaşayıp gitseydik ikimiz de. keşke bir tren garında ateş isteseydim senden ve bana cevap bile vermeden çekip gitseydin... seni öldürenle, beni öldürecek olan arasında fark yok. yarın canımı alsa bu şiddet, şu satırları bile yazdığımı bilmez kimse...
ölmeyeceksin, kalbimizde yaşayacaksın demeye dilim varmaz benim. sen öldün. seni öldürdüler. kalbini durdurdular, nefesini kestiler. bir gün birileri tarih kitaplarına senin "öldüğünü" yazacak. hain olduğunu, terörist olduğunu yazacak... inandırmayacağım, bana düşen senin benden farksız bir masum olduğunu gücümün yettiğince anlatmak olacak. senin öldürüldüğünü, katillerinin de aramızda hayatlarına devam ettiğini, faili meçhul bir cinayet olduğunu, annenin sensiz bırakıldığını torunlarıma kadar anlatacağım... anlatacağım ki kanın, yalan hikayelerini yazacakları kırılasıca kalemlerine mürekkep olmasın...
türkiye'yi makarnaya boğarız
-
adam ülkenin paniğini görmüş ve açıklama yapma gereği duymus,
"merak etmeyin, yuksek fiyatlara e-ticaret sitelerinden almayin, makarnamiz var" demis.
simdi bu aciklama yapan adami sirf makarna üretiyor diye neden saçma sapan bir şekilde elestiriyorsunuz ki?
acaba bu elestirileriniz " makarna eşittir akp" diyen beyninizdeki eşleşmeden olabilir mi?
kaldı ki adam, ülkeyi en azından makarna konusunda merak etmeyin diye uyaran ve makarna ürettiği halde yüksek fiyata almayın diyen insan.
her şeyi genelleme nevrozu
-
insan beyninin calışma şekilinin getirdiği bir sonuçtur. insan yeni bir bilgiyle karşılaştığında, bu bilgiyi hafızasına iki şekilde alır. 'accomodation': kişi yeni gelen bilginin ışığında kendinde var olan bilgileri yeniden düzenler ve bu bilgiye göre konuyla ilgili görüşünü değiştirir. 'assimilation' kişi yeni bilgiyi kendinde var olan bilgilerle harmanlar ve var olan bilgiler ışığında bu yeni bilgiyi eritir, kendine uydurur. genellemeler assimilation yönteminin ürünleridir, önyargılar, stereotype'lar, kalıpyargılar, çoğu zaman yanıltıcı olmakla beraber aynı zamanda işlevseldirler ve genellemeler üzerinden varlıklarını sürdürürler. günlük hayatımızın çok içinde olmayan, hakkında çok detaylı bilgilere sahip olmadığımız, ben-öteki ayrımını yaptığımız, yada korktuğumuz, bizi rahatsız eden konular hakkında genellemeler üzerinden fikir üretiriz. bu düşünce tarzı bir taraftan yanında ayrımcılık, izolasyon, ve bazen şiddet gibi olumsuz olguları getirsede öte yandan, kişinin akıl sağlığını koruması açısından-kimi durumlarda- faydalı bile olabilirler.
pazar sabahı 8 tane kızın bugün buluşalım demesi
yaran facebook durum güncellemeleri
-
hayatımdaki tek ekşın; aniden ayağa kalkınca gözümün kararması
bir defa gelinen hayatta sabah 8 akşam 5 çalışmak
-
düşündükçe insanı sinir eder.
26 yaşındayım. 7 yıldır aralıksız çalışıyorum. kazandığım parayı harcayacak zamanım yok. kazandığım tek şey 4a dökümünde yer alan gün sayısı. buna kazanmak denirse. peki kaybettiğim zaman ? bunu nasıl telafi edeceğim. 60 yaşında beli bükülmüş bir emekli olarak ; işte şimdi çalışmamın karşılığını alacağım. gelsin dünya turları, yatlar,katlar mı diyeceğim, yoksa gelinim çalışırken evde torun mu bakacağım bilemiyorum altan ben bu hayatı kimin için yaşıyorum bilemiyorum.
(bkz: yaşama amacını sorgulatan detaylar)
edit: bu entry ile ilgili çok mesaj geliyor. çalışmaya devam.
jelko obradoviç
-
osmanlı dönemi'nde olsa sırbistan'dan devşir sadrazam yap. o kadar büyük adam.
edit: geçmişteki versiyonu için:
(bkz: sokollu mehmet paşa)